Japonya bugünlerde turizm sektöründe parlak günler yaşıyor. Ülke 2020 yılında düzenlenecek olan Olimpiyat Oyunları için 20 milyon turist çekmeyi hedeflerken, bu rakama şimdiden ulaşmış olmanın keyfini sürüyor.
“Le Figaro” gazetesinde yer alan haberde, Ulusal Japon Turizmi Organizasyonu’nun verilerine dayanarak 2015 yılında ülkeyi 19,74 milyon turistin ziyaret ettiği belirtiliyor. Bu rakam yılda 85 milyon turist çeken Fransa’ya göre oldukça mütevazı olsa da, 2014 yılına kıyasla yüzde 47’lik bir sıçrama anlamına geliyor.
Peki bu ülke için iyi bir haber mi? Kâğıt üstünde evet. Ama aslında, Japonya’nın dünya turizm haritası üzerindeki yükselişi çok keskin farklılıklar barındırıyor. Bir yandan, Tokyo’dan Osaka’ya uzanan ve efsanevi Fuji dağını da barındıran “altın yol” yabancı turistin büyük bir bölümünü alırken, mega kentlere iyi bağlantısı olmayan, izole ve küçük çaplı şehirlerden oluşan, yerel mutfağı ya da termal turizm dışında bir artısı olmayan “öteki Japonya” da belli bir potansiyel barındırıyor ancak turizmden pay alamıyor.
Japonya’yı ziyaret eden turistler ağırlıklı olarak Asya kıtasından. 2015 yılında, 16,37 milyon Asyalı Japonya’yı ziyaret etti; bu da toplam yabancı ziyaretçi sayısının yüzde 83’ü anlamına geliyor.
Öte yandan, Japon yetkililer her ne kadar bu rakamlardan memnun olsalar da, Asya dışındaki “diğer turistleri” de çekmek istiyorlar. Diğer turistler derken de, daha çok para harcayan, daha uzaklardan geldikleri için daha uzun süre konaklayan Amerikalı ve Avrupalı ziyaretçiler kastediliyor.
Japon yetkililer, Asyalı turistlerin genel olarak alışveriş için geldiklerini, bu durumun da Tokyo’ya yaradığını ama kırsal bölgelerin bundan yararlanamadığını kaydediyorlar.
Yerel yöneticiler, bu tür kırsal alanlara turist çekmenin zorluklarının bilincinde olduklarından, doğal güzellikleri ve ülkede 3000’i aşkın sayıya ulaşan termal kaynakları ön plana çıkarmaya çalışıyorlar.
Japon ekonomisi iç dinamikleriyle ekonomik büyümeyi yakalayamadığından, turizmde sıçrama yapmak için Batılı turisti çekmek zorunda. Bu arada, çalışkanlıklarıyla ünlü Japonların yıllık yasal izin hakları olan 20 günü çok az kullanmaları ya da hemen hemen hiç kullanmamaları da iç turizmi olumsuz etkileyen bir faktör. Hükümet, turizm sektörüne hareket kazandırmak için Japonları en azından yılda beş gün izin kullanmaya teşvik etmeye çalışıyor.