Siyasetçiler 2015’ten neler bekliyor?

0
43

AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın, 2014 yılının Türkiye’nin geleceği ve siyaset açısından önemli girişimlerin olduğu bir yıl olduğunu belirterek, “2014’te milletin iradesini gaspetmeye çalışan paralel yapı ve onunla kol kola gezen, ‘siyasetçiyim’ diye geçinen bir kısım insanlar karşısında dimdik duran, millet ve milletin iradesi adına mücadele eden bir iktidar oldu. AK Parti, paralelle mücadelesini sonuna kadar sürdürdü. Bu yapı ile mücadelemiz 2015’te de aynı kararlılıkla sonuna kadar sürdürülecektir” dedi.
 
Aydın, 2014’te, çözüm sürecinde çok önemli adımlar atıldığını, demokratikleşme adına önemli düzenlemeler yapıldığını, Meclis’in çok önemli yasalara imza attığını kaydederek, milletin hem 30 Mart yerel seçimlerinde hem de 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, AK Parti’ye, Hükümete ve Türkiye’nin geleceğine karşı girişilen bütün operasyonları sandığın dibine gömdüğünü söyledi. Milletin; 2014 yılında iradesine sahip çıktığını, kararlı bir şekilde millet iradesine sahip çıkan Hükümetin, AK Parti’nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında durduğunu ifade eden Aydın, şöyle konuştu:
 
“Millet; yerel seçimde, iftiralar, haksız, mesnetsiz ithamlar ve iddialar olmasına karşın, ’17-25 Aralık operasyonları darbe operasyonuydu, milletin geleceğine ve Türkiye’ye karşı girişilen bir teşebbüstü’ dedi, bütün bu oyunları ve tezgahları 30 Mart’ta boşa çıkardı. Bizi en sağlam olduğumuz yerden vurmaya çalıştılar. Biz yolsuzlukla, yoksullukla ve yasaklarla mücadele ederek bu noktaya geldik. Yolsuzluk algısı oluşturmak suretiyle, yolsuzluk perdesi arkasında, milletin iradesini gasp etmeye çalıştılar ama bu millet iradesine, iktidarına sahip çıktı.
 
Cumhurbaşkanlığı seçimi, bu milletin tarihinde ilk kez bu şekilde yapılan seçim oldu. İlk defa millet kendi kendine oy verdi, Cumhurbaşkanını, reisini kendisi seçti. Yeni Türkiye’nin kapısını sonuna kadar açtı. Parlamenter sistemde ilk turda seçilmek kolay değildir ama ilk turda yüzde 52 oyla bu millet iradesine sahip çıktı, kendisi gibi yaşayan, düşünen ve milletin sorunlarına çare bulan Cumhurbaşkanının yanında oldu. Bununla birlikte AK Parti de değişim süreci başladı. Çünkü, biz şunu biliyorduk ki AK Parti’deki değişim Türkiye’yi etkileyecek bir değişim. Çünkü, AK Parti’nin kaderi eşittir Türkiye’nin kaderi. Büyük bir hassasiyetle, titizlikle hiç bir fitneye meydan vermeden mutabakatla, konsensüsle, oybirliği ile yeni başbakanımızı en kısa sürede seçtik ve AK Parti Grubu olarak Başbakanımızın arkasında durduk. Böylece Cumhurbaşkanlığında güçlü bir Cumhurbaşkanı, Hükümetin başında güçlü bir Başbakan oldu.”
 
“Çözüm sürecinden taviz vermeyeceğiz”
AK Parti Grup Başkanvekili Aydın, eski Türkiye’ye dair ne varsa onları bir tarafa bırakıp, yeni Türkiye’nin inşası ve ihyası için yapılması gerekenleri adım adım yapmaya başladıklarını söyledi. Aydın, çözüm sürecinden asla taviz vermediklerini ve bundan sonra da vermeyeceklerini bildirdi.
 
Ahmet Aydın, 2015 yılından ciddi beklentileri olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
 
“2015’te yeni Anayasa’yı yapmak istiyoruz. Çünkü geçmişte bütün siyasi partiler, millet adına taahhütte bulunmasına rağmen, bu taahhütlerine uygun davranmadı. Yeni Anayasa yapımı noktasında, bir şekilde hep sorun çıkarmaya çalıştılar. Biz bu konuya hiç bir önyargı ile yaklaşmadık, Uzlaşma Komisyonu’nu kurduk. Bütün muhalefet partilerinden fazla milletvekilimiz olmasına rağmen, komisyona herkes eşit oranda üye verdi. Uzlaşma Komisyonu 60 maddede uzlaşma sağladı, ‘gelin bunları çıkaralım’ dedik. Ancak muhalefet çark etti, sözünde durmadı. Bu millet de her iki seçimde muhalefeti sandığa gömdü.
 
Yeni Türkiye’nin inşası ve ihyası adına, milletin iradesinin karşısında ne varsa bütün bunları bertaraf etmek adına, gerçek manada egemenliğin millete ait olduğunun tesisi ve tescili anlamında, mutlak surette millete ait olan kapsayıcı, kucaklayıcı yepyeni bir Anayasa’ya ihtiyacımız var. Bütün bu kazanımların muhafazası, bugüne kadar AK Parti iktidarında her alanda yapılan hamlelerin millet adına muhafazası ve bunun üzerine çok daha yenilerinin eklenmesi adına yeni Anayasa’yı önemsiyoruz. Bu manada, millet inanıyorum ki 2015 seçimlerinde de muhalefeti cezalandıracak ve AK Parti’ye, yeni Anayasa yapma noktasında gerekli olan sayısal çoğunluğu verecektir. Bu millet için olmazsa olmaz, yeni Anayasa özlemimizi inşallah 2015’te gerçekleştireceğiz. Çözüm sürecini inşallah, 2015’te birliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi pekiştirmek suretiyle olumlu manada nihayete erdireceğiz. Paralel yapıyla mücadelede ciddi mesafeler aldık, bu mücadeleden millet adına kazançlı çıktık. İnşallah 2015’te de kalan artıklar ne varsa paralelle mücadelede, onlarla sonuna kadar mücadele edeceğiz.”
 
Aydın, 2015 yılından bir beklentilerinin daha olduğunu kaydederek, “Artık yeni Türkiye’de eski muhalefet anlayışı ile muhalefet yapılmaması lazım, yeni muhalefet anlayışına ihtiyaç var. Muhalefetin bu şekilde siyaset yapması, bizim işimizi kolaylaştırıyor. Seçimlerde hakikaten rakipsiz bir şekilde gitmeye devam ederiz. Ama bu muhalefet anlayışının siyaseten bize faydası olsa da millete zararı oluyor. Ülke yararına olan bir muhalefet değil. Millet adına proje üretmeyen, milletin dertleri ile dertlenmeyen, milletin sorunlarının çözümü noktasında adım atmayan bir muhalefet var. Biz bu muhalefet anlayışının değişmesini istiyoruz” dedi.
 
CHP Grup Başkanvekili Gök
CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, 2014 yılında gerçekleştirilen yerel seçim ve cumhurbaşkanı seçiminin yılın siyasal öneme haiz iki olayı olduğunu vurgulayarak, özellikle cumhurbaşkanı seçiminden sonra AK Parti’nin kendi anlayışını yansıtmak amacıyla Meclis’e getirdiği yasalarla temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırıldığı bir yıl olduğunu söyledi.
 
Yasal düzenlemelerin iktidarın ihtiyaçlarına göre tanzim edilmiş, muhalefetin sesini kısmaya yönelik olduklarının açıkça görüldüğünü savunan Gök, şöyle devam etti:
 
“Türkiye demokrasi açısından önemli bir sınavla karşı karşıya. Bu gidişat böyle sürdüğü, iktidar muhalefetin uyarılarına rağmen tutumunu değiştirmediği takdirde Türkiye maalesef bir çatışma ortamına doğru sürüklenir. İnsanların hak ve hürriyetlerinin tehdit altına alındığı bir ortama demokrasi denemez. Biz iktidarın, getirdiği antidemokratik uygulamalar karşısında muhalefetin ve sivil toplumun sesini daha çok dinlemesini, sorumluluğunu yerine getirmesini bekliyoruz.”
 
Ekonomisi açısından da Türkiye’nin küçülen bir görüntü sergilediğini ileri süren Gök, “Dar gelirlimizin ekonomik yaşantısında doğru düzgün bir artış gerçekleştirilmez ve refah sağlanmazken bir yandan da yeni zenginler türedi. AKP’nin zenginleri. İlk yüze giren zenginlere baktığınızda, 2002’den önce adı dahi duyulmamış, şahısların, firmaların AKP döneminde büyük zenginliğe ulaştığını görüyoruz.  Bunda dağıtılan ihalelerin, TOKİ ve özelleştirme ihalelerinin AKP’nin yandaş işadamlarını kayırmasının önemi vardır. Türk halkı yine yoksuldur, ama AKP’nin zenginleri açısından büyüyen bir tablo vardır” diye konuştu.
 
“17-25 Aralık soruşturmalarının adli boyut kazanmamış olması talihsizlik”
2013 yılının son günlerinde meydana gelen 17 ve 25 Aralık soruşturmalarının 2014 yılı içinde adli bir boyut kazanmamış olmasını ülke açısından bir talihsizlik olarak nitelendiren Gök, herşeyin belgeli olduğu ve dört bakanın istifa ettiği gerçeğinin ortada durduğunu söyledi.
 
Gök, “Ortada devasa yolsuzluk ve ciddi iddiaların bulunduğu bir operasyonda, tam tersine operasyonları yapanlar suçlanmış, yolsuzlukları yapanlar ise paralarını faizleriyle alacakları bir ödüllendirmeye kavuşturulmuştur” ifadesini kullandı. Bu durumun böyle devam edilemeyeceğini kaydeden Gök, “Kamuoyu vicdanında önemli yer tutan ve tahrip eden yolsuzluk dosyaları mutlaka yüce Divan’da görülmelidir ve bunun gereği de yapılmalıdır. 2014 yılının en önemli olaylarının başında yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimi ve gündemdeki yerini koruyan yolsuzluk operasyonları gelmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
 
“Eski sistemle seçime gidilseydi Ankara Büyükşehir Belediyesi’ni CHP kazanıyordu” 
CHP açısından da 2014 yılını değerlendiren Gök, şunları söyledi:
 
“CHP olarak yerel seçimlerde daha çok belediyeyi kazanma umudumuzu taşırken, büyükşehir belediye yasasının ve buna bağlı olarak oyların demografik yapısının değişmesi nedeniyle arzu ettiğimiz sonucu alamadık. Örneğin Ankara’da geçen seçimdeki sistemle seçime gidilmiş olsaydı Ankara Büyükşehir Belediyesi’ni CHP kazanıyordu. Ama iktidar bunu gördüğü içindir ki yaptığı yasal düzenlemelerle sonucu değiştirme yoluna gitti. Pek çok yerde CHP bu değişen demografik yapı nedeniyle arzu ettiği sonucu alamadı. 
 
İktidarın elindeki devasa kaynakları kullanarak yerel seçimlerde seçmen üzerinde önemli bir baskı kurduğunu savunan Gök, “oy vermezseniz hizmet gelmez” anlayışı ile halkı kuşattığını ileri sürdü. Buna karşın CHP’nin mütevazı bir bütçe ile mücadelesini gerçekleştirdiğine işaret eden Gök, “Biz bu konuda eksikliklerimizi görerek, hatalarımızı saptayarak 2015 yılındaki genel seçimlere hazırlanıyoruz” dedi. 
 
“2015 yılı seçimlerinde beklentimiz iktidar olmaktır”
Türkiye’nin geldiği noktada cumhurbaşkanını yetkilerini aşarak başbakanlık görevini de yürüttüğünü Anayasa’da tanımı olmayan bir fiili durum yaratıldığını öne süren Gök, şunları kaydetti:
 
“Bu iktidar ‘benden sonrası tufan’ anlayışı ile Türkiye’yi tehlikeli noktalara sürüklemektedir. Bu Türkiye’nin dış itibarını da zedelemektedir. Türkiye bunlardan kurtulacaktır. Türk halkı bunları görüyor. Demokrasilerin bir bedeli vardır ve bu bedeli hepimiz ödeyeceğiz. Ama bu Türkiye’nin çıkarları açısından olacaktır. Bunların hep birlikte gerçekleştirdiğimiz CHP olarak 2015 yılı seçimlerinde beklentimiz iktidar olmaktır. Bunu gerçekleştireceğimizi biliyoruz. Halkımızın ekonomik ve demokratik açıdan sıkıştığı bu ortamdan mutlaka kurtaracağız. Buna yönelik hazırlıklar yapıyoruz.”
 
MHP Grup Başkanvekili Vural
2014 yılının Türk demokrasisi ve hukuk devleti ilkeleri açılarından geri dönüşlerin yaşandığı bir yıl olduğunu ifade eden MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, 2013 yılı sonunda gerçekleşen 17 ve 25 Aralık soruşturmaları ve ardından başlayan yargıya siyasi müdahalelerin 2014 yılına da damgasını vurduğunu ileri sürdü. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısının değiştirilmesinin, herkesin “makul şüpheli” haline dönüştürülmesinin, mal varlıklarına el koyma olanağının sağlandığı yasal değişikliklerin yaşandığı bir yılın geçtiğini kaydeden Vural, şöyle devam etti:
 
“2014 yılında, maalesef diktatörlüğe sıçrama yasaları olarak adlandırabileceğim, demokrasi ekseninde oluşmayan süreçleri yaşadık. 2014, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinden sapmanın, kutuplaşmanın giderek arttığı bir yıl olarak yaşandı. 30 Mart seçimleri bir bakımından AK Parti’nin oylarının düştüğü, MHP’nin oylarının arttığı bir yıl oldu. Bu yönüyle bakıldığında MHP’nin oylarının artması AKP’nin alternatifinin MHP olduğu yönünde bir kanaatin toplumda yerleşmiş olduğunu gösterdi.”
 
“Milletin seçtiği cumhurbaşkanının toplumsal uzlaşmayı sağlayabilecek fırsatı vardı”
2014 yılında ilk kez cumhurbaşkanının halkın oylarıyla seçildiğini hatırlatan Vural, bu yöntemle seçilen ilk cumhurbaşkanını siyasi polemikler içine girdiğini belirterek, bu durumu eleştirdi. Bunun Türk demokrasisi açısından oldukça olumsuz bir durum olduğuna işaret eden Vural, “İlk defa milletin seçtiği bir cumhurbaşkanının toplumsal uzlaşmayı sağlayabilecek, kutuplaşmayı ortadan kaldırabilecek fırsatları varken, bugüne kadar gelinen süreçte böyle olmadı. Bunu bir fırsata çevirebilirdik ama maalesef bu oluşmadı” diye konuştu.
 
Vural, 2014 yılının parlamentodaki çalışmalarına da değinerek, Meclis’te, rüşvet ve yolsuzluk iddialarının ardından demokrasinin, insan haklarının, hukuk devletinin temel ölçütlerine aykırı kanunların çıkarıldığını savundu.
 
2014 yılında milletin ve ülkeyi yönetenlerin çoğunun haberdar olmadığı adına Çözüm Süreci denilen bir pazarlığın yaşandığını da öne süren Vural, “Terör örgütünün tehdit sarmalı içinde, şiddeti araç olarak kullanarak daha fazla taviz kopardığı bir yıl yaşadık. 2014 yılında Türkiye’yi yöneten irade demokrasiye ve özgürlüklere sahip çıkmadı. Türkiye’nin geleceği bir terör örgütüyle pazarlık edilecek noktaya getirildi” değerlendirmesinde bulundu.
 
“Demokrasinin fırsat olarak değerlendirileceği bir yıl olmasını diliyorum”
Vatandaşların 2015 yılında yapılacak milletvekili genel seçimleri öncesinde 2014 yılında yaşananları en iyi şekilde değerlendireceğine inandığını vurgulayan Vural, şunları kaydetti:
 
“Vatandaşlarımızın bu konulardaki siyasi kanaatlerini daha belirgin bir şekilde ortaya koyacakları bir yıl olacağını düşünüyorum. 30 Mart seçimleri, rüşvet ve yolsuzluk iddialarının giderek somutlaşması, hatta bunun olduğuna ilişkin kanaatin yerleşmesi, Doğu ve Güneydoğu’da paralel devletin oluşturulması 2015 yılındaki seçimlerde vatandaşımızın Türkiye’yi yöneten siyasi iktidara daha büyük bir ders vereceğinin göstergesi oldu. 2014 yılındaki karamsar gelişmelerin ardından gelecek 2015’in demokrasinin fırsat olarak değerlendirileceği bir yıl olmasını diliyorum. Türkiye’nin demokrasisine, hukuk devletine, özgürlüklerine, birliğine ve bütünlüğüne sahip çıkması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle bu yönüyle 2015 yılı seçimleri, Türk demokrasisi açısından da önemli bir seçimdir. 2014 yılında yaşadıklarımızı dikkate alarak vatandaşlarımızın gidişat konusunda siyasi iradeyi uyaracakları yeni bir siyasi irade oluşturacakları bir yıl olacağını umut ediyorum.”
 
HDP Grup Başkanvekili Baluken
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, “Türkiye’nin temel sorunları ile ilgili belli başlıklarda çok daha önemli çalışmaların yapıldığı bir 2014 yılından 2015 yılına girebilirdik” diyerek, bu konuda önemli birtakım gündemler kamuoyunda tartışılmasına ve ilk defa bazı somut çalışmalar başlamış olmasına rağmen, 2014 yılının Türkiye’deki temel sorunları çözecek perspektiften uzak bir şekilde bittiğini kaydetti.
 
Baluken, maalesef demokratikleşmeyle ilgili çok ciddi çalışmaların ortaya konamadığını belirterek, “Toplumun gerek Kürt meselesi ve çözüm süreci ile ilgili ortaya koyduğu barış talebi üzerinden meseleyi ele aldığımızda, gerekse de gezi direnişi başta olmak üzere Türkiye’nin demokratikleşmesiyle ilgili toplumsal taleplerin yükseldiği, hak ve özgürlük mücadelesinin öncelendiği talepleri dikkate aldığımızda, ortaya çıkan çalışmaların beklentileri karşılamaktan uzak olduğunu düşünüyoruz” dedi.
 
İki yıldır devam eden çözüm süreci konusunda, 2014 yılında kalıcı barışa gidecek çalışmaların şekillenmesi gerektiğinin toplumun büyük bir kesimi tarafından yüksek sesle dile getirildiğine işaret eden Baluken, şöyle konuştu:
 
“Bütün yetersizliklerine ve partimizin hazırladığı muhalefet şerhinin sansürlenmesine rağmen ilk defa Meclis bünyesinde çözüm süreciyle ilgili komisyonun kurulması, bu konuda Meclis’ten bir raporun çıkması, ismi sorunlu olmak beraber çözüm süreciyle ilgili bir yasanın çıkması, bu yasa doğrultusunda bazı bakanlıklar bünyesinde çalışma komisyonlarının oluşması, ilk defa bir Hükümet programında da hedefin konması bizim açımızdan önemli değerlendirilen gelişmelerdir. Ancak bazı yetersizliklerden dolayı bu çalışmalar, istenen düzeyde yol kat etmemizi engelledi. Bu konuda hem Hükümetten hem Meclis’ten, daha hızlı hareket eden, daha cesur yaklaşımlar ortaya koyan ve barışı bütün toplumsal hücrelere taşıyan bir pratik beklerdik.
 
Çözüm süreci, 2 yıla yakın bir süredir yoğun emeğin harcandığı ve kalıcı barışla ilgili taleplerin giderek somutlaştığı bir zeminde ele alındı. Zamana yayan, oyalamaya çalışan, seçimlerde birtakım fırsatçı yaklaşımlar ortaya koyan tutumlar olmasaydı, 2014 yılı kalıcı barışı getiren, silahların devreden çıktığı ve demokratik siyasetin hak ve özgürlük mücadelesi alanı olarak devreye konduğu bir yıl olabilirdi. Bu tarz süreçlerde zamana ne kadar çok yayarsanız, içeriden ve dışarıdan bu süreci bitirmek isteyen güçleri de o düzeyde harekete geçmeleri için cesaretlendirmiş olursunuz. Ama 2015 yılı, kesinlikle Türkiye’ye kalıcı barışı getiren bir yıl olmalı. Şu anda süreçle ilgili yaşanan inişler ve çıkışlar, bazı gergin zorlanmalar devam ediyor. Ama buna rağmen çözüm süreci ile iradenin korunuyor olmasını, kalıcı barışla ilgili toplumsal talebin ülkenin dört bir yanından yükseliyor olmasını büyük bir şans olarak değerlendiriyoruz. Temennimiz odur ki 2014 yılında başaramadığımız bazı gelişmeleri 2015 yılında hayata geçirelim. Bunun için çözüm sürecinde müzakere aşamasına geçilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu müzakere sürecinde, Türkiye’nin temel sorunları ile ilgili başlıkların detaylı bir şekilde müzakere edilmesi ve ortaya çıkan müzakere sonuçlarının parlamentoya taşınarak yasalaşması gerektiğini düşünüyoruz.”
 
“Yeni yılda en önemli gündem yeni Anayasa olmalı”
Baluken, Meclis’in bu yıl da darbe Anayasa’sını ortadan kaldıramadığını ifade ederek, yeni yılda Türkiye’nin en önemli gündeminin yeni Anayasa olması gerektiğini vurgulayarak, yeni Anayasa çalışmalarının, gerek demokratikleşme gerekse Kürt meselesi ve onunla bağlantılı olan çözüm süreci konusunda çok ciddi gelişmeler sağlayabileceğini bildirdi.
 
Güvencesiz çalışma, taşeronlaştırma ve emek sömürüsüne dayanan bir anlayışın getirdiği faciaların, bu yıl, Soma ve Ermenek’te çok büyük acı tablolarla yaşandığını iddia eden Baluken, bu konularda, 2015 yılında kapsamlı çalışmaların yapılması gerektiğini belirtti.
 
İdris Baluken, 2014 yılında şiddet eğiliminin en fazla mağduriyetini kadınların yaşadığına işaret ederek, “Kadınların toplumsal, sosyal ve ekonomik hayata katılmamış olması; cinsel istismar, taciz ve tecavüz gibi her türlü insanlık dışı uygulamalara maruz kalmaları ve aile içinden başlayarak sokakta ve çalışma alanında kadınlara yönelik cinayetlerin hala gündemde olması en önemli sorun alanlarından birisidir. Meclis’te bu konuda Araştırma Komisyonu kurulması anlamlıdır, ancak tek başına yeterli değildir. Mutlaka yasaların ve yönetmeliklerin kadına yönelik şiddeti ve cinayetleri engelleyecek şekilde ele alınması gerekiyor” diye konuştu.
 
Partilerin 2015 yılındaki seçimlere eşit olmayan bir ortamda girdiklerini dile getiren Baluken, şunları kaydetti:
 
“Hazine yardımlarından sadece AK Parti, CHP ve MHP yararlanıyor. HDP’nin Parlamento’da grubu olmasına rağmen, Hazine yardımının adil dağıtılması konusunda düzenleme yapılmadı. Önemli bir ayıp da yüzde 10’luk seçim barajı. Bu kadar yüksek bir barajın hala duruyor olması, farklı fikirlerin, dünya görüşlerinin Meclis’te temsiliyeti açısından çok ciddi sorunlar yaratıyor. Biz hem seçim barajının hem de eşitsiz koşulların, seçime kadar olan kısa sürede değişebileceğine inanıyoruz. Küçük bir Anayasa değişim paketiyle bile, bu ayıbı ortadan kaldıracak, tüm siyasi partileri eşit koşullarda seçime götürecek bir düzenlemenin mümkün olacağına inanıyoruz.”