IPSOS Salgın Sonrası Toplum Araştırmasını Yayınladı

0
47

Koronavirüs Salgını ve Toplum Araştırması ile Ipsos; Türkiye’de koronavirüs vakasının ilk kez tespit edilmesini takiben vatandaşların bu konuya ilişkin farkındalık düzeylerini, endişelerini, değişen davranışlarını ortaya koymaya devam ediyor. Hükümetin bu konudaki politika ve uygulamalarının kamuoyundaki yansımalarını düzenli olarak takip eden Ipsos’un gerçekleştirdiği Koronavirüs Salgını ve Toplum Araştırmasın 24 döneminde ülkemizin en önemli sorunları mercek altına alınıyor.
Salgın öncesi dönemde her iki ayda bir yürütülen Ipsos Türkiye Barometresi araştırmasında vatandaşlar salgından önceki bir yıllık süreçte ekonomiyi ülkenin birincil sorunu olarak tanımladığı görülüyor. Mart ayında salgının hayatımıza girmesiyle beraber bu değerlendirme değişmiş ve salgın ülkenin ilk sıraya yerleşmiş olduğu, uzunca bir sürede de bu şekilde devam ettiği verilerle ortaya konuyor. Haziran ayı başından itibaren ise salgın ve ekonominin ilk sırayı paylaştıklarına konumlandıklarına şahit olunması, vaka sayılarındaki artışlar, döviz kurundaki yükselişler gibi gündemdeki konular vatandaşların bu konudaki değerlendirmelerine doğrudan etkide bulunduğu görülüyor.

YAPILAN İŞ EVDEN ÇALIŞMAYA UYGUN MU? Salgın nedeniyle işleri evden çalışmaya uygun olan çalışanların bir bölümünün evden çalışma sistemine geçmesiyle beraber bundan sonra iş hayatının yeni normalinin bu olup olmayacağına dair tartışmalar gündemdeki yerini koruyor. Ipsos’ta bu çerçevede hâlihazırda çalışan vatandaşlara işlerinin evden çalışmaya ne kadar uygun olduğu sorusunu yöneltti. Çalışanların sadece %15’i işinin evden çalışmaya çok uygun olduğunu belirtiyor.

ÇALIŞANLARIN NE KADARI EVDEN ÇALIŞIYOR? Öte yandan verilere bakıldığında, Türkiye’de evden çalışma oranı da yüksek olmadığı ortaya çıkıyor. Son 1 hafta içerisinden evden çalıştığını belirtenler %9 seviyesinde… Salgın döneminde bu oranın en yüksek %15 seviyesine çıktığı görülmüştü. İşinin evden çalışmaya çok veya kısmen uygun olduğunu belirtenler %39 seviyesinde. Her ne kadar iş gücünde evden çalışma için potansiyel bir gelişim alanı olduğunu söylemek mümkün olsa da aslında evden çalışma sanılanın aksine toplumun tamamını korumak için süper etkili bir çözüm değil. Toplumun çok büyük kesimi çalışabilmek için evden çıkmak zorunda olduğu araştırmanın ortaya koyduğu verilerde ortaya çıkıyor. Virüsün yayılma riski devamlılığını sürdürecektir.

Ipsos’un Türkiye CEO’su Sidar Gedik konuyla ilgili değerlendirmelerini şöyle iletti; “Yaşanan salgında ilk günden beri herkesin tartışılmaz önceliği elbette insan sağlığını korumak. Bunun için bireyler ve kurumlar güçleri, akılları yettiğince önlemler almaya çalışıyorlar. Hem izolasyon başta olmak üzere sağlık önlemlerini hakkıyla almak, hem de işini yapmaya evden devam edebilmek bir çok insanın doğal tercihidir diye düşünebiliriz. Ancak pratikte çalışanların %85’i işlerinin evden çalışmaya tamamen uygun olmadığını belirtiyor. İşi, kısmen de olsa evden çalışmaya uygun olanları dahil ettiğimizde bile ancak %39’luk bir orana ulaşıyoruz. İşi evden çalışmaya çok uygun olan %15’lik bir kesim mevcut, buna rağmen evden çalışanların oranı ise %9. Yani işi müsait olanların da hepsi evden çalışmıyorlar. Tabi bu durumun arkasında şirketlerin ve çalışanların tercihlerinin yanı sıra, evde gerekli imkanların, ekipmanın olmaması gibi etkenler de olabilir. Aslında evden çalışma kısıtlı bir kesim için mümkün ve toplumun tamamını korumak için sanıldığı kadar etkili bir çözüm değil, milyonlarca çalışan işe gitmek için evden çıkmak mecburiyetinde. Dünyanın en geçerli amacına yönelik olsa bile, alınan Koronavirüs tedbirlerinin ticaret hayatı, iş dünyası üzerinde olumsuz etkileri olduğu da bir gerçek. Özellikle bazı sektörlerde önemli miktarda iş kayıpları yaşandı-yaşanıyor, işsizlik oranları gelişmiş ekonomilerde bile yüksek seviyelere erişmiş durumda. Bunun sonucu olarak da haftalardır ülkenin en önemli sorunu nedir sorusunun yanıtları arasında salgın ve ekonomi at başı gidiyor. Her on kişiden altısı salgının işleri için ciddi bir tehlike oluşturduğunu belirtiyor. İnsanlar hayati tehlike ile işsizlik tehlikesi arasında sıkışmış durumdalar.”