Gelmekte olan resesyonu atlatabilir miyiz? Şüpheliyim

0
50

Güzel bir fikir kafanızda olgunlaşmaya başlar, notlar alır ve zihninizde birleştirmeye başlarsınız ki bir anda başka bir meslektaşınız tamamlanmış hali ile sizden önce ortaya çıkar. HSBC Başekonomisti Stephen King bir rapor yayınladı ve bir sonraki resesyonda merkez bankası ve diğer kurumların ne tepki verebileceğini paylaştı. Raporun ana fikirlerini kendi fikirlerim ile birleştirerek paylaşıyorum.
 
ABD’de 1945 sonrası ortalama büyüme süresi 58 ay. Şu anda ise 73 ay ile tüm dönemlerin ve İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemin ortalamasının üzerinde bir noktadayız. Dolayısıyla verimlilikte/teknolojide büyük bir atılım olmazsa yeni bir resesyona olan uzaklığımız büyümede geride bıraktığımız uzaklığa oranla çok daha yakın olmalı. Benim tahminim önce 2015 sonu gibi Avrupa’nın, 2016’dan sonra da ABD’nin resesyona gireceği. Bu durumda neler yapılabilir? 

  1. Faiz indirimleri: FED’in çalışmalarında normal faiz seviyesinin yüzde 3,75 olduğu görülüyor ancak bu görmemiz zor bir seviye. İşlerin iyiye gitmesi ile veya S&P’nin aşırı yükselmesi ile FED faiz artıracak. Ancak yüzde 2’yi bile bulmasını zor görüyorum. Bu durumda faiz indirimi resesyon sırasında bir işe yaramayacak. HSBC’nin tespitine göre faizler daha önce resesyonlar sırasında ortalama yüzde 6,2 minimumda ise yüzde 5 düşürülmüş. Dolayısıyla faizler işe yarayacak bir silah değil.
  2. Elbette QE: QE1 ve QE2’nin finansal piyasaların çalışması ve uzun vadeli faizleri aşağıya çekmekte faydalı olduğunu düşünmeme rağmen QE3 ve bilanço 4+ trilyon olduktan sonra uygulanabilecek bir QE’nin faydalı olabileceğini düşünmüyorum. Servet etkisi üzerinden gördüğümüz fayda ise son derece sınırlı.
  3. Enflasyon hedeflemesini terk etmek: Ekonomide enflasyon baskısının görülmemesi nedeniyle faizleri artırmamanın bir neticesi de varlık fiyatlarında aşırı şişkinlik olabilir. Bu durumda 1980’lerde Japonya’da olduğu gibi düşük enflasyon ve fakat yükselen varlık fiyatları, artan krediler, düşük işsizlik ve para tabanı gibi unsurlar bir arada olabilir ve sadece enflasyona odaklanarak belirlenen bir faiz politikası krizin kendisini davet edebilir. Ancak günümüze dönersek düşük bir enflasyon ve yüksek endeksler olması dışında büyüme, kredi hacmi kalemlerde paralellik arz eden bir durum yok. Bu nedenle endeksleri hedefleyen bir faiz artışı resesyonu öne çekebilir.
  4. Mali politikalardan medet ummak: Özellikle borçlanma oranlarının bu kadar düşük olduğu bir dönemde devletlerin büyük altyapı yatırımlarına gitmesi gerektiğini pek çok ekonomist savunuyor. Ancak zaten yüksek olan borç oranları, yaşlanan nüfusun getirdiği sosyal sorunlar nedeniyle yüksek ve yükselmeye, bütçeler de açık vermeye devam edecek. Bu nedenle büyük çapta mali politikaların uygulanabilmesi zor.
  5. Para basılır: Devletin borçlanmasının piyasa üzerinden değil de doğrudan MB tarafından fonlandığı bir ortamda hanelere gönderilecek bir çek veya kamu projesi nominal GSYİH’yi hızlandırabilir. Ancak büyük ihtimalle para biriminin hızla değer kaybetmesinin ardından güven unsuru da yok olacak ve yanlış anlaşılan QE nedeniyle yedi yıldır beklenen hiper-enflasyon aniden gerçekten gelecektir. Bu tip bir adım enflasyon yolu ile borcun eritilmesinin bir yolu olarak görülebilir. Ancak derin bir bono piyasası ve gelişmiş bir finans piyasasına sahip ülkede yatırımcı kendisine atılmak istenen bu “kazığın” farkına çabuk varacak ve hemen cezalandıracaktır.
  6. Yapısal adımlar: Düşük faizleri formüle etmenin bir yolu da tüketim ve yatırımlardan çok daha büyük miktarda tasarruf olmasıdır. Dünyada yatırım fazlalığı halen devam ediyor. Devletler ise saydığım nedenlerle harcama potansiyeline sahip değil. Bu durumda “tasarruflar” azaltılmalı. “Nakit paranın ortadan kaldırılması” gibi yakın gelecekte çok daha fazla duyacağımız alternatifleri kenara bırakıp King’in düşüncesine gelirsek sorun “emeklilik yaşını yükseltmek”. Böylece daha uzun süre geliri olan insanlar tüketimlerini artırabilir. Aksi durumda düşük faizler hedeflenen gelecek getirisini sağlamak için daha çok tasarruf, daha çok tasarruf da daha düşük faizler demek olacak. Ancak bu alternatifin, politik olarak uygulanması zor. 

Kısacası fazla bir şey yapılamaz. Ve gelecek olan resesyon da annelerimizin resesyonu olmaktansa (1973 veya 1980) anneannelerimizin resesyonu (1929 veya 1937; ki 37 resesyonu 29 nedeni ile pek hatırlanmaz ama aşırı serttir) şeklinde vücut bulacağından başımız belada.