“2013 Yılından Bu Yana Her Yıl Ortalama Yüzde 40’a Yakın Büyüyoruz”

0
1356

Türkiye’nin en köklü gıda firmalarından biri olan Oylum Gıda, üçüncü kuşak ile dış pazarda daha çok söz sahibi olmaya odaklanmış. Oylum Gıda CEO’su Yener Büyüknalbant, şirketin büyüme planlarını, yatırımlarını ve kurumsallaşma süreçlerini Fortune Türkiye’ye anlattı.

Yarım asırdır gıda sektöründe atıştırmalık alanında üretim yapan Oylum Gıda, üçüncü kuşak yöneticileri ile birçok önemli yeniliğe gitti. Şirket içi yapılanmasını baştan aşağıya değiştiren Oylum Gıda, önemli yatırım kararlarını da birbiri ardına aldı. Bunlardan en önemlilerinden biri de şirketi halka arz etmek oldu. 2012 yılında Borsa İstanbul’da işlem görmeye başlayan Oylum Gıda, borsada işlem gören ikinci atıştırmalık üreten firma oldu. Bu süreçten sonra tamamen kurumsallaşmaya odaklanan firma, hedeflerinin üzerinde gelişmeler kaydetti. Şirketin üçüncü kuşak yöneticisi ve CEO’su Yener Büyüknalbant ile bu değişim sürecine dair konuştuk.

Şirketinizin kuruluş hikayesinden bahseder misiniz?

Oylum Gıda, Türkiye’nin en köklü gıda firmalarından biri. Bisküvi üretimi için 1969 yılında çok ortaklı olarak kurulan şirketimiz, o dönemin şartlarına göre makine ve ekipman anlamında oldukça güçlü bir şekilde Türkiye’nin örnek yatırımlarından biri olarak yola çıkıyor. Süreç içerisinde iç piyasada özellikle Anadolu çevresinde pazar ediniyor ve Türkiye genelinde önemli bir marka haline geliyor. Sonrasında ise ihracata başlıyor.
Belli bir pazara hitap eden ve kendi yağında kavrulan şirketimizde 2010 yılında üçüncü kuşak temsilci olarak benim de yönetime dahil olmamla birlikte, artık kendi yağında kavrulmanın yeterli olmadığını ve çağın gelişimine uygun yatırımlar yapmamız gerektiği üzerine yoğunlaştık. Bu yatırım hamlesini yaparken de iki önemli ayak üzerine oturttuk. Birincisi 40 yıllık bir firma olarak önemli marka bilinirliğimiz vardı. Bu nedenle ulusal market zincirlerinde olmalıyız dedik. İkincisi ise özellikle ihracatta bizim gibi terzi işi yani esnek üretim kabiliyetine sahip bir firma olarak kendimizi konumlandırdık. Odaklanmamızla beraber bütün yapımızda alışılagelmiş bir düzeni tamamen değiştirmeye başladık. Tabii sancılı bir değişim sürecinden geçtik. Yüzde 90 oranında hedeflediğimiz şekilde değişimi başardık.

Şirketinize genç yöneticilerin dahil olması ile birlikte şirket yapısında önemli değişiklikler yapıldığını belirtiyorsunuz. Peki bu değişim sizden önceki kuşak tarafından nasıl karşılandı?

Aile şirketlerinde kuşak çatışması maalesef ciddi bir sorun olabiliyor. Genelde de değişim ve dönüşümlere set çekilmesi söz konusu. Fakat bizde ikinci kuşak yöneticimiz babam Yılmaz Büyüknalbant, değişim sürecinde önümüzü çok açtı. Babam çok aktif bir şekilde ticaretin içindeydi. Şirket içinde ise alışılagelmiş düzen vardı. Babamız her ne kadar destek verse de değişimi uygulatırken ilk bir iki yıl ciddi anlamda zorluklar yaşadım.

Şirketlerinde değişim yapmak isteyen genç yöneticilere önerileriniz nelerdir?

Öncelikle devraldığı kuşağın sorumluklar vermesi çok önemli. Ama sorumluluğun verilmesi kadar alınması da önemli. Sorumluluklar sonucunda güzel neticeler görüldükçe güven artıyor. Yapılan değişimler de şirket lehine gelişiyor. Genç yöneticilerde genel sorun bence biraz sabırsız olmaları. Bir anda olsun istiyoruz. Ama her şey bir anda olmuyor. Bu noktada sabır gösterip işimizi layıkıyla yaparak; iyi iş yaptığımızı gösterdiğimizde yetki devri daha da kolaylaşıyor. Yani bu sürecin zamana yayılması daha sağlıklı. Bir de tepeden inme değil de yönetime gelene kadar farklı departmanlarda sorumluluklar verilirse kademe kademe geçiş yapılması genel çerçeveye hakim olmak adına önemli katkılar sağlıyor. Bu da yöneticilikte ciddi avantaj sağlıyor. Bir de kontrol yönetimdeki en önemli şeylerden biri. Sevdiğim bir söz var ‘Kontrol güvene mani değildir’

Yöneticiliğe gelene kadar şirkette birçok bölümde çalıştım tecrübe edindim diyorsunuz. Eğitiminizle de bu süreci desteklediğinizi söyleyebilir miyiz?

Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği mezunuyum. Ben çocukken yaz tatillerinde ürettiğimiz ürünlerden satış yapmaya çalışırdım. Sonra farklı departmanlarda iş yaptık. Ama aklımda hep okulumu bir an önce bitirip işimin başına geçmek vardı. Yani bu şirkete yönetici olmak benim meslek seçimimdi.Dolayısıyla üniversiteyi uzatmadan bitirdim. Temel mühendislik eğitimi alıp üzerine işletme masteri yapmanın daha mantıklı olacağına karar verdim. Sonrasında işletme üzerine master yaptım. Bu eğitimimin yöneticilik üzerine çok katkısı oldu. Ayrıca hala işletmedeki makinelerimizin bazılarını da biz üretiyoruz.

Şirketiniz 2012 yılında Borsa İstanbul’da işlem görmeye başladı . Bu süreçten bahseder misiniz?

Yeni yatırımlar yapmaya karar verdiğimizde biz sermaye piyasalarında fonlamayı tercih ettik. Bu süreçte Babam Yılmaz Büyüknalbant’ın da ciddi teşvikleri oldu. Özellikle Anadolu’daki eski kuşak genelde çok direnç gösterir. Bu bağlamda babamın duruşu bizim için bir avantaj oldu. 2012 yılında şirketimiz Borsa İstanbul’da işlem görmeye başladı.Bu sürecin bize şeffaflaşma , kurumsallaşma, şirketin kredibilitesinin artması gibi ciddi katkıları oldu. Ayrıca yeni yatırımlarımızla birlikte uluslararası standartla ürün üretmeye haiz bir makine parkına kavuştuk. Halka açılmak bizlere kurumsallaşma sürecinde rehber oldu diyebilirim.

Yatırımlarınızdan bahseder misiniz?

2013 yılından bu yana her yıl ortalama yüzde 40 ‘a yakın büyüme kaydettik. Grupta 250 kişilik istihdamımızla üretim faaliyetimizi gerçekleştiriyoruz. 2017 yılında yatırım teşvik belgesi aldık. Hala devam eden 6 milyon TL’yi aşkın yatırım planlamamız var. Ülkemizin geleceğine inanıyoruz. 2019 yılı çok iyi geçti ve yaklaşık yüzde 40 büyüdük. Beklentimiz de oldukça pozitif. Zorlu zamanlardan geçiyoruz. Bizim bunu fırsata çevirebileceğimizi düşünüyorum. İhracata bu bağlamda çok önem veriyoruz.

İç pazar ve ihracat ile ilgili şirketiniz ne durumdadır? Yapılan yatırımların pazarınıza etkilerini nasıl yorumluyorsunuz?

İç pazarda ulusal şirketlerle dirsek teması sağladık. Dış pazarda hedef özellikle Ortadoğu, Kuzey Afrika ülkeleriyken biz Amerika, Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya, İsrail gibi ülkelerde hizmet vermeye başladık. Şu anda üretimimizin üçte birini, 26 ülkeye ulaştırıyoruz. Orta vadede de üretimimizi yüzde 50’ye çıkarma hedefindeyiz.

Kısaca ürün çeşitliliğinizle ilgili bilgi verir misiniz?

Ana kategorilerimiz bisküvi, kremalı bisküvi, gofret, çikolata kaplamalı gruplar ve marshmallowlu ürünler üretiyoruz. Bunlar içinde farklı gramajlarda ürün çeşitlerimiz var. 100’e yakın çeşit ve ‘terzi işi‘ dediğimiz taleplere göre ürün üretebiliyoruz. Örneğin Amerika ve Kanada’da bir market grubuna özel ürettiğimiz bisküvi çeşidimiz gibi.