Bir Ajans Neden Sadece Gastronomi İçin Çalışır?

By Fortune Türkiye

Gastronomiyi yalnızca yemek değil; coğrafya, kültür, kalkınma ve hafıza olarak gören bir ajans… Zeynep Kakınç’ın kurduğu Logos İletişim, 20 yıla yakın süredir sadece gastronomi alanında çalışıyor. Saki İçecek Grubu gibi markalardan yerel üreticilere, şehirlerden festivallere uzanan bir dili yeniden hatırlatıyor. Peki bu iş sadece tanıtımla mı ilgili, yoksa daha derin bir anlamı mı var?

Ajanslar çoğunlukla görünmezdir. Onlar sahneyi kurar ama sahneye çıkmaz. Oysa bazıları vardır ki yaptıkları iş, en az konu ettikleri hikâye kadar anlatılmayı hak eder. Logos İletişim de böyle bir yerde duruyor. Türkiye’de yalnızca gastronomi alanında çalışan, ama işi sadece tanıtmak olmayan bir yapıdan söz ediyoruz. Zeynep Kakınç’ın ifadesiyle, “Neyi anlatmalıyız?” refleksinden önce “Neyi duymalıyız?” sorusunu soran bir yapı.

Bunun iyi bir örneği, Saki İçecek Grubu’yla yürüttükleri kültür temelli proje. Masayı sadece bir yemek alanı değil, bir anlatı mecrası olarak düşünerek yola çıkıyorlar. Anıları olan bir kültür bu. Aydın Boysan’ın yazılarında, Vefa Zat’ın anılarında yaşayan bir hikâye gibi. Tabii bu kültürü bugünün diline taşımak kolay iş değil.

Logos İletişim Kurucusu Zeynep Kakınç

Sohbetin yönü, sesin tonu, anıların masadaki yeri… Her biri o kültürün bir parçası. Bugünün hızında unutulmaya başlayan bu sessiz ritüellerin peşine düşüyorlar. Örneğin meze kültüründe yer alan eski bir figür, “sakî”, sadece kadeh doldurmaz; masadaki uyumu da gözetir. Kakınç, bu figürü kültürel bir başlık olarak yeniden gündeme taşıyor.

Elbette bu tekil bir örnek değil. Zeynep Kakınç’ın yürüttüğü işlerde Logos İletişim, markanın önünde durmuyor olsa da ona yön veriyor. Tanıtımı yapılacak hikaye önce anlaşılmalı. Bunun için sahaya iniyorlar; şehri, ürünü, üreticiyi dinliyorlar. Festivallerde sahne kurmakla değil, o sahnede ne anlatılacağını bulmakla ilgileniyorlar. Bursa’da hazırlanan gastronomi rotası ya da Kars’taki peynir yolculuğu gibi projeler bu yaklaşımın sonucu.

Kakınç’ın profesyonel geçmişi bu bakışı adeta kaçınılmaz kılıyor. Mutfak Dostları Derneği’nde dört dönem başkanlık yapmış, Türkiye’de artizan üretim fikrini ilk dillendiren öncü ekiplerin içinde yer almış bir isim. “O zamanlar yerel ürün pek konuşulmazdı,” diyor, “Bugünse daha görünür, ama hak ettiği etkiyi yaratması için özüyle yaşatılması gerekiyor.”

İşte bu noktada Logos İletişim’in farkı ortaya çıkıyor: içeriğe duyulan koşulsuz sadakat. Sahada gerçek bir karşılığı olmayan hiçbir fikri ne ekrana taşıyorlar ne de afişe. Onlar için iletişim, sadece görünen bir vitrin değil; samimiyetle inşa edilen bir güven zemini.

Bu yaklaşım festivalleri de yeniden düşünmeyi gerektiriyor. Her şehrin gastronomi kenti olma hevesi olabilir ama her şehir bu sorumluluğu taşıyamaz. “UNESCO bir hedef değil, yapılanların sonucudur,” diyor Kakınç. Önce neyin var olduğunu bilmek, sonra onu nasıl göstereceğine karar vermek gerekiyor. Logos İletişim de tam bu noktada devreye giriyor: Rotalar oluşturuyor, hafızayı güncelliyor, üreticinin sesiyle şefin tabağı arasında köprü kuruyor.

“Masada su bile bir şey söyler,” diyor Zeynep Kakınç. O masayı kurarken herkesin aynı tadı yiyip içmesi gerekmiyor. Ama aynı duyguyu hissedebilmesi için bir dil kurulması gerekiyor. Logos İletişim’in yaptığı da bu. Onların işi artık sadece reklam değil, belki de bir çeşit toplumsal çevirmenlik.

Tekrar başa dönüyorum. Bir ajans neden sadece gastronomi için çalışır?

Zeynep Kakınç için bu pek de iddialı bir soru değil. Ona göre bu topraklar zaten kendini anlatıyor. Logos İletişim’in yaptığı ise onu bozmayacak bir dille aktarmak. Belki de bu yüzden, anlatmadan önce dinlemeyi seçiyorlar.

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...