IFC: Türkiye’nin uzun vadeli potansiyeline inanıyoruz

0
60

Dünya Bankası Grubu’nun özel sektör ile çalışan kuruluşu IFC (Uluslararası Finans Kurumu), son dört yıldır Türkiye’de rekor düzeyde yatırım yapıyor. Türkiye, IFC’nin tüm dünyada yatırım yaptığı en büyük ikinci ülke konumunda. Altyapı, enerji, sürdürülebilir şehirciliğe desteğin yanı sıra sermaye yatırımlarında da artış görülüyor. Öte yandan IFC’nin adını önümüzdeki dönemde gündeme gelecek olan göçmenlere yönelik projelerde de duyacağız. Türkiye’nin uzun vadeli potansiyeline inandıklarını söyleyen IFC Türkiye Ülke Yöneticisi Aisha Williams, dünyada yatırım ortamı daralmışken kazanacak ülkelerin yapısal reformları uygulayabilenler ve daha şeffaf, yatırımcı güvenini sağlayanlar olacağına dikkat çekiyor. Williams sorularımızı yanıtladı.
 
IFC son üç yıldır Türkiye’deki yatırımlarını rekorla tamamlıyor. 2016 mali yılınız da 30 Haziran itibariyle tamamlandı. Bu yılki yatırımlardaki tablo nasıldı?
IFC’nin Türkiye’deki programı 2012-2016 yıllarını kapsayan Dünya Bankası Grubu Ülke Ortaklık Stratejisi çerçevesinde gerçekleşiyor. Dünya Bankası Grubu bu program doğrultusunda beş yıllık dönemde Türkiye’ye toplam yaklaşık 9 milyar dolarlık finansman ve kaynak sağladı. Bu toplam içerisinde IFC’nin payı oldukça önemli. 30 Haziran 2016’da biten mali yıl sonuçlarına göre IFC bu yılı toplam 18 projeye 1,8 milyar dolar tutarında yatırım ile tamamladı. Bu rakam, IFC’nin uzun vadeli yatırımlarının yanı sıra diğer finansal kurumlardan temin edilen yaklaşık 320 milyon dolar sendikasyonu ve 370 milyon dolarlık kısa vadeli ticaret finansmanını içeriyor. IFC’nin Türk şirketlerine yaptığı hisse yatırımlarının miktarı ise 635 milyon dolara yükseldi. Türkiye, Dünya Bankası ve IFC için öncelikli bir ülke. Yaptığımız yatırımlar da bu sözümüzü destekliyor.
 
IFC’nin en fazla yatırım yaptığı ülke hangisi?
Hindistan.
 
IFC dört-beş yıl öncesine kadar ağırlıklı olarak uzun vadeli finansman desteği veriyordu. Ancak, son dönemde sermaye yatırımlarıyla dikkat çekiyor. Bu stratejinin nedeni nedir?
Öncelikle şunu vurgulamak istiyorum. Ekonomisinin büyümesi beklentilerin ve benzer ülkelerin üzerinde olmasına rağmen, Türkiye bir dizi gerilimle yüz yüze kaldı. Büyüme oranı yüzde 4’le benzer ülkelerden daha iyi geldi. Ancak kredi ve finansman akışıyla ilgili güçlükler yaşandı. Örneğin, birleşme ve satın alma faaliyetleri 2009’dan bu yana en düşük seviyede seyretti. Doğrudan yabancı yatırımlar 2007 yılına göre yüzde 40 düştü. Finansman şartları daha sıkı hale geldi. Özel sektörün borçluluk oranı yükselen kurla attı. Öte yandan, jeopolitik riskler ve terör olayları nedeniyle yatırımcı güveni zayıfladı. Bizim rolümüz işte bu tür ortamlarda ortaya çıkıyor. Biz bu tür çevrimlerin tersine hareket ediyoruz. Bankaların finansman sağlamadığı durumlarda o boşluğu kapatıyoruz. Çünkü, kalkınma odaklı kuruluşlarız ve daha uzun vadeli düşünebiliyoruz. Sorunuza gelirsek, Türkiye’ye bundan önce çok fazla sermaye yatırımı yapacağımız fırsat çıkmamıştı. Birincisi çoğu aile şirketi olan kurumlar zaten kendi projeleri için finansman sağlıyordu. İkincisi uluslararası kuruluşların çoğu Türkiye’de finans sektörü hariç bu tip yatırımlar yapmayı düşünmüyordu. Ancak, geçtiğimiz birkaç yıl içinde bu tablo biraz değişti. Müşterilerimizden bu tip yatırım talepleri gelmeye başladı. Çünkü, yaptıkları projelerin boyutları da büyüdü. Şirket değerlemelerinde de biraz dengelenme olduğu için bize de bu yatırımlar cazip gelmeye başladı.
 
Peki bu yatırımlardan ne zaman çıkılacak?
Bizim yatırım sürelerimiz uzun vadeli. Bir kurumda yatırımcı olarak ne uzunlukta kaldığımız misyonumuza ve kalkınma odaklı hedeflerimize bağlı olarak değişebiliyor. Genellikle dört ila yedi yıl gibi sürelerde yatırımcı olarak kalıyoruz.
 
Yatırım tercihi yaparken hangi sektörleri ve hangi şirketleri tercih ediyorsunuz?
Portföyümüzü mümkün olduğunca dağıtmaya çalışıyoruz. Şu anda ağırlıklı olarak enerji ve yenilenebilir enerjide yatırımlarımız. Ardından reel sektör ve bankalar geliyor. Yeni açıkladığımız Rönesans Holding’e 215 milyon dolar tutarındaki yatırım bu bölgedeki en büyük hisse yatırımlarımızdan biri oldu. Niye onu seçtiğimize gelirsek, yaratıcı bir şirket. Yüksek katma değerli üretime destek veriyor, uluslararası genişlemeye çalışıyor. Bunlar bizim stratejimizle örtüşüyor. Yatırım yapmak istediğimiz alanda çalışan şirketlerle çalışıyoruz. Örneğin, Fibabanka ve Odeabank bankacılık hizmetlerinin çok gelişmediği yerlere yayılmayı hedefliyor. O nedenle onlarla bu ortaklığı yaptık. Altyapı ve enerji sektörü yatırımlarına geldiğimizde de Gama Enerji, Akfen Enerji ve UNIT Investment NV’ye yatırım yaptık. Onlar da hem Türkiye’de yenilenebilir enerji portföyünü genişletmek istiyor hem de yurtdışında yatırım hedefleri var. Özetlersek, birincisi bizim kalkınma hedefimizle örtüşen şirketler olması gerekiyor. İkincisi, mali açıdan kazançlı olmalı. Üçüncüsü de biz bu şirketlere nasıl katma değer sağlayabiliriz diye düşünüyoruz. IFC gibi bir kurum bu şirketlere yatırım yaptığında, pek çok açıdan gelişmelerini sağlıyor. Bu kurumsal yönetişim olabilir, global yatırımlarda bizim know-how’ımızdan yararlanmak olabilir.
 
Sırada yeni ortaklıklar var o zaman…
Bizim gibi kuruluşlar her zaman orta ve uzun vadeye bakar. Türkiye büyümekte olan bir ülke. Dinamik ve güçlü bir özel sektörü var. Türkiye’nin uzun vadeli potansiyeline inanıyoruz. Bu nedenle fırsatları da değerlendiririz.
 
Teknoloji şirketlerine ve girişim şirketlerine yatırımlar da olacak mı?
Aslında aktif olarak özel yatırım fonu (private equity) yatırımlarımız var. Bu yıl Taxim Capital ve Revo Capital’e yatırım yaptık. Örneğin, Revo yeni kurulan teknoloji şirketlerine yatırım yapacak; biz de onlara yatırım yaptık. Bu sektörleri desteklemenin Türkiye’nin geleceği için çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu alana hem yatırım yapmak hem de girişimcilik ortamını destekleyecek aktiviteler yapmak istiyoruz. Örneğin, iki senedir Türkiye’de girişimcilik ortamını desteklemek üzere çöpçatanlık gibi bir etkinlik düzenliyoruz.
 
Ne yapıyorsunuz?
Yatırımcı şirketlerle IFC’nin müşterisi olan büyük şirketleri biraraya getiriyoruz. Bir işbirliği veya bilgi paylaşımının doğmasını bekliyoruz. İlk yıl sağlık sektöründeki yatırımcı ve girişimcileri biraraya getirdik. Bu sene Fintech alanında yaptık. Bu iki etkinliği sadece Türk şirketleriyle yaptık ama bunu genişletmek, önümüzdeki dönemde bölgesel olarak gerçekleştirmek istiyoruz. 
 
Son dönemde sermaye yatırımlarını hep EBRD ile birlikte yaptığınız görülüyor…
 
EBDR bizim iş ortağımız gibi. Sadece Türkiye’de değil, bütün gelişmekte olan ülkelerde de finansman ve uzmanlık ihtiyacı var. Bu nedenle mümkün olan projelerde birlikte hareket ediyoruz. Bu yatırımın miktarını artırıyor. Türkiye gibi orta gelir düzeyine sahip ülkelerde amacımız, en fazla parayı veren kurum olmak değil, en çok yatırımı çekmek. Çünkü, IFC gibi kurumların yatırım yaptığı piyasalarda güven artar, diğer yabancı bankalar da gönül rahatlığıyla giriş yapabiliyor. Hedefimiz yatırımları artırmak olduğu için bu şekilde ortaklık yapmaya açığız.
 
IFC 50 yılı aşkın bir süredir Türkiye’de faaliyet gösteriyor ve 30 yıldır Türkiye’de bir ofisi var. Altı yıl öncede İstanbul ofisini operasyon merkezi yaptı. Bu ne sağladı?
Türkiye’deki ofis, IFC’nin Washington DC’den sonra en büyük ofisi. Dünyadaki tek operasyon merkezi aslında. Daha önce 40 kişilik bir ekip vardı, şimdi 200 kişiyiz. Türkiye ofisinden EMENA bölgesine hizmet veriyoruz. Bu yapılanmayla çalıştığımız şirketlerin ihtiyaçlarına daha çabuk yanıt verebiliyoruz. Sahadayız aslında. Bu bize şöyle bir imkan da sağladı. Türkiye’de edindiğimiz bazı deneyimleri bölgedeki ülkelerde de uygulayabiliyoruz. Örneğin, Türkiye’de belediyelerle çalışmalarımız var. Buradaki başarılı uygulamaları çevre ülkelerde de yapabiliyoruz.
 
Sürdürülebilir şehirler konusundaki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Sürdürülebilir şehirler projemiz yatırım alanlarımızda önemli bir yer kaplıyor. Bu projeye Dünya Bankası da teknik destek sağlıyor. Belediyelerle birtakım finansman anlaşmaları yaptık. Bu senenin yatırımları arasında 110 milyon dolarlık bir paket var İstanbul Belediyesi ile Mecidiyeköy-Beşiktaş-Kabataş metro hattının genişletilmesi için. Geçen yıl İzmir Belediyesi ile tramvay ve su atık projesi için çalıştık. Türkiye’nin hızla büyüyen şehirleri var. Altyapılarının sürdürülebilir şekilde büyümesi çok önemli. İzmir Belediyesi ile proje öncesi danışmanlık konusunda çalışmaya başladık. Bunu Türkiye geneline yaymak istiyoruz. Göçmenler konusu da gündemimizde.
 
Bu konuda ne yapacaksınız?
Dünya Bankası, Avrupa Birliği ve Türkiye’deki karar verici mercilerle birtakım projeler geliştiriyoruz. Hem göçmenleri hem de göçmen alan bölgeleri, şehirleri desteklemek gerekiyor. Bu konudaki projelerimizi çok duyacaksınız. Bu doğrudan finansman sağlamak da olabilir, teknik destek de. Örneğin, göçmenlerin kurduğu işletmeleri desteklemek ya da göçmen çalıştıran şirketlere kredi vermek gibi. Ya da göçmen almış şehirlere destek de olabilir.
 
Türkiye ekonomisi için beklentiniz nedir?
Tüm dünyada gelişmekte olan ekonomiler için zor bir dönem. Türkiye diğer gelişen ülkelere göre daha iyi performans sergiledi. Ancak, Dünya Bankası genel olarak bu ekonomiler için büyüme öngörülerini aşağı çekti. Türkiye ekonomisinde birkaç güçlük var. Bunlardan biri; hâlâ dış finansmana ihtiyaç var. Özel sektörün borçluluk oranı yüksek. Ayrıca, jeopolitik gelişmelerden dolayı yatırımcı güveni inip çıkıyor. Bunlar Türkiye’nin kırılganlıkları. Ayrıca, hükümetin açıkladığı reform paketlerinin uygulanmasının gecikmesi de yatırımcı güvenini etkileyebilir. Dünyada yatırım ortamı daralmışken kazanacak ülkeler şunlar olacak: Yapısal reformları uygulayabilenler ve daha şeffaf, yatırımcı güvenini sağlayanlar.
 
Zorluklar IFC’nin yatırımlarını etkiler mi?
Biz özel sektörü takip ediyoruz. Talep olduğu sürece yatırım yapıyoruz. Ancak, tamamen yatırım ortamı etkilenirse diğer finansman kuruluşları gibi biz de etkileniriz. Türkiye’de 50 yıldır yatırım yapıyoruz. Türkiye’nin kötü zamanları da oldu, her zaman yaşanıyor. Uzun vadeli potansiyele inandığımız sürece yatırım yapmaya devam edeceğiz. Biz Türkiye’ye inanıyoruz.
  
Yenilenebilir enerjiye ağırlık veriyor
Türkiye’nin altyapı yatırımlarını desteklemenin IFC’nin stratjik öncelikleri arasında bulunduğunu belirten IFC Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Altyapı Yatırımları Direktörü Wiebke Schloemer, “Bu konuda özellikle enerji, ulaşım ve sürdürülebilir şehirler alanlarına önem veriliyor. Enerji ve yenilenebilir enerji yatırımları ise ayrıca IFC’nin küresel ısınma ilgili küresel ve Türkiye hedefleri ile de örtüşüyor. Türkiye’nin enerji sektörü geçtiğimiz 10 yılda kamu yatırımları ve hükümet garantili yatırımlardan, özel sektör yatırımlarına doğru bir transformasyon geçirdi. Dünya Bankası Grubu bu süreçte gerek regülasyonlar ve yatırım ortamının desteklenmesinde, gerek kendi yaptığı yatırımlarla başından sonuna kadar destek oldu” diyor.

IFC’nin 2008 yılından bu yana giderek artan yatırımları ve uluslararası deneyimiyle bu süreci desteklediğine değinen Schloemer şöyle devam ediyor: “Enerji sektöründe yaklaşık 5 GW kapasitenin finansmanını sağladık ve 3 milyar doları aşkın bir finansman desteğinde bulunduk. Yenilenebilir enerji giderek artan enerji ihtiyacını karşılama yolunda çok önemli ve sürdürülebilir bir çözüm sunuyor ve Türkiye bu alanda zengin kaynaklara sahip. Özel sektör bu kaynaklardan faydalanılmasında son derece kilit bir rol oynuyor. Biz de bu nedenle yenilenebilir enerjiye ağırlık veriyoruz. Örneğin çok yakın bir zamanda, farklı sektörlerde güçlü bir işbirliğimiz olan Akfen ile ortaklığımızı büyüterek Akfen Yenilenebilir Enerji’nin yüzde 16,67 oranındaki hisseleri için toplam 100 milyon dolar yatırım yaptık. Yeni yatırımlarla birlikte Akfen Yenilenebilir Enerji’nin mevcut durumda 211 MW olan yenilenebilir enerji üretim kapasitesinin yaklaşık üç katına artırılması ve güneş ve hidroelektrik işletmelerinin yanında rüzgar enerjisi yatırımları yapması öngörülüyor.”

IFC bu yıl gerçekleştirdiği Gama Enerji yatırımı dışında UNIT Investment NV’nin yüzde 23 hissesi satın alındı. AKCEZ’e 325 milyon dolar tutarında uzun vadeli finansman paketinin koşulları yeniden belirlendi ve bunun 105 milyon doları IFC tarafından sağlandı.

IFC Türkiye’nin 2016’da dikkat çeken bazı yatırımları
– Rönesans Holding’e 215 milyon dolar hisse yatırımı
– Odebank’ın 1 milyarlık sermaye artışında 110 milyon dolar sermaye
– Akfen Enerji’ye 100 milyon dolar hisse yatırımı
– TSKB; Türkiye’nin ilk yeşil bono ihracına 50 milyon dolar yatırım
– Burgan Bank’a KOBİ’lerin desteklenmesine yönelik 60 milyon dolar kredi
– İstanbul Büyükşehir Belediyesi; metro hattının genişletilmesi için 110 milyon euro’luk kredi paketi
– Gama Enerji’ye yüzde 27 oranında sermaye ortaklığı