Hibrit bulutta veri dokumacılığı

0
44

Geçmişte soru, verinin nerede tutulacağıydı. Koruma ve erişim hızı gibi konulardaki ihtiyacın maliyetler ile kesişim noktaları şirketlerin ve kurumların en uygun veri depolama sistemlerini kurguladığı formülleri ortaya çıkarıyordu. Bulut, işleri olduğu gibi değiştirdi. Kapasite kurgusu yapmanın öneminin azaldığı ve parmak şıklatmaktan biraz daha zahmetli olsa da veri depolama kapasitesi almayı oldukça kolaylaştıran bu yeni sistemde veri depolama çözümü satan şirketlerin ne yapacağı soru işaretiydi.

Şu kadar sabit disk kapasitesi ve şu kadar flash kapasitesine sahip olmamız gerekiyor diye hesap yapan şirketlerin, veri depolamacılar açısından işleri son derece kolaylaştırdığı günler geride kalmaya başladı. Veri depolama katmanları -Tier yapıları- bulutla birlikte farklı bir biçimde değerlendirilmek zorunda kalıyor. Ancak en önemli paradigma değişimi bu değil; veriyi depolamaktan ziyade veriyi hareket ettirmek daha büyük önem taşımaya başlıyor. Bu değişim, artık üzerinde düşünülmesi gereken bir konu olmaktan çıkıp ete kemiğe bürünüyor.

NetApp’in hibrit bulut konusundaki açıklamalarını ilgi çekici hale getiren, bulut ile gelen değişimi doğru kavramasından çok veriyi taşıma konusunda geliştirdiği Data Fabric (Veri Dokuması) çözümü. Bu, verinin farklı bulut sistemleri arasında kolayca transferini sağlayan yenilikçi bir uygulama ve piyasada gelişen yeni iş yapış tarzlarına bağlı olarak önemi artacak. Şirketlerin buluta olan ilgisinin artması ile birlikte, en uygun bulut alternatiflerini bulmaya yardımcı olan bulut simsarlığı yeni bir iş olarak ortaya çıkmış durumda. Bu işi yapanlar, bir şirket için daha uygun bulut alternatifleri oluştuğunda şirketleri bundan haberdar ediyor ve şirket buna geçiş yapıyor.

Ancak bu dile kolay olduğu kadar kolay yapılabilir bir iş değil. Depolanan veri miktarları konusunda gigabayt ve terabayt cinsinden büyüklük ölçülerini kullanmaya başlamamızın üzerinden uzun zaman geçmiş durumda. Artık peta, zeta diye uzayan ve her seferinde olanın bin katına karşılık düşen yeni ölçü birimleri telaffuz etme frekansımız artıyor. Bu durum daha uygun bir seçenek ortaya çıktığında taşınacak ya da göç ettirilecek veri miktarının ciddi bir problem yaratmasını getiriyor. Yani veri miktarı arttıkça taşınma maliyeti -süre ve para olarak-, atılan taşın ürkütülen kuşa değmeyeceği bir düzeye yükseliyor. Data Fabric, hibrit bulut çözümlerinde kolay veri transferi ile yaratmaya başladığı faydayı, sektördeki bu tür gelişmelere bağlı olarak kat ve kat fazlasıyla hissettirecek.

Türkiye’de ilk bulut brokerliği firması Bulutistan’ın kurucu ortağı Orçun Özalp geçen ay Türkiye’nin en başarılı 100 startup’ı arasında yer aldıklarını Linkedin’den duyurdu. Kurulduğu sene içinde bu noktaya ulaşan Bulutistan’ın başarısında Multinet, Doğuş Medya ve Yıldız Holding ile yapılan işlerin etkili olması, Türkiye’de de bu dalganın başlarında ancak yükselmekte olduğunu gösteriyor.

İstanbul’da NetApp Türkiye Genel Müdürü Behçet Yumrukçallı, bu gelişmelerden büyük heyecan duyuyor ancak bu daha çok geleceğe dönük bir heyecan. Yumrukçalı, “Bulutta işler büyüyor ancak şu anda araştırmalar ABD de dahil olmak üzere bulut kullanımının büyük bir ağırlıkla yedekleme/arşiv odaklı olduğunu gösteriyor. Üretim verisini kimse çok fazla buluta çıkarmıyor ama lokalde tutmanın sıkıntılı, maliyetli ve yönetilmesi gereken bir iş oluşturduğu arşiv verisi buluta atılıyor” diyor.

Gelecek bir kenara bırakıldığında günümüzün nakit akışını etkileyen reel dinamiği bu ve NetApp, Riverbed’in bir birimini satın alma yoluyla sağladığı backup çözümleri ile bu dinamiği yeterince kullanıyor. Bütün backup yazılımları ile birlikte çalışan NetApp appliance’ı AltaVault, müşterinin lokaline yerleştiriliyor ve hangi yedeklerin lokalde hangilerinin bulutta tutulacağına kadar uzanan politikaları belirliyor.

NetApp bu ürünü Google, Amazon ve Microsoft gibi şirketlerle anlaşma yapılarak ve bunların çözümleri ile uyumlu olarak geliştirirken bulutta depolama işine girmeyerek, kendi bulut hizmetlerini de sunarak bulut sağlayıcılara bir yerde rakip olan EMC, IBM ve HP gibi firmalardan farklı bir yaklaşım ortaya koyuyor. Bulut sağlayıcılara hem altyapı sunup hem de “benim de bulutum var” diye ortaya çıkmak NetApp açısından çelişki olarak görülüyor ancak hızla gelişen bulutla ilgili olarak hangi yaklaşımın doğru olduğunu söylemek için şimdilik çok erken.

Kendi bulut altyapısı olmayan NetApp, bu politikasında ısrarcı olacağa benziyor. Bu tercih, diğer alanlarda daha fazla yenilikçi olmayı gerektiriyor. NetApp, bu gerekliliğe Virtual NetApp’e kadar uzanan adımlarla yanıt veriyor. Bu, herkesin yaptığı, emtialaşmış olan sanal kapasite sunma işinden farklı olarak şirketin merkezinden kullanıcı adı-şifre ile sisteme giren Admin’in disk ve volume tanımlamasından felaket kurtarma yapmak istediğinde Amazon’daki Virtual NetApp’i ile replikasyon (çoğaltma) yaparak bunu da kurgulamasına kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Şu anda Amazon üzerinde çalışan Virtual NetApp yakında Microsoft Azurre ile de sunulmaya başlayacak.

Yumrukçallı, “İşi buraya kadar getirdik” diyor. Gelinen nokta, var olan işler sürdürülürken çarpıcı bir paradigma değişikliğini de kapsaması açısından önem taşıyor. Önem taşıyan bir diğer nokta ise, yaratılan faydayı elle dokunulabilir hale getirmesi. Olası bir felaket kurtarma kurgusunda, veri merkezi inşa edilmesi ya da kiralanmasından bunun çalıştırılmasının getirdiği maliyete kadar bütün masraf kalemlerinin herkes tarafından net bir biçimde bilinmesi faydayı görmeyi kolaylaştırıyor. Bu, şirketin dijital transformasyondan elde edebileceği faydayı göstermeye göre çok daha anlaşılır bir pazarlama argümanı oluşturuyor. Satış tarafında değişen sadece argümanlar değil; Virtual NetApp çözümü, NetApp’in yanı sıra Amazon’dan da satın alınabiliyor. Sistemin bir kod ile aktive edilmesi, buna olanak tanıyor.

Yumrukçallı, “Dünya bambaşka bir yere gidiyor ve hepimizin buna adapte olması gerekiyor” şeklinde konuşuyor. Bu, NetApp’in Kasım 2015’te Berlin’de düzenlediği “Insight” toplantısının ana temasının yankılanması olarak karşımıza çıkıyor. Toplantının açılış konuşmasının öncesindeki sahne şovundaki “Dünya değişiyor ve iş dönüşüyor. Bu değişimin merkezinde, bilgi teknolojileri tarihinin en büyük fırsatı yer alıyor” ifadesi, Yumrukçallı’nın heyecanını açıklamakla kalmıyor; NetApp’in bütünsel değişim stratejisine de bir önsöz oluşturuyor.

Veri tarafında uzunca bir süredir silolar halinde depolamanın verinin yönetiminde ve analizinde ne kadar büyük bir sorun yarattığı tartışılırken günümüzde farklı bulut yapılarının kullandığı farklı sistemlerin bunların arasında veriyi taşımayı güçleştirmesi benzer bir sorunun tohumlarını atıyor. NetApp, verinin ihtiyaç duyulan yerde hazır bulunmasını sağlamaya yönelik Data Fabric çözümüyle ve bunda kendisini gösteren paradigma değişimi ile iddialı bir çıkış yapıyor. NetApp Başkan Yardımcısı ve EMEA Genel Müdürü Manfred Reitner, bu iddiayı açıklarken “Data Fabric’i birlikte oluşturmak” sloganını özellikle vurguluyor. Berlin’deki NetApp Insight toplantısında 2014’ten itibaren kendi çalışanları ve iş ortaklarının yanı sıra müşterilerini de davet etmeye başlayan şirketin bu politikası konusunda Reitner, “Bununla ilgili çok olumlu geri dönüşler aldık ve bu sene müşterilerimizin sayısını iki katına çıkararak daha kalabalık bir kitleye dönüştük” diyor.

Bu, ürün tarafındaki geliştirmeler yanında ayrıntı gibi görünen ancak müşteriye dokunmanın öneminin artmasıyla birlikte şirketin iş modelinde yapılması hayati önem taşıyan bir değişiklik. Hem kaynaklar hem müşteriler anlamında daha açık olarak fiziksel dünyada daha etkili hale gelmek, geliştirilen self servis olanakların kullanılmasını hızlandıracak kritik bir etken olacak. Reitner’in, “Burada 62 ülkeden müşterilerimiz var. Amerikalı dostlarımıza şunu söylemek istiyorum; bu global bir etkinlik” şeklindeki sözleri, NetApp’in içinde bölgesel ayrımların da internetin gücüne kurban gideceğinin göstergesi. Bu, Data Fabric ve Virtual NetApp’in yaratacağı değişimin büyüklüğüne de işaret ediyor.

Şirketin dışa dönük tarafındaki stratejiyi ise, NetApp Başkanı Rob Salmon, verinin şekillendirdiği dijital dünyada önemli olanın, servislerin yaratılması ve ihtiyacı olanlara işe yarar halde sunulması olduğunu söylüyor. NetApp’in rolünü bu resim içinde tanımlayan Salmon, kasım ayında Silikon Vadisi’ni ziyaret eden ilk Hindistan lideri olan Narendra Modi ile akşam yemeğine davet edildiğinde Dijital Hindistan’ı konuştuklarını belirtiyor. Modi’nin aynı konuşmaları İngiltere’de de yaptığını ve Dijital Almanya -toplantının yapıldığı yer- için internette arama yapıldığında bu temayla ilgili çok sayıda sonucun da çıkacağına işaret eden Salmon, “Dijital Çağ’ın her şeyi değiştirdiğine inanıyorum. Sağlığı, eğitimi ve servisleri değerlendirme ve ele alma biçimimiz değişiyor. Bu yeni dünyanın yeni dikey sektörleri oluşuyor. Tüketicilerden şirketler ve devletlere kadar herkes, bu değişimden nasıl etkileneceğini ve bundan ne kazanabileceğini düşünüyor. Tartışmasız olan tek nokta, bütün bunların veri tarafından şekillendirilmesi” şeklinde konuşuyor.

Müşteri deneyiminin iyileştirilmesinden şirket performanslarının daha yukarı taşınmasına kadar birçok etkisi olan dijitalleşme ile NetApp arasında kurulan ilişkide NetApp CEO’su George Kurian’ın favori anahtar ifadeler listesi, yazılım geliştirmeyi hızlandırarak piyasaya çıkma süresini kısaltmak, şirket satın almalarında entegrasyonu hızlandırmaya yardımcı olmak, veri merkezlerinin maliyetini düşürmek ve gerçek zamanlı analizler yapmak diye başlıyor. Bunlar yeni ortaya çıkmış konular değil; NetApp’in geliştirdiği çözümler için aynısını söylemek mümkün değil.