‘Türkiye’nin inovatif ilaçlara ihtiyacı var’

0
180

SANOFİ dünya üzerinde 100 bini aşkın çalışanıyla 100’den fazla ülkede faaliyet gösteren bir eczacılık devi; Fortune 500 Global ( No 240) sıralamasında yer alan Fransız Sanofi, kardiyovasküler, nadir ilaçlar (MS ve immünoonkoloji) ve aşıda (Sanofi-Pasteur olarak) olduğu gibi  biyoteknoloji ürünleri ve diyabet tedavisinde de önde giden bir şirket. Satış gelirinin yüzde 15,3’ünü ARGE’ye ayıran Sanofi, Türkiye’de de 2023 vizyonu kapsamında son beş yılda ARGE’ye 190 milyon TL değerinde yatırım yaptı. ARGE merkezinde yürütülen projeler özellikle osteoporoz, diyabet, hipertansiyon, şizofreni, migren, astım, obezite ve HIV gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçları kapsıyor. Sanofi’nin Lüleburgaz’daki tesisi ise 2017 yılı itibariyle 390 milyon kutu ilaç kapasitesiyle, eczacılık devinin dünya çapındaki ilk üç tesisi arasında yer alıyor. Burada hem kendi adına hem de yerli ve yabancı 22 firma için üretim gerçekleştirirken, eczanelerde satılan her yedi ilaçtan biri Lüleburgaz’daki tesisten çıkıyor. Sanofi Türkiye Genel Müdürü Fabrizio Guidi Türkiye ilaç pazarının, fiyatlandırmayla ilgili bazı sıkıntılara rağmen yıllık yüzde 16 civarı bir büyüme sergilemesinin ilaç yatırımını cazip kıldığına işaret ediyor.    

Lüleburgaz’daki tesisinizle başlayalım; burası Türkiye’nin önde gelen ilaç üretim tesislerinden biri. Ne tür ilaçlar üretiliyor? Üretim kapasitesi nedir? Bu üretimin ne kadarı yerli ne kadar dış pazara yönelik? 
Evet, Türkiye’nin önde gelen ilaç tesislerinden biri ve bizim için de önemli. Stratejik olarak da bizim için çok önemli. Bildiğiniz gibi hükümetin yerli üretimi artırma programı var ve bu açıdan da olabildiğince yerelleşmek gerekiyor. Ve biz de bu tesise 600 milyon euro’nun üzerinde bir yatırım yaptık. Burada katı, yarı katı ve sıvı halde ilaçlar üretiliyor. Bu tesis Sanofi’nin dünya üzerindeki 80’i aşkın üretim tesisi arasında ilk üçten biri. Öte yandan, burada aynı zamanda başka şirketler için de üretim yapıyoruz. 22 firma için fason üretimimiz var.  Türkiye’nin toplam ilaç pazarındaki 7 ilaçtan biri Lüleburgaz’da üretiliyor.

Üretimin yaklaşık yüzde 13’ünü ihraç ediyoruz. 40’dan fazla ülkeye ihracat söz konusu. Ayrıca yalnızca üretim değil ARGE çalışmaları da var.  

Sanofi’nin Lüleburgaz tesisindeki ARGE merkezi Bilim, Endüstri ve Teknoloji Bakanlığı’nın performans sıralamasına göre, Türkiye’deki 165 ARGE merkezi arasında üçüncü, ilaç sektörü kategorisinde ise birinci sırada yer alıyor. Ayrıca ARGE merkezimize Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’ndan ARGE sertifikası verilen ilk çok uluslu şirketiz. Son beş yılda Türkiye’de ARGE’ye 190 milyon TL yatırım yaptık. Halen 345 araştırma merkezinde 45 klinik deneyi gerçekleştiriyoruz.
 
Tesisin adı niçin Zentiva? Zentiva jenerik üretim biriminizin adı çünkü…
Adı Zentiva çünkü ilk başta jenerik amaçlı kuruldu ama şimdi daha da ileri gidip, orijinal ilaç üretim işini de faaliyete geçirmek istiyoruz. 

Sanofi Türkiye’de kaç kişi çalışıyor? 
Toplamda 1.600 kişi çalışıyor; bunun 700’ü Lüleburgaz’daki tesisimizin istihdamı. 

Birkaç yıl önce de Ege Üniversitesi’yle bir işbirliği çalışması gündeme gelmişti. Bu çalışmanın sonuçlarıyla ilgili neler diyebiliriz? 
Biz Lüleburgaz’da 2009 yılından beri 49 molekülden 95 yeni jenerik ilaç geliştirdik. Ege Üniversitesi’yle işbirliğimiz ise 2010 yılında başladı. Amaç yeni molekül bulma konusunda gücümüzü artırmaktı. Aynı zamanda Academika adlı bir başka yararlı girişimimiz de var. Bu Sanofi’nin geliştirdiği bir araştırma destek programı.  Gelişim sürecinde önemli rol oynayan klinik çalışmalara destek veriliyor. Türkiye’de Academika’yla 2003 yılından beri varız. 2 bini aşkın katılımcıyla pek çok oturum organize ettik. Amaç ARGE konusundaki bilgi düzeyini artırmak. Biz Türkiye’de gerçekten araştırma yapmak istiyoruz.
 
Türkiye’nin pazar olarak Sanofi’nin faal olduğu diğer pazarlar arasındaki yeri nedir?
Her şeyden önce ABD gibi olgun pazarlar ve gelişmekte olan pazarlar şeklinde ayırmak gerekiyor. Türkiye gelişmekte olan pazarlar arasında en önemlilerinden biri. GSYİH ve nüfus olarak büyüyen bir pazar. 65 yaş üstü nüfus da artıyor. Ayrıca ilaç kullanımı açısından da Türkiye büyük bir Pazar; Sanofi 60 yıldan fazladır Türkiye’de. Şimdiye kadar burada çok yatırım yaptık ve gelecekte de daha da yerelleşmek için daha fazla yatırım yapmayı planlıyoruz.

Öte yandan, Türkiye’de fiyat konusuna gelince, en düşük fiyatların verildiği bir pazar; bu konuda yerli şirketlerin de sıkıntıları olduğunu görüyoruz. Hükümetin kamusal sağlıkta maliyet tasarrufunu gözetmesi güzel bir şey tabii ama aynı zamanda yeni moleküllerin geliştirilmesi, bu tür yatırımlara yönelik mekanizmaların hayata geçirilmesiyle ilgili olarak da düşünmesi gerekiyor.

Aslında hükümet son zamanlarda ilaç şirketlerinin sıkıntılarını göz önüne alarak fiyatlarda bir revizyona gitti; bu konuda ne düşünüyorsunuz?Türkiye Avrupa ülkeleri arasında beş ülkeyi referans alıyor (Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz ve Yunanistan); burada en düşük fiyatı seçiyor ve bu düşük fiyat üzerinden de kuru sabitliyor ve yüzde 40 civarı bir indirim daha uyguluyor. Hesapladığınızda, Türkiye’de ilaç fiyatı Avrupa’daki en düşük fiyatlı ülkesinden yüzde 50-60 aşağıda. Bu çok düşük. Kura baktığınızda bugün euro 4.11 civarında. Hükümet fiyatlandırmada denge sağlamak için bir önceki yılın ortalamasının yüzde 70’ini aldı. Bu tabii ki iyi bir adım.  Ama bu daha da artarsa ve diğer tüketim ürünlerine uygulanan döviz kuru seviyelerine gelirse daha da iyi olur.

Türkiye’de ilaç harcamaları GSYİH’nin yüzde 1-1,2’si civarında ki bu Avrupa’ya kıyasla çok düşük bir oran.  Devletin tabii ki sağlık harcamalarında maliyet tasarrufunu gözetmesi iyi bir şey ancak sorun şu ki, daha premium ürünler, inovasyon için bazı başka mekanizmalar bulunmak zorunda. Türkiye’nin inovasyona ihtiyacı var; inovasyon olmazsa bu durumda daha ikinci, üçüncü jenerasyon ilaçların üretilmesi söz konusu oluyor; oysa kanser için daha başka nadir hastalıklar için inovatif ilaçlara ihtiyaç var. Bu bir sorun. Sanırım hükümet hem inovatif ilaçları teşvik etmek hem de bir yandan sağlık harcamalarında tasarruf yapmak için yeni mekanizmalar bulmaya çalışıyor. Bu konuda yapabilecek çok şey var; hükümet de bu konuya biz çözüm bulmak için Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği gibi konuya taraf olan kesimlerle görüş alışverişinde bulunuyor zaten.
 
2017 yılı için Türkiye’de yeni yatırım ya da satın alma planlarınız var mı?
Biz her zaman yeni fırsatlara bakıyoruz. Bu işbirliği şeklinde olabilir, satın alma için birtakım girişimler şeklinde olabilir. Daha fazla yerel olmak ve yerli pazar için daha fazla üretmek niyetinde olduğumuzu göstermek istiyoruz. Ayrıca ihracatımızı da artırmak istiyoruz. Bunlar bu yıl mı olur gelecek yıl mı olur, kesin bir şey diyemem ama bizim stratejimiz bu yönde. Gelecek için Türkiye’ye daha fazla yatırım yapmak istiyoruz.
 
Türkiye’de biyoteknolojik ilaç yatırımı gibi bir planınız var mı?
Sanofi küresel düzeyde biyoteknolojiye odaklanmış durumda zaten. İlk önce global çapta hareket etmemiz gerekiyor. Ancak Türkiye’de bu aşamada bir biyotek yatırımı düşünmüyoruz. Ama Türkiye’de eğer çok kendine özgü, bize bu alanda uzmanlığa katkıda bulunabilecek bir şey  keşfedersek harekete geçeriz. Ama halihazırda gündemimizde böyle bir şey yok.
 
Sanofi birkaç yıl önce nadir hastalıklar, MS, immünoloji ve onkoloji alalarında faaliyet gösteren Genzyme’i aldı. Tabii ki, belli alanlarda gücümüzü, uzmanlığımızı daha da pekiştirecek fırsatlara bakıyoruz ve biyoteknolojide de böyle bir fırsatla karşılaşırsak, grup bunu değerlendirecektir. Ayrıca onkoloji, immünoloji ve kardiyovasküler ilaçlar için Regeneron’la çalışmalarımız var. Ama aynı zamanda atopik egzama, astım için monoklonal antikorlar üzerinde de araştırmalarımız söz konusu.  Bu konuda güçlü ve verimli bir işbirliğimiz var. Bu arada, kendi içimizdeki ARGE’yi de güçlendirmeye çalışıyoruz çünkü bazı ilginç moleküller bulduk. Aynı zamanda teknik ve dijital alanlarda da işbirliği yapıyoruz. Örneğin, Google’la işbirliğimiz var. (Not: 2016 yılında gündeme gelen bu işbirliği diyabet hastaları için bir veri tabanı oluşturmayı amaçlıyor). Bu bağlamda çalışmalarımızdan biri de, doktorlara kişinin sağlık durumuyla ilgili bilgi aktaran, internete bağlı akıllı bantlar. Eczacılık endüstrisi bir yandan kendi alanına odaklanırken, bir yandan da yeni çözümler için ileri teknolojiyle bağlarını pekiştirmek zorunda.

Nadir hastalıklar konusunu son zamanlarda çok sık duyuyoruz. Bu tür hastalıklara yönelik ilaçların üretimi daha fazla mali kaynak ve daha uzmanlaşmış bir ekip gerektiriyor diyebilir miyiz? -MS, atopik egzama gibi hastalıklara zaten yıllardır ilaç üretiyoruz. Onkolojide de, gerçi nadir hastalık değil ama hem sağ kalım süresini uzatmak hem de tümörü tersine çevirmek için bazı spesifik vakalar üzerinde çalışıyoruz. Genzyme bu tür nadir vakalarla ilgili olarak bize destek sunuyor. Uzmanlık ve mali kaynak konusuna gelince, bu ilaçların sadece üretimi değil pazarlanması da özel bir donanım gerektiriyor. İlaçların kullanımıyla ilgili olarak hastayı doğru bilgilendirmek şart. Biz bu alanda gereken uzmanlığa sahibiz ve bunu gelecekte daha da geliştireceğimizi düşünüyoruz. Bunların geliştirilmesi ve üretimi ciddi bir bütçe gerektirdiği için tabii ki bunlar değeri daha yüksek olan ilaçlar. Bir de bu ilaçların hedef grubu az sayıdaki hastayı kapsıyor. Genel bir durumdan söz etmiyoruz.

Sanofi bu yıl için dünyada büyük, ses getirecek bir satın alma planlıyor mu?
Sanofi her zaman fırsatlara bakar. Geçmişte örneğin Alexion’u satın almaya yönelik girişimleri olmuştu.  Sanofi’nin merkezi bugünlerde de bu tür satın alma fırsatlarına bakıyordur. Startup veya büyük bir şirket satın alması… Bizler aktif olduğumuz alanlarda inovatif moleküller bulmak amacıyla hareket ediyoruz.
 
Siz iki yıldır Sanofi Türkiye’nin başındasınız. Daha Önce İsviçre’de çalıştınız. İsviçre Türkiye’yle karşılaştırıldığında çok daha gelişmiş ve özellikle de, dakikliğiyle ünlü bir ülke. İki ülkedeki çalışma kültürü karşılaştırıldığında, bir yönetici olarak izlenimleriniz neler?
İsviçre’de çalışmak iyi bir deneyimdi.  İsviçre’de ilaç fiyatları yüksek; pazarda ise aşağı doğru bir gidişat gözleniyor. Türkiye’de ise yüzde 16 civarı büyüyen bir pazar söz konusu. Burada geleceği inşa edebilirsiniz, yatırım yapabilirsiniz.Ben İsviçre’nin İtalyan bölgesinden geldiğimden, Akdeniz kültürüne daha yakınım. Bundan dolayı da Türkiye’ye gelmek biraz da köklerime dönmek gibi oldu. Sanofi’de çalışan insanlar son derece nitelikli. Aynı zamanda eczacılık sektöründeki genel insan kaynağı niteliği için de aynı şeyi söyleyebilirim. İnsanlar açık, birbirlerine yardım ediyorlar. Bu benim için olumlu ve güzel bir deneyim.