Bir platform olarak Podolski

0
44

Verifone Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Başkanı Bülent Özayaz ile yemekte modern şirketleri konuşurken aklıma Lukas Podolski geldi.

Sahada izlediğim ilk maçında Lukas Podolski’yi, ceza sahası içinde ayakları birbirine dolanıp düşmesi ile hatırlıyorum. İlk anda yanlış transfer yapma yorumuna kadar gidebilecek o sahne, İlyas Salman’ın bir filmindeki zamparalaşan genç futbolcunun sahada uyuklamasına kadar onlarca bellek hücresini tetiklemiştir herhalde. Ancak gerçek öyle değildi.

Podolski bir yıldız olmanın ötesinde bir takım oyuncusu ve dahası bilgi teknolojileri tarafına benzeştirirsek bir platform. Benim gözümde, yazılım tanımlı ya da İngilizcesiyle “software defined” bir oyuncu. Bulunduğu pozisyona göre kendisini konumluyor ve işi yerine getiriyor. Bahsettiğim pozisyonda gerideydik ve gol atılması gerekiyordu. Topun önüne geleceği hesabıyla kaleye en iyi şutu çekebilmek için hareketlenmişti. Beceriksizlik veya kasıt sonucu kötü bir pas atılınca -bunda sahamızın “mükemmel” zemininde topun anlamsızca sekmesi de neden olmuş olabilirhareketini toparlamaya çalışırken düşmüştü. Sonrasında da oyundan alındı ve kimse bunu yadırgamadı sanırım.

Ekim ayının sonlarına doğru Verifone Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Başkanı Bülent Özayaz ile yemekte, zamanında HP’nin Verifone’u neden 1,18 milyar dolarlık hisse takası ile satın aldığını konuşurken aklıma Podolski geldi. Verifone’u HP için o kadar değerli kılan platform ve yeni bir model haline gelmiş olmasıydı. Bir yıl önce Verifone’un cirosu 472 milyon dolardı ancak şirket, ABD o yıl gerçekleştiği tahmin edilen 800 milyar dolarlık elektronik işlemin yaklaşık 520 milyon dolarlık kısmının gerçekleştiği platform olmuştu. Ve o zamanlar yaklaşık 20 milyar dolar ciro yapan HP’yi çekmişti.

Bunun nedeni HP yetkililerinin açıkça belirttiği gibi var olmak için büyümenin gerekmesiydi. Bir yetkili, sürdürülebilir büyüme için her yıl yüzde 10 büyümeleri gerektiğini söylemişti. Bu, 20 milyar dolarlık bir şirket için 2 milyar dolarlık yeni iş yaratmak anlamına geliyordu. Verifone’un özellikleri de bunu sağlamak ve hatta gelen yıllarda da bu katkıyı artırarak sürdürmek için kaçırılmayacak bir fırsat oluşturuyordu. Bırakın EBITDA’yı, şirketin cirosunun iki katının üzerindeki satış fiyatını yakalamanın sırrı buydu.
Aradan geçen yıllarda iki şirketin yolları ayrıldı ve bugün HP, 100 milyar doları aşan cirosuyla bir devken kendisini daha dinamik olmak üzere ikiye bölmüş bir şirket olarak yoluna devam ediyor. Verifone ise 2 milyar dolar cirolu halka açık bir şirket olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Özayaz, “Artık varlığını sürdürmek için yüzde 10 büyüme kuralı kendimiz için de geçerli. Her sene 200 milyon dolarlık yeni iş yaratmak zorundayız, varlığımızı koruyalım baskısını artık biz de yaşıyoruz” diyor.

Podolski’yi, her maçın sonunda Sabri’nin koşmasını alkışlamak ya da yine Sabri’nin adamını kaçırması nedeniyle gol yememize bağlayıp bu fedakar futbolcuya küfretmek ile sonuçlanan bir kurgu içinde kullanmak, bu büyüme mantığı içinde bakıldığında -en mülayim tabirleçok akıllıca değil; değer yaratmayan bir hareket.

Antalya maçında 1-0 gerideyken “kazanacağız” diyen bir arkadaşıma, “Podolski’yi alırsa kazanırız” dememin nedeni bu ve bu hamlenin sonunda maçı 3-1 (ikisi Podolski’nin golleri, diğeri duran top) ile kazanmamızı haklılık kanıtı olarak gösterebilirim. Ancak toplam iş modeli ve kalite yönetimi değişmedikçe, yılda 120 milyon dolar borç faizi ve kur farkı ödüyoruz diye Riva ve Florya projesi yapmayı haklı göstermenin ötesine geçemeyeceğiz. Bu da “Bir kulüpten çok daha azıdır”.