TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski: “Güçlü demokrasiye odaklanmalıyız”

0
73

TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, “Bugün en önemli konu Türkiye’nin hukuk devleti olmak ve demokrasi konusunda vereceği sınavlar. Bunları güçlendirmeden güçlü kurumlara sahip olamıyoruz. Oysa pek çok araştırma uzun vadede kalkınmanın temel bileşiminin güçlü kurumlar olduğunu bunların ise ancak devletin kendini hukukun kurallarıyla bağladığı güçlü demokrasilerde gelişebildiğini gösteriyor” diyor. İşte TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski’nin Fortune Türkiye’nin sorularına verdiği cevaplar…

CÜNEYT TOROS & ŞULE LALELİ

TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, bünyesindeki çalışmalarına ilk olarak TÜSİAD’da Kimya Görev Gücü Başkanlığı görevini üstlenerek başladı. 2013 yılından bu yana TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi olan Kaslowski, bu süre içinde önce AB İşleri Komisyonu Başkanlığı, ardından da Küresel İlişkiler ve AB Yuvarlak Masası Başkanlığı görevlerini yürüttü. Kaslowski TÜSİAD Yönetim Kurulu’ndaki sorumlulukları kapsamında başta AB ve ABD olmak üzere Türkiye’nin küresel ilişkilerinin geliştirilmesi yolunda çalışmalar gerçekleştirdi. 2017 yılından bu yana TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini üstlenen Kaslowski, 20 Şubat 2019 tarihli Genel Kurul Toplantısı’nda TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine seçildi. Göreve geldikten sonra ilk geniş röportajını Fortune Türkiye’ye veren Kaslowski’nin gündemindeki en önemli konu, gelişmekte olan ülkelerin tipik sorunlarının Türkiye’de halen en önemli konulardan biri olması. Bunları çözmek için vergi, işgücü, enerji, tarım, sermaye piyasaları gibi alanlarda reformları ve yeni teknolojileri ve dijital devrimi yakalamak için eğitim, girişimcilik, Ar-Ge, inovasyon konularına odaklandıklarının altını çiziyor. Kaslowski kısaca, “Artık aksiyon zamanı” diyor.

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) siyasi ve ekonomi tarihimizin önemli kurumlarından biri. Türkiye’yi ileri götüren özel sektör, iş insanlarını ve kurumlarını rekabet unsurunda hangi bütünlük içinde değerlendirmek gerek? Türkiye’de iş dünyası nasıl bir beklenti içinde, fırsatlar ve gelecek dönem gelişmelerle ilgili neler düşünüyorsunuz? Ekonomide de alarm veren bir tablonun içindeyiz. Türkiye seçim atmosferiyle ciddi dönemler geçirdi ve geçiriyor. Bunun ekonomik, sosyolojik ve psikolojik etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Geçtiğimiz dört yıl bir seçim döngüsünün içerisindeydik. Elbette böyle bir dönemde gündemi ekonomi yerine siyasi konular meşgul ediyor. Ama ekonomik durumdaki aciliyet ne olursa olsun buraya odaklanmamızı gerektiriyor. Ekonomik daralma gündelik hayatta da etkisini giderek daha fazla göstermeye başladı. Her ne kadar Ağustos sonrasında atılan adımlar sayesinde finansal piyasalar sakinleşmiş olsa da, reel ekonomideki etkiler devam ediyor. Şirketler kesiminde maliyet artışları ve borç yükünün bilançolardaki baskısı hâlâ yüksek. Yeni yatırım yapma iştahı oldukça kısıtlı ve işsizlik giderek artıyor. Bu durum önemli tedbirler alınmasını gerektiriyor. Banka bilançolarından sorunlu kredilerin temizlenmesi için mekanizmalar tasarlanması gerektiğini uzun zamandır söylüyoruz. Yeni açıklanan reform paketinin bankacılık başlığında buna yönelik hazırlıklar olduğu anlaşılıyor. Ayrıca kamu bankalarının sermayesi de güçlendiriliyor. Bizce bunlar olumlu adımlar. Reformlar arasında ise yine uzun zamandır dile getirdiğimiz vergi, işgücü, tarım gibi alanlar var. Önemli olan artık ne yapacağımızı anlatmanın ötesinde bunları gerçekten yapmak. Biz bu süreçte gerekli çalışmalara destek vereceğimizi açıkladık. Artık aksiyon zamanı.

Sanayi sektöründe rekabet gücünü artıracak dönüşümler, KOBİ’lerin büyümesi ve verimliliğin sağlanması, sürdürülebilir enerji politikaları ve öneriler üzerine neler söylersiniz?

Öncelikle 4. Sanayi Devrimi olarak özetlenen muazzam dönüşümün gerçek bir devrim olduğunu idrak etmek gerekiyor. Değişen sadece teknoloji değil, tüm iş yapma yöntemlerimiz ve kavramlarımız: şirket, fabrika, Ar-Ge, insan kaynakları, müşteri, pazarÉ Bu ekonomik ve sosyal bir devrimdir. Sanayinin dijital teknolojileri odağına alarak toplamda katma değeri artırmaya yönelik dönüşümünü küresel rekabet gücü açısından merkezi önemde görüyoruz. Gelişmiş ülkelerle aramızdaki makasın daha fazla açılmaması için üretimde ve üründe katma değeri her seviyede daha yukarıya çekmeliyiz. Hem üretimde hem kaynak kullanımı dahil iş yapma modellerimizde verimliliği ön planda tutmamız gerekiyor. Dijital teknolojileri en etkin kullanarak; aynı zamanda bu teknolojilerin yerelde üretilme kapasitesine artırarak katma değeri yüksek bir üretim profilini sağlamalıyız.

Değer zincirinin tamamında katma değeri yüksek dönüşüm için ana ve tedarik sanayinin işbirliği mekanizmalarını geliştirecek tedbirleri; kümelenme tabanlı modelleri artırmalıyız. Aynı şekilde Ar-Ge ve yenilikçilik konularında sanayi ve üniversitelerin işbirliğini destekleyecek ve stratejik alanları dikkate alan, üretim Ar-Ge’sini ve ana ve yardımcı sanayinin projelerini kapsama alan bütüncül araçları geliştirmeliyiz. İnsan kaynağımızı bu teknolojik dönüşümü mümkün kılacak yetkinliğe getirmek için inovasyon ve eğitim politikaları arasında güçlü bir sinerji tesis etmeliyiz. KOBİ’lerin verimliliklerini artırarak büyümeleri amacıyla ihracat kalitesi, bilgi temelli yatırım, erken dönemde finansmana erişim ve insan kaynağı konusunda destek mekanizmalarını artırmalıyız.

Öngörülebilir bir yatırım ortamının, güçlü bir iletişim ve bilgi güvenliği altyapısından sağlıklı işleyen bir hukuk sistemine kadar geniş bir perspektifte sağlandığı bir ekosistemi tesis etmeliyiz.

Enerji sektöründe; hem yatırımcı hem de tüketiciyi koruyacak şekilde arz güvenliğini finansal sürdürülebilirliği, öngörülebilirliği temel öncelikli konular olarak görüyoruz.

Bu noktada serbest piyasa koşullarına göre arz ve talebe dayalı piyasa oluşumu ve gerçek maliyetlere dayalı tarife yapısını oluşturmalıyız. Enerjinin cari açığımız içindeki payını ve dışa bağımlılığımızı dikkate aldığımızda yoğunlaşılmasını son derece önemli gördüğümüz alanlar var: Yenilenebilir enerji yatırımlarının öngörülebilirliğini ve bu kaynaklarımızın azami kullanımını sağlayacak tedbirleri kararlılıkla almalıyız. Enerji verimliliğinde ülkemizin son derece yüksek olan potansiyelini açığa çıkaracak politika ve destek mekanizmalarını hayata geçirmeliyiz. Aynı zamanda depolama ve dağıtık enerji gibi yenilikçi alanlar üzerinde odaklanmamızı artırmalıyız.

Küresel ekonomide gelişmekte olan ülkelerin yaşadığı sorunlar ve dünyadaki değişimleri göz önüne aldığımızda Türkiye bu koşullardan sizce nasıl etkileniyor/ etkilenecek? 

Küresel ekonomide sıkıntılar devam ediyor ve diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi biz de bunu fazlasıyla hissediyoruz. Dünya da pek çok bölge büyümeye geri dönmüş olsa da küresel kriz öncesindeki gibi hızlı büyüme oranları ve yüksek ticaret hacmi hiç geri gelmedi. Dolayısıyla dış talep hala çok güçlü diyemeyiz. Ayrıca özellikle gelişmiş ülkelerde son yıllarda korumacılıkta ciddi bir yükseliş var ve bu bizim gibi ihracatta iddialı hedefleri olan gelişmekte olan ülkeler için bir dezavantaj. 

Finansman tarafındaysa dünyanın önde gelen Merkez Bankaları’nın politikaları ana belirleyici. 2013 yılından beri Fed’in miktarsal genişlemeyi sonlandıracağını açıklamasıyla beraber yurtdışı faizler yükseldi. Türkiye gibi dış borcunu bu dönemde önemli ölçüde artırmış ülkeler için ülke risk primini de üzerine koyduğunuzda finansman maliyeti çok arttı. Hep söylüyoruz, artık dünyada eskisi gibi ucuz ve bol para yok. Yeni dönemde anahtar kelime verimlilik olacak. Sermaye ülke seçerken çok daha seçici davranacak. Ülke içindeyse bankalar seçici olacak, en iyi en verimli alanlara ancak kaynak aktarabilecekler. 2001 krizi sonrası bankacılık için hızlı büyüme dönemiydi, şimdi bilançoları en etkili yönetme dönemi olacak. Bu nedenle reel sektör de proje yaparken daha fazla rekabet hissedecek, hem yerel hem küresel düzeyde.

Büyümede ivme kazanmak için Türkiye mevcut büyüme planlarında nelere odaklanmalı? TÜSİAD adına yapısal reformların hayata geçirilmesinde Türkiye sizce çok zaman kaybetti mi?

Finansal istikrarı sağlayıcı tedbirlere duyulan ihtiyaç nedeniyle ne para politikası ne de mali politika büyümeye büyük bir destek veremeyecek artık. Dolayısıyla büyüme verimliliği artıracak reformlardan gelecek. Biz bu nedenle yapısal reformları çok önemsiyoruz. Reformlar yaptık bitti, ya da bekleyelim biraz uygun zamanda yapalım diyebileceğimiz bir şey değil. Teknoloji hiç olmadığı kadar hızla gelişiyor. Bugün çok iyiyim dediğiniz noktada bile, daha iyi nasıl olabilirim demezseniz bir başkası önünüze geçiyor. Türkiye küresel kriz sonrası finansman bolluğu döneminde büyümeyi kolay finanse edebildiği için reformları ihmal etti. Belki zaten büyüyoruz ihtiyacımız yok gibi düşünüldü. 2001 krizi sonrasında pek çok önemli reform yapıldığı için belki bunlar bize yeter zannettik. Ama dünya aynı yerde durmuyor. 2002-2007 arası dönemde elde ettiğimiz verimlilik artışları, yaptığımız reformlar Türkiye’ye inanılmaz bir güç vermişti. Yabancı yatırımlar hızlandı, ihracat hızlandı, hizmet sektörleri gelişti. Şimdi benzer bir hamleye ihtiyacımız var. Orta gelir tuzağından çok bahsediliyor. Gerçekten de gelişmekte olan bir ülkenin pek çok tipik sorununa hala sahibiz. Bunları çözmek için vergi, işgücü, enerji, tarım, sermaye piyasaları gibi alanlarda reformlara ihtiyaç var. Yeni teknolojileri ve dijital devrimi yakalamak için ise eğitim, girişimcilik, Ar-Ge, inovasyon alanlarında yapacaklarımız var. Ama belki en önemlisi hukuk devleti ve demokrasi. Bunları güçlendirmeden güçlü kurumlara sahip olamıyoruz. Oysa pek çok araştırma uzun vadede kalkınmanın temel bileşiminin güçlü kurumlar olduğunu bunların ise ancak devletin kendini hukukun kurallarıyla bağladığı güçlü demokrasilerde gelişebildiğini gösteriyor.

TÜSİAD adına gençler ve girişimcilik konusunda ne gibi çalışmalar yapılıyor? Türkiye’nin en büyük problemlerinden biri işsizlik. Bu konuda TÜSİAD nasıl bir misyon üstlenecek?

Türkiye ekonomisi Ağustos ayında maruz kaldığı şoktan dolayı zorlu bir süreç geçiriyor. Finansal piyasalar alınan tedbirler sayesinde hızla sakinleşti. Ancak reel sektör üzerindeki etkilerin geçmesi zaman alacak. ekonomi küçülürken işsizlik oranları da arttı. Ocak döneminde işsizlik oranı yüzde 14,7 oldu. Mevsim etkisinden arındırıldığında işsizlik yüzde 13,3’e yükseldi.

Genç işsizliği (15-24 yaş) her ülkede manşet işsizliğin yaklaşık iki katıdır. Çünkü gençler daha sık iş değiştirir ve tecrübe eksikliği nedeniyle ilk işlerini bulmakta zorlanırlar. Bizde de bu oran yüzde 26,7’ye yükseldi. Ne istihdamda ne eğitimde olan gençlerin oranı ise oldukça yüksek: yüzde 25,5. Bunların 2/3’ü kadın.

İşgücü piyasasındaki gelişmeler çalışan, çalışma hayatına atılmaya hazırlanan ve işsiz milyonlarca insanımızı yakından ilgilendiriyor. Bu bağlamda Türkiye’de işgücü piyasasının yapısal özelliklerini pek çok boyutuyla ele alıyoruz. Takip etmemiz gereken bir başka dinamik ise teknolojik gelişmeler ve dijitalleşmeyle beraber iş yapma biçimleri ve rekabet unsurlarındaki değişimlerdir. İşsizlikle mücadelede aktif işgücü politikalarından da faydalanılabilir. Bu politikalar eğer belli bir sektör krizden daha fazla etkilenmiş ise bu sektörde işini kaybedenlere eğitim yoluyla yeni beceriler kazandırılarak iş olanaklarının daha elverişli olduğu alanlara yönlendirilmeleri için kullanılabilir. Halihazırda İşkur bu politikaları uyguluyor, bu dönemde daha etkili şekilde uygulanması faydalı olacaktır. Büyüme ve kalkınma hedeflerimiz bakımından kadınların istihdam oranının artırılması, ülkemizin önceliklerinden biri olmalıdır. TÜSİAD olarak bu konuda kadın istihdamı teşviklerinin daha da geliştirilmesinden, iş-aile yaşamı dengesi için gerekli kreş ve okul öncesi kurumlarının yaygınlaşmasına kadar çeşitli politika önerilerimizi kamu ile paylaşıyoruz.

Şirketlerin en büyük rekabet silahı inovasyon. Teknoloji, inovasyon ve dijital ekonomi üzerine pek çok alanda çalışmalar yürütülüyor. Ekonomide katma değeri ve rekabet gücünü yükseltmek için bilgi toplumuna dönüşümün desteklenmesi, teknoloji üretimi ve inovasyon kapasitesinin artırılması için TÜSİAD’ın gündeminde neler var?

Bilim ve teknolojide yetkin, inovasyonu üretim ve yönetim sisteminin merkezine yerleştirmiş bir sanayi ve iş dünyasının varlığı, küresel rekabet ortamında ayakta kalmak ve öne geçmek için kritik önem taşıyor. Geçen yıl sonu “Dijital Teknolojiler ve Ekonomik Büyüme” adlı bir rapor yayınladık. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de üretim süreçleriyle ilgili özelikle dijital teknoloji kullanımı üretkenlik üzerinde güçlü, pozitif bir katkıda bulunmakta. Dijital teknoloji sektörlerimizin, özellikle yazılımın, ekonomi içindeki payı artıyor. Dijital teknoloji sektörleri diğer sektörlerden ortalama iki kat daha üretken. Öte yandan ülkemizde üretim süreçlerine yönelik dijital teknolojilerin yaygınlaşma düzeyinin ve dünya ticareti içinde dijital teknoloji sektörlerimizin payının yeterli olmadığını da görüyoruz. Dijital dönüşümü hedefleyen bütüncül ve yenilikçi politikaların etkili şekilde uygulandığı, gerekli yatırımların yapıldığı ve dijital teknoloji sektörlerine doğru yapısal dönüşümün gerçekleştirildiği bir Türkiye olmalıyız. Bunun için kamu politikaları; geniş bant iletişim ağ ve hizmet altyapısının güçlendirilmeye devam etmekten herkesin özgürce bilgiye erişimini güvence altına almaya, kişisel verilerin korunmasından KOBİ’lerin teknoloji kullanımının desteklenmesine kadar geniş bir alanı kapsıyor. Sektörlerde dijital teknolojilerin hızla yaygınlaştırılması, gerekli işgücünün yetiştirilmesi de öncelikli konular. Firma düzeyinde ise üst yönetimin kurumdaki dijital dönüşümü sahiplenmesi ve bir dijital vizyon ve strateji ortaya koyarak kararlılıkla uygulaması gerekiyor. Sözün kısası, dijital dönüşüm sürdürülebilir büyümemiz için bir fırsat, bu fırsatı kaçırma lüksümüz yok. TÜSİAD olarak bu konuları, küresel gündemi de ülkemize taşıyarak işlemeye devam edeceğiz.

Ayrıca ülkemizin dinamik nüfusunun, birçok alanda olduğu gibi, teknoloji ve inovasyon alanında da en önemli potansiyelimizi oluşturduğunu düşünüyoruz. Bu potansiyelimizi, katma değeri yüksek ürün ve hizmet üreten, yenilikçi bir güce dönüştürmemiz şart. Eğitim politikalarımız, bilgi ve inovasyona dayalı bir ekonomiye dönüşmemize destek olmalı. Nitelikli eğitim, 21. yüzyıl becerileri ve STEM+A alanlarının önemini vurgulayan çalışmalara devam edeceğiz.

TÜSİAD adına Başkanlığınız süresince iş planlarınızdan bahseder misiniz? Hangi konulara odaklanacaksınız? Liderlik tanımınız nedir? Ulaşmak istediğiniz sonuçlara en çok etkisi olacak üç gelişim alanınız nedir?

Muazzam küresel değişim ve dijital dönüşüm çağında güçlü bir Türkiye… Bunun için demokratik reform, hukuk devleti, sosyal kalkınma, yatırım ortamı reformları ve AB süreci… Avrupa da hızla değişiyor. Türkiye tam üyelik sürecinden asla vazgeçmeden mevcut Gümrük Birliği’ni yenilemeli. Bu alanlar önceliklerimiz. TÜSİAD yarım asra yakın süredir faaliyette olan ve kurulduğu günden bu yana reformlara odaklanmış bir kurum. Bunun en önemli sebebi, reformun dönemsel değil sürekli bir ihtiyacımız olması. TÜSİAD olarak ülkemizde büyümenin ve kalkınmanın sürdürülebilir olması, küresel rekabet gücümüzün artmasına yönelik olarak dördüncü sanayi devrimine ülke ve iş dünyası olarak uyum sağlama, inovasyonu ülkemizde sürdürülebilir kılacak ve dijital dönüşümün getirdiği yeni mesleki alanlara uygun bir eğitim reformu, girişimciliğin ülkemizde bir kültür olarak benimsenip toplumun ve eğitimin tüm katmanlarına yayılması uzun süredir odaklandığımız konular arasında yer alıyor. Bu konularda gerek iş dünyamızda gerekse yasa koyucular ve devletimizin kurumları nezdinde bilinirliğin ve farkındalığın artmasına yönelik çok sayıda etkinlik yapıyor, düzenli araştırmalar neticesinde oluşturduğumuz fikir ve görüşlerimizi tüm paydaşlarımızla paylaşıyoruz. Önümüzdeki dönemde de 9 yuvarlak masa altında 38 Çalışma Grubu’nda bu ana odak noktalarına yönelik çalışmalarımız aynı kararlılıkla sürecek. Tekrar vurguluyorum, AB süreci tüm bu alanları yatay kesen bir boyuttur. TÜSİAD Avrupa İş Dünyası’nın temsil kuruluşu BUSINESSEUROPE ve Küresel İş Dünyası Koalisyonu üyesi. Bu sayede dünyadaki ve Avrupa’daki gelişmelerin içinde yer alıyoruz.

İçinde bulunduğumuz dönemi ekonomik, sosyal ve siyasal açılardan pek çok reforma ihtiyaç duyduğumuz bir dönem olarak tanımlayabiliriz. Yüksek enflasyon, yüksek işsizlik, Türk Lirası’ndaki değer kaybı gibi etmenlerin bir sonucu olarak toplumumuzun tamamında hissedilen ve haliyle iş dünyasının da birinci gündem maddesi olan ekonomik öncelikler söz konusu. Bununla birlikte Türkiye’nin küresel rekabet gücünü sürdürülebilir kılacak öncelikler de en az kısa vadede atılması gereken adımlar kadar önemlidir. Bizim bakış açımız bu iki öncelik grubu arasında bir ayrım yapmamaktır. Tüm dünyada da ekonomilerin yavaşladıkça daha fazla ve sürdürülebilir büyümeyi destekleyecek reformlara odaklanıldığına tanık oluyoruz. Dolayısıyla ekonomimiz söz konusu olduğunda odaklanmamız gereken en önemli konu istikrar ve verimliliği tesis edecek yapısal reformlardır. Kısa vadeli çözümler günlük sorunlarınızın çözümü için bir yol olabilir ancak uzun vadede finansal istikrarı zedeler. Bu değerlendirmeler kapsamında odaklanmamız konular arasında demokrasi ve hukuk öne çıkıyor. Kurallı ve güven veren bir ekonominin ön koşulunun hukukun üstünlüğü olduğu aşikardır. Demokrasi ve hukuku öncelik olarak belirleyen reformlar olmadan yatırım, istihdam, girişimcilik ve inovasyon gibi gelişim alanlarında ilerleme kaydetmemiz, ekonomimize güven oluşturmamız mümkün değildir. Kısa ve orta vadede ekonomimizde toplumsal refah ve sürdürülebilir büyümeye dönüş için kritik öneme sahip reformlara da ihtiyacımız var.

Liderlik tanımınız nedir?

Uyum sağlanması gereken değişimlerin çok yoğun yaşandığı bir çağdayız. Söz konusu değişimler yeni teknolojilerin yaşamımıza etkisiyle sınırlı değil. İnsanlığın başlangıcından bu yana varlığını sürdüren insani nitelik ve görevler için de ciddi bir değişim söz konusu. Liderlik de bunlardan biri. Sürekli değişime ve dönüşüme inanan biri olarak sabit bir liderlik tanımına inanmıyorum. Liderliği değişen zamanla, değişen önceliklerle yeniden şekillenen kavramlardan biri olarak görüyorum. İçinde bulunduğumuz çağda paylaşım, işbirliği, iletişim, yaratıcılık, çeviklik gibi kavramlar öne çıkıyor ve tüm bu kavramlar esasında iyi bir liderlik yaklaşımının da tarifini veriyor. Sorunları, çözümleri, başarıyı, başarısızlığı eşit olarak paylaşan, tüm fikir ve önerilerin masada aynı titizlikle değerlendirildiği bir liderliğin gücüne inanıyorum.

Ulaşmak istediğiniz sonuçlara en çok etkisi olacak üç gelişim alanınız nedir?

Sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin hepsiÉ Demokrasi, sosyal kalkınma, teknolojiÉÇağın değerleri olan inovasyona, dijital dönüşüme, katma değere güç veren fikirler ve beyinler kendilerine yer bulacakları özgür alanlara yöneliyor. Sosyal kalkınma, teknolojik atılım ve demokratikleşme hedeflerini gerçekleştirmemiz, sahip olduğumuz kıymetli beyinlerin istikbali başka coğrafyalarda aramalarının önüne geçecektir. Tüm bu atılımları yapmamız ülkemizin en önemli stratejik hedeflerinden olan Avrupa Birliği ile entegrasyon sürecini de hızlandıracaktır.

TÜSİAD ve Silikon Vadisi işbirlikleri

TÜSİAD Silikon Vadisi Ağı, Silikon Vadisi ekosisteminde çeşitli rolleri olan, gönüllü olarak çalışan profesyonellerden oluşuyor. TÜSİAD Silikon Vadisi Ağı’nın amacı, TÜSİAD üyeleri ile Türkiye’deki profesyoneller ve Silikon Vadisi’ndeki profesyoneller arasında iletişim ve bilgi alışverişini kolaylaştırmak. Ağ, Türkiye’de içerik ve iletişim yoluyla girişimciliği, inovasyonu ve internet ekosistemini, STEM eğitimini, dijital endüstriyel dönüşümü ve Endüstri 4.0’ı desteklemekte, girişimcilerin Silikon Vadisi’nde etkin bir şekilde dolaşmasına yardımcı oluyor ve Silikon Vadisi ekosisteminde farkındalık ve ilgiyi teşvik ediyor.

Finansal istikrar için ihtiyacımız olan reformlar

  • Kurumların güçlendirilmesi
  • Sermaye piyasalarının derinleşmesi ve sigortacılık sektörlerinin geliştirilmesi
  • Finansal kapsayıcılığın artırılması, kayıt dışı ekonomi ile çok daha sıkı mücadele
  • Kamu maliyesinde şeffaflığın artırılması, kamu ihale sisteminin daha şeffaf ve etkin hale getirilmesi

TÜSİAD ve girişimcilik perspektifi

TÜSİAD olarak girişimcilik konusunu 360 derecelik bir bakış açısıyla ele alıyoruz. Amacımız girişimcilik ekosistemini güçlendirmek ve Türkiye’nin girişimcilik alanındaki rekabet gücünü artırmak. TÜSİAD olarak gençlere ilham vermek için farklı bölümlerimiz tarafından yürütülen birçok projemiz de bulunuyor.

  • 2015 yılında hayata geçirdiğimiz TÜSİAD Gençlik ile Türkiye genelinde çalıştaylar ve konferanslarla gençlerle bir araya geliyoruz. Türkiye’nin her ilinden 500’ü aşkın öğrenci kulübü ile aktif olarak iletişim halindeyiz.
  • Yeni kuşaklara katma değeri yüksek beceriler kazandırılması amacıyla TÜSİAD STEM Projesi’ni kurguladık. Proje kapsamında “2023’e Doğru Türkiye’de STEM Gereksinimi” raporu kamuoyuna sunduk. STEM farkındalığını artıracak etkinlikler, konferanslar ve eğitim düzenlemeye devam ediyoruz.
  • “Ne Okusam? Ne Olsam?” projesi ile gençlerin meslek seçimi ve kariyer süreçlerine katkıda bulunmak ve ilham vermek amacıyla farklı meslek gruplarına ilişkin 2.5dakikalık videolar çektik. Bu meslek videolarının, hayatlarında benzer aşamalardan geçmekte olanlar için umut verici ve yol gösterici olacağına inanıyoruz.
  • Sanayide Dijital Dönüşüm Hızlandırıcı Programını kurarak çoğunluğu genç girişimcilerden oluşan teknoloji tedarikçilerine Türkiye’nin en büyük şirketlerine çözüm ortağı olma şansı sunuyoruz.

FOTOĞRAFLAR CANER ÖZKAN