“İletişim günümüzde çok büyük bir güç” diyen Bourz Ajans Başkanı ve Kurucusu Bengü Arslan Esin, “Şu anda sistemi doğru yönetenler, kitle iletişim araçlarını doğru kullananlardır” diyor.
İletişim ve içerik ajansı Bourz’un mottosu, her markaya yetkin ve samimi bir dokunuş sağlamak, marka stratejilerini bilimsel veriler ışığında kurgulamak, en iyiyi üretme azmine sahip olmak. Türkiye Futbol Federasyonu ve UEFA’daki tecrübelerinizi sizden dinleyebilir miyiz?
Futbol konusu benim için resmi olarak 1998 yılında açıldı sanıyorum. İlk işim, Fransa’da düzenlenen FIFA Dünya Kupası’nda görev almak oldu. 2006 yılında ise Birleşik Arap Emirlikleri’nde düzenlenen Dünya Üniversiteler Spor Federasyonu’nun düzenlediği forumda Türk öğrenci temsilcisi oldum. 2010 yılında TFF’de çalışmaya başladım.TFF bünyesinde, Ar-Ge ve Yayınlar Yönetmenliği, UEFA Eğitim Sorumluluğu ve Profesyonel Kurul Sorumluluğu gibi pozisyonlarda görev aldım. TFF kariyerimin son durağında UEFA Kulüp Lisans ve Finansal Fair Play Sorumlusu oldum ve 2018 senesinde bu pozisyondayken istifa ettim. Bu süreçte, aralarında Gender, Work & Organisation gibi hakemli uluslararası dergilerin yer aldığı süreli pek çok yayında Türk kadının sporda adı olması gerektiğine dikkat çekmek ve basının odağını, bir nebze olsun kadın sporcularımıza çevirmek adına yılmadan, usanmadan kaleme aldığım pek çok bilimsel makalem, kitabım ve kitap bölümüm yayınlandı.
Kariyerinizdeki dönüm noktalarınız neler? Böylesine vizyoner bir bakış açısına sahip olmak ve kendinizi geliştirmek adına nasıl bir yol izlediniz?
Kariyerimdeki şüphesiz en keskin viraj, spor ile yollarımı ayırdığım ve iletişim sektörüne geçtiğim yani Bourz’un doğduğu andır. Ben, Bourz olarak temsil ettiği markalar için nasıl bir vizyon belirliyorsam, elbette kendi markam yani Bourz içinde büyük düşünüyorum.Vizyoner olabilmek veya kişisel gelişim anlamında hiç bir çabam olmadı. Sadece tecrübe, cesaret ve adanmış bir öğrenci / çalışan / işveren olmak beni bu noktaya getirdi. Hani moda dergilerinde sıkça geçen bir “çabasız şıklık” terimi vardır. Aslında kişi o görünüm için ömrünü harcamış ve milyonlarca doneden ilham almıştır ama o sabah gardırop karşısında sadece 5 dakikaya ihtiyaç duyduğu anda, yapıştırırız “çabasız şıklık” etiketini… Benimki de o misal… 🙂
İletişim ve içerik ajansı Bourz’u hangi motivasyonla hayata geçirdiniz? Öncelikle ajansımın temsil ettiği her markaya kendim dokunmak isterim. Çok araştırma yapmak, en iyiyi üretme azmine sahip olmak ve bir tutam heyecan… İşte size bu işin gizli formülü…
Türkiye’deki Avrupa Birliği İletişim Programı’nda Kampanya Yöneticisi, Halkla İlişkiler, Etkinlik ve İletişim Uzmanı olarak danışmanlık görevini üstleniyorsunuz. Nasıl çalışmalar yürütüyorsunuz?
Bourz ekibi olarak, Avrupa Birliği’nin Türkiye’deki iletişim ve etkinlik faaliyetlerinin içerisinde aktif olarak görev alırken, Avrupa Birliği’nin Türkiye’de finanse ettiği projelerin yönetiminin iletişim süreçlerini de yönetiyoruz. 11. ve 12. İnsan Hakları Kısa Film Yarışması ve Avrupa Film Günleri, Kadınlar Günü Etkinliği, 9 Mayıs Avrupa Günü kapsamında gerçekleştirilen; Avrupa Günü Resepsiyonu, Uğur Gallenkuş Paralel Evrenler Sergisi, konserler, İklim Eylemi Haftası Etkinlikleri, Kadına Karşı Şiddete Hayır Kampanyası, UBDIT (Uşak Büyükbaş Dericilik İşleme Tesisi) İletişim faaliyetleri, Trakya’nın Verimli KOBİ’leri Projesi iletişim faaliyetleri gibi pek çok uluslararası proje Bourz işbirliği ile gerçekleşti ve yeni projeler birbiri ardına geliyor…
İletişim sektöründe neler değişiyor?
Sabit fikirler, alışılagelmiş doğrular geçerliliğini yitiriyor. Markaların kafası çok karışık, geleneksellikle, dijitalleşme arasında sıkışan ajanslar, ne yapacağını bilmeyen ve kafası karışık markalar, farklılaşmak ve yeni döneme uyumlanmak için kalıcı yöntemler arıyor. Algoritmaların anlık değiştiği dünyada, bu hıza uyumlanamayan ve özellikle Z kuşağını okuyamayan markaların hızlı bir düşüşe geçtiğini görüyoruz. Tüm markaların söylemleri değişiyor ama bu gerçekten samimi mi? Sorgulanması gereken bu… Fayda sağlayan işler yaratan markalar emin adımlarla ilerliyor, özellikle Z kuşağı, vicdanlarını rahatlatacak unsurlar arayışında oldukları için doğaya ve topluma zarar veren ürünlerden kaçınmaya çalışıyor.
Bir iletişimcinin öncelikli hedefi nedir/ ne olmalıdır?
Kuşkusuz, daha iyi bir dünya yaratmaya katkı sağlamak. Bu beni en çok heyecanlandıran şey diyebilirim. Farklılık sağlamalı, verilerle hareket etmeli ve uzun vadeli, esnemeyen iletişim planlarındansa, hızla değişen dünyaya uyumlu, başarı ve yenilikçilik odaklı stratejiler kurgulamalıyız. Yeni nesil iletişim danışmanları kendilerini kesinlikle gerçekçi faydalar sağlamaya, samimiyete, itibara ve kalıcılığa odaklamalılar. Vahşi kapitalizme öncelikli fayda sağlayan her faaliyet uzun vadede markaların itibarını sarsacaktır.
Sosyal medya tüketici deneyimini nasıl etkiliyor?
Sosyal medya platformlarında anlık iletişim kurma olanağına sahibiz ve karşımızda fikirleri hızla değişebilen bir topluluk var. Bu sebeple sosyal medya platformlarında “doğru ve etkili içerik1 önceliğimiz. Tüketiciler gün geçtikçe tek katmanlı markalardan uzaklaşıyor ve markalardan hep “daha fazlası” bekleniyor. Yani tüketici satın aldığı ürünle ihtiyacını gidermenin yanı sıra statü edinmek, sosyal fayda sağlamak ve değişimin bir paydaşı olduğunu hissetmek istiyor. Z kuşağı, takip ettiği fenomenlerin nasıl bir hayat yaşadığını, neler satın aldığını yakından takip ediyor. Influencer marketing, markanızla bağdaşan doğru isim ve doğru kurgu ile yapıldığı zaman markanız için büyük fayda sağlayacaktır.
İş dünyasında sizce başarıyı yakalamanın sırları neler?
Konunuza bir duayen kadar (tecrübe sahibi değil bilgi sahibivolmaktan bahsediyorum) vakıf olun. Amatör ruhunuzu koruyun. Sebat edin. İşyerinize ve işvereninize aidiyet; işinize adanmışlık hissi duyun. Mutlu olduğunuz işi yapamıyorsanız; yaptığınız işten mutlu olmayı öğrenin ve işinizin sizi mutlu etmesine fırsat verin çünkü mutsuzluk sizi başarısızlığa götürür.
