Hepsiburada 120 Bin Kadınla Dijital Ekonominin Dengesini Değiştirebilir Mi?

By Fortune Türkiye

Hepsiburada’nın 67 bin kadını e-ticarete taşıyan programı, 2030’a kadar 120 bin kadını dijital ekonominin merkezine çekmeyi hedefliyor. Peki platformun sert algoritmaları içinde pozitif ayrımcılık, kadın girişimcileri kalıcı bir piyasa aktörüne dönüştürebilir mi?

Hepsiburada’nın Girişimci Kadınlara Teknoloji Gücü Programı hakkında bilgi almak için Trump Towers’taki ofisteyim.

Uzun bir toplantı masasının etrafındayız.

Masanın tam ortasında, yeni yıl ruhunu taşıyan kırmızı kokinalar, çam dalları ve yıl başı süsleri boylu boyunca uzanıyor. Masanın en ucunda minyatür bir çam ağacı ışıldıyor. Bense, kadınların dijital ekonomide nasıl yer bulduğunu öğrenmek istiyorum.

Masanın baş tarafında Hepsiburada CEO’su Nilhan Onal Gökçetekin duruyor:

“Filtre tıklama oranları bütün dünyada çok azdır, yani filtreye dayanırsanız yandınız.”

E-ticarette görünürlükle satış arasındaki o ince çizgiden bahsediyor. Algoritmaların duygusu yok, veriye dönüşmeyen her adım hızla sistemin dışına düşüyor.

Cümlesi kulağımda kalıyor.

Peki dijitalin o soğuk matematiği içinde kadın emeğini kalıcı kılmak ne derece mümkün?

Dijital ekosistemde hedef 120 bin kadın

Nilhan Onal Gökçetekin sayılardan bahsediyor:

“2017’den bu yana 67 binden fazla kadını e-ticarete kazandırdık.”

Paylaştığı sayı, programın sosyal sorumluluk projesinin üzerine çıktığını, dahası platformun ana damarlarından biri haline geldiğini işaret ediyor.

Hepsiburada CEO’su Nilhan Onal Gökçetekin


Veriler destekliyor. Bugün Hepsiburada’daki her dört iş ortağından biri kadın girişimci, kadın kooperatifi ya da yerel üretici.

Son bir yılda 8.500 yeni kadın platforma katılmış.

“Hedefimiz 2030’da 120 bin kadın.”

Telaffuz edilen rakam hayli yüksek. Türkiye’nin ticaret mimarisini etkileyecek bir ordudan bahsediyor.

“Kadınların %40’ı bariyeri aşarak başarılı oldu.”

Gökçetekin, e-ticaretin sadece ürün yüklemekten ibaret olmadığını hatırlatıyor. KAGİDER ile yapılan Yol Arkadaşın Burada programıyla influencer pazarlamasından yapay zeka uygulamalarına kadar 23 farklı başlıkta verilen eğitimlerin bu mimariyi nasıl sağlamlaştırdığını anlatıyor.

Dijital dönüşümü bir araç olarak kullanarak kadın emeğini ekonominin ana omurgasına kalıcı bir güç olarak yerleştirmekten bahsediyor.

Pozitif ayrımcılığın ekonomik matematiği

“Bankalar kooperatif tanımıyor; ‘taksit yapıyorsunuz, alırım komisyonumu’ diyorlar ama biz kooperatiflerle yüzde bir komisyonla çalışıyoruz.”

Sözleri, kurumsal sosyal sorumluluğun ötesinde, Hepsiburada’nın ticari bir fedakarlıkla nasıl can suyu olduğunu işaret ediyor.

1 milyon TL ciroya kadar sunulan %50 komisyon indirimi ve ücretsiz kargo gibi destekler, aslında sistemin kadınları dışarıda bırakan çarklarına karşı örülmüş bir baraj niteliğinde.

Nilhan Onal Gökçetekin kaygılarını da samimiyetle paylaşıyor.

“Eğer yüz müşteriye gösteriyorsam bir kişi bile satın almıyorsa, bunu sürekli müşterinin önüne getirmemiz bizi zorlar.”

Rasyonelliği elden bırakmadan, pozitif ayrımcılıkla birlikte müşterinin sinirini de bozmamaya özen gösteriyorlar.

Satılmayan ürünü geri bildirimle iyileştirerek süreci yönetiyorlar.

Sistem duygusallığı dışlayan, veriye dayalı ve sürdürülebilir bir pozitif ayrımcılık modeli olarak kurgulanmış.

Deprem bölgesinden e-ihracata

“Deprem bölgesinden 5 bin kadın girişimci çıkaracağız dediğimizde kimse inanmadı.”

O istasyonlar kurulmuş ve hedefe ulaşılmış.

Gökçetekin’in sözleri, Türkiye’nin Girişimci Kadınları iş birliğinin sahadaki en somut çıktısı olarak öne çıkıyor.

Sadece Hatay ya da Adana’dan bahsetmiyor. Anadolu’nun derinliklerinden gelen potansiyel, 2026’da planlanan roadshow’larla yeni bir aşamaya geçmeye hazırlanıyor.

“Kadın girişimciliği sadece tarhana ve reçel döngüsüne sıkışıp kalamaz.”

Kategorilerini e-mobilyadan kozmetiğe kadar genişletmişler.

Kooperatiflerin jenerik ürünlerden çıkıp pazarın ihtiyacı olan koşan ürünlere yönelmesinin önemini vurguluyor.

Osmaniye’de kaymakamın öncülüğünde kurulan üretimhanede üretilen mobilyaların dijital vitrinde karşılık bulduğunu söylüyor.

“Lojistik altyapımızı hazırladığımızda, bu yerel ürünlerin sınırlar ötesine yolculuğu başlayacak.”

Hepsiburada, sadece yurt içiyle sınırlı kalmak istemiyor. Bölgesel bir e-ihracat köprüsü kurmayı hedefliyor.

Hataylı Ayşegül’ün zeytin ağacı özlerinden ürettiği kişisel bakım ürünleri veya Anadolu’nun bir kasabasında modern tekniklerle dikilen çantalar, teknoloji gücüyle küresel bir markaya dönüşme potansiyelini artık cebinde taşıyor.

Toplantı sona eriyor.

Trump Alışveriş Merkezi’nin girişindeki o cıvıl cıvıl Girişimci Kadınlar Yılbaşı Pazarı’na iniyorum.

Çantalar, cam işler, kozmetik ürünleri ve gıda stantları yan yana duruyor.

Her ürün bir hikâye anlatıyor ama her hikâye pazarda kalıcı olamıyor.

Belki de asıl soru şu:

Dijital ekonomi, kaç kadına kapı açtığıyla mı ölçülmeli, yoksa kaçının o kapının ardında kalabildiğiyle mi?

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...