Dijital Bulutun Ortasında,Ölümden Sonra Yaşam Mümkün mü?

0
165

Akıllı cihazların ve dijital servislerin hayatın içinde bu kadar fazla yer tutması, kişi öldükten sonra söz konusu cihazlarda ve servislerde yer alan verilerin ne olacağı ve sahipliğinin kime geçeceği konusunu sık sık gündeme getiriyor. Kripto para ve NFT gibi dijital varlıkların böylesine değerlendiği bir ortamda dijital miras konusu ayrı bir önem kazanırken, işin bir de ölümden sonra yaşam boyutu var.

LEVENT DAŞKIRAN

Dakikada 4 milyona yakın Google arama sorgusu, 200 milyon civarı e-posta, çok daha fazla anlık yazışma ve sosyal medya gönderisi. Dışarı çıkarken üzerimize sıktığımız parfümün arkamızda bıraktığı koku misali, internette geçirdiğimiz her an kişiliğimize dair bazı izler bırakıyoruz. Farkına varmadan o kadar çok veri üretiyoruz ki, varlığımızı tanımlamak için artık dijital bedenimizi de işin içine katmak gerekiyor. Yüzyıllar boyunca sadece ünlülerin ve zenginle- rin yaşamı kapsamlı olarak belgelenip kayıt altına alınırken, tarihte ilk kez toplumdaki tüm bireylerin gönderdikleri e-postalarla, fotoğraflarla, sosyal medya mesajlarıyla, yazışmalarıyla var olduğu bir çağa adım attık.

İçinde bulunduğumuz dönemde ölenlerin arkasında bıraktığı tüm bu veriler, bizden sonraki nesiller için benzersiz bir arkeolojik yığın oluşturuyor. Fakat bu yığın çoğu durumda zamanın etkilerine karşı tarihin taş yapılarına kıyasla çok daha dayanıksız ve kırılgan. Üstelik söz konusu verilerin büyük bir bölümü anahtarı sahipleriyle birlikte yitip giden birer sandık gibi, asla açılamayacak şekilde şifrelenmiş cihazların ve servislerin içinde sıkışıp kayboluyor.

İşin diğer tarafında tüm bu verilerin sahipliği ve sıradaki nesillere nasıl aktarılacağı konusunda devam eden etik tartışmalar mevcut. Ölen birinin herkese açık sosyal medya profilinde gezinmek başka bir şey, hayatı boyunca gönderdiği e-postaları açıp okumak bambaşka bir şey. Peki söz konusu e-postaların arasında milyonlarca dolar değerindeki bir kripto cüzdanın şifresi yer alsaydı durum değişir miydi? Dahası yeni tekno- lojiler sayesinde birilerinin sizi geride bıraktığınız verileri kullanarak sesinizle, görüntünüzle, söz ve tavırlarınızla sanal bir kişilik halinde hayata döndürmesini ister miydiniz?

Bunların çoğu mevcut etik ve hukuk sınırlarını zorlayan, cevap vermeye hazır olmadığımız sorular. Hatta bazen cevabı olsa bile teknik olarak çözüm, şifrelenmiş bir cihazın içeriğine ulaşamamak gibi imkansız bir noktaya dayanıyor. O yüzden tüm bu kararları sizin adınıza başkalarının vermesi yerine, kaçınılmaz son gelmeden önce bizzat kendiniz vermeniz daha doğru. Dijital miras konusu da işte bu yüzden önemli. Çünkü geride kalan mirasçılarınızın geride bırakacağınız servislerin ve cihazların büyük bölümüne yasal olarak erişebilmesi mümkün olmayacak. Dahası bu yolla hangi hesabın ne şekilde işleneceğini, hangilerinin silinip hangilerinin anı olarak kalacağını ailenizle oturup konuşma fırsatı yaratmış oluyorsunuz.

DIJITAL MIRASI PLANLAMAK

Digital Legacy Association tarafından paylaşılan verilere göre dijital miras konusunda hatırı sayılır ölçüde bilince sahip olanların oranı yüzde 50’ye yaklaşırken, yüzde 40’a yakın bir kesimin kavram hakkında bilgisi az veya hiçbir bilgisi yok. Yani bilinç sahibi olanların oranı azımsanmayacak seviyede ve bu rakam giderek artıyor.

Dijital mirası sadece bilgisayarınızda veya kişisel cihazlarınızda yer alan değil, internet üzerinde yaşayan verilerin tamamı şeklinde bir bütün olarak ele almak gerekiyor. Dijital olarak tanımlanan bü- tün varlıklarınız, örneğin e-posta ve sosyal medya hesapları, banka ve yatırım hesapları, kullandığınız dosya depolama ve bulut hizmetleri, çevrimiçi mağaza veya hizmetlere dair hesaplar, alan adları ve web siteleri, çevrimiçi topluluklara yaptığınız katkılar, kripto para ve NFT gibi varlıkları dijital mirasınıza dahil olarak düşünebilirsiniz.

Bu işi doğru şekilde yapmak için izleyebileceğiniz adımlar var. Birinci adımda bir liste oluşturarak başlayın. Bu iş başlangıçta düşündüğünüzden daha karışık gelebilir. Önemli cihaz ve hizmetleri atlamamak için tarayıcınızın şifre deposunda yer alan servisler, hizmetlere ait e-posta aboneliklerinden gelen mesajlar, ziyaret geçmişiniz ve cihazlarınızda yüklü uygulamalar size yardımcı olacaktır.

İkinci adımda hangi hesabın veya hizmetin sizden sonra ne şekilde ele alınacağına karar verin. Örneğin mevcut hizmet abonelikleriniz iptal edilirken, fotoğraf depolama servislerinde yer alan anılarınızın mirasçılarınız tarafından indirilmesine fırsat vermek için bir süre daha açık kalmasını tercih edebilirsiniz. İptal edilecek servislerin içinde yakınlarınızın işine yarayacak verilerin olup olmadığını iyi düşünün, aksi halde bunlara erişebilme şansını tamamen kaybedebilirler. Örneğin kripto varlıkların bir kez kaybolduktan sonra bir daha asla geri dönüşü olmadığını unutmayın.

Üçüncü adımda dijital varislerinizi belirleyin. Bunlar aynı zamanda dijital varlıklara dair mirasınızı gerçekleştirmekten sorumlu kişiler olacaktır. Bu büyük sorumluluğu kişiliğine ve teknik becerilerine güvendiğiniz, ailenin tüm fertlerine eşit yakınlıkta duracak birine emanet etmeye odaklanın.

Son olarak tüm bunları yasal bir şekilde güvenceye alın. Tabii siz öldükten sonra başkalarının da görebileceği açık bir metne dönüşen miras belgesine şifrelerinizi açık açık yazmak istemeyebilirsiniz. Bunun için daha farklı ve yaratıcı yollar izlemeniz gerekebilir.

DIJITAL DÜNYADA ÖLÜMDEN SONRA YAŞAM

İşin bir diğer tartışılmaya değer yönü de öl- dükten sonra arkanızda bıraktığınız kişisel veri bulutunun çağdaş teknolojiler yardımıyla sizi yeniden yaşama döndürecek ipuçları taşıması. Popüler kültür öğelerinde bunun örneklerini uzun zamandır görüyoruz. Örneğin Anthony Bourdain’in hayatını konu alan Roadrunner belgeselinde Bourdain’in intihar etmeden önce bıraktığı son mektubun kendi sesinden okunduğu bir bölüm yer alıyor. Bu bölüm Bourdain’in kendi sesiyle değil, bıraktığı ses kayıtlarının yapay zeka yardımıyla metne uyarlanmasıyla oluşturulmuş. Rap şarkıcısı Tupac Shakur, ölümünden 15 yıl sonra 2012’de hologramıyla Coachella müzik festivalinde sahne almıştı. Star Wars filmlerinin yeni serilerinde hayata veda eden Carrie Fisher ve Peter Cushing’in yarım kalan rollerini dijital ikizleri tamamladı. Şarkıcı Kanye West’in Kim Kardashian’a verdiği son doğum günü hediyesi, babası Robert Kardashian’ın yaşarken hiç kurmadığı cümleler eşliğinde ölümün ötesinden kızıyla konuştuğu bir hologramdı.

Tabii bunlar oldukça pahalı ve herkesin ulaşamayacağı türden işler. Ama deepfake teknolojilerinin gelişimi ve dünya genelindeki hızla katlanan bilgi işlem gücü, bu tür uygulamaları herkesin kullanabilmesinin yolunu açıyor. Mesela aile soy ağacını keşfetmek isteyenlere hizmet veren MyHeritage web sitesi altında yer alan Deep Nostalgia adlı yapay zeka, yüklediğiniz kişinin fotoğrafını ekran karşısında canlandırarak izleyenleri tarifsiz hislere sürüklüyor. Aile geçmişine odaklanan HereAfter, müşterileriyle hayatları hakkında röportaj yaparak verdikleri cevaplardan Siri benzeri sohbet botları oluşturuyor. Replika, kişilerin seslerini taklit ederek sizinle konuşan, hatta telefon açan sanal arkadaşlar yaratıyor.

Microsoft’un geçtiğimiz yılın sonlarında aldığı bir patent de oldukça ilgi çekici. Patentin konusu neredeyse 8 yıl önce yayınlanan Black Mirror’un bir bölümünde konu edilene benzer şekilde kişilerin sosyal medya ve diğer platformlarda bıraktıkları mesajlardan hareketle tıpkı onlar gibi konuşan sohbet botları oluşturmak.

Fakat tüm bunların beraberinde getirdiği etik tartışmaların yanı sıra yaşayanlar üzerinde oluşturabileceği davranışsal bazı riskler de var. Örneğin bazı uzmanlar kaybettiklerimizi kabullenip hayata devam etmek yerine, onları yaşamın içinde tutma çabasının tehlikeli bir alışkanlığa dönüşebileceği ve derin ruhsal sorunlara yol açabileceğini düşünüyor. Açıkçası ben torunlarımın belinde Tamagotchi gibi sallanmak veya geleceğin mobil cihazı her ne olacaksa içindeki ufak bir simgede yaşamak is- ter miydim bilmiyorum. Belki isteyen olacaktır. Ama şu bir gerçek ki gelecekte bunun boyutu, karşılığı, biçimi ne olursa olsun, ölümden sonra yaşam isteyen herkes tarafından tercih edilebi- lecek bir kavram olma yolunda hızla ilerliyor.

SONSUZLUKTA KAYBOLMADAN ÖNCE

İçinde bulunduğumuz çağın en büyük dâhilerinden olan Einstein’in son sözleri, son nefesinde başucunda duran hemşirenin Almanca bilmemesi yüzünden çağlar boyu yankılanacakken kaybolup gitti. Belki bizim de son sözlerimiz, son anlarımız yaşamdaki mutluluklarımıza, hüzünlerimize, sırlarımıza eşlik eden, dilini kimsenin çözemediği cihazlarda sıkışıp kalacak. Geride bıraktığımız dijital miras bozulan cihazlarla, kapanan hesaplarla birlikte silinip kaybolacak.

Bunların arasında birlikte gömülmek istediğiniz sırlar da olacaktır, geride kalanlara teselli olacağını düşündükleriniz de. Ama şu bir gerçek: Dijital servislerin böylesine hayatla iç içe geçtiği bir dünyada dijital mirasımıza ne olacağını yaşarken planlamanın, bu kararı baş- kalarına bırakmamanın vakti çoktan geldi.