Ekonomideki en önemli iki risk

0
60

15 Temmuz darbe girişiminin ekonomiye etkileri atlatılmış görünüyor. Ekonomide normalleşmenin başlamasıyla birlikte darbe girişimi öncesindeki risklerin gündeme geldiğini hatırlatan Ünlü Portföy Genel Müdürü Murat Gülkan, şimdi bunlara odaklanmak gerektiğini söylüyor. Gülkan sorularımızı yanıtladı.
 
Ekonomide odaklanmamız gereken riskler neler?
Birkaç problemimiz var. Birincisi, yeni olmayan büyüme sıkıntısı. Hatta ekonominin büyüdüğü yıllarda da büyümenin kalitesiyle ilgili sorunlarımız vardı. Hep konuşulan daha katma değerli üretim yapılması gibi… Ancak, geldiğimiz noktada bu dönüşüm elzem. Orta gelir tuzağının dışına çıkabilmek için ciddi bir dönüşümden geçmemiz gerekiyor. Türk ekonomisinde de bazı dengeler değişti. Eskiye göre bir birim büyüme için daha yüksek bir cari açık veriyoruz. Büyümeye rağmen enflasyon hâlâ yüksek. Bunların sonuçlarını da şöyle görüyoruz: Özel sektörün üzerinde ciddi bir dış borç var. Büyüyemeyen bir ekonomi karşılığında daha yüksek dış borçlanmayla karşı karşıyayız. Bu sorunlar şapkamızı önümüze koyup çalışmamızı gerektiriyor.
 
Bu riskler varken FED’in faiz artırımı Türkiye’yi nasıl etkiler?
FED agresif faiz artışı yapmayacak. Korkumuz FED’in faiz artışı değil. Bizim endişe etmemiz gereken Avrupa bankacılık sisteminin Türkiye’ye olan limitleri konusu. Bilindiği gibi bankaların tabi olduğu bir sermaye yeterlilik kriteri var. Örneğin, Türkiye’ye yaptıkları yatırım karşılığında belli bir oranda sermaye tutuyorlar. Türkiye yatırım yapılabilir kredi notunu kaybettiğinde, Avrupa bankalarının bu sermaye oranını artırması gerekecek. Avrupa bankacılık sisteminde zaten bir sermaye yeterlilik problemi var. Dolayısıyla not düşüşü sadece dış finansman maliyetlerinin artması demek değil, Avrupa bankalarının limitlerini daraltması anlamına da gelir. Bu risk de az önce bahsettiğim ekonomideki büyüme ve özel sektörün borç sorununun olduğu bir dönemde gündemde.
 
Özel sektörün ne kadarlık bir borcu var?
Önümüzdeki 12 ayda vadesi gelen, geçmişteki cari açıkların finansmanı için oluşmuş ağırlıklı olarak özel sektörün dış borcu 175 milyar dolar civarında. Bunun üzerine yaklaşık 38-40 milyar dolarlık cari açık verilmesi bekleniyor. Yani bizim vadesi gelen her 100 birim borç için 120 birim yeni borç bulmamız gerekiyor.
 
Moody’s ağustos başındaki değerlendirmesinde notu düşürmedi. Ancak, aralıkta yeni bir değerlendirme yapacak…
Moody’s görünümü uzun süredir negatifte tutuyor. Takip edeceği konuları da açıkladı. Ekonominin rekabet gücü, kurumların gücü vb üzerine belki son yaşanan gelişmeler ışığında, Türkiye’nin bunların üzerine koyması gereken siyasi bir anlatım ihtiyacı doğmuş olabilir. Türkiye vahim bir tehlikeyi atlattı. Batı ile kopan bağların tekrar kuvvetlendirilmesinde fayda var. Sadece ekonomik değil sosyal, kültürel ve siyasi olarak da. Bunu yaparken de darbe girişimi sonrasında oluşan birlik havasını taşımak gerekiyor. Önümüzde zaman ve fırsat penceresi var. Hızlı ve koordineli hareket ederek not düşüşünü engelleyecek önlemler alınabilir.
 
Yatırımcılar bu ortamda ne yapmalı?
Bütün dünyada getiri üretmenin zor olduğu bir dönemden geçiyoruz. Türkiye’de nominal faizler hâlâ yüksek sayılabilir fakat enflasyon da yüksek. Bizim gördüğümüz birkaç fırsat var. Bunlardan biri yatırımcılar, portföylerini oluştururken gerekiyorsa destek alarak bir parça türev ürünlerini dahil ederek bazı riskleri daha iyi alıp satabilir hale gelebilir. Örneğin, DCD tarzı ürünler, ana para korumalı fonlar doğru fiyatlandığında iyi ürünler. Doğru fiyatlanmanın altını çiziyorum. Diğer yandan, bazı bölgesel gelişmeler Türkiye lehine işliyor. İran’ın dünya ekonomisine entegre olması belki önümüzdeki 10 yılın en önemli ekonomik olayı olarak karşımıza çıkacak. İran’a yönelik doğrudan yatırımları ve bundan yararlanacak Türk şirketlerini ve sektörleri takip etmekte fayda var.
 
Döviz için beklentiniz nedir?
Temenni ettiğimiz gelişmeler gerçekleşirse dış konjonktürün Türk finansal varlıkları için, dolayısıyla TL için pozitif olduğunu düşünüyorum. Yani düşük faiz, düşük petrol ve düşük emtia fiyatları… Emtia üreticisi gelişmekte olan ülkelerde sorunlar var. Türkiye ise bu ürünlerin ithalatçısı. Dolayısıyla, dış konjonktür pozitif. Not indirimlerini atlatırsak kur 3 TL’nin altında kalır, borsa yükselir. Eğer bir not indirimi gelirse o zaman öngörüde bulunmak zor.
 
Enflasyon ve büyüme için yılsonu tahmininizi alabilir miyiz?
Enflasyonun yüzde 8,5-9 aralığında, büyümenin de yüzde 3’ün altında gerçekleşmesini bekliyoruz. Zor bir sene…
 
Portföy yatırımlarında durum nedir?
Bir duraksama var. Portföy yönetim sektörünün büyüklüğü yaklaşık 105 milyar TL. Bunun yaklaşık 57 milyar TL’si bireysel emeklilik fonlarında, 48 milyar TL’si ise emeklilik dışı fonlarda. Bunun 12 milyar TL’si özel portföy şirketlerinde bulunuyor. Bildiğiniz gibi İstanbul’un finans merkezi olması hedefi var. Türkiye’nin petrol, doğalgaz gibi kaynakları yok. İyi yetişmiş insan gücü var. Finans merkezi amacının ne kadar doğru olduğunu görmek için Londra’ya bakmak yeterli. Finans merkezi olmanın gerektirdiği insan gücüne ek olarak istikrarlı ve güvenilir hukuk, vergi, sermaye piyasası mevzuatının olması lazım. Türkiye bu konularda mesafe katetti. Türkiye’de kuvvetli bir bankacılık sistemi var. Ancak, bu kadar kuvvetli bir fon yönetim sektörünün de olması şart. Bunun için de şeffaflığı ve rekabeti artıracak düzenlemeler yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bunda Türkiye’nin de milli menfaati var.