Otomotivde Tedarik Zincirini Yönetmek, Ekosistemleri Koordine Etmekle Mümkün

By Fortune Türkiye

Şule Laleli – Otomotiv endüstrisinde teknolojinin ilerlemesiyle piyasa dinamikleri yeniden şekilleniyor. Günümüzde otomotiv sektöründe teknoloji ve yapay zekâ artık fark yaratan değil, vazgeçilmez unsurlar haline geldi. Dijital altyapısını yönetemeyen şirketler rekabette geride kalma riskiyle karşı karşıya. Öte yandan jeopolitik ayrışma, ticaret savaşları ve değişen düzenlemelerle birlikte coğrafyanın önemi hiç olmadığı kadar arttı; adeta yeni bir stratejiye dönüştü. Bölgesel dayanıklılığı en iyi şekilde yöneten şirketler, parçalanmış bir dünyada yolunu bulabilecekler. Otomotiv üreticileri ve tedarikçileri için bu durum, küresel entegrasyona dair uzun yıllardır süregelen kabulleri yeniden gözden geçirmeyi gerektiriyor. Fortune Brainstorm/ Automotive çatısı altında ‘Otomotiv Sektörü ve Bitmiş Araç Lojistiği’başlığında, United Global Ro Ro ile ortak düzenlenen toplantı, araç lojistiğinde çok önemli noktaları gündeme getirdi. Toplantının partneri United Global Ro-Ro yani Türkiye merkezli Erkport, AD Ports Group’un bir kolu olan Noatum Maritime ile 2025 yılında yeni bir ortak marka (JV) kurarak otomotiv, hacimli yük ve Ro-Ro taşımacılığı alanında entegre bir hizmet modeline sahip şirketlerden biri. Otomotiv endüstrisinin kritik limanlarını birbirine bağlayarak hizmet veren “United Global Ro-Ro”, hem otomotiv sektörü için özel çözümler sunuyor hem de ağır ve hacimli yüklerin etkili bir şekilde taşınmasını sağlıyor. Bu yeni yapı, Avrupa, Akdeniz, Güney Afrika, Arap Körfezi ve Asya’da Ro-Ro hat hizmetlerinin etkinliğini ve erişimini genişleterek sektörde dönüşüme öncülük ediyor. Renaissance Istanbul Polat Bosphorus Hotel’in şık mekanında gerçekleştirdiğimiz toplantıda, otomotiv sektörünün üst düzey yöneticileriyle, tedarik zinciri, lojistik süreçler, taşıma modları, operasyonel mükemmellik ve bitmiş araç lojistiği konularının geleceğini konuştuk.

Volkan Yaşayan
United Global Ro-Ro Ticaretten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı
‘Sürdürülebilir ve Entegre Lojistik Çözümlerimizle, Otomotiv Endüstrisinin Tedarik Zincirinde Güvenilir Bir Köprüyüz’

“2013’ten bu yana, ticaretin kapılarını ve rotalarını takip ediyoruz. Erk Holding olarak grup çatımız altında, yepyeni bir kimliğimiz var artık. Roll on/Roll-off (Ro-Ro) taşımacılığında yıllara dayanan deneyimi ve operasyonel gücü ile öne çıkan Erkport’un, AD Ports Group’un bir kolu olan Noatum Maritime ile yeni bir ortak marka (JV) olarak kurduğu United Global Ro -Ro ile otomotiv, hacimli yük ve Ro-Ro taşımacılığı alanında entegre bir hizmet modeli oluşturduk. United Global Ro-Ro (UGR) olarak 2023 Mart ayında araç taşımacılığı operasyonuna başladık. Mart ayında bir gemiyle başlayan yolculuğunuz, aynı yılın Aralık ayına gelindiğinde Akdeniz’de 20 gemiye çıktı. Gemilerin ortalama kapasitesi 900 araçtı. O zaman gemilerimizle, 18 bin araç taşıma kapasitesine sahiptik, şu anda 12 gemi işletiyoruz. 12 geminin toplam kapasitesi ise 35 bin. UGR olarak ihtiyaca göre hizmet veriyoruz. 20 gemimizi azaltıp, 12 gemiye düşürdük. Gemilerimizi ihtiyaca göre çeşitlendirdik. Gemilerin ölçeği büyüdü. Mevcut iki gemimiz, 12 katlı, 12 katının toplamında 7 bin araç taşıyabiliyoruz. Gemilerimizin kapasitesini değiştirmek zorunda kaldık çünkü ihtiyaç değişti. Yatırımlarımızı alternatif yakıtlara doğru yönlendirdik. Mevcut gemilerimizin yakıt tüketimini azaltacak şekilde teknik özelliklerini değiştirdik. Bu sayede biz de müşterilerimizin beklentileri olan karbon emisyonunu azaltmayı, bununla beraber kapasitemizi artırarak hızlı bir şekilde birim maliyetlerimizi düşürmeye çalışıyoruz. 12 olan gemi sayımızı 2030’a kadar 30’a çıkaracağız. Yani gemi yatırımları devam ediyor olacak. Dünyada gördüğümüz genel ekonomik durgunlukla beraber otomotiv piyasası da hem üretim hem de satış tarafında maliyet odaklı politikaya doğru gidiyor. O nedenle, burayı destekleyecek, kapasite sağlayabilecek, birim maliyetini düşürecek gemi yatırımları yapıyoruz. Esneklik yönümüzü ön plana çıkarmaya çalışıyoruz. Yarın tekrar piyasa hızlanırsa, gemi sayımızı da rotasını da ona göre arttırabiliriz. İşimizde hızlı olmak önemli çünkü herkes stok maliyetlerini azaltmak, düşük stoklarla ilerlemek istiyor. O yüzden bütün kurduğumuz rotasyonları, sık çevrimlerle ilerletmeye çalışıyoruz. Gemilerimizin az durakla bir rotasyonu tamamlamasını istiyoruz. Özellikle Akdeniz’in içindeyken maksimum 5 durakla rotasyonları tamamlıyoruz. Ro-Ro tarafında yatırım planlıyoruz. Türkiye’deki toplam satışlar 1.3 milyon adet gibi gözüküyor. Türkiye’deki araç satışları ve üretim artıyor. Türkiye’de satılan arabaların % 71’i ithal. Paralelinde Türkiye’de üretilen arabaların ihraç oranı ise % 74’lere vardı. Aslında Türkiye’de üretilen arabaları Türkiye pazarına için üretmiyoruz. Türkiye’de ürettiklerimizi satıyoruz. Türkiye’deki otomotiv ekosisteminin yaklaşık % 10’unun uluslararası taşımasını biz gerçekleştiyoruz. Deniz yolu taşımacılığında Türkiye’ye gelen ve Türkiye’den ihraç olan araçların yaklaşık % 10’unu taşıyoruz. Burada şunu gözlemliyoruz, Türkiye’deki binek araç ihracatı aslında azalıyor. Özellikle ticari araç ihracatında bir artış var. Yatırım yaptığımız gemilerin hepsi 5 bin araç alabiliyorn, buraya otobüs de çekici de askeri araç da ekleyebiliriz. Yani bizim segmentin içinde binek araçların yanında bu ticari araçlara da da hizmet veriyoruz. Ayrıca teknolojiye yatırım yapıyoruz. Kendi IT departmanımız, kendimize özel kullandığımız yazılımlar var. Bu yazılımımız mevcut müşterilerimizle entegre. Müşterilerimiz ne zaman limana girildi, gemi nerede, ne zaman indirecek gibi bütün bilgileri anında öğreniyorlar. İyileştirilmiş rota seçenekleri, önem verdiğimiz bir diğer konu. Müşterilerimiz için özelleştirilmiş en verimli alternatifleri sunuyoruz. Karayolu taşımacılığı ve deniz yolunun avantajlarını bir araya getirerek hem karbon emisyonumuzu azaltıyor hem de varış noktasına sorunsuz ve risksiz şekilde ulaşmayı garanti ediyoruz. Akdeniz çerçevesinde rotasyonu beş limandan fazla çıkartmamaya çalışıyoruz. 2023 yılında Haydarpaşa’da müşteri teslim projesi gerçekleştirdik. Bir buçuk ay boyunca müşteriler araçlarını ı limandan PDI bitmiş şekilde teslim aldılar çünkü o günün ihtiyacı oydu. Müşterilerimizin ihtiyaçlarına göre farklı projeler geliştirebiliyoruz. Bu uluslararası taşımayla ilgili bir proje de olabilir. İstediğiniz zaman size hitap eden herhangi bir projeye çalışabilecek noktada dünyanın herhangi bir yerinde hizmet üretebilecek bir altyapımız mevcut. Bu konu önemli. Şu anda görüyorum ki pek çok marka end-to -end hizmet alımı konusunda çalışıyor. Araçlardaki teknoloji özellikleri çok arttı. Müşteriye teslimat sürecini aşırı kısaltan ve daha az satış sorunu yaratan bir süreçten bahsediyoruz. Esnek hizmet ağımız ve hizmet modelimiz ile müşteri odaklı çözümler sunarak JIT VE JIS prensiplerine katkı sağlayabilecek entegre bir yapıya sahibiz. Lojistik süreçlerimizi optimize ederek teslimatlarımızı zamanında tamamlıyoruz. Hızlı ve esnek çözümlerimizle değişikliklere anında adapte olabiliyoruz. UGR olarak üç adet PDI alanı yönetiyoruz. Bunların ikisi limanda ama biz gümrüksüz sahayı tercih ediyoruz. İşlemlerin kolaylığı için limanlarda gümrüksüz sahada PDI Center açıyoruz. Günde 2 bin-2 bin 500 arasında PDI yapabilir kapasitede alt yapımızla aynı zamanda yazılım güncellemeleri de yapıyoruz. Otomotiv endüstrisindeki durgunluk, rekabet ve maliyet sorunları, lojistik sektöründe de bazı değişiklikleri beraberinde getiriyor. İthalatın ihracat hacmi karşısında çok daha fazla artış göstermesi, lojistik firmalarının operasyonlarını gözden geçirmesini ve yeni stratejiler geliştirmesini zorunlu hale getiriyor. Lojistik sektörünün bu değişimden zarar görmemesi için dijitalleşme, depolama ve dağıtım ağını genişletmesi, maliyet yönetimini hassasiyetle yapması gerekiyor. Gelecek dönem biz ne yapacağız konusunda ise; Haydarpaşa Limanı’nı otomotiv terminaline dönüştürdüğümüz gibi, Yalova Limanı’nı da aynı şekilde otomotiv terminaline dönüştürerek önemli bir ithalat ve ihracat limanı haline getirmeyi istiyoruz. İlk etapta yıllık bazda 200 bin arabalık elleçleme kapasitesi oluşturmayı hedeflemekle birlikte, ilerleyen süreçte yeni yatırımlarımızla birlikte bu kapasiteyi artıracağız. Uzakdoğu ve Ortadoğu bölgesiyle Avrupa arasında devam eden bitmiş araç lojistiği operasyonlarımıza gelecek olursak bu lokasyonlar yakın dönemde de ön planda olmaya devam ederken bu rotalarda otobüs, çekici, treyler gibi ticari araç lojistiği yoğunluğumuzu ise artıracağız. Yalova’da inşası devam eden limanımız 400 bin metrekare olacak. Açık alanda üst yapıcılar için alanlar planlıyoruz. Arabalar üretimden çıktıktan sonra üst yapıcı limanda üretilecek ve ek taşımaları azaltacağız. Liman operasyonları ve lojistik alanındaki uzman deneyimimizle, müşterilerimizin ihtiyaçlarına en uygun, en hızlı, optimum operasyonel ve iş gücü çözümlerimizle, ticaretin kesintisiz biçimde devam etmesine ve iyileştirilmesine katkı sağlıyoruz.”

Fuat Pamukçu
United Global Ro-Ro Yönetim Kurulu Danışmanı
‘Ro-Ro Taşımacılığında, Küresel Tedarik Zinciri Gücümüzle Sektörde Katma Değer Yaratıyoruz’

“Dünyada makro ekonomik ve jeopolitik inanılmaz değişimler yaşandı. Küresel ekonomik krizler, finansal şoklar, savaşlar ve pandemi gibi krizlerin yanı sıra, ülkemizde de ciddi ekonomik sorunlar, siyasi krizler, doğal afetler, ülke sınırları çevresinde savaşların olduğu çok zorlu bir dönem geçirdik ve bu süreç devam ediyor. Yeni lojistik çözümler işte tam da bu dönemde devreye girdi. Pandemi sürecinde gördük ki; süreci en iyi atlatan şirketler, dijital dönüşüm süreçlerini önceden tamamlayan şirketler oldu. Türkiye için Ro-Ro hatları çok önemli. Türkiye ile Avrupa arasında Ro-Ro taşımacılığı çok aktif devam etti. Türkiye’de Karadeniz ülkelerine de çok aktif taşımacılık yapılıyor ama şu anda Rusya-Ukrayna savaşından dolayı düşük seviyede. Ayrıca yeni pazar beklentileri var. Türkiye’nin Kuzey Afrika arası bağlantılarının artması bekleniyor. Türkiye bağlantılı Ro-Ro seferlerini konuştuğumuzda hem araç taşıması hem parçaların römorklarda, tırlarda, konteynerde taşınması kısmında, Türkiye’den Batı’ya çıkış kapılarına çıkan araç sayısı 1 milyon oldu ve gelen araç sayısı da yaklaşık 1 milyon civarında gerçekleşti. Köstence hattı genel olarak çok yükselmesi beklenen bir aks. Çünkü Ukrayna’nın yeniden inşası doğuya değil, batıya olacak. Batıya inşa ettiğinizde, Romanya üzerinden Polonya, Ukrayna bağlantıları ve Ukrayna’ya direkt gidiş olacak. Türkiye için bu çok önemli bir Ro-Ro hattı olacak. Diğer bir konu, Türkiye’nin rekabetçi olduğu sektörlerden biri tekstildi. Son 2-3 senedir, ekonomi politikaları yüzünden rekabetini kaybetti. Yani kurdaki ve enflasyondaki işçilik maliyetinin artması sebebiyle tekstilin çok büyük bir kısmı Mısır’a kaydı. Demek ki, Türkiye ile Mısır arasında ticaret hacminin artması bekleniyor. Hızlı nakliye için Ro-Ro bağlantıları kuruldu. 10 sene önce demiryolu bağlantıları bu kadar kuvvetli değildi ve şimdi demiryolu hatları da gelişti. O hatlar tekrar çalışabilir hale geldi. Ukrayna ve Romanya’yı özel olarak ele aldığımızda, bu bağlantıların uzun vadede devam edilmesi, oradaki altyapılar gelişene kadar tekrar Ro-Ro gemileriyle aktarılması, aktarıldıktan sonra malların fabrikalara ya da son nihai tüketicinin olduğu yere yakın olması gibi planlamalar, yatırımlar yapılacak. Türkiye’de genellikle armatörlük zor bir iş. Türk amatör sayımız az çünkü sermaye yapısı düşük bir ülkeyiz. Ayrıca borçla çalışan bir ülkeyiz. O nedenle genellikle deniz yolu taşımacılığı, hat işletmeciliğinde hep yabancı sermayenin ön plana çıktığı bir coğrafyadayız. Türkiye’deki yatırım planı kapsamında Türkiye’de bir şirket kurması, burada gemi yatırımlarını yapması, yeni alacak gemilerin tamamının Türk bayraklı olması ülkemiz için önemli. Türkiye’nin ekonomik büyümesinde ihracat çok önemli. Burada çok ciddi üreticiler var. Üretim ağlarının büyük bir kısmını değil ama belirli bir kısmını ihracat için de kullanan otomotiv sektöründeki firmalarımız için, taşıma hatlarının alternatiflerinin çoğalması, rekabetçi bir ortam oluşması, yenilikçi olması önemli. O nedenle UGR’nin burada üstlendiği rollerden biri, bu alternatiflerin yaratılmasında öncü bir yatırımcı olmak. Sektörün tecrübeli isimlerinden oluşan ekip gücüyle, bu hatların işletmeciliği konusunda önemli bir noktadayız.

Cem Kulu
Toyota Üretim Kontrol Genel Müdürü
‘Toyota’nın Lojistik Prensibi; ‘Sık Sevkiyat, Verimlilik ve Sürekli Çözümler Üzerine’

“Kısaca kendimden bahsetmem gerekirse; Toyota Türkiye Otomotiv Sanayi Ticaret A.Ş (TMMT) de 2000 yılında Üretim Kontrol Bölümünde iç lojistik mühendisi olarak çalışmaya başladım, iç lojistik, dış lojistik, üretim planlama, proje yönetimi fonksiyonlarında görev aldıktan sonra 2016-21 yıllarında Toyota Motor Avrupa ve Toyota Motor Japonya’da Operasyon Geliştirme bölümünde görev alarak Avrupa ve Japonya daki Toyota fabrikalarında Toyota Üretim Sistemi uygulamalarında rol aldım. 2022 yılından itibaren Toyota Türkiye’de Üretim Kontrol Genel Müdürü olarak görevime devam ediyorum. Lojistikte, “Just In Time (JIT)” dediğimiz, tam zamanlı üretim prensiplerine göre tedariklerimizi gerçekleştiriyoruz. Günlük, 150 tır ve 30 konteyner hacmimiz var. m3 hacim olarak parça tedarik lojistiğimiz %86’sı yerli 14% ü ithal parçalardan oluşmaktadır. Bunları tam zamanında üretim yaklaşımı ile, ihtiyaç olan ürünü ihtiyaç olan zamanda ve ihtiyaç olduğu kadar getirmeye çalışıyoruz. Lojistik mod seçimlerimizde karbon emisyonu önemli bir unsurdur. Karbon nötr hedeflerimiz doğrultusunda, çevre dostu yaklaşımlarla yeşil lojistik yaklaşımımızı güçlendirmek için tren ağını geliştirmeye yönelik çalışmalarımız devam etmektedir. Lojistikte karbon emisyonunu düşürmek için, Toyota Avrupa daki R&D grubumuz bir Çekici(Tır) firmasıyla ortak yürüttüğü çalışma sonucunda fuelcell-(yakıt hücresi) ile çalışan, sıfır emisyonunlu araçlar üretmiş ve pilot olarak lojistik operasyonda çalışmaya başlamıştır. Toyota prensiplerine göre sık sevkiyat, verimlilik, esneklik ve sürekli çözümler arayışı içerisinde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Hali hazırda Avrupa’da birçok ülkeden parça topluyoruz. Özellikle İngiltere ve Batı Avrupa’dan bu parçaları gemiyle getiriyoruz. Haftada bir gemimiz İngiltere’den kalkıyor, Belçika’ya uğruyor ve Türkiye’ye geliyor. Doğu Avrupa’dan topladığımız parçalar için farklı konsolidasyon noktalarımız bulunuyor. Oradan da daha verimli bir şekilde konteynıra yukleyip trenle getiriyoruz. Haftada üç kez Çekya Kolin’den kalkan bir trenimiz var. Parçaları Halkalı’ya kadar trenle getirip oradan tekrar tırla fabrikaya kadar getiriyoruz. Romanya’dan direkt tır sevkiyatımız var. Türkiye’deki tedarikçilerimizle, sık sevkiyatı sağlayacak şekilde birçok firmadan parça tedariği yapıyoruz. Günde yaklaşık 150 sevkiyat alıyoruz. Buna mukabil günde 3 konteyner olan gemi yoluyla yedek parça ihracatımız var. TMMT Japonya dışındaki en büyük fabrikalarından biridir. Avrupa pazarına yönelik HEV ve PHEV özelliklerine sahip Corolla Sedan ve CHR modellerini üretmekte olup yıllık 280 bin araç üretim kapasitesine sahibiz. 2024 yılında yaklaşık 230 bin araç üreterek ile 150’yi aşkın ülkeye 4.6 milyar dolar değerinde ihracat gerçekleştirdik. Bunun %75’ini Avrupa ülkelerine, %18’i Türkiye’ye kalan %8’ini de diğer ülkelere gerçekleştirdik. En büyük pazarımız Avrupa, özellikle Polonya, İspanya, İtalya, Fransa, İngiltere gibi ülkeler. Avrupa dışında da Kuzey Afrika ülkeleri, Avustralya, Yeni Zelanda hatta Tahiti’ye ihracat yapıyoruz. Toyota’da herhangi bir arabanın hangi tarihte, hangi saatte, hangi dakikada üretimden ve fabrikadan çıkacağı planlıdır. Aylık plan yapıp, günlük ve hatta dakikalık takip edilir. Hedefimiz her daim bu plana uymaktır. Kısaca bizdeki anlayış şudur; biz aracı zamanında teslim etmeliyiz ki bizden sonraki süreçler de planlarını doğru bir şekilde yaparak gereksiz güvenlik zamanlarını plana dahil etmesin ve müşteriye doğru bir termin verebilsin. Lojistik ortaklarımızdan da doğru planlama, plana uyum ve izlenebilir bir takip sistemi bekliyoruz. Toyota globalde , yılda 10 milyondan fazla aracı 170’ten fazla pazara satıyor. Yenilenebilir enerji, altyapı ve hükümet politikaları dikkate alınarak müşterilerin tercih edebileceği Bataryalı Elektrikli Araçlar (BEV) Yakıt Hücreli Elektrikli Araçlar (FCEV), Plug-in Hibrit Elektrikli Araçlar (PHEV), Hibrit Elektrikli Araçlar (HEV) gibi “Çoklu Çözüm (Multi Pathway) Yaklaşımını” benimsiyor. Bunun yanı sıra uzun zamandır düşük yakıt tüketimi ve düşük emisyonlu araçları geliştirerek yaygınlaştırma çalışmaları yapıyoruz. 2035 yılına kadar ürettiğimiz araçların karbon emisyonunu %50’den fazla azaltmayı hedefliyoruz. Hedefimiz, üretim ve taşımadan imha ve geri dönüşüme kadar tüm araç yaşam döngüsünde CO2 emisyonlarını sıfıra indirmektir. Bu bakış açısı ile 2026 yılına kadar 10 yeni BEV modeli tanıtmak hedefleniyor. 2023 yılında üretim tesisimiz bünyesinde kurulan yıllık 75 bin adet kapasiteli yeni PHEV batarya üretim hattı ile Toyota’nın Avrupa operasyonlarında elektrifikasyon dönüşümünün merkezi haline geldik. Toyotanın globalde ana hedefi olan; Karbon emisyonlarını “mümkün olduğunca ve en kısa sürede dünya genelinde azaltmak” doğrultusunda ve “Küresel çapta müşterilerin farklı ihtiyaçlarını karşılamak için Multi Path Way “Çoklu ürün yaklaşımı” olan ana stratejisine uyum sağlamak adına yoğun şekilde çabalarımızı sürdürmekteyiz.”

Fikri Onur
Sarıkaya Ford Otosan Malzeme, Planlama ve Lojistik Lideri
‘Lojistik Operasyonlarımızı Sürdürülebilirlik Manifestomuzla, Tüm Ekosistemde Yaygınlaştırıyoruz’

“Ford Otosan olarak yaptığımız iş oldukça kompleks bir yapıda. Ürünlerin planlaması, farklı zamanda aktarma organları ve araç parkları gibi ana bileşenler var. Üç yerleşkemizin biri Romanya’da. Geri kalan malzeme ve bitmiş ürünün sevkinden sorumluyuz. Dinamik bir sektörde, büyük bir liman işletmecisiyiz. Yeniköy Autoport’ta Oyak ile birlikte çalışıyoruz. Haftada üç gemimiz kalkıyor. Aşağı yukarı bu limandan haftada 7.500-8.000 civarı araba sevk ediyoruz. Yeniköy’deki araç kapasitemiz, 12 bin 500 civarında, geri kalan limanlarda da 12 bin 500 araç kapasitemiz var. Böylece ayda 25 -27 bin arası yerli ve eksport pazar stoğunu elleçlemeye çalışıyoruz. Aşağı yukarı bir arabaya beş defa dokunulduğunu düşünürsek, günde sadece Kocaeli merkezli olarak 1700 araba üretiyoruz. Yaklaşık 1300 adet de Caravelle üretiliyor. Toplamda 3 bin adet araba üretiyoruz. Kısaca ufak bir şehri dolaşacak kadar bir arabayı bir günde üretiyoruz. Bunların da zamanında sevki çok kıymetli. Toplamda yıllık kapasitemiz şu anda neredeyse 1 milyona ulaştı. Eksport ürünlere bakarsak, yaklaşık 650 bin civarında eksport kapasitemiz var. Toplamda bir günde fabrikamıza giren tır sayısı 250 civarında. Ford Otosan Kocaeli’deki Gölcük ve Yeniköy Fabrikaları, Eskişehir’deki Eskişehir Fabrikası, İstanbul’daki Sancaktepe Ar-Ge Merkezi ve Yedek Parça Deposu, Romanya’daki Craiova Fabrikası ile beş ana merkezde faaliyet gösteriyoruz. Günde, 83 sefer yönetiyoruz. Kamyon segmentinde günde 55 araç üretiyoruz. Bu da yılda 11 bin adetlik bir volüme karşılık geliyor. Onu da yarısı internal pazarlar, diğer yarısı da Avrupa olmak üzere % 50 – 50 bölebiliriz. Avrupa ülkelerinde bayilerimiz var. Yerli pazara da satıyoruz. Araç filomuz ile ilgili olarak geniş bir yatırım hacmini ve buna yönelik kapsamlı planlamayı Ford’la birlikte yönetiyoruz. Gemilerimizin de alım, satın alma sorumluluğu ya da organizasyonların tayinini partnerimiz Ford ile yapıyoruz. Bu noktada global kararlar alıyoruz. Yaklaşık 35’i aşkın destinasyon, 6 ana rotamız var. O rotalarla yaptığımız optimizasyonlarla araçları sevk etmeye çalışıyoruz. Yıllık ortalama 455 gemi hareket ettiriyoruz. Neredeyse her gün 1,5 gemi sefer yapıyor. Bu ciddi bir kapasite ve 23 bin tırla sevkiyat operasyonunu yürütüyoruz. Odağımızdaki en önemli konulardan biri de karbon nötr konusu. Sadece bizim değil, paydaşlarımızın da buna uymasını istiyoruz. Geçen sene ticari araçlarda İngiltere’nin aldığı bazı kararlardan dolayı ek ödemeler yapmak durumunda kaldık. Artık karbon bankada para gibi satılıyor. Eğer yoksa gidip, karbonunuzu satın alıyorsunuz. Biz de buradan hareketle, ürün ağımızdaki bütün ürünlerimizi elektriklendirdik. Sadece ağır ticarimiz kaldı. Bu konuda da bu yılın sonunda elektrikli kamyon üretmiş olacağız. Aynı zamanda karbon dönüşüm sürecinde olmamak için hidrojen bazlı araç motorumuz var. Bir prototip geliştirdik ve Eskişehir test merkezimizde deniyoruz. Diğer bütün ağır ticari araçlarımızda elektrifikasyon işlemini tamamladık. Avrupa pazarında yaklaşık iki-üç yıldır satılıyor. Bu düşük emisyonlu araçların kullanımının artması hem bizim hem paydaşlarımızın önceliği. Bu konuda en güzel örnek aslında Romanya. Romanya’daki Craiova Fabrikası’na Türkiye’den parçalarımızı trenle gönderiyoruz. Geri dönüşte de Türkiye’ye ithal ettiğimiz yüklerde, orada ürettiğimiz tüm hafif ve ticari araçlarımız Craiova’dan trenle geliyor. Mars Lojistik ile ticari iş birliğimiz var. Böylece hem gidişte hem dönüşte ithal yükler, verimli şekilde trenlere döndü. Bu konuda ilk adımı aslında çok öncesinde attık ve böyle bir rotayı denedik. İlk denememiz; Kocaeli’nden malzeme taşımasını yaptığımız Budapeşte’ye oradan da Kocaeli’ne aktarım konusunda oldu. Bazı aksamalar olunca tekrar gemiye dönmek zorunda kaldık. Şu an tren üzerinde getiriyoruz ve amacımız emisyonları azaltmak. 2035 yılına kadar verdiğimiz bir söz var. Deniz yoluyla yapılan taşımaları belli bir oranda tren veya daha yeşil çözümlerle gerçekleştirmek. Bu sadece Otosan’ın değil, Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu’nun da altını çizdiği ve verdiği söz. Bununla beraber 2024 yılı Nisan ayında bir manifestoya imza attık ve tüm paydaşlarımızı Otosan’a davet ettik. Biraz sembolik ama o manifestoda hep birlikte şu sözü verdik; ‘2035’e kadar bütün çözümlerimizle sadece biz değil, bütün paydaşlarımızla bu karbon dönüşüm yolculuğundaki hedeflerimize hep beraber ulaşacağız’ dedik. Paydaşlarımızın yetkinliklerini ölçtük. Buradan bir puan çıktı. O puana göre satın alma konusunda karar vereceğimizi deklare ettik. ‘İleriye yönelik olarak, bizimle iş yapmak isteyen bütün paydaşlarımız, daha iyi çözümler bulmak zorunda’ dedik. Çeviklik ve öngörülebilirlik ana başlıklarında ilerliyoruz Otosan olarak bugün Kocaeli’nde 46 saniyede bir araba yapıyoruz. 40 bin adet civarında parçamız var. 1.402 firma ile çalışıyoruz. Yurt dışında 982 firma beş kıtada, 42 ülkeye dağılmış ve oradan yedek parça getiriyoruz. 420’ye yakın yerli firmayla, yani Türkiye’de imalathaneleri olan firmalarla çalışıyoruz. Bu firmalardan parçaları fabrikaya getiriyoruz. Bu kadar büyük volümlerde, dalgalanmalar ya da krizler olabiliyor. 2023’ten 2025’e kadar üretim gamımızı değiştirdik. Çok fazla proje yaptık. Bu projelerden dolayı arabaları stok yapmamız gerekiyor. Stok yaptığımız için yaklaşık 18 farklı şirkete yayıldık. Avrupa toplamında Ford’un yaklaşık 60 bin aracı var. Otosan’da 46 bin tona ulaştık. Bizim için kalite birinci öncelik. Benzer şekilde Otokoç’a sevk ederken, yerli pazarda büyük bir alanı tedarik ediyoruz. Şoförlerimizin kullandığı araçlara çip taktık. Hasar oranlarını aza indirdik. Şoförlerin yaptığı hızları kontrol altına aldık. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi bünyesinde, Türkiye’de hatta dünyada bir ilk olma özelliği taşıyan “Karayolu Yük Taşıtı Sürücülüğü Ön Lisans Programı”na, Tırsan ile çekici hibe desteği verdik. Önemli bir katkı sağladık. Bu iş birliği sayesinde öğrenciler, pratik sürüş ve uygulamalı eğitimlerini gerçek saha koşullarında gerçekleştirme imkânına kavuştu. Böylece sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli ve donanımlı sürücülerin yetiştirilmesinde önemli bir adım attık. Ford Otosan olarak, sektörün gelişimine ve eğitim kalitesinin artırılmasına yönelik çalışmalarımızla geleceğe değer katmak en büyük hedefimiz. Tüm şoförlerimizin İngilizce bilmesi gerekiyor. Bazı programları kullanmaları şart. Lojistiği iyi bilmeli. Şimdi tüm şoförlerimizi mobilden takip edebiliyoruz. Ayrıca; Ford, Sabancı Üniversitesi’ne çalışma yaptırıyor. Sabah ve yemek arasından sonra ‘uyku halini’ engellemek için bir takım jimnastik hareketleri yaptırıyor. Kısaca her detay bizim için elzem. Aynı şekilde biz de tüm paydaşlarımızdan çok özel hizmetler geliştirmesini, dijital çözümlerde farklılık yaratmasını bekliyoruz. Araç hareketlerimiz, özel sistemlere entegre olmuş durumda. AI interaktif program üzerinde çalışıyoruz. 25 bin kişilik bir orduyuz. Ordunun yaklaşık 16 bini hat operatörü, geri kalan 8-9 bin beyaz yakalı çalışan. Ford Otosan olarak çeviklik ve öngörülebilirlik ana başlıklarında ilerliyoruz.

Mehmet Kamışoğlu
Otokar Planlama, Tesis Lojistik ve İhracat Operasyon Lideri
‘Otokar, Global Pazarlarda Hem Savunma Sanayii Hem De Ticari Araç Segmentlerinde Katma Değerli Büyümesini Sürdürüyor’

“1963’ten günümüze Türkiye’nin öncü otomotiv şirketi olmayı başardık, büyümemizi sürdürdük. Otokar olarak hem ticari hem askeri araç sektöründe hizmet veriyoruz. İthalat tarafında faaliyetlerimizi yönetmek için farklı enstrümanlarla hareket ediyoruz. Analizler yapıyoruz. Farklı parametrelerde lojistiğimizi planlıyoruz. 60 ülkeye otobüs segmentinde ihracat yapıyoruz. 16 yıldır Türkiye’de pazar lideriyiz. Aynı zamanda yük taşımacılığı da portföyümüzün içinde. Bu yıl pick-upla birlikte bitmiş araç lojistiğine başladık. Bu alanda daha çok distribütör olarak devam ediyoruz. Bizim için zorluk, ihale bazlı çalıştığımız için hem üretim planlamada hem de malzeme planlama tarafında çünkü adetlerimiz görece olarak düşük. Dolayısıyla konsolidasyon sağlamaya çalışıyoruz. Full trailer çalışmak her zaman bizim için bir avantaj. Bunu da Türkiye’deki ekonomik şartlar ve paranın değerinden dolayı maksimum verimlilikle yapıyoruz. Araçlarımızın, teker üstünde sevkiyatları oluyor. Bu konuda operatörlerden beklentimiz her zaman varış destinasyonunda PDI hizmeti alabilmek. Çünkü çok kısa termin süreleri ile çalışıyoruz ve ç zorlayıcı ihale hedefleri var. Lojistik ise bütün gecikmelerin sönümlenebileceği bir alan. Operatörlerden beklentimiz, öncelikle şeffaf olmaları. Taşıdığımız yükün nerede olduğu bilgisine doğru şekilde ulaşmak bizim için önemli bir parametre. Operator seçiminde kullandığımız bir tercih endeksimiz var. Lojistik firmalarıyla çalışırken sadece maliyetlere değil, transit süreye uyup uymadığına da bakıyoruz. Kısaca hepimizin bildiği pek çok parametreyi seçim aşamasında değerlendiriyoruz. Son üç yıldır üretim adetlerimiz artıyor. Verimlilik ve üretim kabiliyetlerimiz en üst seviyede. Otokar bulunduğu lokasyonda yıllar içinde büyüdü, lay out optimizasyonu ile verimliliğimizi artırdık. Lojistikte Transit Süreleri Çok Önemli Özellikle ticari yolcu taşımacılığında dönemsellik konuları yani turizm yoğun dönemler, okul açılışları öncesi, yılsonu sözleşmelerini gündeme getiriyor. Operasyonlar, kalite, üretim, üretim mühendisliği devreye giriyor. Araçları izleyebilmek için sistem kurduk amacımız araçları mümkün olduğu en iyi seviyede çıkartmak. KPI’larla hareket ediyoruz müşteri tarafında. Bu sene müşteriye taahhüt ettiğimiz günün dışında araç sevk etmedik, bunun arkasında pek çok stratejik duruş var. Deniz, kara yolu, raylı taşımacılık ve havayolu konularında hızlı aksiyon alıyoruz. Yeter ki ürününüz tedarikçinizde hazır olsun. Bizi son dönemde zorlayan en önemli konu; hem ithalat hem ihracat tarafında gemi takvimlerindeki sapmalar. Yayınlanan gemi takvimlerine maalesef hatlar uyamıyor. Üç günlük, bir haftalık hatlarda özellikle Ümit Burnu’nu döndüğümüz sevkiyatların varışlarında, bir hafta hatta 10 günü bulan sarkmalar yaşanıyor. Bir parçanın 10 gün geç gelmesi, üretim planını da etkiliyor. Özellikle gemi lojistik tarafında transit süre bizim için çok önemli. Bir destinasyon için ihaleye çıkıyoruz. Yıllık hacmimizi tedarikçilerimizle görüşüyoruz ve akabinde ihale yayınlıyoruz. En düşük fiyat ve transit süre bizim için en önemli iki parametre. Transit süre bizim için çok önemli ki, müşteri teslimatları karşılama oranımızı da birebir etkiliyor. Plana uyum, planı savunma birinci önceliğimiz. Otokar’ın her zaman hedefi, pazar liderliğini korumak ve en iyi oyunculardan biri olmak. Yurtdışına ihracatta büyüyoruz. Türkiye’nin öncü otomotiv ve savunma sanayii şirketlerinden biri olarak gelecek döneme, güçlü ekiplerimiz ve çevik olma kabiliyetimizle hazırlanıyoruz.”

Selim Süral
Doğuş Otomotiv Lojistik Yöneticisi
‘Dijital Teknolojileri Kullanarak Çevik, Esnek ve Sürdürülebilir Araç Lojistik İletişim Sistemi Oluşturmak Önceliğimiz’

“Doğuş Otomotiv olarak tedarik zinciri ve lojistik süreçlerimizi yalnızca taşıma ve depolama işlevlerinin bütünü olarak değil, markalarımızın müşteri deneyimini belirleyen stratejik bir yapı olarak görüyoruz. Felsefemiz, operasyonel mükemmeliyeti müşteri memnuniyetiyle buluşturan, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir bir sistem kurmak üzerine kurulu. Araç lojistiği tarafında, limandan başlayarak Yetkili Satıcılara kadar uzanan süreci uçtan uca yönetiyoruz. Araçlar yalnızca bize hizmet veren limanımıza tahliye ediliyor; burada iç sahalara ikinci bir aktarıma gerek kalmadan doğrudan ithalat ve faturalama işlemleri gerçekleştiriliyor. Bu yapı hem ek maliyetleri hem de karbon salımını azaltırken, araçların Yetkili Satıcılara çok daha hızlı ulaşmasını sağlıyor. Tıpkı araç lojistiğinde olduğu gibi, yedek parça süreçlerinde de uçtan uca yönetim yaklaşımıyla hareket ediyoruz. Yedek parça lojistiğinde ise strateji belirleyici bir rol üstleniyoruz. Grup markalarımızın pazar paylarını artıracak şekilde marka temsilcilerimizle ortak vizyon oluşturuyor, dijitalleşme yatırımlarında öncü bir yapı olarak “e-tedarik zinciri yönetimi”ni sürekli geliştiriyoruz. Yedek parça işletim sistemlerimizi sürekli iyileştirmeye yönelik projeler yürütüyor; stok maliyetlerini düşürürken, yeni araç satışına destek olacak şekilde dağıtım sürelerini ve maliyetlerini optimize ediyoruz. Ayrıca, yeni dijital teknolojileri kullanarak çevik, esnek ve sürdürülebilir bir araç lojistik iletişim sistemi oluşturmak da önceliklerimiz arasında. Her iki süreçte de hız–kalite maliyet dengesinde operasyonel mükemmelliği hedefliyoruz. Bu bütüncül yaklaşım, Doğuş Otomotiv’in tedarik zinciri felsefesinin temel taşlarını oluşturuyor. Bünyemizdeki Volkswagen AG grup markalarını tek çatı altında yönetiyor olmamız, VW AG dünyasında örneği olmayan yapı. Bu durum hem operasyonel çeşitlilik hem de verimlilik açısından büyük bir sinerji yaratıyor. Ayrıca hem araç hem de yedek parça lojistiğini aynı merkezden yöneterek operasyonel esneklik ve süreklilik sağlıyoruz. Araç ve Yedek Parça ithalatımız ağırlıklı olarak Almanya, Çekya, Belçika ve İspanya gibi Avrupa ülkelerinden geliyor. Ürün akışını sadece taşıma faaliyeti olarak değil, bütünleşik bir planlama sistemiyle yönetiyoruz. Yedek parça tarafında da stok yönetimi, otomatik adresleme ve akıllı planlama algoritmalarıyla yüksek doğruluk ve izlenebilirlik sağlıyoruz. Tüm süreçlerimizi çevik bir yönetim anlayışıyla yürütüyoruz. Projeleri büyük bloklar halinde değil, değer üreten küçük parçalara bölerek hayata geçiriyoruz. Bu sayede hem değişen koşullara hızla uyum sağlıyor hem de kaynak kullanımında verimliliği artırıyoruz. Dijitalleşme yatırımlarımız, bu yapının temel taşı. 2005 yılında devreye aldığımız ERP sistemimiz Turkuaz, araç ve yedek parça lojistiğinde uçtan uca süreç takibini sağlıyor ve tüm akışlar ERP üzerinden izlenebiliyor. Dış kaynak kullanımı konusuna gelince; araç sevkiyatı ve araç saha operasyonlarında iş yükünü ve riski dengelemek için farklı lojistik iş ortaklarıyla çalışıyoruz. Bu yaklaşım bize hem operasyonel güvenlik hem de ölçeklenebilirlik kazandırıyor. Lojistikte başarının yalnızca zamanında teslimat değil, paydaşlarla kurulan doğru iş birlikleriyle sürdürülebilir hale geldiğine inanıyoruz. Bitmiş araç lojistiği, operasyon zincirimizin en kritik halkalarından biri. Biz bu süreci yalnızca bir taşıma faaliyeti olarak değil, markalarımızın müşteriye ulaşma deneyiminin en görünür parçası olarak değerlendiriyoruz. Dolayısıyla bu alandaki temel önceliklerimiz zamanında teslimat, hasarsızlık, izlenebilirlik ve şeffaf bilgi akışı. Doğuş Otomotiv olarak araçların satış sonrasına kadar uzanan sürecinde zincirin her halkasında kaliteyi aynı standartta tutmak için çalışıyoruz. Lojistikte hız kadar tutarlılık da bizim için çok önemli. Yetkili Satıcılara faturalanan araçların sevk edilme süresi 1 günün altında, Türkiye geneline ortalama teslimat süremiz 1,5–2 gün seviyesinde. Bu rakamlar sadece hız göstergesi değil, aynı zamanda sürecin planlama kabiliyetini ve verimliliğini de ortaya koyuyor. Bu yapıyı korumak ve geliştirmek adına birden fazla taşıma ve saha lojistik firmasıyla birlikte çalışıyoruz. Böylece iş yükü ve risk dağılımını dengeliyor, kapasite yönetiminde esneklik sağlıyoruz. Farklı markalarımızın dinamiklerine göre özelleşen çözümler üretebilmek bizim için önemli. İş ortaklarımızdan beklentimiz net: söz verilen zamanda hasarsız teslimat, operasyonel şeffaflık ve esneklik. Bizim için operasyonel mükemmellik; sahada görünür olanı yönetmek kadar, görünmeyeni de öngörmek anlamına geliyor. Bu nedenle veriyle çalışan, süreçlerini dijital olarak izlenebilir hale getirmiş, performansını ölçüp paylaşabilen tedarikçilerle uzun vadeli ilişkiler kuruyoruz. 2018’de Doğuş Teknoloji ekipleriyle ERP’mizin altyapısını güncelledik ve manuel ihbar süreçlerini tamamen dijitalleştirdik. Araç lojistiği konusunda da yine öncü bir vizyonla hayata geçirdiğimiz “limandan sevkiyat” yönetimini başarıyla uyguluyoruz ve Yetkili Satıcılar’ımıza araç dağıtımını direkt limandan yaparak teslim sürelerini en aza indirgiyoruz. Gemi tahliye, stok saha yönetimi ve Yetkili Satıcılara araç sevkiyatı süreçleri, RFID teknolojileri kullanılarak yönetiliyor. Sürekli iyileştirme ve dijitalleşme stratejileri kapsamında “yapay zekâ destekli görüntü işleme” teknolojisinin kullanılmasına 2024 yılında gemi tahliye süreci ile başlamış olduk, bu teknolojinin tüm araç lojistik süreçlerine yayılması için altyapı çalışmalarımız ise devam ediyor. Bu sistemler, araçların sahadaki hareketini ve durumunu dijital olarak doğrulayıp operasyonu daha yalın hale getiriyor. Aynı zamanda sahadaki personelin iş yükünü hafifleterek kaynak kullanımında verimlilik sağlıyor. Önümüzdeki dönemde stratejik odağımızı üç eksende sürdüreceğiz: dijitalleşme, sürdürülebilirlik ve çeviklik. Aslında uzun süredir kararlarımızı veriyle yöneten bir yapıya sahibiz. Dijitalleşme bu kültürü daha ileriye taşıyor; süreçlerimizi entegre, görünür ve gerçek zamanlı hale getiriyor. “Sürdürülebilirlik” çevresel etkilerimizi azaltırken, “çeviklik” değişen piyasa koşullarına hızla uyum sağlamamızı güçlendiriyor. Bizim için lojistikte başarı; bir aracın zamanında ulaşmasıyla sınırlı değil. Asıl başarı, markalarımız adına müşteriye verilen sözün eksiksiz yerine getirilmesi. Bunu sürdürülebilir kılan şey de teknoloji, doğru iş birlikleri ve sürekli gelişen bir operasyon kültürü.

Tuncay Anıl
Otokoç Otomotiv Ford&Volvo Markalar Lideri
‘Otokoç Otomotiv, Yenilikçi Mobilite Çözümleri, Küresel ve Lider Referans Noktası Vizyonu ile Hareket Ediyor’

“Türkiye’nin ilk otomotiv şirketi olarak kurulan Otokoç Otomotiv, bugün; Otokoç, Avis, Avis Filo, Maestro Filo Yönetimi, Budget, Otokoç Sigorta, Otokoç 2. El, Otokoç İhale ve Otokoç Parça markalarıyla hizmet veren, Türkiye’nin en büyük otomotiv perakendeciliği ve araç kiralama şirketidir. Otokoç Otomotiv çatısı altında faaliyet gösteren Otokoç, otomotiv perakendeciliği sektörünün öncü kuruluşudur. Koşulsuz müşteri memnuniyetini ön planda tutan çalışmalarıyla sektörün lider şirketlerinden biri konumunda. Ticari ve bireysel yeni araç satışı, satış sonrası hizmetler, 2. el araç hizmetleri, ihale süreçleri, finansman çözümleri, servis ve bakım hizmetleri, araç koruma sistemleri ve danışmanlık hizmetlerini tek çatı altında sunuyoruz. Geniş bir satış-servis ağımız mevcut. Otokoç Otomotiv, yılda 100 binin üzerinde araç satışı gerçekleştiren güçlü bir yapıdır. Son üç yıldır sektör rekor satışlara imza atıyor; otomotiv pazarı olarak yaklaşık 1 milyon 400 bin araçlık satış hacmine doğru yol aldığımız bir yıl yaşıyoruz. Otokoç çatısı altında temsil ettiğimiz markalar; Ford, Ford Trucks, Volvo, Fiat, Alfa Romeo, Jeep ve Maserati. Bu markalarda pazar payı açısından sektöre yön veren şirket konumundayız.

Otokoç Otomotiv olarak dünya otomotiv sektöründe üretim, lojistik ve fiyatlardaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Müşteri yönetiminde başarılı olabilmek adına sektörel dinamikleri sürekli izlememiz büyük önem taşıyor. Parça ve lojistik maliyetlerindeki artış araç fiyatlarına yansıyor. Bu durum ikinci el pazarını da anında yükseltebiliyor. Navlun krizleri ve lojistik maliyetlerdeki dalgalanmalar, fiyatlandırma süreçlerini karmaşık hale getiriyor. Bu nedenle içinde bulunduğumuz endüstri, etkin stok yönetimi ve müşteri takibi gerektiren, hızlı tepki verilmesi gereken bir ortam sunuyor. Pandemi sonrasında yaşanan lojistik ve parça tedarik sorunlarının yanında yakın coğrafyamızdaki krizler de otomotiv sektörünü etkiledi. Bu durum araç fiyatlarına, yedek parça ve ikinci el endekslerine yansıdı. Örneğin, Ukrayna kablo demeti konusunda Avrupa’nın en büyük tedarikçilerinden biri. Otomotiv sektörünün en önemli konusu olan kablolar buradan temin ediliyor. Eğer zamanında tedarik edemezseniz müşteri aylarca bekliyor. Bu değişken koşullara hızlı adapte olabilmek adına kapsamlı aksiyon planları ile çalışıyoruz. Dijitalleşme tarafında ise son beş yıldır büyük bir dönüşüm yaşıyoruz. Araçlar elektrikli hale gelirken müşteri deneyimi de değişiyor, araç sergileme ve teslimat süreçleri benzer hızda değişiyor. Bazı markalar satışlarını online platformlar üzerinden yapıyor ve bayilik sistemi bulunmuyor. Müşteri talebi ve davranışları da değişim içinde. Yeni nesil dediğimiz 25-35 yaş aralığındaki müşteriler çok fazla online deneyime sahip ve beklentileri de bu yönde. Araçları online üzerinden deneyimliyor ve siparişlerini girebiliyorlar. Amerika’da Tesla araç teslimatlarını otonom olarak müşteri adresine yapmayı denemeye başladı. Bu model ile lojistik süreç ve maliyetleri ortadan kaldırıyor ve iş yapış şeklini köklü biçimde değiştiriyor. Ancak araç teslimatı, müşteri deneyiminin önemli bir parçası olarak değerini korumaya halen devam ediyor. Türk tüketicisi yeni teknolojiyi satın almayı ve hızla hayatına adapte etmeyi seviyor. Çin’e baktığımızda ise, elektrikli araç üreten onlarca markası bulunuyor. Otokoç olarak tüm bu değişime uyum sağlamak adına dijitalleşme odaklı projeler geliştiriyoruz. Yenilikçi Projelere Odaklıyız Bu kapsamda şirketimizin “dijital olgunluk skorunu” ölçtük ve geliştirme anlamında kendimize hedefler belirledik. Dijital olgunluk skorumuzu artırmak için hem satışta hem de serviste yenilikçi projeler geliştiriyoruz. Örneğin satış tarafında pazarın gidişatı ve gelecek öngörüsünü bile yapay zekadan destek alarak tahminliyoruz. Türkiye otomotiv pazarı tüm bu değişimden olumlu anlamda etkilenmiş durumda. Birçok yeni marka ve elektrikli modeller pazarda yerini aldı. 2025 yılının sonuna yaklaştığımızda 1.4 milyon gibi son derece etkileyici bir noktaya ulaşacağız gibi duruyor. Yeni markalarla sektörde yeni bayilikler oluşuyor. Ancak elektrifikasyon ile birlikte hem otomotiv şirketlerinin hem de müşterilerin uyum sağlaması gereken kriterler var. Tesislerin teknik altyapısının uyumlu hale gelmesi (Elektrikli araç onarım, şarj altyapısı gibi) ve müşterinin de elektrikli araç kullanım ve şarj deneyimine adaptasyonu önemli. Bu kapsamda ülkemizde şarj istasyonu sayısı ve gelişimi memnuniyet verici noktada. Otomotiv perakendeciliğinde lojistik süreçler genel hatlarıyla incelendiğinde, bir otomobilin üretimden bayiye gelen kadarki kısmından üretici veya dağıtıcı, bayiye ulaştıktan sonraki süreçlerden ise bayi sorumludur. Araç bayiye ulaştıktan sonra PDI işlemleri (Müşteriye teslimattan önce yapılan teknik kontroller ve güncellemeler) yapılıyor. Bu süreç de teslimat sürecini uzatmakta. Yeni dönemde bazı markalar gümrük sonrası PDI merkezleri kurarak bu süreci yönetiyor olsa da, birçok üretici hala teslimat öncesi PDI’ları bayilerde gerçekleştiriyor. Tüm bu lojistik sürecinin arkasında müşteri tarafında ‘Aracımı eksiksiz bir şekilde ne zaman teslim alabilirim?’ sorusu en önemli odak noktalarından birisi olmakta. Bu soruya bayilerden şeffaf, doğru ve anlık yanıtlar almak, müşteri memnuniyetinin temelini oluşturuyor. Daha sonra sigorta, tescil, plaka işlemleri gibi adımlar devreye giriyor. Teslimat ile birlikte üretimden satışa olan lojistik süreci kapanmış olmakta. Ancak teslimat anı hala müşteriler için önemli ve görsel bir şölen olarak düşünülebiliyor. Tüm bu süreci müşteri memnuniyet anketleri ile çok sıkı takip ediyor ve teslimat deneyimini ölçümleyerek sürekli iyileştirme sağlıyoruz. Satış teslimatları ile birlikte devreye satış sonrası hizmetler giriyor. Satış sonrası, yalnızca bakım ve onarımlarla sınırlı değildir. Teslimatla başlayan ve müşteriyle uzun vadeli bir ilişkinin kurulduğu bir süreçtir. Eğer satış sonrası süreçlerde iyiyseniz, bu süreçte kaliteli ve hızlı hizmet sunabiliyorsanız, müşteri memnuniyeti artıyor ve marka bağlılığı güçleniyor. Müşteri ikinci kez araç alacağı zaman tekrar sizi tercih edebiliyor. Bu süreci de marka tavsiye ve müşteri bağlılık anketleri ile sıkı takip etmekteyiz. Otokoç servislerinde yılda yaklaşık 400 bin araç işlem görüyor. Bir müşteri ortalama yılda iki kez servise uğruyor. Ancak gelecekte, elektrikli araçlarla müşterilerin servise gelme sıklığı azalacak. Bu durum otomotiv firmaları için risk teşkil ediyor. Servis hizmet kalitesi ve verimliliklerimizi artırmak amacıyla “Service 4.0” adını verdiğimiz bir dönüşüm projesini hayata geçirdik. Bu proje kapsamında servislerimizin kapasite kullanım, üretkenlik ve verimliliklerini yakın takip ediyoruz. Mobil cihazlar üzerinden servislerimizi anlık olarak izliyoruz. Şu anda 5 servisimizde aktif olan bu sistemi tüm servis noktalarımıza yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Kısacası; satış ve satış sonrası noktalarımızı dijitalleşmeyi odağımıza alarak ve yeni müşteri taleplerine uygun hizmet çözümlerinde fark yaratmak üzere bugünden geleceğe hazırlanıyoruz.”

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...