Antalya Ticaret ve Sanayi Odası, şehrin tarımsal envanterindeki gizli bir gücü, Döşemealtı Kabağını ekonomiye kazandırmak için coğrafi işaret dosyasını açtı. 53 özgün tarifle vitrine çıkan turuncu ürün, tescil belgesiyle üreticisine katma değer sağlamayı hedefliyor. Peki, bir etiket, tarladaki kaderi değiştirmeye yeter mi?
Döşemealtı Kabağının tescil yolculuğuna tanıklık etmek üzere Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nın (ATSO) Atatürk Konferans Salonu’ndayım. Kapıdan girdiğimde, burnuma alışılmışın dışında, karamelize şekerle harmanlanmış isli bir koku çarpıyor.
İçerisi, ekonomi dünyasının o bildik ciddiyetiyle dolu. Öte yandan uzunca bir masanın üzerinde; mor, siyah ve altın varaklarla boyanmış, adeta birer sanat objesine dönüştürülmüş kocaman kabaklar duruyor. Bu tezat görüntü, aslında günün özetini veriyor: Tarım, sanat ve ticaret aynı karede.
Masalara doğru ilerliyorum. Şehrin bilindik lokantalarından otellere, yerel kadın kooperatiflerinden üreticilere kadar herkes ortak bir heyecanı paylaşıyor.
Geldiğim salon yalnızca bir tadım etkinliği gibi durmuyor. Şehrin karar vericilerinin, bir tarım ürününü ekonomik bir güce dönüştürme çabasını gözlüyorum.
Ortamdaki yoğunluğu izlerken ATSO Başkanı Yusuf Hacısüleyman, konuşuyor:

“Döşemealtı Kabağımızı tescilleyerek üreticimizin emeğini hak ettiği yere getirmeyi hedefliyoruz.”
Vurgusu, meselenin sadece lezzet olmadığını işaret ediyor.
Peki bir tarım ürününü tescillemek, onun ticari kaderini değiştirmeye yeter mi?
Tarladan tabağa kimlik inşası
Tadım için bana ayrılan masaya geçiyorum. Elimdeki menüye baktığımda, tescil dosyasının en güçlü kanıtlarıyla karşılaşıyorum.
Döşemealtı Kabağının o bildik kabak tatlısı ezberini bozan, Çikolatalı Kabak Sos eşliğinde Tavşan Yüreği Zeytini yağı veya Balkabaklı İçli Köfte gibi 53 farklı reçeteyle sunulması, ürünün endüstriyel mutfaktaki potansiyelini kanıtlıyor.
Kabağın bir tatlı malzemesi olduğu kadar, ana yemekten çorbaya kadar uzanan bir mutfak enstrümanı olduğunun ilanı.
Yusuf Hacısüleyman, çeşitliliğin ürünün algısını değiştirdiğini söylüyor:
“Bugün gurme tatlardan oluşan bir menüyü başlangıcından ana yemeğe ve tatlılara kadar tüm lezzetleriyle görebiliyoruz.”
Çeşitlilik aynı zamanda tescil alındıktan sonra ürünün restoranlara pazarlanabilmesi için elzem bir veri seti niteliğinde.
Kurutulmuş Baharatlı Balkabağı Çıtırı gibi inovatif denemeler, ürünün katma değer zincirinde yukarı tırmanma çabasının en somut örneği.

Hedef katma değere dönüştürmek
Peki, bu tescil ısrarı neden?
Cevap, Döşemealtı’nın coğrafi yapısında, yani terroir özelliklerinde gizli.
Bölgenin Antalya merkeze kıyasla yüksek rakımı ve gece gündüz sıcaklık farkları, sebzenin yapısını değiştiriyor. Kireçli toprak yapısı, kabağa lifli bir doku ve en önemlisi 3-4 ayı bulan uzun bir raf ömrü kazandırıyor.
Vali Hulusi Şahin, yapısal farkın önemine değiniyor.
“Daha önce 19 olan coğrafi işaret sayısını, 200’ü aşan başvurularla önemli ölçüde artırdık,” diyor.
Girişim, Antalya’nın tarımsal envanterini kayıt altına alma stratejisinin bir parçası.
“Bu süreç, Antalya’nın zenginliklerinin tespit edilmesi ve tescillenmesini kapsıyor.”
Tespit, ürünün tarladan çıktığı haliyle yetinmiyor. İşlenerek satıldığında gerçek değerini bulmasına işaret ediyor.
Ham ürünü satmakla, onu bir hikayeye dönüştürüp satmak arasındaki fark, aynı zamanda üreticinin gelecekteki gelir modelini belirleyecek.
Turuncu renkli sert kabuk, içindeki lezzetle yetinmiyor. Bölge çiftçisinin refahını da koruyan doğal bir kasa işlevine aday.
Turuncu Ekonomi İçin üçlü İttifak
Salondaki turuncu örtülü yuvarlak masalara tekrar göz gezdiriyorum. Bürokrasi ve şefler omuz omuza vermiş, Balkabaklı İçli Köftenin dokusunu tartışıyor.
Bu görüntü, Toprak, Bürokrasi ve Şefin Bıçağı üçlüsünün nadir görülen bir uyumunu sergiliyor.
Coğrafi işaret tescili, sadece bir etiket olarak değerlendirilmiyor. Ürünün taklitlerinden ayrışması ve uluslararası pazarda hak ettiği fiyata satılması için önemli bir hukuki kalkan.
“Üreticimizin emeğini hak ettiği yere getirmeyi hedefledik” diyor, Yusuf Hacısüleyman.
Hedef, kırsal kalkınmanın raporlardan çıkıp tarlaya, tabaklara inmesi.
Anka Kadın Kooperatifinin Balkabaklı Tarhana Ezmesi ile Limak Hotels’in şefi Halil Gökmenoğlu’nun Kabak Katmerinin aynı menüde buluşması, yerel ekonominin entegre olabilmesi adına umut verici.
Programın sonuna doğru salon yavaş yavaş boşalıyor.
Uzunca masanın üzerindeki o süslü, boyalı kabaklara bir kez daha bakıyorum.
53 tabak sergilendi.
Bir ürün anlatıldı.
Bir yol haritası işaret edildi.
Peki bu turuncu hikâye, sofradan menülere, menülerden pazara taşınabilecek mi?
