Borsa kaynak yaratabilecek mi?

0
30

“Gelecek yıllarda borçlanmak daha zor hale geleceği için sermaye piyasalarının burada bir kaynak oluşturması seçeneği dünya genelinde daha mantıklı olacak” diyor, Borsa İstanbul Genel Müdürü Tuncay Dinç. Geçtiğimiz ekim ayında gerçekleşen 2. Uluslararası Borsa İstanbul Finans ve Ekonomi Konferansı’nda konuşan Dinç, FED’in faizi artırdığı zaman 5-10 değil, 0,25 puan artıracağını, bu oranın düşük görünse de bütün ülkelerin borçluluğu sebebiyle etkisinin fazla olacağını söyledi. Önümüzdeki dönemde yaşanacak borçlanma sıkıntısına karşı sermaye piyasasının ise alternatif olduğunu düşünüyor. Piyasadaki kimi uzmanlar da benzer görüşü dillendiriyor. Artan faizle birlikte bankalardan alınacak kredilerin maliyetlerinin artacağını, daha uygun kaynak temini için sermaye piyasalarına yönelineceğini, bunun da piyasanın büyümesine imkan vereceğini söylüyorlar. 

Kuşkusuz sermaye piyasalarının büyümesine yönelik beklenti motivasyonu güçlendiriyor. Piyasanın taşıdığı büyüme potansiyeli göz önüne alındığında beklentinin belli bir zemini de yok değil. Neticede ülkemizde toplam tasarrufların sadece yüzde 5’i pay piyasalarına geliyor. Öte yandan borsa şirketlerinin toplam piyasa kapitilizasyonunun gayri safi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 24’lerde iken gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 40’lara, gelişmiş ülkelerde ise yüzde 80’lerin üzerine çıkmakta. Bu da kat edilecek yol hakkında piyasa otoritelerine umut veriyor. 

Yeri geldikçe her fırsatta dile getirilen piyasanın potansiyeline rağmen, kaygılarını ifade eden kimi uzmanları dinlediğimizdeyse gelişmeler hiç de iç açıcı değil. SPK Başkan Yardımcısı Tevfik Kınık, ilk halka arzların azaldığına dikkat çekerken bunun, küresel büyüme açısından oluşturduğu riski göz ardı etmemek gerektiğini hatırlatıyor. Kınık, küresel ölçekte borç ve özkaynak finansmanı arasındaki dengenin borç lehine bozulduğunu ve ilk halka arzların ciddi düzeyde azaldığını ifade ediyor. Benzeri tespitten yola çıkan bazı uzmanlar ise ileriye dönük kaygılarını dile getiriyor. Onlar FED’in faiz artırımının sermaye piyasalarını büyütebileceği yönündeki görüşe katılmadıkları gibi, aksine piyasada ciddi ağırlığa sahip yabancı yatırımcının çekilmesine yol açacak gelişmenin de başlangıcı olarak görüyor. Yerli yatırımcının zaten zayıf olduğu bir piyasada yabancı yatırımcının ağırlığını azaltması sermaye piyasasının daralmasıyla eş değerde nitelendiriliyior. Tasarruf sahiplerinin birikimini yönlendirmediği bir noktada firmaların halka açılmak için piyasaya gelmesinin ne denli sonuç doğuracağı ise tartışmalı bir hal alıyor. 

Halihazırda pay piyasasının yüzde 65,17’sinin yabancı yatırımcının elinde bulunduğu göz önüne alındığında dile getirilen eleştirinin hiç de dudak bükülecek bir tarafı olmadığı anlaşılıyor. Yabancı yatırımcının portföyünün bir kısmını çekmesi halinde dahi piyasanın nasıl etkilendiği geçmiş tecrübelerle sabit. Yabancıların satışa yönelmeleri durumunda genel olarak hisselerin değeri düşerken piyasa da küçülüyor. Türkiye’nin en büyük şirketlerinin sadece beşte birinin borsada işlem gördüğü bir ortamda dışarda kalmayı tercih eden firmaların, küçülen piyasada gelebilmesi daha da zor. Görünen o ki piyasanın kaynak oluşturabilmesi her şeyden önce ister yerli ister yabancı olsun yatırımcı ilgisini güçlendirmekten geçiyor.