TCMB: Kısa vadede enflasyondaki belirgin yükseliş sürebilir

0
26

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı özetinde, “Toplam talep koşullarının düşüş yönlü katkısına rağmen, Döviz kuru gelişmelerinin gecikmeli etkisi ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki oynaklık nedeniyle kısa vadede enflasyondaki belirgin yükselişin devam edebileceği öngörülmektedir.” ifadelerine yer verildi.

Kurulun, 24 Ocaktaki toplantısına ilişkin yayımladığı özette, aralık ayında tüketici fiyatlarının yüzde 1,64 arttığı ve yıllık enflasyonun 1,53 puanlık yükselişle yüzde 8,53 olduğu anımsatıldı.

Aralık ayı PPK toplantı özetinde ifade edildiği gibi bu dönemde gıda yıllık enflasyonunun işlenmemiş gıda kaynaklı olarak yükseldiği kaydedilen özette, “Enerji enflasyonundaki artış Döviz kuru ve Petrol  fiyatlarındaki görünüme bağlı olarak sürmüştür. Bunun yanında, başta tütün ürünlerine yönelik olmak üzere, son dönemde yapılan vergi ayarlamaları da enflasyon üzerinde belirgin bir yukarı yönlü etki yapmıştır. Bu dönemde Türk lirasındaki değer kaybının etkisiyle çekirdek enflasyon göstergelerinin yıllık enflasyonu ve ana eğilimi yükselmiştir.” görüşlerine yer verildi.

Özette, gıda ve alkolsüz içecekler grubu yıllık enflasyonunun aralık ayında 2,10 puan artarak yüzde 5,65e yükseldiği ve bu gelişmede olumsuz hava koşulları ile Döviz kuru gelişmelerine istinaden kayda değer bir oranda yükselen işlenmemiş gıda fiyatlarının etkili olduğu belirtildi.

İşlenmiş gıda grubu yıllık enflasyonunun ise yataya yakın seyrettiği kaydedilen özette, şu değerlendirmelere yer verildi:

“Ocak ayına ilişkin öncü göstergeler, gıda yıllık enflasyonunun işlenmemiş gıdaya bağlı olarak artmaya devam edeceğine işaret etmektedir. Enerji fiyatları aralık ayında yüzde 2,15 artmış, Petrol  fiyatlarındaki belirgin yükseliş ve Türk lirasında gözlenen değer kaybının etkisiyle grup geneline yayılan fiyat artışları gözlenmiştir. Böylelikle enerji grubu yıllık enflasyonu son dört ayda 5,70 puan artarak yüzde 8,67ye ulaşmıştır. Öncü göstergeler enerji grubu enflasyonundaki artış eğiliminin, Döviz kuru gelişmelerine bağlı olarak ocak ayında da sürdüğüne işaret etmektedir.

Aralık ayında hizmet fiyatları yüzde 0,38 artmış, grup yıllık enflasyonu 0,17 puan yükselerek yüzde 8,11 olmuştur. Bu dönemde yıllık enflasyon ulaştırma hizmetlerinde azalmış, haberleşmede yatay seyretmiş, diğer alt gruplarda ise artmıştır. Hizmet fiyatları üzerinde yurt içi talep ve turizm sektöründeki yavaşlamanın etkileri gözlenirken belirli gruplarda Türk lirasındaki değer kaybının yansımaları da izlenmiştir.”

“Dış talep iç talebe kıyasla daha olumlu”
Özette, temel mal grubu yıllık enflasyonunun aralık ayında 0,84 puan artarak yüzde 6,77 olduğu, bu dönemde yıllık enflasyonun giyim grubunda azalırken diğer alt gruplarda arttığı bildirildi.

Dayanıklı mal grubunda başta beyaz eşya olmak üzere tüm alt gruplarda belirgin fiyat artışlarının gözlendiği belirtilen özette, aralıkta otomobil fiyatları üzerinde Döviz kuru yanında ÖTV artışının da etkilerinin izlendiği vurgulandı.

Özette, aralık ayının, yurt içi talep koşullarının sınırlayıcı etkisine rağmen Türk lirasındaki değer kayıplarının temel mal fiyatlarında belirgin olarak hissedildiği bir dönem olduğu ifade edildi.

Toplam talep koşullarının düşüş yönlü katkısına rağmen, Döviz kuru gelişmelerinin gecikmeli etkisi ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki oynaklık nedeniyle kısa vadede enflasyondaki belirgin yükselişin devam edebileceği değerlendirilen özette, şunlar kaydedildi:

“Son dönemde açıklanan veriler iktisadi faaliyetin yılın üçüncü çeyreğinde ivme kaybettikten sonra dördüncü çeyreğinde kısmi bir toparlanma sergilediğine işaret etmektedir. Kasım ayında sanayi üretimi, ihracatçı sektörlerin üretiminde gözlenen ılımlı artışa karşın iç talebe görece daha duyarlı sektörlerdeki yavaşlamanın etkisiyle yatay seyretmiştir. Elektrik ve taşıt üretimi ile ihracat verileri sanayi üretiminin aralık ayında ılımlı bir artış kaydedebileceğine işaret etmektedir. Böylece, çalışılamayan günlerin oluşturduğu baz etkisinin de katkısıyla son çeyrekte sanayi üretiminde dönemlik bazda kayda değer bir artış beklenmektedir. Ancak, iş günü etkilerinin neden olduğu teknik toparlanmanın ötesinde faaliyetteki iyileşmenin ılımlı seyrettiği ve sektörler geneline yayılmadığı gözlenmektedir.”

Özette, mevcut verilerin 2016nın son çeyreğinde dış talebin iç talebe kıyasla daha olumlu seyrettiğine işaret ettiği belirtildi.

Ekim-Kasım döneminde önceki çeyreğe kıyasla altın hariç ihracatın arttığı ve altın hariç ithalatın sınırlı oranda gerilediği ifade edilen özette, “Bu görünümle uyumlu olarak, dördüncü çeyrekte PMI yeni ihracat siparişleri nötr seviyenin üzerine çıkarken, toplam siparişler önceki çeyreğe kıyasla sınırlı miktarda artış kaydetmiştir. Bu dönemde, otomobil ve beyaz eşya iç piyasa satışları öne çekilen talebe bağlı olarak güçlü seyrederken perakende sektöründe daha belirgin olmak üzere hizmetlere ilişkin talep gerilemiştir.” değerlendirmesi yapıldı.

TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı özetinde, enflasyonun 2017’de yüzde 8 olarak gerçekleşeceği, 2018’de yüzde 6’ya geriledikten sonra 2019’da yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağının öngörüldüğü bildirildi.

Kurulun, 24 Ocak 2017’deki toplantısına ilişkin yayımladığı özette, 2016 yılı kasım ayında yapılan ABD seçimlerini takiben küresel ekonomiye ilişkin belirsizliklerin artarak devam ettiği belirtildi.

Bu dönemde, gelişmiş ülkelerin uzun vadeli faizleri yükselirken, gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının zayıfladığı aktarılan özette, seçimler sonrasında ABD’nin korumacı politikalar uygulama olasılığının artmasının gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızı ve istihdamı üzerinde aşağı yönlü risk oluşturduğu ifade edildi.

Özette, ABD’nin genişletici maliye politikası uygulama ihtimalinin güçlenmesinin, ABD Merkez Bankasının (Fed) faiz artırımlarını hızlandırmasına ve buna bağlı olarak gelişmekte olan ülkeler için finansal koşulların daha fazla sıkılaşmasına neden olabileceğine işaret edildi.

Küresel piyasalarda devam eden belirsizliklerin yanı sıra, jeopolitik ve yurt içi gelişmelerin geçen yılın dördüncü çeyreğinde yurt içi finansal piyasaların oynak bir seyir izlemesine neden olduğu vurgulanan özette, “Söz konusu gelişmelerin finansal koşullar üzerindeki olumsuz etkisi, alınan likidite tedbirleri, makro ihtiyati düzenlemeler ve diğer teşvikler ile kısmen dengelenmektedir. Nitekim son dönemde tüketici kredileri ve Türk lirası cinsinden ticari krediler toparlanma sinyalleri vermektedir.” değerlendirmesi yapıldı.

Özette, 2016 yılının son çeyreğinde yapılan vergi düzenlemeleri ve döviz kuru gelişmelerinin otomobil ve dayanıklı tüketim gibi bazı mallara olan talebi öne çekmesi dolayısıyla, 2017’nin ilk çeyreğinde tüketici kredilerinde gözlenen canlanmanın bir miktar ivme kaybedebileceği öngörüsünde bulunuldu.

“2017’de ılımlı bir büyüme bekleniyor”
Son dönemde açıklanan verilerin yılın üçüncü çeyreğinde ekonominin kayda değer bir yavaşlama gösterdiğine işaret ettiği belirtilen özette şunlar kaydedildi:

“Alınan destekleyici teşvik ve tedbirlerin katkısıyla son çeyrekte iç talepte toparlanma gözlenmiştir. Bununla birlikte toparlanmanın sektörel yayılımı sınırlı kalmış ve ana eğilim itibarıyla ekonomide ılımlı bir büyüme kaydedilmiştir. Yakın döneme ilişkin göstergeler Türk lirasındaki değer kaybı ve güven kanalının da etkisiyle yılın ilk çeyreğinde yurt içi talebin yavaşlayabileceğine işaret etmektedir. Ancak belirsizliklerin ve finans piyasalarındaki oynaklığın azalmasıyla birlikte takip eden dönemde ekonominin ana eğilimine dönerek 2017’de ılımlı bir büyüme sergilemesi beklenmektedir.

Diğer taraftan, turizm gelirlerindeki toparlanmanın hızı, küresel ekonomik görünüm, gelişmiş ülke para politikalarına ilişkin belirsizlikler ve jeopolitik gelişmeler iktisadi faaliyet üzerinde aşağı yönlü risk oluşturmaktadır. Öte yandan son dönemde alınan teşvik ve tedbirlerin olası gecikmeli etkileri yukarı yönlü bir risk unsuru olarak değerlendirilmektedir. TCMB, temel hedefi fiyat istikrarı olmakla beraber, iktisadi faaliyete dair aşağı yönlü riskleri finansal istikrar yansımaları bakımından da yakından izlemektedir.”
Özette, kurulun toplantıda Ocak Enflasyon Raporunda yer alması öngörülen orta vadeli tahminleri değerlendirdiği aktarıldı.

Yılın son çeyreğinde enflasyonun enerji, alkol-tütün ve işlenmemiş gıda grupları öncülüğünde yükseldiği bildirilen özette, “Toplam talep koşulları enflasyona düşüş yönlü katkısını sürdürse de döviz kuru ve emtia fiyatlarındaki artışlarla çekirdek enflasyonun ana eğilimi yükselmiştir. Kısa dönemde işlenmemiş gıda fiyatlarındaki baz etkileri ve Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarında gözlenen gelişmelerin enflasyon üzerinde belirgin bir yukarı yönlü etki yapması beklenmektedir. Bu çerçevede enflasyonun, toplam talepteki ılımlı seyrin sınırlayıcı etkisine rağmen maliyet baskılarıyla yüksek seviyelerini bir müddet koruyacağı, yılın ikinci yarısından itibaren ise kademeli bir düşüş sergileyeceği öngörülmektedir.” ifadelerine yer verildi.

Özette, tahminler oluşturulurken gıda talebindeki turizm kaynaklı yavaşlama ve Gıda Komitesi çalışmalarının olumlu katkısına rağmen işlenmemiş gıda fiyatlarındaki baz etkileri, olumsuz hava koşullarının gıda arzı üzerindeki olası etkileri ve döviz kuru gelişmelerine bağlı olarak bu yılın sonu gıda enflasyonunun bir önceki rapor dönemine kıyasla daha yüksek gerçekleşeceğinin varsayıldığı kaydedildi.

Bu çerçevede, 2017 ve 2018 yıl sonu enflasyon tahminlerinin 2016 Ekim Enflasyon Raporuna göre sırasıyla 1,5 ve 1 puan yukarı yönlü güncellendiği belirtilen özette, “Enflasyonu düşürmeye odaklı ve sıkı bir politika duruşu altında, enflasyonun yüzde 5’lik hedefe kademeli olarak yakınsayacağı, 2017 yılında yüzde 8 olarak gerçekleşeceği, 2018 yılında ise yüzde 6’ya geriledikten sonra 2019 yılında yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı öngörülmektedir.” değerlendirmesinde bulunuldu.

“Gıda Komitesinin aldığı tedbirler riskleri dengeleyecek”
PPK toplantı özetinde, enflasyon tahminlerine dair aşağı ve yukarı yönlü riskler bulunmakla birlikte, özellikle 2017 yıl sonu tahminine ilişkin yukarı yönlü risklerin daha belirgin olduğunun değerlendirildiği aktarıldı.
Son dönemde döviz piyasasında oynaklığın belirgin biçimde artmasının maliyet kanalıyla olduğu kadar beklenti ve fiyatlama davranışı kanalıyla da enflasyon üzerinde yukarı yönlü risk oluşturduğuna dikkati çekilen özette, gelecek dönemde iktisadi faaliyetteki toparlanmanın öngörülenden daha yavaş gerçekleşmesi durumunda talep koşullarının enflasyon üzerindeki düşürücü etkisinin öngörülenden daha belirgin olabileceği kaydedildi.
Özette, tahminler üzerinde bir diğer belirleyici unsur olan gıda enflasyonu üzerindeki aşağı ve yukarı yönlü risklerin dengeli olduğunun değerlendirildiği belirtilerek, “Olumsuz hava koşulları ve döviz kuru yansımalarına bağlı olarak gıda enflasyonunun öngörülenden daha yüksek gerçekleşmesi olasılık dahilinde olmakla birlikte, Gıda Komitesinin almakta olduğu tedbirlerin bu riskleri dengeleyeceği düşünülmektedir. TCMB, enflasyon görünümünü etkileyen gelişmeleri yakından takip ederek fiyat istikrarını tesis etmek için gerekli politika önlemlerini almaya devam edecektir.” yorumu yapıldı.

 Tüm bu değerlendirmeler çerçevesinde TCMB’nin yıl başından itibaren döviz kurundaki aşırı hareketliliğe ve enflasyon görünümündeki bozulmaya tepki olarak bir dizi likidite önlemi aldığı ve ocak ayındaki PPK toplantısında para politikasındaki sıkı duruşun güçlendirilmesine karar verdiği kaydedilen özette, bu doğrultuda marjinal fonlama faizinin 75 baz puan artırılarak yüzde 9,25’e, geç likidite penceresi borç verme faiz oranının ise 100 baz puan artırılarak yüzde 11’e yükseltildiği hatırlatıldı.

Özette, Merkez Bankasının fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edeceği vurgulandı.

Gelecek dönemde para politikası kararlarının enflasyon görünümüne bağlı olacağına işaret edilen özette, “Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir. Ayrıca, döviz piyasasında iktisadi temellerle uyumlu olmayan sağlıksız fiyat oluşumları gözlenmesi halinde likidite araçları ile gerekli tedbirler alınacaktır.” ifadelerine yer verildi.

“Fiyat düzenlemeleri tüketici enflasyonuna yükseltici etki yaptı”
Özette, 2017’nin ocak ayında makro çerçeve ve iktisadi temeller değişmediği halde döviz piyasasında gözlenen aşırı hareketliliğin, dinamik ve farklı likidite araçlarını da içeren bir sıkılaştırma çerçevesinin uygulamaya konulmasının gerektirdiği ve sade bir politika çerçevesinin, aktarım mekanizmasının etkinliğini artırırken bu tip dinamik tepkileri dışlamadığı bildirildi.

Maliye politikasına ve vergi düzenlemelerine ilişkin gelişmelerin enflasyon görünümüne etkileri bakımından yakından takip edileceği belirtilen özette, geçen yıl yönetilen/yönlendirilen fiyatlarda yapılan düzenlemelerin tüketici enflasyonuna tarihsel ortalamaların üzerinde yükseltici etki yaptığı kaydedildi.

Bu etkinin, enflasyonun TCMB’nin sene başında verdiği tahminin üzerinde gerçekleşmesinde temel
belirleyicilerden biri olduğu aktarılan özette, “Önümüzdeki dönemde para politikası duruşu oluşturulurken, mali disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlarda öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceği varsayılmaktadır. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesi söz konusu olabilecektir.” görüşlerine yer verildi.

Özette, son yıllarda mali disiplinin sürdürülmesinin, Türkiye ekonomisinin olumsuz dış şoklara karşı duyarlılığını azaltan temel unsurlardan biri olduğuna işaret edilerek, şu değerlendirmede bulunuldu: 

“Ayrıca, mali disiplinin sağlamış olduğu alan 2016 yılında olduğu gibi iktisadi faaliyetin yavaşladığı dönemlerde maliye politikasının bütçe dengelerinde kalıcı bir bozulma olmadan döngü karşıtı olarak uygulanabilmesine olanak sağlamaktadır. Bununla birlikte, kamu harcama ve vergi politikalarında yapılması planlanan değişikliklerin, bütçenin yanı sıra büyüme, yurt içi tasarruf ve enflasyon gibi diğer makro ekonomik değişkenlere olan etkisini de dikkate alan bir bakış açısıyla değerlendirilmesi para politikası ve maliye politikası eş güdümüne katkıda bulunacak ve makro ekonomik istikrarı destekleyecektir.”