‘Sosyal’ şirket daha mı karlı?

0
193

Global Fortune 500 listesine giren şirketlerin yüzde 90’ı kurumsal gönüllülük yapısına sahip. Şirket çalışanlarının verimliliğinin artmasından, bunun şirketin finansal verilerine olumlu yansımasına kadar birçok parametreyi etkileyen kurumsal gönüllülük yapısı, Türkiye’de de şirketlerin gündeminde.

Önde gelen holding ve şirketler kurumsal sosyal sorumluluk projelerine ağırlık veriyor. Öte yandan, dünyada yaklaşık 50 yıllık bir geçmişi olan “sosyal inovasyon” kavramı son yıllarda Türkiye’de de konuşulmaya başlandı. Dünyada 40’tan fazla üniversitede bu konuda araştırma ve uygulama birimleri bulunuyor. Türkiye’nin ilk Sosyal İnovasyon Merkezi’nin kurucusu Suat Özçağdaş bu konuda şunları söylüyor: “Sosyal inovasyon toplumsal sorunların inovatif yöntemlerle çözülmesi anlamına geliyor. Yani, kültürel veya çevresel sorunlara yenilikçi yaklaşımlarla çözüm bulma arayışı diyebiliriz. Bu bazen bir ürün veya hizmet yaratmak, bazen bir strateji sunmak ya da bir fikir, işgücü kaynağı sunmak gibi bir yöntem olabiliyor.”

Türkiye’de birçok şirket için kurumsal gönüllülük yapısı kuran Sosyal İnovasyon Merkezi, 2011 yılında aralarında akademisyen ve sivil toplum kuruluşlarında gönüllü çalışanların bir araya gelmesiyle kurulmuş. Bugüne kadar Opet, Rönesans, Kızılay, Toplum Gönüllüleri Vakfı, Kanserli Çocuklara Umut Vakfı, Koç Vakfı, Roketsan, Bilgi Üniversitesi ve Orta Karadeniz Kalkınma Ajans gibi birçok kurumla projeler ve eğitim programları gerçekleştirilmiş.
 
Y KUŞAĞI TALEP EDİYOR
Şirketlerin sürdürülebilirliğini sağlayan en temel konulardan birinin müşteri memnuniyeti, ikincisinin ise çalışan aidiyeti olduğunu ifade eden Suat Özçağdaş, bunları sağlamanın yolunun kurumsal sosyal sorumluluk ve gönüllülükten geçtiğini söylüyor. Özçağdaş’a göre özellikle Y kuşağının iş hayatına girmesiyle birlikte çalışan memnuniyeti şirketler için önemli hale gelmiş. Çünkü Y kuşağı, çalıştığı şirketin sadece ekonomik bir değer üretmesini yeterli bulmuyor. Şirketin topluma da değer sağlamasını bekliyor, çevresel duyarlılığı olmasını da istiyor. Ayrıca, kendisi de bu konuda çalışmalar yapmayı talep ediyor. Özcağdaş, “Şirketlerin sosyal sorumluluk projeleri için sadece ‘para verelim’ yaklaşımı eskide kaldı. Çalışanlar kendileri de bu çalışmalara dahil olmak istiyor” diyor.

Kurumsal sosyal sorumluluk ve gönüllülük uygulamaları için dünyada yapılan araştırmalarda ilginç sonuçlar ortaya çıkıyor: Çalışanların yüzde 78’i artık daha az stresli olduğunu belirtiyor. Yüzde 76’sı daha sağlıklı hissettiğini söylerken, yüzde 87’si takım çalışması becerilerinin arttığını kaydediyor. Her beş kişiden dördü çalıştığı şirketle ilgili daha olumlu duygulara sahip olduğunu ifade ediyor.

Şirketlerin en önemli maliyet kalemlerinden biri de personel eğitimleri. Bu nedenle, çalışan memnuniyetinin artması, şirkette kalış süresini de artırıyor. Bu yüzden gönüllülüğün artırılması şirkete aidiyet açısından da önemli. Sosyal sorumluluk projeleri için şirketler farklı yöntemler uyguluyor. Özçağdaş, en etkili yöntemlerden birinin mesai saatleri içinde çalışana “gönüllülük” önermek olduğunu söylüyor. Çünkü, şirketin çalışanın özel zamanından değil, mesai saatinde bunu yaptırması çalışanda daha pozitif bir algıya neden oluyor. Özçağdaş, Türkiye’de özellikle eğitim ve çevre konusundaki projelerin dikkat çektiğini söylüyor. Dünyada bu programların ekonomiye etkisinin ölçülebildiğini ancak, Türkiye’de henüz bu konuda bir ölçüm yapılmadığını belirtiyor.