Geç gelen faturalarda KDV indirimi

0
34

Bu sayımızda dönem kapandıktan sonra geçmiş dönemle ilgili olarak mükellefler tarafından ödenen katma değer vergisinin (KDV) indirimini son vergi mahkemesi kararları çerçevesinde değerlendirip, görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi KDV’nin esas yüklenicisi nihai tüketicidir.

KDV’de amaç her safhada yaratılan katma değerin vergilendirilmesinin sağlanmasıdır. Vergileme ise kanunda yer alan indirim mekanizması ile gerçekleşir; nihai tüketiciye kadar her bir aşamada hesaplanan KDV’den bir önceki safhada ödenen KDV düşülerek kalan tutarın Hazine’ye intikal ettirilmesi sağlanır.

KDV’de  indirim mekanizmasının işleyebilmesi için indirilecek KDV’nin fatura ve benzeri belgelerde gösterilmesi birinci koşuldur. İkinci önemli koşul ise indirim hakkının, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili belgelerin kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılmasıdır.

Özellikle yurt dışından alınan hizmetler için gelen fatura bedelleri üzerinden sorumlu sıfatı ile KDV hesaplanarak ödenmekte, ödenen bu vergi aynı zamanda indirim konusu yapılmaktadır. Nitekim 49 seri no’lu KDV Genel Tebliği uyarınca yurt dışından geç gelen faturalara yönelik sonradan ödenen KDV’nin ödemenin gerçekleştiği takvim yılı aşılmaması ve kanuni defterlere kaydedilmesi şartı ile indirimine izin verilmekteydi. Ancak bu tebliğin yürürlükten kaldırılmasından sonra Maliye Bakanlığı her ne şekilde olursa olsun sonradan tarh edilen KDV’nin muhasebe kaydının ilgili oldukları döneme yapılmadığı için, sonraki dönemlerde indirilemeyeceği yönünde özelgeler vermiş ve uzun süredir de bu yönde görüşünü değiştirmemiştir.

Maliyenin bu uygulaması ile kanunun temel prensibi olan verginin indirimi ve esas yüklenicisinin nihai tüketici olduğu olgusu ortadan kaldırılmaktadır. Söz konusu verginin gider de yazılamadığı düşünüldüğünde kanuni olarak indirim hakkı olan mükellef bir anlamda verginin nihai yüklenicisi haline gelmektedir. Kanunun sistematiğine aykırı bu yaklaşım tarzının son dönemde verilen iki yargı kararında hukuka aykırı olduğu açıkça ifade edilmiştir. Söz konusu yargı kararlarına konu olayda 2011 yılında dar mükellef bir kuruma gayrimaddi hak ve serbest meslek faaliyeti kapsamında yapılan ödemeler üzerinden sorumlu sıfatı ile KDV hesaplanmaması nedeniyle vergi tarh edilmiş ve söz konusu vergi de 2014 yılında mükellef tarafından ödenmiştir. Ancak 2011 yılına ait olan verginin 2014 yılında indirimi vergi dairesince kabul edilmemiş ve olay mükellefçe dava konusu yapılmıştır. Kocaeli 1. Vergi Mahkemesi sorumlu sıfatı ile beyan edilen tutarın 1 numaralı KDV beyannamesinde indirimlere ekleme hakkının bulunduğu ve bunu engelleyen herhangi bir yasal düzenlemenin olmadığı yönünde karar vermiştir.

Yine başka bir vergi incelemesi sonucunda mükellefin düşük kâr marjı uygulayarak transfer fiyatlandırması yöntemiyle örtülü kazanç dağıtımında bulunduğu tespit edilerek cezalı tarhiyat yapılmış, mükellef söz konusu vergi ve cezalar konusunda idare ile uzlaşmış ve uzlaşılan tutarı ödemiştir. İncelenen şirket, fiyat farkı faturası düzenleyerek fiilen gerçekleşen kâr marjını emsale uygun hale getirmiş, bu kapsamda muhatap şirket adına KDV yansıtma faturası düzenlemiştir. Muhatap şirket söz konusu KDV’nin indirim konusu yapılmasının kabul edilmemesi nedeniyle olayı dava konusu yapmıştır.

İzmir 1. Vergi Mahkemesi vergi yükü muhatabının nihai tüketici olduğu, düşük bedelle mal satılan kişinin düşük bedelle satın almış olduğu mallara ilişkin yansıtma faturasının da inceleme sonrasında ortaya çıktığı, dolayısıyla bu durumun KDV Kanunu’nun 35. maddesinde sayılan sair nedenler içinde değerlendirilerek indirime konu yapılabileceği yönünde karar vermiştir.

Söz konusu mahkeme kararları idareyi ve mükellefleri bağlayıcı değildir, ancak konuya yaklaşım tarzları bakımından öteden beri devam eden bir aksaklığa çözüm üretmesi bakımından önemlidir. Konuya ilişkin henüz yasal ya da idari bir değişiklik yapılmadığından, benzeri durumları olan mükelleflerin herhangi bir riskle karşılaşmamaları için, böyle bir değişiklik yapılıncaya kadar durumu yukarıda açıklanan mahkeme kararları ve idari yaklaşımı göz önünde tutarak ele almalarını tavsiye ediyoruz.