Doğan Görünümlü Şahin

0
53

Son gelişmeler ışığında ABD-Çin arasındaki gerginliğin basit bir ticaret sorunu olmadığı tespitini yapmak yerinde olacaktır.

Pek çok analistin de dikkat çektiği üzere ABD ticaret ile sınırlı olmayan bir strateji güdüyor. WTO’ya kabulünden sonra ticaretini sistem içinde ama ideolojik olarak da dışında yürüten Çin 2. Dünya Savaşı sonrası ABD tarafından kurulan düzeni kullanarak ABD aleyhine yükseliyor. Bu yükselişin önünü kesmek ve 1- Çin’i tedarik zincirindeki kritik konumundan etmek 2-Çin’in yerel şirketlere sağladığı destekleri azaltmak 3-teknoloji transferini ve yatırımları zorlaştırmak ve nihayet 4- ticaret açığını azaltmak üzere agresif bir ABD ile karşı karşıyayız. Bu daha önce Japonya ile yaşanan gerginliğe benzese de günün sonunda Japonya Batı ittifakının için ve zenginleşmesini tamamlamış bir ülkeydi. Çin ise hem ittifak dışında hem de ekonomisi çok büyümüş olsa da hane halkı zengin değil. Peki, ABD açısından sadece ticaretle sınırlı bakarsak bu kavga ne anlama geliyor. Önce vergi artışları enflasyonu ateşler görüşüne bakalım. Doğru, mantıklı ama biraz fazla kitabi olabilir. Nitekim geçen yılın son çeyreğinde devreye girmiş bulunan gümrük vergilerinin enflasyona yansıması pek olmadı. Bu beklentinin enflasyon verisine yansımamasının birkaç nedeni olduğunu söyleyebiliriz ama önce kitabın ilk bölümünde bu konunun nasıl anlatıldığına bir bakalım. 

Klasik bir arz talep grafiği görüyorsunuz. Çin’den gelen ürünlere yüzde 10 (ve şimdi yüzde 25) vergi getirildiğinde fiyat yükselir (P0’dan Pt’ye), arz eğrisi yukarı hareketlenir ve arz ile talep daha düşük bir seviyede kesişir (Q0’dan Qt’ye). Genel yorumlar da bu basit denklemin üzerinden gidiyor. Peki, neden yüzde 10’luk artışın etkisini üzerinden birkaç ay geçmiş olmasına rağmen görmedik. Her şeyden önce çok sayıda üründen bahsediyoruz ve bu her bir ürünün kendi arz ve talep dinamiğine (yani grafikte gördüğünün eğrilerin farklı eğimlere vs) sahip olması anlamına geliyor. 

Ticaret savaşı ilk gündeme geldiğinde de paylaşmıştım, özellikle yüksek kâr marjına sahip şirketler söz konusu gümrük vergisini biraz daha geçici olacağı var sayımı ile marjlardan fedakârlık ederek absorbe etti. Bu tip bir ürüne sahip olmayan şirketlerin, örneğin teknoloji dışı, bir kısmı ise Çin devletinin sübvansiyonu ile söz konusu artışı yansıtmamayı başardı. Diğer bir dinamik ise elbette kuvvetli dolar etkisi. Ve son olarak bilinçli yapıldığından şüpheliyim ama zamanlaması çok denk düşen vergi indirimleri şirketlerin artan maliyetlerden çok rahatlıkla göğüslemesine neden oldu. Toparlarsak sadece gümrük vergisi konusunda yaşanan gelişmelere bakarak bir sonuca ulaşmak doğru değil. Ben genel olarak enflasyonda bir yükseliş bekliyorum ancak sağlıklı olan ücretlerin baskısı ile ortaya çıkması olur. İkinci olarak Başkan Trump’ın “Gümrük vergisi uygulamadığımız bir ülkeden alım yaparak tüketici ve şirketler bu maliyetten kurtulabilir” beyanını değerlendirelim. Bu cümle Trump’ın hatalı veya bilinçli olarak tamamen Çin odaklı düşündüğünü gösteriyor. Zira şayet X ürününün daha pahalı hale getirir ve talebi düşürürseniz Çin’e verdiğiniz açığı daraltırsınız. Şayet tüketicinin X ürünü  menşei Çin’den pahalı, Japonya’dan daha ucuza alma opsiyonu varsa sadece Çin ile olan ticaret açığı azalır ama ABD’nin nette ticaret açığı aynı kalmış olur. Ancak ABD’nin sorunu zaten ticaret kaleminden kaynaklanmıyor. Bretton Woods’un ortadan kalktığı günden bu yana ABD cari açık veren bir ülke ve dünyadaki (Çin+Almanya ve Japonya tarafından uygulanan politikalar neticesinde) tasarrufun yüzde 50’si ABD piyasalarına akıyor. Bu olduğu sürece ki devam edecek, ABD’nin total ticaret açığını daraltması mümkün değil. Zaten görünen o ki orta vadede “ticaret savası” başlığı altında çekişme devam edecek.