Not indirimi yolun sonu değil, başlangıcı!

0
47

İki gün önce “Başarısız darbe girişiminin ekonomide yarattığı şok etkisi büyük ölçüde bertaraf edildi” diyeceksin, iki gün sonra da Türkiye’nin yatırım yapılabilir notunu düşüreceksin! İlk bakışta tutarlı görünmeyen, hatta “politik” olarak algılanabilecek bu yorumları ve özellikle de “kaynaklarını” birbirinden ayırmakta fayda var.

İlk açıklama Moody’s analistine ayaküstü sorulan bir soruya verilen yanıttı. Aynı açıklamada uzun vadeli risklere de vurgu var, ancak medya bunu pek de öne çıkarmadı! Daha sonra bunun resmi bir açıklama olmadığına dair yeni bir açıklama yapılsa dahi, medyada bu açıklama neredeyse hiç yer bulmamıştı.

İkincisi ise Moodys’in resmi açıklamasıydı ve not indirimine gerekçe olarak iki noktaya vurgu yapılıyordu. İlki “ülkenin yüksek dış borç gereksinimi ve bunun çevrilmesindeki risklerin artmasıydı”; bu konu tüm derecelendirme şirketlerince sıkça dile getiriliyordu. İkincisi ise “daha önceleri destekleyici olan özellikle büyüme, kurumsal dayanıklılık ve destekleyici kredibilite temellerindeki zayıflama” olarak açıklanmış. Baa3’ten Ba1’e indirilen notumuzun görünümü “durağan” olarak açıklanmış. “Durağan” görünümün; büyük ve esnek ekonomimiz, devam eden pozitif büyümemiz ve güçlü mali disiplinimiz ile not indirimine yol açan riskleri dengelediği vurgulanmış.

2013’te Erdoğan’ın ABD’ye gittiği gün gelen not artışının dayanağı olan güçlü ve sürdürülebilir ekonomik büyüme ile mali performansın devam edeceğiyle dış dengesizlikleri azaltacak, yapısal reformları sürdürebilecek politik istikrarın devam edeceği varsayımlarının farklılaştığı belirtilerek yine Erdoğan’ın ABD’de olduğu gün bir not indirimi geldi!

Açıklamasında Moody’s; önümüzdeki yıllarda büyümenin yavaşlamasını, yabancı kaynaklı tüketim destekli ekonominin öne çıkmasını, reform ajandasının yavaşlamasını ve yatırım ikliminin zayıf kalmasını bekliyor. Her ne kadar derecelendirme kuruluşlarının kararlarında politik gelişmelerin etkili olduğuna inansam da; tamamen politikaya göre davrandıklarına inananlar cephesinde hiç bir zaman olmadım. O nedenle hem yapılan açıklamayı, hem de içinde bulunduğumuz koşulları objektif olarak değerlendirmek zorundayız.

Hamasi bir tutumla “Umurumuzda olmaz” diyemeyiz, dememeliyiz. Yapılan eleştirileri dikkatle analiz ederek, notumuzun inmesine neden olan sebepleri, yeni dönem için kendimize yol haritası olarak belirlememiz gerekiyor. Not indirimini bir son değil, bir başlangıç olarak görmemiz ve gerçekten “Yeni Türkiye’yi” yeni dijital çağın gereklerine göre kurmamız gerekiyor.

İki-üç yıldır söyleyegeldiğim “iç barışın” temini talebim ve önerim korkarım son yaşananlarla birlikte bir başka bahara kaldı. Eğitim deseniz Allah’a emanet. Sağlam bir metodolojisi olmayan eğitim sistemimizde zaten kaliteli eğitmen açığımız vardı, daha da arttı. Hukukun üstünlüğü derken, Olağanüstü Hal ile iyiden iyiye içinde çıkılmaz bir hale geldik. Yeni Anayasa derken Türkiye’nin değil; Türklerin yeni Anayasası konuşuluyor, sizce yeterli mi?

En nihayetinde basın… Not indirimi haberi gazetelerin basım saatinden sonra geldi, yazılı basında yer alamayabilirdi, ancak web siteleri öyle mi? Notumuz artsaydı, her taraf “patlangaçtan” geçilmezdi. Not inince, ara ki haberi bulasın. Bundan sadece basın mı suçlu? Bunu da bir düşünelim!

İğneyi kendimize batırmaktan yanayım. Derecelendirme kuruluşları politik davranıyorlar deyip “Akşam elektrikler kesikti, ev ödevimi yapamadım” diyen tembel öğrenciye dönmeyelim.

Eylül ayının başında açıklanan yatırım teşvik paketleri, ortasında açıklanan tüketici kredilerine yönelik adımlar belki kısa vadeli bir rahatlama getirebilir. Ancak uzun vadeli dijital dünyaya hazırlanma, Endüstri 4.0’ı temel politikamız haline getirerek dünya ile rekabeti hedefleyip, bunda da başarılı olma adına adımlar atmadığımız sürece işimiz çok zor.

Gün gelince muhteşem duble yollarımızda, taşıyacak sanayi ve teknoloji malı bulabilelim!