İran’ın Batı ile barışması Türkiye için de iyi bir hikaye olacaktır

0
32

Nükleer geliştirme faaliyetlerinin tamamen barışçıl olduğunu, enerji sorununa karşı alternatif çözümler üretme çabası içinde olduğunu iddia ediyor İran. Bu konuda Türkiye, Brezilya ile birlikte, 2010 yılında Birleşmiş Milletler nezdinde İran’a uygulanacak yeni yaptırımlar konusunda çekimser kalarak, İran’a destek olmuştu. Uzun yıllardır devam eden ve geçtiğimiz temmuz ayında nihayetlenmesi beklenen görüşmeler; 24 Kasım’a ertelenmişti. Bu görüşmelerden de bir sonuca varılamadı. Temel konularda anlaşılması için 1 Mart 2015, anlaşmanın ekleriyle birlikte tamamlanması için de 1 Temmuz 2015 yeni tarihler olarak belirlendi.

P5+1 (BM daimi temsilcileri olan ABD, İngiltere, Rusya, Fransa, Çin ve ek olarak Almanya) ile İran arasında yapılan nükleer müzakerelerin ileride bir “barış” ile sonuçlanma olasılığı yüksek. Temelde bakıldığında ilgili tarafların hemen hepsinin bu “barışa” ihtiyacı var.

Önce İran tarafından bakalım… Hassan Ruhani; sekiz rakibe karşı tek başına “ılımlı kanadın temsilcisi” olarak yarışmış ve ilk turda oyların yüzde 50,88’in alarak başkan seçilmişti. Yeni başkan, halkına daha yüksek refaha sahip bir İran vaat ederek seçilmişti. Şimdi bunun gereklerini yapmaya çalışıyor, ekonomideki darboğazları aşmanın yolu olarak da Batı ile “barış” arayışı içinde. Buna bir de düşen petrol fiyatlarını ve (IŞ)İD’e karşı ABD’nin başını çektiği koalisyon ile işbirliğini ve akabindeki “Ortadoğu liderliğini” eklersek İran için barış oldukça “kârlı” bir hamle olacak. Bu arada yaptırımların kalkması ve anlaşmanın önemli şartlarından biri olarak İran’a “kayaç petrolü teknolojisinin” sınırlı da olsa verilmesinin avantajını saymıyorum bile.

Diğer yanda ise P5+1 için müzakere masasından kalkmış bir İran’ın ne yapacağını, özellikle de İran’ı daha da ‘doğuya itmenin’ maliyetinin ne olacağını kestirmek hayli zor. ABD için; her ne kadar birbirlerinin günah keçisi olsalar da; Kürtlerin yanı sıra İsrail’i Ortadoğu’da gözetecek dengeleri sağlayabilecek bir İran, iyi bir çözüm alternatifi olabilir. Bunların da ötesinde yaptırımların kalktığı, bakir denmese de küresel ekonomiye entegre olacak bir İran’ın Batı için ne denli cazip bir pazar olacağını da asla unutmayalım. Sadece Batı için mi? İran, Türkiye için de çok önemli bir ticari partner olacaktır. Hem görece olarak ucuz petrol ve doğal gaz ithalatı, hem de sanayi ihracatımız açısından önemli bir pazar olma imkanı sunacaktır.

Görüşmelerde Batı adına; İran’ın uranyumu ne kadar zenginleştireceği, yaptırımların ne zaman ve hangi koşullarda kaldırılacağı/hafifletileceği ve İran’ın denetim dışında “bilinmeyen” nükleer tesislerde yaptığı/yapacağı nükleer bomba testlerinin düzenlenmesi, kontrol edilmesi asıl önceliği oluşturuyor. İhtimaldir ki 2015’te imzalanacak anlaşmada önemli yaptırımlar kalksa veya kademeli olarak gevşese de nükleer çalışmalar konusundaki yaptırımlar kalmaya devam edecektir.

Batı ile “barışın” İran için de kolay olacağını söylemek hayli zor. Barışın inşası durumunda Ahmadinejad döneminin “şahinlerinin” sokaklara dökülmesi ihtimali hiç de azımsanmayacak kadar yüksek. Yine de İran’ın düşen petrol fiyatlarına (Suudi Arabistan’ın “düşürdüğü” petrol fiyatlarıyla Rusya’yı dizlerinin üzerine çökertme çabasından çok İran’ı zor durumda bırakması olasılığı daha anlamlı!) karşı Rusya’nın “ruble devalüasyonu” cevabına karşın, verebileceği en iyi cevap “Batı ile barış” olacak ve Ruhani de bunu sonuna kadar zorlayacaktır.

Zaman alsa da böylesi bir barış, her ne kadar bölge liderliğini uzunca bir süre İran’a bırakacak olsak da, Türkiye için 2015 ve sonrasına dair en iyi “hikayelerden” biri olmaya aday.

Atatürk’ü anmadan edemeyeceğim: “Yurtta sulh, cihanda sulh!”