Richard Jackson, “Oyunlardaki grafikler aslında en zor iş” diyor; “Oyun tutkunları çok tavizsiz ve oyun deneyimi tamamen grafiklerle ilgili. Bu yüzden kurumsal pazara girmek, aslında oyun pazarına girmekten daha kolay.” Değişimi fark edip sanallaştırılmış grafiklere odaklanmalarının ardından ilk ürünün çıkması için altı yıl çalışmalarının gerektiği düşünüldüğünde, bu ifade biraz kafa karıştırıyor. Oyunun hâlâ NVIDIA’nın cirosu içinde önemli paya sahip olduğu düşünüldüğünde, NVIDIA Global GRID Satış ve İş Geliştirme Başkanı Jackson’ın yorumunu kabullenmekten başka bir yol kalmıyor.
Oyunların yanı sıra gelişmiş efektlerle zenginleştirilen yüksek çözünürlüklü yeni nesil filmleri ile sinema endüstrisi de NVIDIA’nın donanımlarının önemli söz sahibi olduğu bir alanı oluşturuyor. Şirket şimdilerde ise, güçlü olduğu alanları sayarken imalat sanayiini de bu listenin başlarına ekliyor. Büyük film stüdyolarının yanında büyük fabrikalar artık NVIDIA’nın referans listesinin başında yer alıyor. Ancak şirketin birlikte çalıştığı iş ortakları da aynı derecede dikkat çekici ve varlıkları, yaşanan değişimin daha iyi anlaşılmasını sağlıyor.
Sanallaştırma dünyasının iki önemli oyuncusu VMware ve Citrix -Jackson eski bir Citrix çalışanı-, sanallaştırılmış grafiklerden kullanıcı deneyimine uzanan zincirde çok kritik bir role sahip. Veri merkezine konulan grafikleri sanallaştırmak teknoloji olarak cazip olabilir ancak kullanıcının bu grafikleri kendi bilgisayarında çalışıyormuş gibi bir performans alamamasının bunun ekonomik geçerliliğini yerle bir edeceği aşikar.
Citrix’in NVIDIA ile grafikte sanallaştırılmış kullanıcı deneyimi ile ilgili olarak sekiz yıl önce kurduğu ilişki, teknolojinin karmaşıklık düzeyinin yüksekliğine bağlı olarak ancak altı yıllık geliştirme sürecinin ardından iki yıl önce ilk ürününü verebildi. Kullanılan GRID teknolojisi, veri merkezindeki grafiklerin sanallaştırılması kadar Citrix gibi oyuncuların daha önce giremedikleri imalat gibi sektörlere girebilmesine de olanak tanıyor. Bu, çok dikkat çekici bir dönüşüm.
Sanallaştırmanın doğası gereği veri küçük parçalara bölündüğü için, imalattaki biri sanallaştırılmış ortamda bir üç boyutlu (3D) resmi evirip çevirmeye kalktığında bunu yapması mümkün değildi. Küçük parçalara bölünme, bu işlemin gerektirdiği bilgi işlem gücünü sağlamaktan uzak kalıyordu. NVIDIA’nın GRID çipi -yaptığı işe bakıldığında çipten çok sunucuya benziyor-, sanallaştırmanın bu eksikliğini ortadan kaldırarak güçlü bir iş istasyonu ya da güçlü bir PC performansını sağlıyor. Jackson “Bunu oyun için de kullanabilirsiniz ama bu, iş dünyasını hedef alan bir çözüm; imalat, inşaat, mühendislik, eğitim, petrol ve doğalgaz ve kamu gibi alanların vazgeçilmezi olmasını bekliyoruz” diyor.
NVIDIA, üst konfigürasyon ve alt konfigürasyon olmak üzere iki farklı tasarımı bulunan kartları ile bundan daha fazlasını vaat ediyor. Bir sınai şirkette faresi ile ekranda daireler çizerken “hayalet etkisi” ile karşılaşan ve imlecin atlayarak hareket etmesinden rahatsız olan yönetici asistanının sorunu alt konfigürasyondaki kart ile çözülmüş durumda.
Kurumsal kullanımı vurgulayan ve “sanallaştırmanın evrimindeki kayıp halka” ifadesini kullanan Jackson’ın bahsettiği etki tabii ki daha ciddi. Uygulama dünyasında yazılan uygulamaların ve programların grafik işlemci birimi GPU’yu giderek artan ölçüde kullanması, NVIDIA’nın sanallaştırmaya kattığı değeri daha da artırıyor.
Jackson, “Bir bilgisayar ya da iş istasyonunu açtığınızda grafik gücünde sorun yaşamanız zordur ama buluta bağlanırsanız, sadece veri merkezinde olanı görürsünüz. Veri gelip giderken performans gerçekten kötü olabilir. Bu Powerpoint sunumları için bile böyle olabilir” diyor. Özellikle sanallaştırma durumunda bir kopyayı çok sayıda kişinin kullanması, en kritik konu olan kullanıcı deneyimini tam bir felakete dönüştürebiliyor. NVIDIA’nın veri merkezine yerleştirdiği kart, bunu engelleyerek kullanıcıların gönlünü alıyor.
Grafik performansı çok uzun süredir vaat edilen bir şey olduğu için beklenti büyük. Başarısızlık hikayeleri de iki yönlü bir etki yaratıyor; hem başarısızlıkların ardından ilk anda bir güvensizlik oluyor, hem de NVIDIA’nın başarısı daha fazla dikkat çekiyor.
Jackson, Citrix’teki deneyimi sayesinde bunu çok iyi anlıyor: “Biz yazılımla oynayarak çözüm ürettiğimizi sanıyorduk ama gerçek dünyadaki durum böyle olmadı. Tatmin edici sonuç için donanıma ihtiyacımız olduğunu ve bunu yazılımla yapamayacağımızı gördük” diyor.
NVIDIA’nın yaptığı, iş istasyonunun üzerindeki grafik kartı alıp buluta taşımak oluyor. Bunun eski çalışma tarzı üzerinde yarattığı değişim çarpıcı ve tasarım tarafındaki şirketlerde daha rahat görülüyor. Bu şirketler, örneğin tasarladıkları bir otomobili üretmeden Çin’de yollarda görmemek için tasarımı veri merkezinde tutup uzak lokasyonlardaki tasarımcıların bunu sadece görebildiği iş istasyonları ile çalışıyorlardı. İş istasyonunun tasarımcının bulunduğu merkeze gönderilmesi, tasarımcının bunun üzerinde herhangi bir şey indirmeden çalışması ve tekrar merkeze gönderilen iş istasyonunun sistem ile senkronize edilmesi şeklindeki eski çalışma biçimi ciddi biçimde değişime gebe.
Sadece ekran ve klavye verisinin ya da başka bir deyişle değişen verinin aktarılması, sistemin yüksek performansını garantiliyor. Bu, günümüzde yüksek çözünürlüklü televizyon yayıncılığını sağlayan sırların başında gelen bir yaklaşım. NVIDIA’nın müşterileri arasında sağlık hizmetleri tedarikçisi MetroHealth, global inşaat grubu CH2M Hill ve uçak üreticisi Airbus yer alıyor. Diğer önemli GRID müşterileri merkezi Teksas’ta bulunan petrol hizmetleri şirketi Halliburton ve Villanova Üniversitesi.
VMware ile yapılan anlaşmanın hayata geçmesi ile bu müşteri portföyünün daha da gelişmesi bekleniyor. Citrix ile VMware, sanallaştırmanın iki önemli oyuncusu olarak verinin veri merkezi ile kullanıcı arasında gidip gelmesinde bağlı kalınacak protokolleri sağlıyor ve önemli müşteri tabanı ile önemli büyüme potansiyeli sunuyor.
Google ve Chromebook ile yapılan işbirliği ise, bu 300 dolarlık düşük güçlü bilgisayarların GRID uygulamaları için kullanılabilmesini sağlıyor. Verinin güvenli bir yerde tutulduğu bu sistem, cihazda veri tutulması istenmeyen eğitim, sağlık ve kamu uygulamaları açısından, önemli bir potansiyel oluşturuyor. Grafiklerin sanallaştırılması ile yerinde teşhis ve tedavide önemli mesafe kat ediliyor.
ABD’de Metro Health’in doktorları günde ortalama 60 hasta ziyareti gerçekleştirirken tıbbi görüntülemeleri izleyebildikleri bu yeni teknoloji sayesinde ziyaret edilen hasta sayısını 62 ya da 63’e çıkarmış durumda. Renkli görüntü ile daha iyi teşhis konulmasını sağlayan çözüm, doktor sayısının yüksekliği ile paralel olarak önemli bir verimlilik artışı da sağlıyor.
Bu ölçek NVIDIA açısından da iyi çünkü GRID kartının kapasitesinin yüksekliği büyük bir operasyon olmasını gerekli kılıyor. Sistemin geçen eylül ayında 80’den fazla sunucuda kullanılıyor olması, ölçek konusunda işlerin iyi gittiğini gösteriyor.
İşlerin iyi gittiği yerlerden biri de Türkiye. NVIDIA Türkiye Kurumsal Çözümler Grubu Ülke Müdürü Oğuzhan Oğuz, “Türkiye pazarı erken adapte olanlar grubuna giriyor. Sadece kurumsal portföyden sorumlu kişi olarak buna ben de şaşırdım ama TOFAŞ, TAI ve Türk Traktör şimdiden birer başarı hikayesine dönüştü. Birçok şirket de testler yapıyor” diyor. İmalat ile birlikte üniversiteler de bu yeni teknolojiyi inceliyor: Aydın ve Sakarya üniversiteleri bu konuda öne çıkan örnekler. Oğuz, üniversitelerdeki çok sayıda laboratuvarda kullanılan sistemlerde güncelleme yapmanın ağırlığının bile kendileri için önemli bir dinamik olduğunu belirtiyor.
İş dünyasında, konsepti ele alma, pilot ve uyarlama süreçlerinden geçerek bu yeni teknolojiyi kucaklayan şirketlerin sayısı artarken bu büyüklükteki şirketlerin bir gecede bütün iş istasyonlarını değiştirmesini kimse beklemiyor. Ancak her yıl yenilenen 100-200 iş istasyonu önemli bir dönüşümün gerçekleştirilmesi için yeterli.
Köklü şirketlerin daha eski altyapılarını güncelleme ihtiyacı ve otomotiv ile savunma sanayilerindeki büyüme -yeni istihdam ile birlikte- bunun üzerine eklendiğinde ortaya çıkan teknolojik yenilenme ihtiyacı dört ila sekiz haftada sevk edilen iş istasyonu yerine “parmak şıklatır gibi” çalışır hale gelen bir sanal makine oluşturmayı daha cazip hale getiriyor.
Geçen senenin sonunda, web sitesindeki bütün başarı öyküleri Citrix ile birlikte yazılan NVIDIA, VMware dinamiği ile artık daha büyük şansa sahip. Citrix’in daha önce satış yapamadığı müşterilere bu yeni araçla ulaşabiliyor olması, VMware’i de bu alana çeken en önemli dinamik. Türk Traktör örneğinde, Citrix-NVIDIA çözümü kabul görürken ve çözümün uyarlanması istenirken, şirketin sanallaştırmada VMware müşterisi olması işleri karıştırmıştı. VMware kendi portföyündeki şirketleri korumak için bu yeni çözümle cephaneliğini güçlendirmeye bu nedenle sıcak bakıyor. Üstelik bu sadece Türkiye’ye özgü bir durum değil; dünya genelinde benzer örnekler bulunuyor. Kullanıcı ve masaüstüne odaklanan Citrix ile sunucu tarafına odaklanan VMware’in birikimlerinin toplamı ise, NVIDIA’nın GRID’in ve kurumsal pazardaki geleceğine umutla bakmasını sağlıyor.
Burada, yeni hikayeler olabilir. Şu anda yollardaki otomobillerin 5 milyondan fazlası NVIDIA’nın grafik işlemcilerini (GPU) kullanıyor. Otomobilin spor ya da lüks kimliğinin belirlenmesinin elektronik işine dönüştüğü bir dünyada bu çiplerle otomobillerin içine girmek önemli bir adım. Bu dünya kullanıcıya göre otomobilin iç görünümünün elektronik kullanılarak değiştirilmesine izin veriyor. Jackson, “Siz bindiğinizde başka, eşiniz bindiğinde başka iç görünümü olan bir otomobil yapılabiliyor” diyor. GRID teknolojisi ise, otomobillerin tasarımında kullanılıyor. Kameralar ve sensörler ise, bir kavşakta aynadan görememekten kaynaklanan bir çarpışma ihtimalini algılamaya olanak tanıyabiliyor. Bunların tamamı grafik işleme ile ilgili konular. Gelecek iki yılda bunlara nelerin ekleneceğini tahmin edebilmek içinse hayal gücünün sınırlarını zorlamak gerekiyor.