Bitcoin savaşçısı

0
118

BTC TURK CEO’SU ÖZGÜR GÜNERI  temmuz ayındaki görüşmemizde artık Tether’in (USDT) de tahtasını takip ediyor olmaktan heyecan duyduklarını söylüyordu. Türkiye’nin ilk, dünyanın ise dördüncü kripto para işlem platformu BtcTurk’ün, altcoin alım satım seçenekleri arasına eklediği Tether’in o günlerde Güneri’de yarattığı heyecan, bu kripto paranın 2,6 milyar dolarlık piyasa değeri ile dünyada ilk 10’da bulunmasından kaynaklanıyordu.
Global piyasa değeri ve işlem hacmi yüksek kripto paraları Btc Turk platformuna ekleme stratejilerinin bir parçası olarak platforma katılan Tether için Güneri’nin yaptığı, “Kullanıcılarımız USDT ile yepyeni yatırım stratejileri geliştirme imkânı bulacak ve kripto para pozisyonlarını daha rahat yönetebilecekler. Tether’i hızlı çözüm bekleyen tüm kripto para alım satımı yapan müşterilerimizin kullanımına açmaktan büyük mutluluk duyuyoruz” yorumu, piyasaların sağlığı için gereken derinlik ve çeşitliliğe yönelik vurgusu ile dikkat çekiyordu. Tabii işin içinde hız da önemli yer tutuyor.
İşin bir tarafı roket bilimi gibi… “Omni protokolü aracılığıyla Bitcoin Blockchain’inde ve ERC20 akıllı kontratı olarak Ethereum ağında üretilip dağıtılan Tether (USDT), üreticisi Tether Limited tarafından ABD Doları’na endeksli bir kripto para olarak tanımlanmıştır” ifadesi Uzay Yolu’nda “Kaptanın seyir defteri…” diye başlayan bölüme yakışan bir ifade. Daha anlaşılırı ise, “BtcTurk’te Türk Lirası
cinsinden işlem görecek olan Tether’in uluslararası dolar fiyatının TL karşılığı civarı bir fiyattan işlem görmesi beklenmektedir” şeklinde. Bugünlerde finans piyasalarında neyin nereye gideceğini tahmin etmenin ne kadar zor olduğu düşünülürse, ikinci cümle sağlam bir belirlilik içeriyor.
Güneri’nin finans piyasalarında olduğu kadar finansın teknolojisi konusunda da sahip olduğu köklü birikim, kripto para dünyasına yelken açma cesaretini bulmasını sağlayan önemli bir etken olarak karşımıza çıkıyor. 2000’lerin başlarında finans dünyasının iki yakasında teknolojinin yarattığı değişim, Güneri’nin bugün konusunda yorum yapmasını da kolaylaştırıyor. “Finans dünyasının ve müşterilerin teknolojiyi daha çok kullanmaya başlaması, 2000 yılından sonra işi ciddi biçimde değiştirdi. Blockchain ve Bitcoin’den bahsetmiyorum; bugün New York Borsası’nda işlem hacminin yarıdan fazlasını yapanlar makineler. Marjların giderek daraldığı ve hacimlerin artmaya başladığı bu yeni dünyada makinelerden geliyor” diyor.
Bunun Bitcoin’in fiyatı ne  olur  ya  da alalım mı/satalım mı tarzı  tartışmalardan çok daha derinlikli bir bakış açısı ancak sonunda oraya da bağlanacağını şimdiden söyleyeyim. Güneri, “Bir algoritma yazılıp işin makinelere bırakıldığı bu High Frequency Trading (Yüksek Hızlı Ticaret-HFT) dünyasında makinelerin çok küçük marjlarla ve tutarlarla alım satım yapıyor ancak bu toplamda çok büyük hacme ulaşıyor” diyor.
Bu dünyayı tanımlarken “Makinelerin en çok sevdiği şey, piyasanın likit ve volatil olması; bunlar volatiliteyi besliyor” ifadesini kullanan Güneri, kurumsal yatırımcı tarafında bu gelişmeler yaşanırken bireysel yatırımcıların da değişimden uzak kalmadığının altını çiziyor.
Kurumsal yatırımcı tarafında bu gelişme yaşanırken bireysel yatırımcı tarafında teknolojinin etkisi, akıllı telefonlarla alıp satma, emir verme, piyasayı takip etme şeklinde ortaya çıkıyor. Bunun karar mekanizmalarını etkilemesi, yatırımcı profillerini ciddi biçimde değiştiriyor. Türkiye örneğinde çok bilindik olan yatırımcı profili, parasını her gün işletirken gayrimenkul aldığında yıllarca bekleyebilme özelliği ile tanımlanıyor. Yatırımcıların davranışları  ile karar mekanizmaları birbirine yansıyor ve birbirini yeniden şekillendiriyor. Güneri, “Ben para/gayrimenkul yatırımcılarının davranış farkını, fiyatını her gün görebildiğin bir şeyle göremediğin ve hayal kurduğun bir şey arasındaki fark olarak yorumluyorum.
Arsaların ve evlerin fiyatı da her gün belli olsa, alıcı ve satıcı tarafında çok daha büyük aktivite olur” yorumunu yapıyor.

VOLATILITE TARAFINA GERI DÖNERSEK, ürün çeşitliliğinin artmasının da volatiliteyi besleyen bir diğer etken. Teknolojik gelişmeler bu şekilde volatiliteyi beslerken merkez bankalarının piyasaya parayı basması işleri
daha da karışık bir hale getiriyor. Güneri, “Bundan dört beş ay önce 10 trilyon dolar eksi faizde duruyordu. Şirket satışlarında Avrupa bankalarının takası yapan şirketlerden parayı tutmak için para istenmesi gibi garip uygulamalar ortaya çıktı” diyor.
Bütün bu etkenler üst üste gelince, dünyadaki kalıcı düzen volatiliteye dönüşüyor. Veriye ve bilgiye erişimin ve karar süreçlerinin bu ölçüde hızlanması bu  volatilitenin  altında yatan asıl neden. Güneri, “Bence volatilite geçmeyecek ve stres dönemlerinde boyutları ciddi biçimde artacak. Finans dünyası artık böyle… Bu yeni düzene alışmak gerekiyor. Bunu yaparken de doğru yatırım enstrümanını seçmek, doğru portföyü oluşturmak önem taşıyor” diyor.
Ancak burada, Nasreddin Hoca’nın sazın sürekli aynı notasını çalıp karısı neden böyle yaptığını sorduğunda,  “Bütün  dünya bu notayı arıyor” demesi gibi bir çözüme sahip değil. “Böyle
bir portföy yok. Risk iştahınız ve o parayı ileride ne amaçla kullanacağınız gibi çok sayıda etkeni dikkate alarak farklı portföyler oluşturmak gerekiyor” diyor.
Güneri’nin kendisinin de kabul ettiği Bitcoin maksimalisti kimliği bu noktada ortaya çıkıyor. Bunun samimi bir kimlik olduğunun altını çizmek gerekiyor. Güneri, “Ben zaten buna inandığım için –annemin deyimiyle- gül gibi işimi bırakıp buraya geldim. Hâlâ da inanıyorum. Bu volatilite ve kargaşa noktasında Bitcoin’in bir faydası daha ortaya çıkıyor” diyor.
Bundan sonraki açıklamalar biraz teknik. “Bitcoin’i şimdi global yatırım aracı olarak sayabileceğimiz hisse senedi, sabit getirili yatırım fonu, türevler veya emtialar ve bunların alt gruplarının hiçbiriyle korelasyonu yok. Sen portföyüne almak istediğin Bitcoin riskini eklediğinde aslında toplam portföy riskini düşürüyorsun. Bu matematiksel bir olgu” diyen Güneri, konuyu, “Biz bunu zamanında emeklilik fonlarında ABD’liler başta olmak üzere çok sayıda yatırımcıya pazarladık. Volatilite ve risk altındaki değer bazlı bir eğri şu durumu gösteriyor.
Yüzde 100 Amerikan hisse senetlerinde kalarak aldığın risk X ise, bunun yüzde 15’i Türk hisse senetlerine yatırıldığında aslında daha riskli bir varlığı içeri sokulurken bunların korelasyonu o kadar ayrışabiliyor ki risk düşüyor ve getir artıyor” diye açıklama yapıyor.
 
KURUMSAL FINANSDÜNYASINDAN GELIP Bitcoin maksimalisti olan Güneri’nin Bitcoin’e duyduğu güven çok ağırlıklı olarak bu ilişkiye dayanıyor. Güneri, “Bitcoin bence bu işe yarayacak. Kurumsal yatırımcıların bu tarafa ilgi göstermesinin nedenlerinden bir tanesi bu… İşler kötüleşmeye başladığında -buna yabancılar when things go south der- Bitcoin daha değerli hale gelecek.
2008 krizi bugün bir daha olsa ben Bitcoin fiyatının iki üç ay boyunca beş katına falan çıkacağını düşünüyorum” diyor.
Bu düşüncesinin nedenini de kripto paranın biraz önce açıkladığı özelliğine bağlıyor. “Korelasyonu olmayan, kendi başına hareket eden, dinamikleri başka olan ve işin özünde arzı sınırlı olan, tamamıyla desentralize, hiçbir
sahipliği olmayan yapısı ile bitcoin bu portföylere değer katabilir diye düşünüyorum O yüzden eğer takip ettiyseniz son dönemde Coinbase de bu işe girdi ve kurumsal yatırımcıların varlıklarını saklamak için hizmet sunmaya başladı” diyen Güneri, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki eşitsiz gelişim nedeniyle geçiş süreçlerinin farklı olacağını düşünüyor.
Gelişmiş ülkelerde şöyle bir denge söz konusu: Gelişmiş ülkelerde emeklilik fonlarının asıl bileşeni hisse senedidir. Singapur’un bir emeklilik fonu olarak düşünebileceğimiz ve çok uzun vadeli bakış açısına sahip Temaset fonunun, Norveç’in petrol gelirlerinden oluşturduğu devlet fonunun;
Qatar Investment Fund’ın yatırımlarının büyük bölümü hisse senetlerindedir. Çünkü aslında uzun vadeli bakıp doğru sektörleri ve şirketleri belirlediğinde değer hisse senedindedir; hisse senedinden para kazanırsın.
Gelişmekte olan ülkelerde ise ağırlık sabit getiriye odaklanıyor. Türkiye gibi ülkelerde ağırlık sabit getiridir çünkü bizim piyasamız 2002 krizine rağmen ve regülasyon da bunu teşvik ettiği için sabit getiriye yatırım yapıyor. Güneri, “Ben en son baktığımda hisse senedi oranı yüzde 15’ler seviyesindeydi; toplam emeklilik büyüklüğü içinde, çok büyük bir kısmı da sabit getiride duruyor. Bunun nedeni de gelişmekte olan ülkelerde makro- ekonomik dengelerin politikaları çok etkiliyor olması” diyor.
Faiz, bunun en çarpıcı örneklerinden biri. Faizlerin hareketi örneğin ABD’de iki yılda sıfırdan ikiye çıktıktan sonra bire inmek gibi bir seyir izlerken Türkiye gibi ülkelerde aynı dönemde yüzde 10’dan 20’ye çıkabiliyor. Bu yüzden sabit getirili menkul kıymetler insanlara daha güvenli geliyor.
Güneri’nin dikkat çektiği bir ayrıntı daha var: Finansal okur- yazarlık… Güneri, “Bir kişiye sen şu hisse senedini al çok güzel olacak paranı iki katına katlayabilirsin dediğinde bu bir belirsizlik içerdiği içerirken diğer tarafta ‘bu bonoyu al, kesin yüzde 20 kazanacaksın’ demek yatırımcı algısında çok fark ediyor ama global olarak bakıldığında ben genel olarak bono ve hisse senedi gibi her türlü portföyün içine bir miktar bu kripto paranın alınabileceğini düşünüyorum. Ama tabii işin bir de regülasyon tarafı var.
Alabileceğiniz varlıklar sizin içtüzüğünüzde veya düzenlemelerinizde yazıyor. Türkiye’de bu tür fonlara mesela kripto parayı alıp koymak mümkün değil şu anda” şeklinde konuşuyor.
Bu dengelerin tümü, BtcTurk’un yerel ve global olan arasında dengeli bir duruş ortaya koymasını sağlıyor. Vizyon tamamen global olmakla birlikte ürünler ve platformlar ihtiyaca göre lokal ya da global olarak geliştiriliyor. Güneri’nin bahsettiği strateji ise, işin ruhuna işaret ediyor: “Ben uzun mesafe sporu yapıyorum. Orada çok güzel bir şey vardır: hedefini bileceksin ama odaklanman gereken şey bir sonraki adımın. Hep şuna bakacaksın: Attığın bu adım seni o hedefe doğru mu götürüyor yoksa o hedeften uzaklaştırıyor mu?”
Güneri, bütün bunların sonucunda her portföyün içinde kripto paranın olacağı bir dünyaya gidileceğine kesin olarak inanırken şu anda bir sonraki adımına odaklanmış durumda.