JCR: Eylem planı Türkiye’nin reform ihtiyaçlarını karşılamıyor

0
52

Eylem Planı’nın, Türkiye’nin yapısal reform ihtiyaç ve beklentilerini karşılamaktan uzak olduğunu söyleyen JCR Başkanı Orhan Ökmen, “Dış ticaret ve gayrisafi sabit sermaye oluşumu yani yatırımlar bir türlü sürükleyici olamamaktadır” dedi.
   
Ökmen, konuya ilişkin şunları söyledi:
   
“Açıklanan “Eylem Planı”, Türkiye’nin yapısal reform İhtiyaç ve beklentilerini karşılamaktan oldukça uzaktır: Eylem Planı adı altında açıklanan “yapılacaklar listesi”nde yer alan kalemlerin tamamen harcama odaklı olması nedeniyle, bütçe disiplininin bozulması ve fiyat istikrarının daha da kötüleşmesi için ilave riskler oluşturacağı yüksek olasılık dâhilindedir.  Karşılıksız nakdi yardımlar, faizsiz krediler, yardım artırımları, asgari ücret artışları, ücret zamları ve kadro artışları gibi yollarla planlanan yardım, sübvansiyon ve teşvik paketleri ekonominin faktöryel verimsizlik sorununu daha da ağırlaştıracaktır.  Eylem planı, Türkiye’nin esas ihtiyacı olan yapısal reformlarını ve kalkınma ve büyüme konularını ilgilendiren ve yine cari açık riskini artırmadan büyüme potansiyelinin yükseltilmesini sağlayan hiçbir tedbiri içermemektedir.  
   
Türkiye’deki ekonomik sorunun temel nedeni zayıf talep olmamasına rağmen tüketim odaklı politikalara ağırlık verilmesi beklenen yararı getirmeyecektir. Sorun, Türkiye’nin büyüme modelinin kısır olmasıdır. Kendini bir sonraki dönem için yeniden doğuramıyor: Tüketimle canlandırılan ekonomik büyüme sürdürülebilir değildir. İlgili dönemde büyümeye yardımcı olup ve etkisi bir sonraki döneme sarkmayan tüketim veya inşaat yatırımlarına dayalı büyüme kısırdır.  Hâlbuki büyümenin, inşaat dışındaki yatırımlar ve ihracat gibi gelecek dönemlerde üretim potansiyelini artırmaya devam edecek olan faktörlerden gelmesi gerekir. Türkiye’nin son dokuz aylıkları dâhil son yıllardaki ekonomik büyümesi iç talebe dayalı tüketim kökenli büyümedir. Dış ticaret ve gayrisafi sabit sermaye oluşumu yani yatırımlar bir türlü sürükleyici olamamaktadır.  
   
Düşük enerji fiyatlarının da katkısıyla son çeyrekte devam eden büyümenin yaklaşık üçte birlik kısmı satılamadığı için üreticinin elinde kalmış ve stoklara dâhil olmuştur: Nitekim son çeyrekte ortaya çıkan % 4 civarındaki büyümenin % 65’lik kısmı iç talepten, % 33’e yakın kısmı stoklardan % 2′ civarındaki kısmı ise ihracattan gelmiştir. İç talebin bileşiminde yer alan yatırım harcamaları % 2,5 civarında negatif değerli olmuştur. 
   
Tüm baskılara rağmen, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 2016’da para politikasını sıkılaştırması kaçınılmaz olacaktır: Merkez Bankası’nın 2016 yılı için ilan ettiği para politikasının FED ‘in olası faiz artırımı karşısında yeterli sertliğe sahip olmadığını ve gevşek bir para politikası olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca mevcut para politikası kapsamında yürütülen şu andaki düşük faizlere dayanılarak gerek enflasyonla ve gerekse konut fiyatlarındaki hızlı artışla mücadele edilememektedir. Merkez Bankası’nın para politikası araçlarını doğrudan kendisinin bağımsız olarak belirlemeyip belirleyemeyeceği konusundaki yatırımcı endişelerinin devam ettiğini de gözlemliyoruz. Hâlbuki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 2016’da para politikasını sıkılaştırması kaçınılmaz olacaktır. 
   
2016 yılında   sermaye çıkışlarının  ve TL’ deki değer kayıplarının devam edeceğini, yeni gelişen tahvil piyasaları ile   ekonomik büyümenin üzerindeki yüklerin daha da artacağını bekliyoruz: FED’in parasal sıkılaştırma ve Çin’in yapısal yavaşlaması küresel ticaret ve emtialar üzerinde baskı yaratırken gelişmekte olan ekonomilerde ilave riskler oluşturmaktadır. Sermaye akışlarında potansiyel yavaşlamalara karşı hassas olan Türkiye açısından bu dönemde Rusya ile doğan risklerin de ilave olması neticesinde,  sermaye çıkışlarının ve TL’ deki değer kayıplarının devam edeceğini ve yeni gelişen tahvil piyasalarının ve ekonomik büyümenin üzerinde baskıların aratacağını bekliyoruz.  
   
Bölgesel risklerin Türkiye ile Rusya arasında ürettiği politik gerginliğin ekonomik sonuçları her iki tarafta da önemli ekonomik kayıplara ve iktisadi hayatın biraz daha zorlaşmasına sebep olacaktır: Cari açık finansmanı, Kimya sanayi, tekstil-hazır giyim, elektrikli makinalar,  kimyasal ürünler, müteahhitlik,  beyaz et üreticileri ve tarım sektörü açılarından şu anda Türkiye’yi zorlamaya başlamıştır. Politik gerginliğin giderilmemesi halinde bu ekonomik zorluklar 2016 yılında da aratarak devam edecektir. Rusya’da iş yapan Türk inşaat ve perakende şirketleri  işlerini dondurma riski altında bulunmaktadır. Sonuçta Rusya ve Türkiye arasında ekonomik yaptırımların kalıcı hale gelmesi halinde 2016 yılında Türkiye’nin büyüme ivmesi biraz daha düşecektir.”