Tüm renkler kirleniyordu, siyah en az kirlenen seçildi

0
32

Yılın son sayısında 2014’ün kritik gelişmelerini değerlendirdikten sonra 2015 yılının ilk sayısında da her zaman olduğu gibi beklentilerimi paylaşmak istiyorum. Yıl boyunca pek çok kritik gelişmeye şahit olsak da kasım ayına odaklanarak bütün yılı özetlememiz mümkün diyebilirim. Asya’dan başlayarak batıya doğru ilerlemek istiyorum.

Finansal piyasaların trend halinde -yani kolayca para yapılabilir bir şekilde- hareket ettiği için çok memnun olduğu yükselen Nikkei ve düşen Yen’e rağmen Japon ekonomisinin başka bir hikaye anlattığı görüldü. Ekonomi iki çeyrek üst üste daralarak Başbakan Abe’yi hem tüketim vergisinde planladığı artışı ötelemek zorunda bıraktı hem de parlamentoyu seçime götürdü. Japon ekonomisinin neden beklenen performansını gösteremediğine değinmek istemiyorum. Bu konuyu daha önce detaylı paylaştım ve görüşüm değişmiş değil; daha zor günler Japonya’yı bekliyor. Ancak önce Japon Merkez Bankası (BOJ) tarafından açıklanan varlık alımları, ardından ertelenen vergi artışı ve açılan yatırım paketi piyasaları bir süre daha oyalayabilir.

“Trader” değil de yatırımcı stiline sahip okuyucuların unutmaması gereken şey; borçlanma seviyesi çok düşük oranlarda olmasına rağmen faiz ödemelerinin bütçe içinde yükünün 2006’dan bu yana (sosyal güvenlik harcamaları ile beraber) artması. Vergi artışının ötelenmesi bu noktada negatif. Enflasyon talep artışı kaynaklı değil ve reel ücretler yükselmiyor. Bu nedenle Japon tahvil getirilerinde bir yükseliş veya kurda kontrolsüz bir değer kaybı Nikkei’de ciddi bir çöküşe neden olabilir. Seçim sonrası Abe’nin piyasaları ikna etmek için tek sansı olacak.

Kasım ayının bir diğer sürprizi ise Çin oldu. Yıl boyunca her zaman genele yaygın adımlar yerine hedef sektör veya soruna yönelik adımlar atan merkez bankası (PBOC) bu kez faiz indirimine gitti. Bu indirimin bir veya birkaç nedeni olabilir. Çin ekonomisinin yavaşladığını ve çok daha yavaşlayacağını biliyoruz. PBOC bu ana kadar yaptıklarından tatmin olmayarak vites değiştirmek istemiş olabilir. Bir diğer nedeni ise özelikle Japon Yeni’ne karşı son dönemde yüzde 50 değer kazanan Yuan’ı zayıflatmak olabilir. Her iki durumda da Asya’nın diğer ülkelerinin de diken üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. İlk günden bu yana yabancı yatırımcılara büyük ölçüde kapalı olan A tipi Çin hisselerinin Hong Kong üzerinden dünyaya açılması da sermaye liberalizasyonu açısından mutlaka not edilmeli.

Euro bölgesine geldiğimizde ise önce banka stres testlerini gördük; ardından ise Mario Draghi FED tarzı bir varlık alımının mümkün olduğunu bir kez daha açıkladı. Almanlar mutlaka direnecektir, daha önce tarihe Emminger Mektubu olarak giren vakada “geçici olarak” para mekanizmasından doğan yükümlülüklerini yerine getirmediklerini görmüştük, tarih tekerrür edebilir. Ancak enflasyona bağlı olarak 2015’te devlet tahvillerinde alım yapması artık yüksek bir ihtimal.

Şu ana kadar gezindiğimiz bölgelerde farklı isimler altında aynı stratejiyi gördük: Daha gevşek para politikaları veya beklentileri. Şimdi Atlantik’i aşalım ve ABD’ye bakalım. Varlık alımları sona erdi, yani FED’in bilançosu artık büyümeyecek. Düşük ancak yüzde iki hedefinden fazla uzak olmayan bir enflasyon söz konusu. İşsizlik hızla geriliyor ve (yeniden soğuk kış tehlikesine rağmen) ortalama yüzde 2,5 büyüme yakalayabilecek bir dinamizm söz konusu. Şayet ücretlerde yukarı yönlü bir baskı görürsek -ki veriler bunun yakında olduğunu gösteriyor- faiz artışını gündeme getirebiliriz. Fiyatlamalar piyasaların 2015’in üç ve dördündü çeyreğine odaklansa da yılın ilk yarısı daha makul bir beklenti. Bu kısa ve karşılaştırmalı özet 2015’te hangi bölgelerin öne çıkabileceğini ve kur hareketlerinin nasıl olabileceğini gösteriyor. Ocak sayısında bu konuyu netleştireceğim.