Tedarik Zincirinde Ambalaj Nasıl Değişecek?

    0
    488

    COVID-19 hayatımızı farklı bir biçimde yaşamaya zorlarken yeniden düzenlenmesi gereken tedarik zincirlerinin önemli bir parçası olan ambalajı da ele almakta yarar var.

    Beslenme ve tüketim alışkanlıklarımızın koronavirüs ile şekillenen izolasyon odaklı yeni yaşam tarzımızla değişme biçimi düşünüldüğünde tedarik zincirini ve bunun bir parçası olarak ambalajı düşünmek zorundayız. Ambalaj içinde satılan dondurulmuş gıda ve genel olarak ambalajlı gıda bu noktada incelenmesi gereken iki unsur. Bunlar yeni olmamakla birlikte yeni hayatlarımızda farklı yerlere oturuyor.

    2014’te girdiği Türkiye pazarında iki fabrika ile faaliyette bulunan Saica Pack’ın Türkiye Genel Müdürü Akın Burak Önder, tüketicinin raftaki ambalajlı ürüne yöneldiğini söylerken kullan/at kutuların kullanımının da arttığını kaydediyor. Merkezi İspanya’da bulunan Saica Grup, Saica Pack Sakarya fabrikasında tasarım ödüllü kullan-at konik yiyecek kutularının üretim kapasitesi artırıyor.

    Türkiye’de ambalaj sanayiinde üretim sırasında 150-200 derecelik ısıyla dezenfeksiyon işlemi yapılması ve izole üretim, marketlerdeki rafa gelene kadar ürünlerin ambalajlarının hijyen açısından avantajlı hale gelmesini sağlıyor. Koronavirüslü günlerde bulaşma riskinin yüksekliği Önder’in bu değerlendirmesini gözden geçirmeyi gerektirebilir ancak ambalaj ve gıda sektörlerinin doğru entegrasonunun, insanların temel ihtiyacı olan beslenme konusunda avantajlı bir durum yaratacağı aşikar.

    “Hal ve marketlerde öncelikle ahşap ambalajdan karton ambalaja geçiş yapılması gerekiyor. Ürünün tazeliğini ve hijyenini koruyacak paket çözümleri sunulmalı” diyen Önder, çok daha geniş bir alanda dönüşüm hedeflediğini gösteriyor. Ancak benim gözlemim, burada ahşabın yerini çoktan plastiğe bıraktığı. Tornet yapmaya kalksanız bir limon sandığı bulamazsınız gibi geliyor ama bunun sadece bir gözlem olduğunu ve istatistiğe dayanmadığını belirteyim. Hem karton atıklar hem de plastik kasalar sokaklardaki “kağıt toplayıcılar” tarafından toplanıyor ancak nasıl bir dönüşüm süreci geçirdiklerini bilmiyorum.

    Plastik ambalajlar da COVID-19 ile mücadelede önemli bir rol oynamaya aday. Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün, “Plastik ürünler gerek kişisel hijyenin sağlanmasında gerek toplum sağlığının korunmasında vazgeçilemez bir rol üstlenmektedir. Yüzeyden bulaşmayı minimum seviyeye indiren tek kullanımlık plastiklerden, gıdalarımızı koruyan plastik ambalajlara, son dönemde kullanımı artan maskelerden, tedavide kullanılan eldiven, önlük, serum gibi medikal ürünlere kadar tüm bir steril ağın kurulması ancak plastiklerle mümkün” diyor.

    Burada önemli olan Gülsün’ün işaret ettiği gibi sistemleri güvence altına almak. Gülsün’ün ürünleri saydıktan sonra tüm bir steril ağın kurulmasından bahsetmesi bu nedenle dikkat edilmesi gereken nokta. Tedarik zinciri de dahil olmak üzere diğer bütün zincirlerde uygun malzeme ile sistemin kurulmasında en iyi şekilde rol alacak ürünleri tasarlamak gerekiyor. Asıl amaç ise, koruma olmak durumunda.
    Petrokimya endüstrisi, bu zincirin ürün gamı tarafında ne kadar geniş bir yelpazeye sahip olduğunu anlamaya yardımcı oluyor. Hammadde üreticisi Petkim, üretim planını iç piyasanın talebini karşılamak üzere kesintisiz hayata geçirirken plastik, medikal ve ambalaj sanayilerini bir arada anıyor.

    Virüse karşı önlem amacıyla kullanımı artan malzeme sıralanırken de ambalaj, tek kullanımlık plastik ve maske ile tulum dahil olmak üzere medikal ürünlerin hammadde talebi tek başlık altında sıralanıyor. SOCAR Türkiye Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Başkanı ve Petkim Genel Müdürü Anar Mammadov, “Dünya plastik endüstrisi, yeni tip koronavirüs salgını ile mücadelede ürünleriyle ön saflarda yer alıyor. Hammadde sağladığımız plastik sektörü, hastaların tedavisi ve sağlık personelinin korunması için gerekli olan malzemelerin üretimini yaptığı için hammadde sorunu yaşamamalı” diyor ve “Bu kritik süreçte Petkim olarak, bu ürünlerin satış fiyatlarında herhangi bir artışa gitmezken üretim ve dağıtımı kesintisiz yerine getirmek için de var gücümüzle çalışıyoruz” diye ekliyor.

    Her iki örnek, üretim tarafında bu tür çabaların nasıl organize edilmesi gerektiği konusunda da net bir fikir edinmeyi sağlıyor. İhtiyaç duyulan hammaddenin üretilmesi, buna dayanan ürünlerin tasarımı ve imalatı ile bunların kullanılmasıyla bir problemin ortadan kaldırılması sürecinin uçtan uca oluşturulması gerekiyor. Bu konuda yani bütün çevrimi ele alarak şu anda geliştireceğimiz çözümler gelecekte Türkiye’nin değerine önemli bir katkıda bulunabilir. İsviçreli Hero Baby, bu alanda kat edilebilecek mesafenin canlı örneğini oluşturuyor. 1886’da İsviçre’de kurulan Hero Baby, 133 yıldır tüketicisine kaliteli ürünler sunmakla övünüyor ve bugün Avrupa’nın en büyük mama üreticilerinden biri konumunda. Uluslararası bir gıda firması olan Hero’nun ilk kuruluş amacı, meyve ve sebzelerin sağlıklı ambalajlarda saklanabilmesiyken Hero, daha sonra üretim alanını genişletiyor. Hero, bugün dünya üzerinde 4 bin 300 çalışanıyla, bebek maması (biberon, kaşık ve kavanoz mamaları), meyve suları, tahılı bar, reçel ve benzeri gıda alanlarında ürünler sunuyor.

    Koronavirüsün bizi zorladığı kendimize ve çevremize saygılı yaşama pratiği, bu tür bakış açıları ve metodolojileri geliştirebilmemiz durumunda kendi toplumuzdan başlayarak dünyaya kadar uzanan faydalı işleri ortaya çıkararak değer yaratabiliriz.