Dünyayı değiştirecek kablo

0
46

Şirketlerde bilgi teknolojileri departmanının görevleri arasında -maalesef- ışıkları açık tutmak çok önemli bir yer tutuyor. Bu sistemleri ayakta tutma görevi şirketlerin bilgi teknolojileri bütçelerinin önemli bölümünü tüketirken inovasyona ayrılan payın giderek düşmesi ve ışıkları açık tutmanın daha önemli bir işe dönüşmesine neden oluyor. Bunun istisnaları tabii ki var ama şirketlerin bilgi teknolojileri sayesinde verimlilik artışından kastettikleri özünde ışıkları açık tutmanın maliyetinin düşmesi.
 
Peki, gerçek anlamıyla ışıkları açık tutmayı sağlayan bir inovasyon şirketlerin hayatını nasıl değiştirir? Philips’in aydınlatma aparatlarına ethernet kablosu üzerinden elektrik sağlamaya dayanan yeni teknolojisi, aydınlatma sistemini hem bilgi teknolojisi altyapısına bağlı ve buradan kumanda edilebilen bir sisteme dönüştürüyor hem de bina yönetiminin bir unsuru haline getirerek binalardaki sistemin akıllı hareket etmesini sağlıyor. Bunun bina işletme maliyetlere etkisi önemli: Frost&Sullivan ısıtma, soğutma ve aydınlatmanın binanın toplam enerji tüketimi içindeki payını yüzde 70 olarak hesaplıyor. Bu teknolojinin Amsterdam’daki The Edge binasındaki ilk uyarlamasının bu yıl içinde tamamlanması ile bu etkiyi canlı olarak görmek mümkün olacak. Ancak daha önemli gelişme, Ethernet kablosunun veri ile ilişkisinden kaynaklanıyor.
 
İlk anda LED’e elektrik taşımanın büyüsünün arkasında kaybolsa da iki yönde data taşıyabilme özelliğine sahip ethernet kablosu, binaların içini Büyük Veri’nin arka bahçesi olmaktan çıkarıp merkeze daha yakın bir noktaya koyacak. “Büyük Veri’de bina içi analitiği” gibi ifadeleri duymaya hazır olun. Ancak önce paradigmanın değişmesi gerekiyor.

Elektrik şebekesi üzerinden internet bağlantısı sunmak, binalarda zor ve pahalı olan her noktaya internet götürme işini daha pratik hale getirecek bir çözüm olarak uzun süre konuşuldu. Bunun sonucu, interneti elektrik şebekesi üzerinden sunmanın mucizevi bir iş olarak akıllara yerleşmesi oldu. Akılsız elektrik bağlantısını veri için kullanmak bugün bile binaların akıllandırılması gündeme geldiğinde ilk akla gelen çözümü oluşturuyor. Ancak konuşulduğu kadar yaygınlığı olmayan bu çözüm, LED tarafından gelen bir diğer çözümle tehdit ediliyor. İhtiyacın net bir biçimde ortaya çıkmamış olması, bu teknolojiyi geliştiren Philips’in bile geliştirdiği çözümü tam olarak anlatmasını engelliyor ancak Büyük Veri’nin gelişimi resmin açıklık kazanmasını sağlayacak.
 
Bu, şimdiye kadar süren klasik hikayenin yeni biçimine bürünmesini de sağlayacak. Geleneksel hikayede, wi-fi’ın duvarların arkasında çekmemesi ya da güvenlik paranoyasının kablo ile bağlanma tercihine neden olması, yaratıcı ve dahiyane bir çözüm olarak binadaki elektrik şebekesi üzerinden internet bağlantısını her noktaya ulaştırmayı gündeme getirmişti. Türkiye’de bir süre gri alanda kalan bu teknoloji -ne de olsa elektrik şebekesi internet şebekesine dönüştüğünde bunun sahibi de internet operatörü kabul edilebilirdi- mevzuatın daha beyaza dönmesinin ardından bile marjinal kaldı. Şirketlerde çok sayıda kablosuz modem ile sorun çözülürken evler, hızla adapte olan liderleri yaratmakta yetersiz kaldı.
 
Ethernet kablosu ya da bilgisayarlarımızın ağ ile veri alışverişini sağlayan kablo, bu hikayeyi tersten yazma konusunda önemli bir şansa sahip. Philips’in, Dubai’de düzenlediği Innovation Experience 2014 etkinliğinde tanıttığı yeni aydınlatma çözümünde LED aydınlatma aparatının ihtiyaç duyduğu elektrik ethernet kablosu üzerinden sağlanıyor. Bu, LED teknolojisindeki gelişimin neden olduğu enerji tasarrufunu watt cinsinden ifade etmekten çok daha etkili bir gösterge.
 
Kablolama tarafında işin tek kablo ile bitirilmesinin sağladığı fayda da bunun üzerine ekleniyor. Aparat yerleştirildikten sonra ethernet kablosunun bilgisayara takılmasındaki basit hareketle işlem tamamlanıyor ve ortam bir anda LED’lerin ışığı ile hayat buluyor. Philips’in hâlâ tırnaklı ethernet kablosunun yerleştirilmesi için bıraktığı boşluğu ve oradaki mekanizmayı geliştirmek için çalışması gerekiyor ancak kablonun sürekli takılıp çıkarılmayacağı düşünüldüğünde bunlar küçük problemler.
 
LED aparatın üzerindeki sensör, ortamdaki insan sayısını algılayarak ışığın açık, kapalı ya da belirli bir şiddette olması kararını vermeyi sağlıyor. Bu akıllı bir aydınlatma ağı ve tasarruf demek.
 
Ancak büyük değişim bunların hiçbirinden gelmeyecek; ne akıllı ağ, ne tasarruf ne de kablolama bu kadar büyük bir değişim yaratmaya aday değil. Ethernet kablo sayesinde bir veri toplama aracı olarak kullanabilecek olan ürünün büyük bir değişim yaratacağının işareti, aydınlatma aparatının üzerindeki boş sensör deliği. Philips yöneticilerinin “Buraya başka bir sensör yerleştirilebilir” demekle yetindiği boşluk, teknoloji dünyasında şu anda en sıcak konu başlıklarından biri olan Büyük Veri’yi yeni bir düzleme taşıyabilir.
 
Monitise EMEA COO’su Fırat İşbecer, “O boşluk için şirketlerin nasıl yarışacağını hayal edebiliyorum” diyor. Web yerine uygulamaya yönelerek Pozitron’u 100 milyon dolarlık değere taşıyan ekibin bu deneyimli isminin söylediklerine kulak vermek gerekiyor. İşin değer tarafında; beklenti yaratmakla piyasa değeri arasındaki ilişki, Philips’in özellikle “sermayeye erişimini kolaylaştırmak için ayrı bir şirket haline getirmeye hazırlandığı aydınlatma birimi açısından önemli bir koz olacak.
 
Cep telefonlarından sensörlere kadar birçok araç, tüketiciler hakkında topladıkları veriler ile yeni bir dünyanın kapısını açmakta olduklarını bağırarak ilan ederken piyasaların bu yeni teknolojiyi satın alması için sağlam bir zemin oluşuyor. Bunun hasadını yapmak çok kolay olsa da Philips henüz buraya doğrudan bir harekat başlatmış değil. Ancak ciddi hazırlıklar sürüyor.
 
Schneider Electric kökenli Göktuğ Gür, şu anda hem Philips’in Türkiye’deki aydınlatma birimini yönetiyor hem de Türkiye organizasyonunun en tepesinde yer alıyor. Daha önceki Türkiye CEO’su Willem Rozenberg sağlık tarafından gelmeydi. Bunu Philips’in iki önemli kolu arasında vardiya değişimi olarak da görmek mümkün ama Gür’ün göreve gelmesine anlam yüklemek fantastik bir tavır olmaz. Philips’in dört Ar-Ge merkezinden biri şu anda Büyük Veri’ye odaklanmış olarak çalışıyor. Bunun sonuçlarının ne olacağının iletişimi şu anda Philips içinde bile tam olarak yapılmış değil; gelişmenin hızı şirketin gelecekte bir durup “nereye geldik” diye etrafına bakmasını gerektireceğe benziyor.
 
Philips’in Dubai’de gücünü ethernet kablosundan alan aydınlatma aparatını tanıttığı toplantıdaki duvar aydınlatması çözümünün demo’sunda altı aparatın tek noktadan beslendiği elektrik kablosu çözümü kullanılıyordu. Yeni teknolojiye geçilmesinin düşünülmemesi Philips içindeki hummalı çalışmanın ve hızlı değişimin göstergesi. Ancak duvarı özel bir tekstil ile kaplayıp arkasından yapılan LED aydınlatma ile binaya farklı renkler ve kimlikler kazandırmayı sağlayan çözüm, gelinen noktada video özelliklerini de kazanmış bulunuyor. En çarpıcısı, hareket eden köpekbalıkları olan bu video özelliği ya da animasyonların, sensör teknolojisi ile birleştiğinde yapabilecekleri hayal dünyasını zenginleştiriyor. Duvarda oluşturulan bu hareketli panel, pekala önünde insanların durduğu ve sensör bilgisi sayesinde insanlara özel tekliflerin yapılabildiği bir ekrana dönüşebilir. Bu aslında çok hayal gücü gerektirmiyor çünkü Philips şimdiden perakende tarafında aydınlatma sistemini konum belirleme için kullanarak benzer bir senaryoyu hayata geçirmiş durumda.
 
Şu anda pilot aşamasında bulunan bu sistem, alışveriş yapanlara market içinde lokasyon bazlı bilgi aktararak alışverişi daha tatmin edici ve belki eğlenceli hale getirmeyi sağlıyor. Philips’in uygulamasını indiren müşteriler, alışveriş listelerini girdiklerinde ürünlere yönlendirme servisi almanın yanında, bir rafın önüne geldiklerinde özel indirim teklifi ya da bir ürünle yapabilecekleri yemeğin tarifini de cep telefonları üzerinden alabiliyorlar.
Buradaki sihirli sözcük “tam yerinde” çünkü aydınlatma sistemi cep telefonu ile konuşarak müşterinin yerini tam olarak tespit edebiliyor. Bunun etkisi büyük olacak. Araştırmalar, ilgisiz bir anda -evde otururken, televizyon seyrederken ya da daha kötüsü kitap okurken- yapılan bir teklifin yüzde 1’in altında dönüş sağlamasına karşın süpermarkette rafların arasında bulunulması gibi ilgili bir anda alışverişi sağlama oranının yüzde 30’u bulduğuna işaret ediyor. Perakendeciler arasında ilgisiz anlar için “yüzde sıfır” gibi daha kötümser yorumlar yapanlar da bulunuyor. Philips, bu bina içi konum belirleme çözümünün diğer kamuya açık alanlara da uyarlanabileceğini kaydediyor.
 
Geniş alanları daha tanıdık hale getiren bu çözümün uygulanması için kenarda köşede kalmış yerler de dahil olmak üzere akıllı aydınlatmanın kurulması ana gereklilik. Uygulamayı ücretli sunmayan ve kullanıcıların tercihine bırakan Philips, uygulamayı sürekli güncel tutma ve işletim sistemlerindeki güncellemeleri uyarlama gibi işler için ücret aldığı yeni bir gelir modelini de bu yeni çözümü için ortaya koyuyor. Şirket zaten şu anda ev için önerdiği aydınlatma sistemi Hue için bunları yapıyor; yani bu işi ilk defa yapıyor olmayacak. Satış gelirlerinden servis gelirlerine geçiş, sürdürülebilirlik için olduğu kadar yatırım olanaklarına daha kolay erişebilmek için de önem taşıyan bir anahtar sözcük.
 
Ancak daha önemli etki, ortaya çıkacak değişimin şu anda öngörmekte zorlanılabilecek boyutlarından kaynaklanıyor. Gerçek zamanlı pazarlama, Philips’in bulduğu bir şey değil ve büyük şirketlerin bu konuda önemli hazırlıkları bulunuyor. Ancak Philips, aydınlatma ağını bu yeni dünyanın dinamikleri arasına katarak; ve insanların mağaza ile etkileşimini, pratik ve çok daha iyi belirlenmiş konum bilgisine dayanan bir biçime sokarak bu yeni döneme önemli bir katkı yapacak görünüyor.