Sanayi 4.0: Değişimi keşfetmek

0
78

Otomasyonun bir ileri aşaması olmasından buhar gücünün kullanıldığı ilk sanayi devrimi kadar çarpıcı sonuçlar yaratacak olmasına kadar birçok boyutu ile anlatılan Sanayi 4.0’a geçişin felsefesi henüz tam olarak oluşmuş değil. Belki de bunun üzerinde çalışmak gerekiyor.

Otomotiv ve tekstil başta olmak üzere sanayi alanında gerçekleştirdiği başarılarıyla bilinen Bursa’nın Türkiye’nin Sanayi 4.0 geçişinde de kritik önemde işler yapacağı açık. Bu yeni dünyaya doğru adımlarla ilerlemenin ise, geçişin maliyetini aşağı çekme konusunda oynayacağı rol de aynı açıklıkla görülüyor.  Teknolojideki gelişmeler sonucunda her şeyin gerçek zamanlı yaşanmaya başlandığı iş dünyasının yeni dinamikleri, Bursa’da olanları yerinde görmeyi gerekli hale getiriyordu.

Ben de bunu yaptım. 10 Mayıs’ta Bursa’da sanayi sektöründen temsilciler ve teknoloji dünyasından katılımcılar bir araya geldiğinde edindiğim ilk izlenim, tekstilin fiyat odaklı bir rekabet anlayışı içinde bu yeni trende çok fazla eğilim göstermediğiydi. Otomotiv ve yan sanayiinin ağır bastığı salonda üç şirket yapısı dikkat çekiciydi. Bunlardan ilki planlama aşamasında olanlar ya da değerlendirme yapanlar, ikincisi global bir şirket yapısı içinde yer almaları nedeniyle yurtdışındaki merkezde karar alınmasını bekleyenler ve üçüncü olarak da yıllar önce kurumsal teknolojik altyapıyı kucaklamış olmaları nedeniyle bu konuda kararlı adımlar atanlar. Daha kaç tane olduğunu bilmiyorum ama Coşkunöz Holding üçüncü kategoride, toplantıdaki en dikkat çekici örnek olarak karşıma çıktı.

Holding’in CIO’su Remzi Sülo, kendi Sanayi 4.0 yolculuklarını ayrıntılı olarak sahnede ve özel sohbetimizde anlatırken yaptığı başka bir şeyle dikkatimi çekti. Coşkunöz Holding’in zamanındaki genel müdürü Şükrü Tetik’ten holdingin o zamanki yönetim kurulu başkanı Kemal Coşkunöz’ü kurumsal kaynak planlaması (ERP) yatırımını yapmaya nasıl ikna ettiğini anlattı.

Tetik, patronlarına gidip holding içindeki bir şirkette başka bir şirketin ihtiyacı olan hammadde fazladan bulunduğunda bunu piyasaya göre daha uygun koşullarla içeriden tedarik etmesinin ya da bir holding şirketinin dışarıdan kredi kullanmak yerine içeriden bu kaynağı temin etmesini sağlayacak şekilde bütün şirketlerin finansının tek sistemden yönetilmesinin faydasını anlatır. Tabii, üslubunca anlatıp, “Böyle bir şey iyi olmaz mıydı?” diye kararı patrona bırakır. Kemal Bey de, “Bunu yapın” diyor ve Türkiye’nin akıllı büyüme perspektifine sahip olduğu yıllarda ilk SAP yatırımı, cironun yüzde 1’ine ulaşan yüksek bir harcama ile gerçekleştirilir. Bunun şirket için karşılığı ise sürdürülebilir başarı ile piyasada övgüyle anılan bir isim olmakla alınır.
 
YENİDEN CİDDİ KARARLAR ALMA ZAMANI
SAP Genel Müdürü Uğur Candan, Türkiye’de de faaliyetleri olan ve Dubai’nin yüzde 54’ünü inşa eden EMAAR üzerinden benzer bir hikayeyi anlatıyor. Burj Khalifa’yı da geliştiren şirket olan EMAAR’ın dijital dönüşüm liderini  (CDO) dinlerken, söz, şirketin asıl işi olan alışveriş merkezi ve toplu konut inşasının geleceğine geliyor. Candan, “Dubai Mall’un kapalı alanı, Türkiye’nin toplam perakendecilik alanının yarısından biraz fazla olmalı. Şirketin CEO’sunun, ‘Alışveriş merkezi dünyası bitecek’ şeklindeki sözleri kendisine soruldu” diyor. Bu sorunun sorulmasının ilginç yanı, içinde bulunulan koşullar. Alışveriş merkezinin tamamı dolu ve bekleme listesinde 3 bin 500 şirket var. Bu alışveriş merkezinin sahibi şirketin CEO’su “Alışveriş merkezi işi bitecek” dediğinde, paradoksların oluşması kaçınılmaz görünüyor.

Bu paradoksları çözmek şirkette olduğu gibi sahnede de CDO’nun işi oluyor. CDO, alışveriş merkezleri içindeki tasarımın, bu değişim yaşandığında ortaya çıkacak dinamiklere göre binayı şekillendireceğini söyleyerek konuya açıklık getiriyor. Alışveriş merkezi kavramı değişirken insanların birbiri ile birlikte zaman geçirme gerçeği ortadan kalkmayacak. Candan, “Dolayısıyla alışveriş merkezleri yarın, insanların eğlenerek, öğrenerek, belki spor yaparak ve belki de alışverişe konu olacak birşeyleri yaparak zaman geçirdiği bir yer olacak. Bu kadar basit nosyonların bile hızla değiştiği bir dünyada, Sanayi 4.0’da şirketlerin çalışanlarının kendi ölçebilecekleri basit formüllerle şirketin gelişim çizgisini oluşturmasında yarar var” diyor.
 
CANDAN, BASİT SORULAR İLE SANAYİ 4.0 YOLUNA İLK IŞIĞI TUTUYOR
İlk soru, şirketin iş sistemlerinin hissedebilmesi ile ilgili. Bunu şirketin iş sisteminin hissettiklerinden öğrenebilmesi ve öğrendiklerinden aksiyon alabilmesi ile ilgili benzer sorular takip ediyor. Candan, burada insan etkileşiminden öğrenebilmeyi önemli bir etken olarak denkleme ekliyor. Sistemin risk olarak görüp uyarı verdiği bir konuda, çalışan bunun risk olmadığını sisteme belirttiğinde birkaç tekrarın ardından sistemin bu durumu olağan kabul ederek sonraki vakalarda uyarı vermemesini kasteden Candan, bu şekilde makine öğrenmesi, derin öğrenme ve yapay zeka gibi sözcüklerle anlatılan yeni teknolojlleri, kavram kullanmadan resmetmiş oluyor.

Şu anda, Sanayi 4.0 ve bunun işleri nereye götüreceği konusunda daha fazlası yok. Robotlar, daha ileri düzeyde örnekleri olan Cobot’lar (birlikte çalışan robotlar), otonom araçlar ve daha onlarca çarpıcı örnek bir kenara bırakıldığında, Sanayi 4.0, bilişimdeki gelişmelerin sanayinin iş modellerine uygulanmasından başka bir şey değil. Burada da şirketin yıllar içinde kazandığı deneyimlerin makinelere ve bilgi sistemlerine kavratılması ile bir üst seviyeye geçmek söz konusu. Bunun yapılmasının önemi, ezber bozan girişimlerin tüketiciler ile şirketler arasındaki ilişkiyi fark lı bir zemine taşıyarak şirketlerin iş modelini geçersizleştirme gücünün, teknolojik gelişme nedeniyle hiçbir zaman olmadığı kadar yüksek olmasından kaynaklanıyor. Ancak şimdiye kadar deneyim sahibi olduğumuz dijital dönüşüm projelerinde, en önemli başarısızlık nedeni, şirketin iş modelinin hizmet alınan teknoloji şirketine tam aktarılamaması şeklinde karşımıza çıkıyordu. Bu kimi zaman şirketin kendisinin de zaman içinde değişim gösteren iş modeline hakimiyetini yitirmiş olması, kimi zaman da teknoloji şirketi tarafında bu spesifik iş alanının derinlemesine birikimine sahip bir kadronun bulunmamasından kaynaklanıyordu. Bu uyum sağlanamadığında, dijital dönüşüm projesinden vazgeçilmesine neden olan ani bir ölüm ya da projenin eksikleri nedeniyle işin dijital dünyaya aktarılamamasından kaynaklanan ağır bir ölüm arasında tercih yapmak gerekiyor. İkisi de çok cazip değil; 40 katır mı 40 satır mı tarzında bir seçim söz konusu oluyor.
 
TELEVİZYON, REGÜLATÖR VE ÇATI ANTENİ…
Geçmişte televizyon izlemek için televizyonun yanı sıra elektrik dengesizliklerine karşı regülatör ve çatı antenine de gerek olduğuna işaret eden MBIS Satış Direktörü Cenk Salihoğlu, “Daha sonra kanal sayısı artınca, Türkiye, kirlenmesin diye poşetin içine konan uzaktan kumanda inovasyonunu yaptı” diyor. Bu giriş, mobile taşınan içerik, servisler ve deneyimin bizi nereden nereye getirdiğini anlatmayı hedefliyor.
Salihoğlu, “Çatı anteni ve regülatörle izlenen siyah beyaz televizyon, cihaz tarafında bugün sanal gerçeklik gözlüklerini de içine katan farklı deneyim araçlarına dönüşüyor ancak asıl büyük değişim, yayıncılık tarafında ortaya çıkıyor. Netflix, Apple TV ve Türkiye’de puhutv gibi oluşumlar sayesinde yapımcı, oyuncu ve yayıncının aynı platformda buluştuğu tamamen kişiye özel içeriklerin sunulduğu; istendiği zaman istenen yerde içeriğin tüketilebildiği bir noktaya geldik. Yayıncılık da yapımcılık da bundan etkilenirken bunun üzerine kurulan iş modeli de bundan etkilendi ve tamamen yenilendi” diyor.

Teknolojinin yarattığı bu dönüşüm, Sanayi 4.0’ın yaratacağı dönüşümle ilgili de bir fikir veriyor. Bu değişimi en iyi anlatan resim, Çin’in dünyaya hizmet veren seri üretim sisteminde, ordu formatında sıra sıra oturmuş işçilerle insansız üretim ortamının görüntüleri yan yana koyulduğunda elde ediliyor.
 
MBIS Genel Müdürü Yusuf Çetin, bu resmi Türkiye’ye taşıyor ve otomotiv yan sanayii üzerinden yeniden çiziyor. Buna, “Bursa’ya lokalleştiriyor” demek de mümkün. Çetin, “Bizim hayatımızda sensörler şimdiden var: Sıcaklığı, basıncı, hızı ve benzerlerini ölçüyorlar. Fabrikanızda tezgah ve forklift gibi birçok cihazda bu sensörler bulunuyor. Bunlardan akıllı telefonda, saatte, arabanın içinde ve akıllı ev sistemlerinde de var. Bu sensörlerin yanında cihazın çalışmasını ve bir fonksiyonu yerine getirmesini sağlayan -aç kapa düğmesi ya da valf gibiaktörler de bulunuyor” diyor.

Çetin, “Bizim ihtiyacımız ise bu sensörlerden gelen verileri izlemek, analiz etmek ve aksiyona geçmemiz. Bunu yapan şey ise uygulamalar. Nesnelerin interneti ile bağlantılı uygulamalar ise gerçek faydayı üretiyor ve üretecekler. Bütün bu teknolojik gelişmeler heyecan verici olsa da şirketlerin asıl amacı para kazanmak. Kârlılığı yaratmak ve sürdürülebilirliğini sağlamak buna eşlik ediyor” diyor.

İş bu noktaya gelince şirketlerin önünde iki yol kalıyor: Maliyeti düşürmek ya da verimliliği artırmak. Otomotiv yan sanayiinin ilk müşterisinin otomotiv üreticileri olması, Sanayi 4.0 ile yaratılacak daha ucuz ve kaliteli üretim yöntemleri ile rekabet etmek zorunda. Çetin, “Müşterimizin geleceğini anlamamız, kendi geleceğimiz için gerekli olan şey. Tedarik süreçleri baştan belirlenecek ve kartlar yeniden dağıtılacak. SAP’nin Leonardo çözüm ailesi, buna yardımcı olmayı hedefliyor” şeklinde konuşuyor.

Nesneleri,  insanları ve süreçleri işin unsurlarının hepsini birbirine bağlayan Leonardo, SAP’nin 2020’ye kadar yapacağını açıkladığı 2,2 milyar dolarlık yatırımla sürekli gelişecek. Fabrikadaki bir tezgahtan bir ürüne kadar çeşitli nesnelerin ve üretim süreçlerinin entegre olduğu bir uygulama platformuna ihtiyaç olduğunu söyleyen Çetin,  “Doğru iş uygulamalarını yaratmamız gerekiyor. Bu sistem oluşturulduğunda yeni iş modelleri, süreçlerin optimizasyonu, öngörüsel analitik (predictive analytics), bakım ve gerçekzamanlı yönetim gibi kârlılığa dönük faydaları yaratma imkanımız olacak” diyor.

Çetin’in yorumunu iki yönlü okumak gerekiyor. Birincisi bunu yapmanın yarattığı faydalar, dediği gibi önemli. Ama ikinci ve daha önemlisi, bu dönüşüm yapılmadığında bunu yapan rakiplerle elverişsiz koşullarda rekabet etmek gerekecek. Bence bu ikinci boyut daha önemli.