Türkiye’nin en beğenilen şirketi Koç Holding oldu

0
148

Fortune Global 500 sıralamasına yıllardır Türkiye’den girebilen tek grup. Fortune ABD tarafından hazırlanan “En Beğenilen Şirketler” listesine de Türkiye’den girebilen tek grup. 88’inci yılını kutlayan Koç Holding, Türkiye’nin uluslararası arenada en önemli markası. Bu yıl Fortune Türkiye tarafından hazırlanan “En Beğenilen Şirketler” listesinde de gerek Koç Holding gerekse şirketleri Tüpraş, Arçelik, Yapı Kredi, üst sıralarda yer alıyor. Koç Holding CEO’su Turgay Durak, bu saygınlığın uzun soluklu başarının ve yaratılan katma değerin bir sonucu olduğunu söylüyor.

Türkiye’nin en beğenilen şirketleri için tıklayın

Türkiye’nin yerel seçim atmosferinden çıktığı ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kilitlendiği bir ortamda görüştüğümüz Durak, politik ortamın ekonomiye çok olumsuz etkisinin olmadığını söylüyor. Yabancı yatırımcılar açısından ise Türkiye’nin gelişmekte olan diğer ülkelerle kıyaslandığında avantajlı durumda olduğunu ileri sürüyor. Geçen yıl sonunda Türkiye’nin 2014 yılında yüzde 4,5 civarında büyümesini beklediklerini ve şirket bütçe plan ve hedeflerini buna göre planladıklarını belirten Durak, geldikleri noktada Türkiye ekonomisinin 2014 büyüme beklentisini yüzde 2,5-3’e revize ettiklerini ancak şirket bütçelerinde bir revizyona gitmediklerinin altını çiziyor.

Koç Holding’in yatırım kararlarını uzun müzakerelerin sonucunda aldığını ve birtakım kısa vadeli değişimler yerine genel trende göre hareket ettiğini vurgulayan Durak, “Koç Holding olarak yatırımlarımızı bütün hızıyla sürdüreceğiz” diyor. Fortune “En Beğenilen Şirketler” listesinde Koç Holding ve şirketlerinin etkin bir şekilde yer alması nedeniyle kapısını çaldığımız Turgay Durak ile politikanın makroekonomi ve yatırım ortamına etkilerini ve Koç Holding’in yatırım planlarını konuştuk.
 
Kurumsal saygınlık konusunda karne durumunda olan “Fortune En Beğenilen Şirketler” listesinde Koç Holding ve bünyesindeki şirketler güçlü bir şekilde yer alıyor. Size göre bu başarınızın ana nedenleri neler?
Saygınlığı; öncülüğün, uzun soluklu başarının ve yaratılan katma değerin bir sonucu olarak görüyorum. Sürdürülebilir ve başarılı kurumlar ve markalar yaratmak için uzun vadeli ve stratejik bir bakış açısı olmazsa olmazlardan. Operasyonel konularda, toplam kalite, sürdürülebilirlik, şeffaflık anlamında dünyada modern yönetim tekniğine ayak uydurmuş bir topluluğuz. Hatta bazı konularda dünyanın da önünde giderek norm, standart oluşturduğumuza inanıyorum. Bunun yanında mali disiplini çok önemsiyoruz. Son sekiz-10 yıl içerisinde risklerin yönetimi konusunda derinlikli çalışmalar yapıyoruz. Bu nedenle dünyanın farklı yerlerinde sorunlar yaşanırken ve işler kötüye giderken bizim işlerimiz Avrupa’da bile gelişti. Bütün bunlar bir araya geldiğinde de Koç Topluluğu; analistlerin, uzmanların yöneticilerin takdirini kazanıyor. Fortune listelerinde yer almamız da başarımızın bir göstergesi.
 
Seçim atmosferinin de etkisiyle siyasette yaşanan sorunlar ekonomiye nasıl yansıyor?
Tüketiciler, gelecekle ilgili ne algılıyorsa, ona göre davranıyor. Elbette önce temel ihtiyaçlarını karşılıyor, ardından çocuklarının eğitimine çok önem veriyor, sonra dayanıklı tüketim, otomobil, yaz tatili veya kültürel faaliyetlere katılmayı gündeme alıyor. Biz her zaman Orta Vadeli Program’da (OVP) Türkiye için ortaya konan büyüme hedeflerinin üzerinde bir büyümeyi bütçelerimize koyduk. En önemli pazarımız olan Avrupa veya diğer bölgeler için de Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası’nın büyüme tahminlerinin bir tık üzerinde büyümeyi bütçelerimize koyuyoruz. Böylece şirket yöneticilerimizi iddialı bütçeler yapmak için zorlamaya çalışıyoruz. Bunun da pozitif etkisini görüyoruz. Son 10 yıla baktığınızda ülkenin ekonomik büyümesinin yıllık ortalama bir buçuk katı büyüdüğümüzü görürsünüz. Bunu da bir yıl için değil istikrarlı bir şekilde sağlıyoruz. Bütün planlarımız yakaladığımız olumlu havayı devam ettirmek üzerine kurulu.
 
OVP’de büyüme hedefi yüzde 4. Ancak bugün IMF başta olmak üzere kredi derecelendirme kuruluşları ve birçok grup büyüme beklentilerini yüzde 2’lere çekti. Siz büyüme beklentinizde bir revizyon yapmadınız mı?
Biz yıllık bütçenin yanında beş yıllık rakamsal ve 10 yıllık trendleri kapsayan stratejik plan da yapıyoruz. Ama her ay bu planlarımızı nereye doğru gidiyoruz diye gözden geçiriyoruz. Bu noktada da Türkiye için yüzde 4,5 olarak öngördüğümüz büyüme beklentimizi, yüzde 2,5-3 arasına çektik. Keza döviz kuru beklentilerimizi de yükselttik. Ancak şirketlerimiz için bütçe revizyonu yapmadık. Yöneticilerimize, ister pazar payını ister verimliliği artırarak büyümedeki düşüşü ve dövizdeki kısmi devalüasyonu kompanse edecek şekilde şirketlerini yönetmelerini, finansal hedeflerin geçerli olduğunu söyledik.
 
Tekrarlıyorum ama politik sorunların yatırım ortamına etkisi yok mu?
Ben politik ortamın ekonomideki gidişata çok olumsuz etkisinin olduğunu düşünmüyorum. Yerel seçimler öncesinde mart ayında tüketiciler bir miktar alışveriş yapmadı. Ama nisandan itibaren bu hava değişiyor, talep artıyor.
 
Birçok grup, bu yıl yatırımlarını askıya aldığını açıkladı. Keza bugünlerde ekonomiye yönelik kırılganlık endişeleri dile getiriliyor. Siz yatırımlarınızda nasıl bir politika izliyorsunuz?
Bizim içinde bulunduğumuz iş alanları itibariyle, ömrü en kısa olan ürünlerimizin dahi dört yıllık birinci çevrim ömrü vardır. Buzdolabı en az dört yıl, otomobiller ve küçük araçlar sekiz yıl, hafif ticari araçlar 10-12 yıl, kamyonlar 20-25 yıl, fabrikalarımız 50 yıl için yapılıyor. Dolayısıyla bu yıl işler beklenenden biraz kötü gidiyor, “Duralım veya 2007 yılında olduğu gibi işler biraz iyi gitti aman bu fırsatı kaçırmayalım, yatırım yapalım” gibi bir durum bizim için söz konusu değil. Bizim yatırım planlarımız uzun vadelidir. Kararın alınması da uzun müzakereler sonucunda olur. Yatırımın devreye girmesi, para kazanmaya başlaması uzun sürer. Bu nedenle biz genel trende göre hareket ederiz. Dünyanın ciddi zorluklar yaşadığı son iki yılda 11 milyar lira yatırım yaptık. Bu yıl 2,2 milyar doların üzerinde yatırım yapacağız. Koç Holding olarak yatırımlarımızı bütün hızıyla sürdüreceğiz.
 
Geçen yılın sonunda yaptığınız bir değerlendirmede, “2014 zor bir yıl olacak” diyorsunuz. İlk çeyrek geride kaldı, kıyaslarsanız bu yıl ne kadar zor bir yıl oluyor?
Size bir anekdot anlatmak istiyorum. Ford Otosan’ın, Otosan olduğu döneminde montaj müdürü Sungur Malahov Bey vardı. Araç projeleri yazın hazırlıklar tam yapılabilsin diye yaz tatilinden sonra devreye girer. Her zaman da bir sorun olur. Genel Müdür Ali İhsan İlkbahar Bey, Sungur Malahov Bey’e “Araçların bayilere ikmali yetişir mi” diye soruyor. Sungur Bey, alnındaki teri de silerek, “Çocuklar çok çalışacak ama yapacağız” cevabını veriyor. İş hayatında 38’inci yılım; her yılın bir önceki yıldan daha zor olduğunu gördüm. Çünkü müşteri daha ucuza, daha kaliteli ve fazla istiyor. Çalışanlar, koşulların daha iyi olmasını ve daha iyi gelir istiyor, bayiler daha çok kâr istiyor. Bunun yanında yan sanayiciler kâr marjını artırmak istiyor, hükümet daha fazla vergi toplamak istiyor. Bunların yanında son 10 yıldır hem Avrupa hem de Türkiye’de düzenlemelerin getirdiği zorluklar var ve kamuoyundaki bilinçlenmenin de etkisiyle sürdürülebilirliğin her alanda baskısı var. Bu nedenle 2014 yılı zor geçecek derken sadece, “Talep düştü veya siyasi durumlarda sıkıntı var”ı kastetmiyorum.
 
Peki dış konjonktür ve iç siyasi atmosferi göz önüne aldığınızda yabancı yatırımcılar Türkiye’ye nasıl bakıyor?
Bir yabancı yatırımcı, bütün ülkeleri değerlendirdiğinde, Türkiye aleyhine bir durum olmaz.
 
Neden veya nasıl?
Dünya ekonomisi beklentilerin altında büyüyecekse, bu durum emtia fiyatlarının da düşük kalmasına neden olacak. Emtia fiyatlarının düşmesi ise Türkiye’yi rekabette göreceli olarak avantajlı hale getiriyor. Başka bir ifadeyle doğal kaynaklarıyla avantajlı olan ülkelerle kıyaslandığında Türkiye emtia fiyatlarının düştüğü bir ortamda daha avantajlı durumda.
 
Ancak ABD ve Avrupa’nın geçen yıla göre büyümede daha iyi performans göstermesi bekleniyor…
Bu durumda da Türkiye o ülkelere ihracat yapacak. Avrupa’da esnek çalışma koşulları yok. Örneğin bir fabrikada altı gün üç vardiya şeklinde çalışabilmeleri için bazı ülkelerde dört, bazı ülkelerde ise 4,5 vardiya ekip çalıştırması lazım. Oysa Türkiye’de 45 saat çalıştığımız ve esnek çalışabildiğimiz için aynı işi üç vardiya çalışanla yapabiliyoruz. Bu da bize önemli bir maliyet avantajı sağlıyor. 

Koç Holding, 2004-2008 arasında portföy yeniledi; İzocam, Döktaş, Demir Döküm, Migros vb. şirketlerini sattı. Bunun yanında Tüpraş ve Yapı Kredi alındı. Gelinen noktada yeni bir değerleme yapılması gündemde mi? Yani bazı sektörlerden çıkıp yeni sektörlere girmek gibi yeni bir strateji söz konusu mu?
Şu anda farklı sektörlere dağılmış dengeli bir portföy yapımız var. Hızlı büyüyen işlerle, daha olgun, fakat yüksek temettü ödeyen şirketlerin dengeli bir dağılımı olduğunu görüyoruz. Bu dengeleri gelecekte de korumak istiyoruz. Yatırım alanlarımızı mevcut faaliyet alanlarımızla kısıtlı görmüyoruz. Topluluk olarak mevcut teknolojilerimiz, pazar bilgimiz, yönetim yetkinliklerimizle değer katacağımızı düşündüğümüz yeni alanlara yatırım yapmaya açığız.
 
Örneğin Koç Grubu’nun yeniden Migros’u satın alarak perakende sektörüne geri döneceği konuşuluyor. Böyle bir planınız, isteğiniz var mı?
Bu bizim hiçbir şekilde gündemimizde değil.
 
Bu yıl için 2,2 milyar doların üzerinde yatırım yapacağınızı söylediniz. Bu yatırımları açar mısınız?
Sadece 2008 yılında başladığımız Tüpraş’ın fuel oil dönüşüm proje yatırımı 2,7 milyar dolar. Yatırım tamamlanıp bu yılın sonunda devreye girdiğinde Türkiye, yıllık net 1 milyar dolar döviz tasarrufu sağlayacak. Yani bu yatırımımızın devreye girmesiyle Türkiye’nin cari açığı 1 milyar dolar düşecek. Ford Otosan’ın Gölcük’teki ikinci fabrikasının inşaatı tamamlandı. Böylece kapasitesini 330 bin araçtan 415 bin araca çıkardık. Yine bin 300 mühendisin çalışacağı Ar-Ge merkezi devreye girecek. Tofaş, bu yılın ikinci yarısından itibaren devreye alacağı modellerle, 2015 sonuna kadar tüm ürün gamını yenilemiş olacak. Bu projelere ABD pazarına ihraç edilen Doblo ve yeni otomobil projesi de dahil. Türk Traktör’ün 50 bin kapasiteli yeni fabrika inşaatı Adapazarı Erenler’de devam ediyor, haziran ayında açılışını hedefliyoruz. Türkiye traktör pazarında beşinci konumda. Türk Traktör’ün pazar payı ise yüzde 50. Arçelik’te ise her yıl 200 milyon dolar seviyelerinde yatırım yapıyoruz. Bunların yanında konuştuğumuz yatırımlarımız var.
 
Otokar tarafından yürütülen milli tank projesinde prototipleri yaptınız. Bunun üretimi noktasında bir ihale söz konusu olacak. Bu ihaleyi alamazsanız B planınız nedir?
Otokar tarafından yürütülen, ülkemiz için stratejik önemi olan milli tank projesi Altay’da üçüncü ve dördüncü prototiplerin üretimine başlandı. Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından ihale yapıldığında, “Fikri ve sinai mülkiyet hakkı devletin olacak ancak tasarımı yüklenen ve prototipleri başarılı olan yüklenici yani Otokar ile Savunma Sanayi Müsteşarlığı, üretim aşamasında seri imalat görüşmeleri için masaya oturur” hükmü var. Biz bugün o aşamadayız ve üretimi yapacağımızı düşünüyoruz. Ancak ihale bize verilmeyebilir. Tabii prototipleri yarattığımız için bize belli bir katma değerin kalmış olması lazım.
 
Arçelik’te yurtdışında büyümeye mi odaklandınız?
Evet, Arçelik için odağımızda yurtdışı var. Arçelik’in ikisi küçük 13 fabrikası var. Bunun yedisi Türkiye’de, altısı yurtdışında. Güney Afrika’nın lider beyaz eşya şirketi Defy’i bu amaçla satın aldık. Sahra-altına mal satmak için lojistik bakımdan en uygun yer Güney Afrika. Burada bir büyük iki de küçük fabrikası ve yüzde 35 pazar payı olan Defy’nin ürünleri eskiydi. 30 milyon euro yatırımla buzdolapları için yeni imalat hatları yaptık. Önümüzdeki dönemde de Güney ve Güneydoğu Asya gibi hedef bölgelerde proaktif olarak gerek satın alma gerekse yatırım imkanlarını değerlendiriyoruz. Başka bölgelerde de çıkan fırsatlara bakıyoruz.
 
Bankacılıkta ortağınız UniCredit ile zaman zaman sorunlar söz konusu oldu. Gelinen noktada UniCredit ile bir amaç bütünlüğü sağlanabildi mi?
Sayın Mustafa Koç, üç yıl önceki genel kurulumuzda sorun yaşadığımızı söyledi. Bu durum devam etseydi yine söylerdik. Şu anda ortağımızla uyumlu bir birlikteliğimiz söz konusu. İşlerimizi büyütmek için çalışıyoruz.
 
Bankacılıkta yurtdışına açılma planınız var mı?
Azerbaycan’daki faaliyetlerimiz 10’uncu yılını doldurdu. Son bir yıl içerisinde 400’ün üzerinde eleman aldık. Bu ülkede ticari ve kurumsal bankacılığın yanı sıra kredi kartları ile bireysel bankacılığa da hızlı bir giriş yaptık. Ancak finans ve bankacılık alanında ana odak noktamız şu anda olduğu gibi, uzun vadede de Türkiye olmaya devam edecek. Ülkemizin büyüme potansiyeli ve genç, dinamik nüfusu göz önünde bulundurulduğunda, bu sektörde halen çok büyük fırsatlar var.
 
Tüpraş’la birlikte Koç Holding’in toplam gelirleri içerisinde enerjinin payı yükseldi. Yeni dönemde de bu strateji korunacak mı? Enerjide bir açılım olacak mı? Elektrik üretim özelleştirmelerine ilginiz sürüyor mu?
Enerji sektöründe bulunduğumuz alanlarda güçlü bir konumumuz var. Tüpraş Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu. Aygaz Grubu, açık ara liderliğini sürdürüyor. Opet, pazarda ikinciliğini koruyor. Bu alanlarda güçlü konumumuzu korumayı ve geliştirmeyi hedefliyoruz. Elektrik üretimi konusunda da yeni yatırım imkanlarını değerlendirmeye devam ediyoruz. Buna, beklenen fiyat seviyesi belirleyici olmak kaydı ile, özelleştirme projeleri de dahil. Ancak eskimiş ve önemli çevresel yatırıma ihtiyacı olan kömür santrallerinin ihalelerine girmedik. Çünkü Koç Holding olarak bütün işlerimizde sürdürülebilirlik politikasını ön planda tutuyoruz.
 
Son olarak Koç’ta 60 yaş sınırı var ve sizde bu kural işletilmedi. Bu anlamda bir süre söz konusu mu?
Şu anda görevime devam ediyorum.