BRICS ülkeleri diplomasi ve ekonomide yükselişte

    0
    174

    Hindistan’ın Goa kentinde geçenlerde düzenlenen BRICS ülkeleri 8. Zirvesi’nde belki de akılda kalan tek şey, bu ülkelerin kendi kredi derecelendirme kuruluşlarını oluşturmayı gündeme getirmeleri oldu. Halihazırda Musul savaşının, dünya nüfusunun yarısını temsil eden ve satın alma paritesi açısından da ağırlığı ABD ve Avrupa’nın toplamına eşdeğer olan beş ülkenin devlet başkanının katılımıyla gerçekleşen zirveye kıyasla gezegenimizin geleceği açısından çok daha stratejik bir nitelik taşıdığı düşünülebilir. Ancak güneydeki ülkeler lehine bir yönelimin olduğu bir dünyada bu yanlış bir düşünce biçimi.

    2001 yılında, dünyanın sanayileşmiş ülkelerini temsil eden Batılı zengin devletlerin oluşturduğu kapalı bir kulüp niteliğindeki G7 dışında ve Goldman Sachs’ın da baş harflerinden esinlenerek BRICS (Brasil, Russia, India, China, South Africa – Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) olarak adlandırdığı birliğin ortaya çıkışından beri çok zaman geçti, çok yol alındı.  BRICS’in dünya işlerindeki ağırlığı gittikçe artıyor.
    Dünyada ABD’ni başı çektiği küreselleşmeye karşı alternatif küreselleşme girişimleri çoktan sönüp giderken, bunun yerine yeni bir küresel Forum yükselişte.

    Peki Goa’da sekizincisi düzenlenen zirve BRICS açısından bir başarı mı? Her şeyden önce, jeopolitik zeminde nihai deklarasyon, G7’nin kısa süre önceki zirvelerinin yanı sıra Ekim 2016’da Çin’de düzenlenen G20 toplantısının deklarasyonuyla da bazı zıtlıklar içeriyor. Başta Suriye konusunda DAEŞ asıl hedef olarak belirtilirken ABD ve Suudi Arabistan’la ilgili imalar da yer alıyor.

    İsrail-Filistin anlaşmazlığı konusunda da, BM kararına atıfta bulunularak iki devletli bir çözüme ve doğu Kudüs’ün Filistinliler’in başkenti olarak tanınmasına vurgu yapılıyor.  Öte yandan, IMF’de idari konseyde Avrupalıların iki koltuğu gelişmekte olan ülkelere bırakmaları talep ediliyor.

    BRICS deklarasyonunda dikkat çeken bir başka nokta ise demokrasi, insan hakları gibi unsurlara pek fazla vurgu yapılmaması.

    Ayrıca “piyasa”ya yönelik atıflar da net değil. Deklarasyonda her ne kadar piyasadan söz edilse de, serbest pazar ekonomisinden pek söz edilmiyor. Sonuç olarak aslı niyet, “büyük abi” konumundaki Çin ve Rusya ve biraz daha düşük tonda Hindistan ve Brezilya’nın, dünyayı süper güç ABD ve Batılı müttefikleriyle paylaşmak istemesi. Bunun için de, gezegenimizdeki diplomatik ve ekonomik manevralarda dizginleri paylaşacak kapsayıcı bir vizyona ihtiyaç duyuluyor.