Ekmek bulamayınca pasta yiyorduk, şimdi o da bitmek üzere

0
33

Pastadan daha fazla pay almanın sadece iki yolu var: Daha büyük bir pasta satın almak veya başkalarına daha az pay vermek… Ama pastanın büyüme ihtimali yok.
 
18-19 Mart hafta sonu önemli bir G-20 toplantısına şahitlik etti. Önemi, daha önce alınamayan kararların alınması veya lafta kalan anlaşmaların artık uygulamaya geçilmesi iradesinin açıklanmasından kaynaklanmıyordu. Bir cümle değiştirildi, daha doğrusu birkaç kelime açıklamadan çıkarıldı. Daha önce G-20 üyeleri “korumacılığı reddediyoruz” diyerek serbest ticarete bağlılıklarını sunuyordu. Bu kez ticaretin önemi vurgulandı ancak ABD’nin baskısı ile korumacılık konusuna hiç değinilmedi.

Herkesin malumudur, pastadan daha fazla pay almanın sadece iki yolu var. Daha büyük bir pasta satın almak veya başkalarına daha az pay vermek. Piketty’nin Kapital adlı kitabı dünyanın paylaşımı ile ilgili çok sayıda veri ve grafik içeriyor. Benim lise yıllarımda tarih kitabımız Almanya sömürge yarışında geç kaldığı için Birinci Dünya Savaşı’nın çıktığı tespitinde bulunurdu. Bugün durum aynı derecede trajik olmasa da rahatsız edici benzer işaretler var.

Grafik OECD ülkelerinin, ki G-20 olarak da söylersek farklı bir resim çıkmayacaktır, toplam imalat sektörü üretimini gösteriyor. Henüz kriz öncesi seviyeye ulaşabilmiş değil ve kısa vadede ulaşması da zor görünüyor. Özellikle de Çin’in ekonomisinde uygulamaya geçirmeye çalıştığı reformlardan sonra… Ancak konu sadece üretim değil elbette; pazar da kriz sonrası çok daha düşük bir büyüme hızı gösteriyor. Yani pastanın büyüme ihtimali yok, tek şans başkasının pastasına el uzatmak.

Peki bu nasıl olacak? Bir paylaşım savaşı ihtimalini kenara koyarsak hangi enstrümanlar kullanılarak başarılı olunabilir? İlk akla gelen kurlar olacaktır. Ancak Trump yönetiminin bu tip bir adıma müsamaha göstermeyeceği çok net. Dahası hiçbir ekonomik blok bir rakibinin kur avantajı yaratmasına sessiz veya tepkisiz kalmayacaktır.

İkinci bir alternatif vergilendirme politikalarında değişim. Yani yukarıda bahsi geçen korumacılık. Trump’ın bu konuda bir düzenlemeyi sene sonuna doğru kongreye getirme niyeti olduğunu biliyoruz. Çin gibi serbest ticaret şampiyonu görünmeye çalışan Asya ülkelerinin de yoğun bir şekilde gümrükler ve sübvansiyonlar aracılığı ile müdahalesi olduğu çok açık. Öte yandan vergilendirme çok geniş bir kavram. Avrupa Birliği’nden çıkma aşamasında olan İngiltere’nin yerli ve yabancı şirketleri elinde tutmak için kurumlar vergisini düşüreceği ve yeni avantajlar geçireceği bilinen bir gerçek. Keza ABD de benzer bir reform peşinde.

Hiç şüphesiz endüstrinin robotlaşması daha doğrusu verimliliğin artırılması ve maliyetin düşürülmesi de bu savaşta kullanılacak önemli unsurlardan bir tanesi olacak. Elbette tüm bu adımlar her ülke tarafından eş zamanlı olarak atılırsa etkisi nette sıfır olacaktır. Ancak biliyoruz ki bazıları daha hızlı ve daha fazlasını yaparken bazı ülkeler ya tartışma aşamasında kalacak veya uygulamaya geçiş eksik kalacak. İlk sinyallerini aldığımız bu yeni mücadelede Türkiye’nin de bir an önce stratejisini oluşturması gerektiğini söylemeye gerek yoktur sanırım.