Yargıtay Hanefi Avcı’nın hapis cezasını onadı

0
29

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, “Devrimci Karargah Örgütü” davasında yargılanan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’ya “örgüt üyelerine yardım” suçundan verilen 5 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasını onadı.
 
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Hanefi Avcı’nın da aralarında bulunduğu 75 sanığın yargılandığı davada, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği kararın temyiz incelemesini 69 sanık yönünden yaptı.
 
Daire, sanıklardan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’ya “Yasadışı silahlı Devrimci Karargah terör örgütü ve mensuplarına yardım etmek” suçundan 5 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasını onadı.
 
Avcı’ya, “Ruhsatsız vahim nitelikte tam otomatik ve yarı otomatik silah bulundurup taşımak” suçundan verilen 5 yıl hapis cezası ise düzeltilerek onandı. Bu suçtan verilen cezada 1/6 oranında takdiri indirim uygulanmasına karar verildi.
 
Kitap nedeniyle verilen cezalara bozma
Hanefi Avcı’ya, yazdığı “Haliç’te Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat” isimli kitabında, “Terör örgütleri ve bu amaçla yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda yargı görevi yapanları etkileme” suçundan verilen 2 yıl 6 ay hapis cezası ile kitabı nedeniyle “yasadışı silahlı Devrimci Karargah terör örgütü hakkında yapılan soruşturmanın gizliliğini ihlal suçu”nu işlediği gerekçesiyle verilen 2 yıl 2 ay 20 gün hapis cezası ise bozuldu.
 
Dairenin gerekçesinde, Avcı’ya yüklenen bu suçların tarihleri ve işlenme yöntemleri ile temel şekli itibarıyla gerektirdiği cezanın süresine göre, hükümden önce 5 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un basın ve yayın yoluyla işlenen suçların erteleneceğine dair geçici 1. maddesi kapsamında kaldığı belirtildi.
 
Bu nedenle Avcı hakkında bu suçtan açılan davaya ilişkin kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesinin kanuna aykırı olduğu ifade edildi.
 
Gerekçede, Türk hukuku bakımından bir oluşumun, bir yapılanmanın, terör örgütü olup olmadığının belirlenmesinin, yapılacak yargılamanın sonucuna göre, mahkemelere ait olduğu belirtildi.
 
Dairenin istikrar gösteren uygulamalarında, terör suçlarının, Anayasa’nın 14. maddesi kapsamında temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılması olarak kabul edildiği belirtilen gerekçede, siyasal faaliyet-terörist faaliyet ayrımında, “faaliyetin gerçekleştirilmekte olduğu bağlam ile terör yöntemleriyle ilişkisi, kullanılan yöntem ve takip edilen amacın hukuk ve demokrasi kurallarına uygun olup olmadığı, bir terör örgütü ile amaç ve yöntem bakımından ya da yapısal ve hiyerarşik bir bağlantısının bulunup bulunmadığı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 17 Temmuz 2001 tarihli ‘Sadak ve diğerleri’ kararı ile ortaya konulan ayrımın” da nazara alındığı kaydedildi.
 
“Devrimci Karargah” adlı örgütün dosya kapsamına göre, 16 Haziran Hareketi, Bedreddini Hareket ve Devrimci Sol isimli terör örgütlerinin birleşiminden oluştuğunun anlaşıldığı ifade edilen gerekçede, 16 Haziran Örgütü, Bedreddini Hareketi ve Devrimci Sol Örgütünün kuruluşu ve eylemlerine yer verildi.
 
Devrimci Karargah Örgütünün de eylemlerine yer verilen gerekçede, örgütün, Anayasal düzeni değiştirmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş terör örgütü niteliğinde olduğu, ele geçen silahların niteliğine ve amaç suça yönelik gerçekleştirilen silahlı eylemlere göre örgütün silahlı olduğu, amaç suça elverişli eylemlerde bulunduğunun anlaşıldığı belirtildi.
 
Bu nedenle, Devrimci Karargah adlı örgütün silahlı terör örgütü olduğu yönündeki mahkeme kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı kaydedilen gerekçede, ancak bazı sanıkların faaliyetlerinin terör yöntemleriyle ilişkisi, yöntemlerinin hukuk ve demokrasi kurallarına aykırılığı, terör örgütü ile amaç ve yöntem bakımından ya da yapısal ve hiyerarşik bir bağlantısı tespit edilemediğinden, sırf siyasi çalışma kapsamında kalan bu tür faaliyetlerin suç olarak değerlendirilmeyeceği kanaatine varıldığı ifade edildi.
 
Silahlı terör örgütüne yardım suçunun da irdelendiği gerekçede, Türk ceza hukukunda, terör örgütlerine silah sağlamak veya finansman sağlamak suçunun, terör örgütlerine yardım suçunun özel bir düzenleniş şekli olduğunun anlaşıldığı kaydedilen gerekçede, örgüte yardım suçunda yardım fiilinin, örgütün bizzat kendisi veya mensupları lehine gerçekleşebileceği vurgulandı.
 
Gerekçede, Ceza Genel Kurulu’nun 31 Ekim 2012 tarihli kararında, yardımın mutlaka örgüte ulaşması, sonuç vermesinin gerekmeyeceği ve her bir failin, örgütçe verilen veya kendiliğinden üstlenilen görev kapsamında kendi fiilinin gerçekleştirilmesinden sorumlu olacağı kaydedildi.
 
Avcı’nın örgüte yardım suçunun oluşumu
Dairenin gerekçesinde, sanık Hanefi Avcı’nın silahlı terör örgütü üyesi olduğu dosya kapsamında uygun olarak iddia ve kabul edilen Nejdet Kılıç’ın siyasi görüşlerini ve terör örgütleri ile bağlantısını çok önceden bildiği ve bir görev ile bağlantılı olmaksızın yüz yüze görüşmelerinin de sürdüğü belirtildi.
 
Avcı’nın, irtibat halinde bulunduğu Nejdet Kılıç’ın bir takip durumundan şüphelenip kendisine danışması üzerine, polis takibinde olabileceğine ilişkin değerlendirmesini kendisiyle paylaşıp, uyarılarda bulunduğunun anlaşıldığı kaydedildi.
 
Gerekçede Avcı’nın, “terör örgütü üyesine yardım” suçu şu şekilde anlatıldı:
 
“Avcı’nın Nejdet Kılıç ile bu aşamaya kadar olan telefon görüşmeleri ve diğer irtibatı, terör örgütüne yardım suçunu oluşturmayacağı düşünülebilir ise de, sanığın şikayeti üzerine başlatılan müfettiş incelemesi kapsamında, Nejdet Kılıç hakkında terör örgütü üyesi olmaktan yapılan hakim kararına dayalı dinleme işlemini öğrenmesi üzerine araştırma ve soruşturmadan kurtulmasını sağlamak amacıyla Nejdet Kılıç’a bu durumu bildirdiği, Nejdet Kılıç’ın ise aldığı bu uyarı üzerine, takipten kurtulmak için kendisinin kullandığı ve yine kendisi adına kayıtlı olup da örgüt mensubu İbrahim Turgut tarafından kullanılan telefonları görüşmeye kapattığı, bu suretle sanığın hal ve sıfatını bildiği kuşkusuz olan Nejdet Kılıç’a ve bu kişinin mensubu olduğu silahlı terör örgütüne sonuç da verecek şekilde yardımda bulunduğuna dair mahkeme kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiştir.”
 
Hanefi Avcı hakkında, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme suçundan kurulan beraat hükmünün, zaman aşımından düşürülmesi gerektiği de kaydedildi.
 
Diğer sanıkların cezalarına da onama 
Davanın diğer sanıkları Fatih Aydın, Cemal Bozkurt ve Özgür Dinçer’in, üyesi bulundukları silahlı terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını cebir ve şiddet kullanarak değiştirme amacına yönelik olarak vahamet arz eden olayları gerçekleştirdiğinin anlaşıldığı belirtildi.
 
Diğer sanıklardan Ergin Öncü, Sevim Öztürk, Melek Seven, Coşkun Kıyamçiçek, Tamer Taş ve Umur Suyadal’a verilen silahlı terör örgütüne yardım, sanıklar Cenk Büyükkahraman, Zafer Kaygın, Gökhan Aydın, Volkan Karakuş, Ulaş Bayraktaroğlu, Emrol Pamuk, Benay Can, Bayram Akdoğdu, Hakan Soytemiz, Tuncay Yılmaz, Nejdet Kılıç, Necdet Öztürk ve Deniz Küçükbumin’in silahlı terör örgütüne üye olma, sanık Ulaş Erdoğan’ın örgüt yöneticisi olma suçlarından verilen hapis cezaları da onandı.
 
Davanın diğer sanıklarına, örgüte yardım, kişisel verilerin hukuka aykırı kullanılması, soruşturmanın gizliliğini ihlal suçlarından verilen hapis cezaları ise mahkumiyetlerine yeterli delil elde edilemediğinden bozuldu.
 
Avcı: Her türlü hukuki yola başvuracağım
Öte yandan, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin kararını, değerlendiren Avcı, kararın sürpriz olmadığını, bu heyetten böyle bir karar beklediğini dile getirdi.
 
Daire kararının haksız ve hukuksuz olduğunu söyleyen Avcı, karara karşı her türlü hukuki yola başvuracağını kaydetti.
 
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin bu davaya bakmaması için daha önce reddi hakim talebinde bulunduklarını hatırlatan Hanefi Avcı, sonuçta kararın lehine sonuçlanacağına inandığını ifade etti.