Gıda ve içecek sanayisi 2014’te yüzde 13,6 büyüdü

By Fortune Türkiye

Türkiye Gıda ve içecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF), geçen yıl sektörün ihracatının önceki yıla göre yüzde 4,1 artarak 11,1 milyar dolara, ithalatının ise yüzde 3,2 artarak 5,6 milyar dolara yükseldiğini bildirdi.
 
TGDF 2014 yılı Sektör Rakamları Raporu açıklandı. Buna göre, sektörde 40 bin 719 işletme faaliyet gösterirken, bu işletmelerin 40 bin 235’i gıda sanayinde, 484’i içecek sanayinde yer alıyor. Gıda ve içecek sanayisinde toplamda 547 yabancı sermayeli işletme bulunuyor.
 
TÜİK’in yıllık sanayi istatistikleri sonuçlarına göre ise sektörde istihdam 2012 yılında yüzde 7 artışla 455 bin 246’ya yükseldi. Sektörün yatırım teşviklerinde ilk sırayı ise Gaziantep aldı.
 
Hanehalkı harcamaları içinde en yüksek payı yüzde 25 ile konut ve kira harcamaları alırken, bunu yüzde 20 ile gıda ve alkolsüz içecek harcamaları izledi.
 
Eurostat ve OECD iş birliği ile yürütülen 2012 yılı gıda ve içecek satınalma gücü paritesi çalışmasına göre, gıda ve alkolsüz içecekler grubunda 37 ülke içinde Norveç 186 endeks ile en pahalı, Makedonya 58 endeks ile en ucuz ülke oldu. Türkiye 87 endeks değeriyle bu grupta AB ülkeleri ortalamasından (100) yüzde 13 daha ucuz bir ülke olarak yer aldı.
 
2014 yılında cari fiyatlarla sektörün büyümesi 330 milyar lira olarak gerçekleşirken, geçen yıl GSYH cari fiyatlarla yüzde 11,6 büyürken, gıda ve içecek sanayisinde büyüme yüzde 13,6 seviyesinde gerçekleşti.
 
Sektörün ihracatı geçen yıl 2013 yılına göre yüzde 4,1 artarak 11,1 milyar dolara yükseldi. Burada en yüksek payı İşlenmiş Meyve ve Sebze sektörü aldı. İhracatta ilk 10 ülke, Irak, Almanya, Suriye, Hollanda, ABD, İngiltere, Suudi Arabistan, Fransa, İtalya, İsrail şeklinde sıralandı.
 
2014 yılında sektörün ithalatı ise önceki yıla göre yüzde 3,2 artışla 5,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. İthalatta en yüksek payı 2,3 milyar dolarla hububat sektörü oluşturdu. İthalatta ilk 10 ülke ise Rusya, Endonezya, ABD, Ukrayna, Almanya, Hollanda, Malezya, İtalya, İngiltere ve Arjantin oldu.
 
Sektörün dış ticaret karşılama oranı 2014 yılında yüzde 197,7’ye yükseldi. 2013 yılında bu rakam yüzde 195,9 seviyesindeydi.
 
“Devletin düzenlemesini ve denetlemesini istiyorum”
TGDF Yönetim Kurulu Başkanı Şemsi Kopuz, raporun açıklandığı basın toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye’nin dış ticaret açığını kapamada Türk gıda içecek sektörünün önde geldiğini ifade etti.
 
Türkiye’nin 2. büyük endüstrisi olan gıda içecek sektörünün hammadde sorunlarının çözümünde uygulanacak yeni politikalara ihtiyacı olduğunu belirten Kopuz, reformlarla sektörün 2 yıllık dış ticaret fazlasıyla Türkiye’nin cari açığının kapanabileceğini söyledi.
 
Kopuz, 2023 yılında 40 milyar dolar gıda ihracatı hedefine ulaşmak istediklerinin altını çizerek, komşu ülkelerde yaşanan sorunlara işaret etti. Bu gelişmelerin Türkiye’yi yakından ilgilendirdiğini belirten Kopuz, “3 yıl içinde ihracat sıralamasında değişen tek ülke Suriye oldu. Böyle bir konjonktürde Suriye’yi ihracatta 3. sıraya getirebildiysek, biz demek ki gıda sektörü olarak kimseden korkmuyoruz, kelle koltukta gidip ihracatımızı yapıyoruz demektir” ifadelerini kullandı.
 
Türkiye’de insanların yiyip içtiğinin üzerinden haksız para kazanma kültürünün başladığına işaret eden Kopuz, eğer insanlar depolarında patatesi, fındığı, buğdayı stoklayıp satmıyorsa bunun adının stokçuluk-haramzadelik olduğunu ve bunları ifşa edeceklerini söyledi.
 
Kopuz, Tarım İzleme Komisyonu kurulduğuna dikkati çekerek, “Bu çok doğru bir karardı ama bunun sağlıklı çalışması daha önemli. İşlenmiş gıdalarda şu an için bir sorun yok. Ben zam var demiyorum. Ama devlet olarak et fiyatları yükselmişse ve bunun enflasyon üzerinde etkisi olacaksa o zaman ithalat yapılabilir. Komisyon işte bunu izleyecek ve fiyatlar zamlanmadan müdahale edecek. Spekülatörlerin eline düşmeden önlemini alacak. Ben devletimden düzenlemesini ve denetlemesini istiyorum” diye konuştu.
 
“Hallerdeki ürün borsası, spekülatörlerin borsası olmaya başladı”
Şemsi Kopuz, 2012 yılında “Hal Yasası”nın maddelerinin uygulanmaya başladığını belirterek, sistemde verilen beyanlar sağlıklı olmayınca aksaklıklar yaşandığını, toptancı hallerinin küçülmeye başladığını, spekülatörlerin ise faaliyete geçerek büyüdüğünü ifade etti.
 
Bu nedenle hallerdeki ürün borsasının, spekülatörlerin borsası olmaya başladığını savunan Kopuz, “bal hadisesinde” olduğu gibi yanlış işler yapan firmaları veya bir sahtekarlığı gördüklerinde ifşa edeceklerin, kamuoyunda basın toplantısıyla üyelikten çıkaracaklarını dile getirdi. Tüketicinin de bu konuda hatalı olduğunu belirten Kopuz, tarafların eğitime ihtiyacı olduğunu söyledi.
 
Gündemdeki önemli sorunlardan birinin de enzim olduğunu vurgulayan Kopuz, enzim biterse sanayinin duracağının altını çizdi.
 
Kopuz, birçok sektörde kullanılan enzimlerin Türkiye’de üretilememesi sebebiyle ithal edildiğini belirterek, “2014 yılı mayıs ayından itibaren, Biyogüvenlik Yasası kapsamında uygulanmaya başlanan yeni bir prosedür sonucunda, üretimde işlem yardımcısı olarak kullanılan mikroorganizma kaynaklı enzimlerin ithalatında, gıda sektörü büyük zorluklarla karşı karşıya kaldı” dedi.
 
Birleşmiş Milletler’in 2016 yılını Bakliyat yılı ilan ettiğine değinen Kopuz, “2016 yılı öncesindeki çalışmalara bağlı olarak tanıtımların kalitesi ve başarısının en büyük getirisi Türkiye’ye olacak. Bu konuda gerekli yapısal reformlar olduğu sürece Türkiye’de bir bakliyat yılı yaşayacağız. Bakliyat ürünlerinin üretiminde  ve tüketiminde sektör olarak hak ettiğimiz ve olması gereken seviyeye çıkmasını sağlayacaktır. Hedefimiz, üretimi artırarak, tüm çeşitlerde önce kendimize yeter düzeye ulaşıp, yılda 750 milyon dolarlık bakliyat ihracatını yakalamak” ifadelerini kullandı.
 
 “GDO’yu ne Türkiye’ye getirtirim ne vatandaşıma yedirtirim”
Soruları da yanıtlayan Şemsi Kopuz, stokçuluğun yasal olup olmadığına ilişkin bir soruya, “Yasal olarak stokçulara kimse engel olmuyor ama devletin gelip ‘sen neden olan malı elinde tutuyorsun’ demesi lazım. Hal yasasında online sistem var. Domates burdan çıktıktan sonra sizin manavınıza gelmiyorsa, bir yerde uzun süre bekliyorsa devlet üzerine gidip bunu bulabilir” cevabını verdi.
 
Kırmızı mercimekteki zamma ilişkin bir soruyu ise Kopuz, şöyle yanıtladı:
 
“GDO ithalatına yüzde 100 karşıyız. GDO’yu ne Türkiye’ye getirtirim, ne vatandaşıma yedirtirim. AB, GDO ithalatını yasaklamış ama ‘benim Biyogüvenlik Kanunum enzim getirmesin’ dememiş. Dünyada herkes glikozlu ürünleri yiyiyor. Eğer bütün dünya bunu yanlış yapıyorsa, o zaman hodri meydan bunu yasaklayalım. Çıkıp vuruyorsunuz sektöre… Biz bütün bu olumsuzluklara rağmen çıkıp edeben konuşmuyoruz ama artık yeni bir sayfa açıyoruz. EFSA konuşacak artık, yapılanma yapıyoruz. Artık ilim konuşacak.”
 
Şeker kotasına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kopuz, “Dünyadan en pahalı şekerini Japonya’dan sonra Türkiye yiyiyor, devlet özelleştirmeyi tamamlamamış bunu konuşmuyoruz da kotaları konuşuyoruz. Kota olan her yerde sorun vardır. Bununla ilgili bir çalıştay yapacağız. Seçimden sonra eylül ayında Avrupa ve dünya şeker kanununda ne yapıyor bunları konuşacağız. Şeker politikalarımızı da revize etmemiz lazım” değerlendirmesini yaptı.
 
Enzim konusunun önemi hakkında detaylı bilgi veren Kopuz, şunları kaydetti:
 
“Enzimler konusunda reflekslerimiz Biyogüvenlik Kanunundan dolayı çıktı. Sanırım yeni bir yönetmelikle sektörün önünü açacaklar. Enzim GDO’ludur diye bir algı oluştu. Avrupa’daki Biyogüvenlik kanununda ‘enzimler bunun dışındadır’ diye bir madde var. Ama Türkiye’de bu kanun yapılırken enzimler bunun içine konmuştur. Bunların ithalatında izin alınması gerekiyor. Enzimler kapsam içinde olduğu için izin verilmiyor. Tekstil, kimya sanayinde kullanılıyor ama gıdada izin verilmiyor. Bizim isteğimiz bu da Avrupa’daki gibi olsun. Bu konuda çalışma yapılıyor. Eldeki stoklar bitti, kırmızı alarmda sektör. Eğer bir iki hafta içinde bu giderilmezse bazı fabrikalar kontak kapatabilir.”
 

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...