Zamanda Lezzet Yolculuğu

0
120

Guinness Rekorlar Kitabı’na giren Madrid’in en eski restoranından, Wolfgang Amadeus Mozart’ın müdavimi olduğu restorana kadar Amerika’dan İspanya’ya dünyanın farklı noktalarında yıllara meydan okuyarak, tarihi bir atmosferde lezzet yolculuğuna çıkaracak dünyanın en eski restoranları…

LA TOUR D’ARGENT – PARIS

FRANSA MICHELIN YILDIZLI BIR KULE

Gümüş Kule olarak da bilinen ve 1582 yılında kurulan La Tour d’Argent, büyüleyici Notre Dame ve Seine Nehri manzarasıyla Paris’in tarihi restoranlarından biri. Restoranın sitesinde, “Zaman ve ünlüler gelir ve gider, menüler ve modalar değişir ama Tour d’Argent kalmaya devam eder” yazıyor. Bir Michelin yıldızlı La Tour d’Argent’in şarap mahzeni ise değeri 25 milyon euro’yu bulan 450 binden fazla şişe yüzünden 24 saat korunuyor. Restoran, imza yemeği olan ördek yemeği (pressed duck) için ördeklerini kendi çiftliğinde yetiştiriyor. La Tour d’Argent’in 1900’lerde sahibi olan Frédéric Delair, restoranın imza yemeğini yiyenler için numaralandırmış bir sertifika verme geleneğini de başlatıyor. İmza yemeği deneyip de sertifika alan isimler arasında ABD Başkanı Franklin Delano Roosevelt, Marlene Dietrich ve Charlie Chaplin’de bulunuyor.

ST. PETER STIFTSKULINARIUM – SALZBURG, AVUSTURYA

1200 YILLIK RESTORAN

Tarihin en önemli müzik dehalarından Wolfgang Amadeus Mozart’ın doğduğu şehir Salzburg, yine tarihi öneme sahip bir restorana günümüzde hala ev sahipliği yapıyor. 803 yılında kurulan St. Peter Stiftskulinarium restoran, bin 200 yıldan daha uzun bir süredir hizmet veriyor. St. Peter Manastırı’nın duvarları içerisinde yer alan St. Peter Stiftskulinarium için Avrupa’nın en eski restoranı olduğu söyleniyor. Barok mimarinin izlerini sunan bina zaman içerisinde pek çok tadilat geçirse de, yemek odalarının birçoğu orijinal yapısını koruyor. St. Peter Stiftskulinarium, aralarında Wolfgang Amadeus Mozart ve Christopher Columbus dahil olmak üzere çok sayıda kraliyet üyesini, üst düzey yetkilileri ve ünlüleri ağırladı. Geleneksel lezzetler arasında Tafelspitz (elma ve yaban turpu karışımı ile servis edilen et suyunda haşlanmış dana eti), Viyana şnitzeli ya da Salzburg mutfağına özgü bir çeşit tatlı sufle olan Salzburger Nockerl’i deneyebilirsiniz.

RESTAURANTE BOTIN – MADRID, ISPANYA

KELIMELERLE LEZZETLER AYNI MASADA

1725 yılında kurulan Botín restoran, Guinness Rekorlar Kitabı’na göre dünyanın en eski restoranı. Gittikçe artan sayıda müşteriyi karşılamak için bir dizi yenileme işlemi gerçekleştirilen restoran, González ailesinin üçüncü nesli tarafından yönetiliyor. Madrid’in gelenek ve tarihlerinin her bir ısırıkla hissedilmesi misyonu ile hizmet veren restoranın imza yemekleri arasında açık ara domuz ve kuzu eti yemekleri geliyor. Botín tarzı istiridye, Kastilya çorbası ve ferahlatıcı bir gaspaço da diğer deneyebileceğiniz lezzetler arasında yer alıyor. Restoran ayrıca Ernest Hemingway, Benito Pérez Galdós, Graham Greene ve María Dueñas gibi birçok edebi kişiliği ağırlamanın yanı sıra eserlerinde de yer alıyor.

RULES – LONDRA,

İNGİLTERE KRALIYET DÜĞÜNÜNE ÖZEL LEZZETLER

Charlie Chaplin, Laurence Olivier ve Charles Dickens gibi ünlü isimlerin uğrak noktası olan Londra’nın en eski restoranlarından Rules kapılarını 1798’de yılında açtı. Covent Garden’daki Maiden Lane’de yer alan restoran, Thomas Rule tarafından kuruldu. Öncelikle bir istiridye barı olarak açılan mekan, geleneksel İngiliz mutfağından lezzetler sunmaya devam ediyor. Restoranın duvarları, tarihi boyunca toplanmış bir dizi eskiz ve yağlıboya resim ile dekore edilmiş. James Bond filminde dahi yer alan Rules restoran, Prens Harry ve Meghan Markle’nin düğünü için özel “Royal 19” isimli bir kokteylde yaratmıştı. Restoranda, geleneksel bir İngiliz lezzeti olan biftek ve böbrek turtasını (steak&kidney pie) tadabilirsiniz.

ALA PETITE CHAISE – PARİS,

FRANSA PARIS’TE YILDIZLAR GEÇIDI

Klasikleşen Fransız lezzetlerinden örnekler sunan A la Petite Chaise, on yedinci yüzyılın sonlarında bir şarap tüccarı olan Georges Rameau tarafından 1680 yılında kuruldu. Restoran, hizmet vermeye başladığı günden beri siyasi, sosyal ve sanatsal çevreler için bir buluşma noktası oldu. Montmartre’den gelen kabare yıldızları, gösteri sonrası toplanmak için gelen aktörler ve daha nicelerinin yolu A la Petite Chaise’den geçiyordu. Restoranın şefi, kraliyet döneminin şenlikli yemeklerini aratmayan, kaz ciğeri, Fransız soğan çorbası gibi gurme lezzetler sunuyor.

PANDELI LOKANTASI – FATIH, ISTANBUL

İSTANBUL’UN TARİHİ LEZZET DURAĞI

Tarihi Mısır Çarşı’sının içinde yer alan Pandeli Lokantası, Mustafa Kemal Atatürk, Celal Bayar, Adnan Menderes, Kraliçe II. Elizabeth, İspanya Kralı Juan Carlos, Kraliçe Sofia, Audrey Hepburn, Robert De Niro, Roman Polanski, Sarah Jessica Parker ve nicelerini ağırladı. Niğdeli Rumlarından Pandeli Çobanoğlu Usta’nın açtığı lokanta, Galata Kulesi’ne bakan manzarası, kubbeli tavanı, mavi çinilerle kaplı duvarları ve arka fonda çalan Türk sanat müziğinden eserlerle açıldığı dönem olan 1920’li yıllara götürüyor. Lokantanın klasikleşmiş lezzetlerinden simitli şiş köftesini, kuzu etli Hünkar beğendisini, vişneli tiriti, bademli kurabiyesini ve kağıtta pişirilmiş levreğini deneyebilirsiniz.

UNION  OYSTER HOUSE – BOSTON

ABD İSTİRİDYE ÇILGINLIĞI

19. yüzyılda, Amerikan halkını istiridye çılgınlığı sarıyor. Her şehirde istiridye salonları, istiridye mahzenleri, istiridye barları, istiridye evleri ve istiridye tezgahları açılmaya başlıyor. Bugün hala varlığını sürdüren Amerika’nın en eski istiridye restoranlarından biri de Union Oyster House. 1826 yılında servis yapmaya başlayan mekan ayrıca tarihte kürdanı ilk kez kullanan yer olarak da biliniyor. Faneuil Hall yakınlarındaki Freedom Trail’de yer alan mekanın sıkı müdavimleri arasında Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Daniel Webster’de bulunuyor. Webster’in hemen her gün yarım düzine istiridye yediği söyleniyor. Bir kase New England deniz tarağı çorbası sipariş etmeden restorandan gidilmemesi tavsiye ediliyor.

THE  GRISWOLD  INN – ESSEX

ABD YORGUN GEZGİNLER HANINDA…

Eski bir han olan The Griswold Inn, Amerika’nın Massachusetts eyaletine bağlı Essex County’deki Essex kasabasında yer alıyor. 1800’lerin başında bölgeye vapur yolcuğunun başlaması ile Essex, Connecticut Nehri üzerinde önemli bir durak haline geldi. İlk kez kapılarını 1776 yılında yorgun ve susuz gezginler için açan The Griswold Inn, Executive Chef Toppin’in hazırladığı Amerikan lezzetleriyle tarihi atmosferde lezzetli bir yolculuğa çıkarıyor. Yemeklerden sonra şefin ev yapımı tatlılarını denemek ise mekanın olmazsa olmaz yapılması gerekilen bir zorunluluğu. Restoran deniz ürünleri lezzetlerinde iddialı. The Griswold Inn’in imza yemeği olan, lahana salatası ve ev yapımı tartar sosu ile servis edilen “Fish n’ Chips”i deneyebilirsiniz.