Krizden krize koşarken

0
35

GRAFIK 100’E ENDEKSLENMIŞ şekilde hane hal- kının serveti ve nominal GDP’nin gelişiminden oluşuyor. İki dönem göze çarpıyor olmalı. 1950- 1995 arası iki çizginin birbirine paralel hare- ket ettiği dönem ve 1995’ten sonra hane halkı
servetinin büyük dalgalanmalara giriştiği dönem. Bunlardan ilki elbette Dotcom balon ile son buluyor, ikincisi Lehman yani Konut balonu ile noktalanıyor ve nihayet üçüncüsüne doğru ilerli- yoruz (henüz değil, henüz değil…)
Her ne kadar görüntü balon kelimesi ile el ele yürüse de burada bir Lale balonu veya ileride sıfırlanacak bir internet hissesinden bahsetmiyo- ruz. Ekonomi büyümeye devam ediyor ve zaman içinde hane halkının acele ile yükselmiş olduğu seviyeyi yakalayarak üzerine çıkmayı başarıyor. 2000 tepesini 2003’te, 2007 tepesini de 2014’te aştığı gibi. Gördüğümüz şey bir balondan ziyade zenginliğin, bir süre için bile olsa, öne çekilmesi olarak tanımlanabilir.
Peki nasıl oluyor da daha önceki yıllarda sakin sessiz ekonomik büyümeyi takip eden hane halkı serveti son 20 yılda devamlı tasmasından kaça- rak parkta koşuşturuyor.
Bunu anlamak için piyasa faizinin nasıl oluştu- ğunu anlamak gerek. Altın standardı döneminde, tam bir altın standardı olmasa da, rezervlerde var olan altın ve dolaşımda bulunan para arasındaki ilişki faizlerin de seyrini belirlemekte önemliydi.
Devletin elindeki altın rezervinden daha fazla parayı piyasaya sürdüğünü var sayalım (ki o dönemde de çoğu zaman gerçek budur) yatırım- cıların ellerindeki parayı altına çevirmesini nasıl önlersiniz? Devlet bonolarına yatırmaları ve faiz almalarını sağlayarak. Şayet elinde parayı tutan (doğrudan altın karşılığı olan) parası karşılığında teklif edilen yüzde 1 faizi beğenmiyorsa alternatifi değerlendirerek karşılığı altını almayı seçebilir.
Yani böyle bir ekonomide (ticaret nedeni ile ülkeye girecek/ülkeden çıkacak altını göz önüne almazsak) faiz piyasa tarafından belirlenecektir. Piyasa basılan para nedeni ile ne kadar Altına kaymak isterse faizler o kadar artmak zorunda kalacaktır (faizlerin dışarından getireceği/götü- receği altını da göz ardı ediyorum, 1929 öncesi FED faizi artırınca Altın ABD’ye daha şiddetli bir şekilde akınca dünyanın geri kalanı daha da kötü etkilenmiştir, şu anda da benzer bir durum var).
Günümüzün para sisteminde ise kur sevi- yesi-altın bağlantısı gibi savunulacak bir bağ olmadığından faiz oranının (kendi parası ile borçlanabilen ülkelerden bahsediyorum) piyasa tarafından dikte edilebilmesi diye bir şey söz konusu değil (öyle zannedilse de) . İtalyan tah- villerinin yüzde 7 seviyesine çıkmasından sonra Draghi’nin “ne pahasına olursa olsun” stratejisi ile faizlerin eksiye gelmesini hatırlayın. Bugün bono FED açısından piyasa faizlerinin kontrolü için kullanılan bir araçtan ötesi değil. Faizler artık FED’in kontrolünde olduğu için gördüğü- nüz “öne çekilen zenginleşme” FED politikaları kaynaklı demek çok hatalı olmayacaktır.
2001’de Dotcom, 2008’de emlak ve MBS ise 20XX’de hangi varlık hane halkı servetini şişiriyor? Elinizdeki sistem ne ise çağırdığınız kriz de one göre şekilleniyor. Kriz şiddetlendi- ğinde ve altın standardı kesintiye uğradığında
dolar devalüe oluyor ancak bugün krizde değer kazanıyor… Bono piyasasındaki gelişmeleri çok yakından takip etmemiz gerekiyor