1 Temmuz’da göreve gelen Dell Technologies Türkiye Ülke Müdürü Işıl Hasdemir Dell’in Türkiye’deki yeni yüzü oldu. Ancak Dell’in yeni yüzü dediğimizde, bilgisayar dünyasının bu önemli oyuncusunun iş modelinde yaptığı değişiklikle edindiği yeni yüzünü de vurgulamak gerekiyor.
Kerem Özdemir
MIchael Dell, yıllar önce getirdiği inovatif üretim biçimiyle bilgisayar dünyasında önemli bir değişime imza attı. Bilgisayar bugün dijitalleşmenin önemli bir aracı olarak dünyanın değiştirilmesinde önemli rol oynarken, yaygın olarak kullanılmaya başladığı ilk dönemlerde bir sanayi ürünü gibi kullanılıyordu. Bilgisayar üreticileri stoklarını yapıp ürünlerini piyasaya sürüyor, pazarlama kampanyalarını yapıyor ve ürünlerini satarak ciro oluşturuyorlardı. Michael Dell, bu pazarda sipariş üzerine üretim modelini getirerek işleri ciddi biçimde değiştirdi.
Günümüzde pandemi ile birlikte iş modelleri büyük miktarlarda ve ucuza üretim ile emtialaşmadan ihtiyaç duyulan ürünün geliştirilip üretilmesine geçerken, Dell’in DNA’sındaki bu gen çok önemli bir hale geliyor. Bununla birlikte bu genetik özellik, günümüzde gerçekleşen mutasyon ile birlikte değerlendirildiğinde anlamlı hale geliyor. Günümüzde servis olarak sunma modelleri (XaaS) öne çıkarken bütün şirketlerin bu yeni trendi yakalaması gerekiyor ve Dell’de kendisine bu yeni yüzü oluşturma konusunda önemli planlar yapıyor ve adımlar atıyor. 1 Temmuz’da göreve gelen Dell Technologies Türkiye Ülke Müdürü Işıl Hasdemir’in Dell’in Türkiye’deki yeni yüzü olması ile Dell’in yeni yüzü üzerine metafor oluşturmak çok zor olmayacak ama bu edebiyatçıların alanına giriyor.
Teknoloji ve iş modeli boyutundaki yeni yüz ise Project APEX ile tanımlanıyor ve bulutun belirlediği yeni iş dünyasında şirketlere daha rahat ve verimli operasyon olanağı sunmayı hedefliyor. Project APEX, şirketin hizmet ve bulut stratejilerini, teknoloji arzını ve pazara açılmayı bir araya getirirken şirketler merkez, uç konumlar ve genel bulutlar dahil olmak üzere iş yüklerini çalıştırdıkları her yerde servis tabanlı hale getiriyor. Bunun basit açıklaması, sınır bilişim ile bulutun nimetlerinden bir arada faydalanabilmek.
Dell Technologies Operasyon Direktörü ve Başkan Yardımcısı Jeff Clarke’ın “Talep üzerine teknoloji konusundaki uzun geçmişimizden yola çıkarak bu girişimi oluşturduk” sözleri konunun DNA ve mutasyon boyutunu açıkça ortaya koyarken IDC’nin 2021’in sonu itibariyle servis olarak tüketimin sağladığı çeviklik ve uyarlanabilirliğin şirket içinde altyapıda esnek tüketim/servis olarak çözümlere talebi üç katına çıkaracağına ilişkin öngörüsü konunun ekonomik boyutunu ortaya koyuyor. 2021’in ilk altı ayında piyasada olacak Dell Technologies Storage as-a-Service (STaaS), sermaye yatırımlarından (CAPEX) operasyonel harcamalara (OPEX) geçişten adını alan bu yeni servis, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de teknoloji şirketlerinin önemli bir kalemini oluşturan veri depolamaya hitap ediyor. Dell Technologies Cloud Console’un STaaS kaynaklarını yönetmede sağladığı kolaylık ise, buluttaki operasyonun yönetilmesinin kazandığı önceliğe hitap ediyor.
Pandemi ile birlikte dijital dönüşümün hızlandığı 2020’de işletmeler yeni planlamalara giderken ve bulut yatırımları yüzde 34 artarken 2021 planlarında da dijital dönüşümün ilk sırada yer alması, Hasdemir’in ajandasında bulutu önemli bir noktaya taşıyor.
Uzaktan çalışma süreciyle birlikte tüm bilgi teknolojisi ihtiyaçları artarken bulutun ayrıcalıklı bir yeri oluşuyor. 2021 Gartner Yönetici Anketi’ne katılan CIO’ların yüzde 69’unun yaptığı, yeni normalle birlikte dijital iş inisiyatifleri hızlandığı yorumu ve CFO’ların yüzde 74’ünün belirttiği uzaktan çalışmayı kalıcı hale getirmeyi planları, pandemi sonrası yeni normalin belirgin boyutlarını ortaya koyuyor. Yeniden gözden geçirilen bilgi teknolojisi planlarındaki öncelikler ise, bilgi teknolojisi dönüşümü, iş gücü dönüşümü ve güvenlik dönüşümü gündemdeki öncelikli üç maddeyi oluşturuyor.
Hasdemir, bu tabloyu “Sadece bulut hizmetlerine olan talebe dahi bakıldığında harcamanın 3’te 1 oranında arttığını görüyoruz. Kısa vadede birçok işletme projelerini ve bütçelerini yeniden yapılandırırken, uzun vadede yeni teknoloji tüketimi ve finansal modelleri çok daha esnek BT altyapıları üzerine kuruldu. Teknolojide yaşanan bu hızlı dönüşüm yeni güvenlik araçlarının da işletmelerin hayatına girmesine sebep oldu. Kısa vadede beklenmedik riskleri ortadan kaldırmak üzere kullanılmaya başlanan güvenlik araçları, uzun vadede sürdürülebilir güvenliğin önündeki en önemli tehditlerden biri olmaya aday” sözleriyle değerlendiriyor.
Hasdemir ile birlikte Dell Türkiye’de daha fazla görmeye başlayacağımız odaklanma ise sürdürülebilirliğe ve kadın emeği gibi Türkiye’nin kalkınması için önem taşıyan konulara ilgi olacak. Dell’in global hedefleri arasında yer alan küresel iş gücünün yüzde 50’si, üst düzey yöneticilerin yüzde 40’ının kadın olması hedefine Türkiye ofisinde şimdiden ulaşılmış durumda. Ancak Hasdemir’in ajandasında sürdürülebilirlik ile kadın emeğinin birlikte yer aldığı projeler bir tık yukarıda görünüyor. Hasdemir, “EvdeKal Ormanı bizim için büyük önem taşıyor” şeklinde konuşuyor. Türkiye’nin ilk EvdeKal Ormanı birçok boyutu ile toplumsal dönüşüme de dokunuyor. “Sosyal bir girişim olan Ecording’in başlattığı, Dell Technologies ve Intel’in destek verdiği EvdeKal Ormanı drone’lar ile gerçekleştirilen bir ağaçlandırma projesi. Pandemi sürecinde bu orman için 250 binden fazla tohum özel olarak üretildi. Bu 250 bin tohum el emeği ile yapılması gerektiği için iklim değişikliği nedeniyle işlerini kaybeden kadınlara iş imkanı da sağladı. Böylece hem kadın istihdamına destek sağlanıyor hem de iklim değişikliğiyle toplu olarak mücadele ediliyor” diyen Hasdemir, Ecording’in geliştirdiği teknoloji ile 22 futbol sahası büyüklüğündeki alanı sosyal mesafe kurallarına uyarak ağaçlandırma hedefine ilerleyen projeden duyduğu heyecanı gizlemiyor.
İTÜ ARI Teknokent’te faaliyet gösteren Ecording tarafından üretilen insansız hava araçları (drone) Ankara’da kurulacak olan Evde Kal Ormanı’na bir tohum topu atacak. Geliştirilen ecoDrone adlı insansız hava aracı, ağaçlandırmaya hızlı ve teknolojik bir alternatif oluşturuyor. Gövdesinde bir depo ve tohum topu atıcısının bulunduğu drone’lar, ulaşılması zor alanlara havadan tohum topu atışları gerçekleştiriyor. ecoDrone’lar her uçuşunda 15 dakika havada kalıyor ve 2 hektarlık alana, öngörülen sıklıkta ve sürede 2 bin 500 tohum topu atışı gerçekleştirebiliyor.
Bu, Dell Technologies’in büyük hedefleri olan sürdürülebilirlik programının inovatif ucu olarak görülebilir ancak cazibesini sorgulamak güç olan bir projeyi oluşturuyor.
Bugüne kadar 1 milyon tondan fazla kullanılmış elektroniği geri dönüşüme kazandıran şirket, 45 bin tondan fazla geri dönüştürülmüş plastik ve diğer sürdürülebilir materyali yeni Dell Technologies ürünlerinde kullandı. Dell Technologies’in operasyonlarını sürdürdüğü binaların tamamı sürdürülebilir hale getirilmiş durumda.
2030 hedeflerinde şirket içerisindeki döngüsel ekonominin hızlandırılması, operasyonel etkilerin azaltılması, müşterilerin çevresel etkilerini azaltma çabalarına destek olunması ve üretim sürecindeki çalışanların da desteklenmesi gibi konular yer alıyor. 2030 yılı ile birlikte Dell Technologies, her bir ürün satın alan müşterisinin adığı ürüne denk gelecek şekilde ürünü geri dönüştürecek. Tüm paketleri geri dönüştürülmüş ya da yenilenebilir materyalden yapılacak. Ürünlerinin yarısından fazlasının içeriği geri dönüştürülmüş ya da yenilenebilir malzemeden oluşacak. Bu tablo içinde, Türkiye’de atılan tohumlar küçük olsa da büyük önem taşıyor.