Dolarda düşüş trendi bitiyor mu?

0
86

Dolarda şubat sonunda yaşanan yükseliş eğilimi yukarı hareketin başlayıp başlamayacağı sorularını akıllara getirdi. FED’in güvercin tutumu, Çin kaynaklı endişelerde azalma ve piyasada carry-trade’in cazip olması TL’yi destekleyebilir.

Dolar/TL Kasım 2018’den bu yana yatay bir seyir izliyor. Ancak şubat sonunda dolarda bir hareketlilik görüldü. 5.16 TL’leri gören dolarda sert bir hareket olmasa da kademeli yükseliş eğilimi ‘Düşüş trendi bitiyor mu?’ sorusunu akıllara getiriyor. Dolardaki yükseliş hareketi gözleri ABD Merkez Bankası’na (FED) çevirdi. FED’in 29-30 Ocak tarihlerinde gerçekleştirdiği toplantı tutanaklarına göre, FED üyeleri bu yıl bilanço küçültmeye son verebileceklerini düşünüyor. Diğer yandan, ekonomide güçlü durumun devam etmesi halinde ise faiz artırımlarının masada olduğuna da dikkati çekiyorlar. FED’den bu yıl bir ya da iki faiz artırımı bekleniyor. FED’in güvercin tavrını sürdürmesi piyasalarda risk iştahını artırıyor. Analistlere göre, bu durum gelişmekte olan ülkeler için bir fırsat yaratabilir. Ayrıca, ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşlarındaki yumuşama da olumlu bulunuyor.

Peki ne oldu da dolar hareketlendi? Her ne kadar FED’in faiz artırımlarına devam edeceği beklentisi piyasaları kaygılandırsa da bu yıl içinde bir faiz artırımı fiyatlanıyor zaten. Ancak, dolardaki son hafif dalgalanmada gelişmekte olan ülkelerin etkilendiği görülüyor. Bu da gelişmekte olan ülkelerin bir sepette değerlendirilmesinden kaynaklanıyor.

Bir analist, son dönemde dolar/TL’de yaşanan yükseliş eğiliminin Güney Afrika Randı’ndan kaynaklandığına dikkati çekiyor. Güney Afrika’nın ulusal bütçesinde ülkenin en büyük elektrik üreticisi Eskom’a önümüzdeki üç yılda 69 milyar rand kaynak sağlayacağı, ancak Eskom’un talep ettiği şekilde 100 milyar rand borcu üstenmeyeceği açıklandı. Güney Afrika Randı’nın dolara karşı değer kaybetmesi gelişmekte olan ülke para birimlerinin de değer kaybını getirdi. Diğer yandan içeride hane halkı dolardaki düşüşleri alım fırsatı olarak görüyor ve dövize talep geliyor. Analistlere göre, dolar/TL’nin 5.33’lerin üzerinde kalması durumunda önümüzdeki günlerde 5.55 TL’ler gündeme gelebilir.

Ancak FED’in güvercin tutumu, Çin kaynaklı endişelerde azalma ve piyasada carry-trade’in cazip olmasının TL’yi destekleyebileceğini belirten değerlendirmeler de bulunuyor.

 

‘MERKEZ BANKASI SIKI DURUŞU KORUMALI’

Dolarda şubat sonunda yaşanan hareketliliğin gelişmekte olan ülke para birimlerinden kaynaklandığını belirten Azimut Portföy Genel Müdürü Murat Salar, “Gelişmekte olan ülke para birimleri birlikte hareket ediyor. Güney Afrika Randı’nda yaşanan hareketlilik dolar/TL’yi de etkiledi” diyor. Dolar/TL’de yaşanan düşüşlerde tepki alımlarının gelmesinin normal olduğunu belirten Salar, TL varlıkların cazip olduğuna dikkati çekiyor.

Merkez Bankası’nın sıkı duruşunu koruması ve enflasyonda kalıcı bir düşüşün sağlanmasının ekonomi için önemli olduğunu belirten Salar, “Merkez Bankası’nın piyasayı fonlama miktarı 60-70 milyar TL’ye geriledi. Ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti de yüzde 24 seviyelerinde. Fonlama miktarının yarı yarıya azaldığı görülüyor. Bunun piyasaya kredibilite anlamında bir mesaj etkisi de var” diyor.

Yurtdışındaki gelişmelere baktığımızda ise gelişmekte olan ülkeler lehine olduğunu ifade eden Salar, “FED’in açıklamaları pozitif. Likidite kaybı olmayacak anlamına geliyor” değerlendirmesinde bulunuyor.

 

PETROL VE ALTINDA DİKKAT ÇEKEN YÜKSELİŞ

Bu arada altının onsu üç ayda 120 dolar yükseldi. 1.347 dolara kadar yükselen altın fiyatlarının 1.340 dolar seviyelerinde hareket ettiği görülüyor. Analistler, FED’in güvercin tavrının altını güçlü tutmaya devam edeceğini ifade ederken, 1.360 dolar seviyesinin aşılması durumunda 1.450-1.500 dolar seviyelerinin gündeme gelebileceğine dikkati çekiyorlar.

Diğer yandan, brent petrolün de arz kısıntısı beklentilerine rağmen kasım ayından bu yana en yüksek seviye olan 67 doları aştığı görülüyor. Petrol fiyatlarındaki artışa dikkati çeken Murat Salar, Merkez Bankası’nın bu ortamda sıkı duruşunu korumasının önemli olduğunu söylüyor. İçeride jeopolitik risklerin azaldığını, cari açığın düştüğünü ifade eden Salar, TL’nin değer kaybı için bir neden olmadığını belirtiyor.

2018 yılı cari açık 27.6 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2017 yılında cari işlemler açığı 47.4 milyar dolardı. Bu yıl cari açıktaki gerilemenin biraz hız kesmesi, yılsonunda ise cari açığın 25 milyar dolar seviyesinde olması bekleniyor.

 

ENFLASYONDA YAPILASAL SORUNLAR ÇÖZÜLMELİ

Türkiye’nin şu anda en önemli gündem maddelerinden biri olan enflasyon konusunda ise Salar, “Enflasyon yapısal bir sorun haline gelmeye başladı” yorumunda bulunuyor. Ekonominin büyüdüğü dönemlerde de enflasyonun düşürülmesi konusunda yeterince mesafe kat edilemediğini hatırlatan Salar, son dönemde hükümetin aldığı adımların önemli olduğunu, ancak daha fazlasının yapılması gerektiğini söylüyor. “Enflasyon gelir adaletsizliği yaratıyor” diyen Salar, sosyal refah için de enflasyon sorununun kalıcı olarak çözülmesi gerektiğini ifade ediyor. 2018 yılını yüzde 20.3’ten kapatan TÜFE, ocak ayında yıllık yüzde 20.4’e yükselmişti. Hükümetin enflasyonla mücadele kapsamında aldığı önlemlerin etkisinin enflasyonda yavaş ve kademeli bir düşüş trendi oluşturması öngörülüyor. Ekonomistlerin yılsonu enflasyon beklentisi yüzde 15-16 seviyelerinde bulunuyor. Ancak, petrol fiyatlarındaki hareketlerin etkisi ve doların seyrine göre yıl içinde bu beklentilerin revize edilip edilmeyeceğini izleyeceğiz.

Sonuç olarak, 2019 yılı hem riskleri hem fırsatları içinde barındıran bir yıl olacak gibi görünüyor. Bir taraftan FED’in güvercin tavrı gelişmekte olan ülkeler için fırsatlar sunuyor. Yatırımcılar için risk iştahı artıyor. Diğer yandan gelişmekte olan ülkelerin kendi iç sorunları bu olumlu havayı dağıtabiliyor. Gelişmekte olan ülkelerin bir ‘sepet’ olarak değerlendirilmesi, bir ülkede yaşanacak hafif bir rüzgarı fırtınaya dönüştürebiliyor.