Yapay zeka ekseninde küresel bir rekabet yaşanıyor. ABD ve Çin arasındaki bu teknoloji yarışı, hem siyasi hem ekonomik dengeleri etkiliyor. Peki bu süreçten Türkiye nasıl etkileniyor? Yerli girişimcilerin bu tabloda nasıl bir strateji izlemesi gerekiyor? Boğaziçi Ventures CEO’su Barış Özistek ile yapay zeka ekosistemine dair güncel durumu konuştuk. – Zeynep Aktaş
Boğaziçi Ventures CEO’su Barış Özistek ile yaptığımız röportajda yapay zekâ teknolojisinin küresel rekabet boyutunu ve Türkiye’ye etkilerine dair önemli bilgiler edindik. ABD ile Çin arasındaki strateji farkından yerli girişimcilerin nasıl konumlanması gerektiğine kadar pek çok başlıkta sorularımızı yanıtlayan Özistek, “Türkiye en son teknolojiyi çok hızlı şekilde adapte ediyor, uyguluyor ve gelir yaratıyor” diyerek bu alandaki potansiyele dikkat çekti.
Barış Bey, önce en temelden başlayalım isterseniz. ABD ve Çin’in yapay zekâ stratejisi ne yönde farklılaşıyor sizce?
ABD daha çok görünür hamleler yapıyor. Medya üzerinden her yatırım, her adım anbean duyuruluyor. Çin ise daha az konuşup, daha çok sonuç odaklı hareket ediyor.
Yani Çin daha sessiz ve derinden mi ilerliyor?
Açıkçası biraz öyle. Çin merkezli şirketlerin çıkardıkları ürünlere baktığınızda, o sessizliğin arkasında ciddi yatırımlar olduğunu görebiliyorsunuz.
Peki son kullanıcıya dokunan ürünlerde ABD hâlâ önde mi?
Şu ana kadar öyle. ABD şirketleri bu alanda çok daha başarılı oldu. Ancak yakın zamanda Çin’den de güçlü bir atak geleceğini görmek şaşırtıcı olmayacak.
Peki regülasyon ve etik konusu? Çin bu anlamda nerede duruyor?
Çin, veri konusunda çok daha serbest. Geniş bir veri havuzunu rahatça kullanabiliyor. Batı’daysa bu konuda yoğun tartışmalar var ama yine de YZ şirketleri, verileri kullanmaktan çekinmediler.
Yani Batı’da da durum pek farklı değil diyebilir miyiz?
Tartışmalar sürüyor ama buna rağmen Batı’daki şirketler de verileri serbestçe kullanmaktan geri durmadı açıkçası.
Gelelim ABD’nin Çin’e yönelik çip kısıtlamalarına. Bu kısıtlamaların etkili olduğunu düşünüyor musunuz?
Kısa vadede evet, etkili. Ancak orta vadede Çin’i kendi çip üretimini hızlandırmaya zorlayacak.
Yani bir frenleme değil, hızlandırma etkisi yaratabilir öyleyse.
Aynen öyle. Çin’in bu alanda da ciddi bir ilerleme göstereceğini gözlemleyebiliyoruz.
Gözlenen jeopolitik mücadelede özel sektör girişimleri nasıl pozisyon almalı sizce?
Eğer temel yapay zekâ geliştirecek kadar çok büyük yatırım erişimi yoksa, bu alana girilmemeli.
Bu yapay zekayı ıskalamak olmaz mı?
Pek öyle değil. Asıl fırsat, mevcut yapay zekâ teknolojilerini farklı sektörlere uygulayarak çözüm üreten şirketlerde. Çok büyük bir sermaye yoksa bu daha gerçekçi ve daha etkili.
Biraz daha açar mısınız?
Mesela iyi bir oyun yapmak için sıfırdan bir oyun motoru yazmanıza gerek yok. Yapay zekâda da benzer bir durum var. Motoru değil, üstüne geliştirilen oyunu yapmak daha doğru bir strateji olacaktır.
Peki bu büyük yarış Türkiye’yi nasıl etkiliyor?
Pozitif etkiliyor. Çünkü biz, en güncel teknolojiyi çok hızlı yakalayıp, ürünleştirip pazara sunabilen bir ekosisteme sahibiz.
Hayli iddialı bir cümle. Gerçekten bu kadar hızlı mıyız?
Evet, enerjik ve kıvrak bir ekosistemimiz var. Tüm rakiplerden daha hızlı son teknolojiyi yakalayıp, ürünleştirip gelir yaratıyoruz.
Girişimler hangi alanlara yoğunlaşıyor şu anda?
İki ana yönelim var. İlki; son kullanıcıyı hedefleyen uygulamalar, oyunlar ve eğlence içerikleri. Diğeri ise; müşteri deneyimi, insan kaynakları, eğitim ve pazarlama gibi alanlara yönelik kurumsal çözümler.
Yani hem B2C hem B2B tarafı aktif diyebiliriz.
Aynen öyle. Bu çeşitlilik de ekosistemin gücünü artırıyor.
Kamu-özel sektör iş birliği bu süreçte ne kadar etkili sizce?
Şu an için çok etkili olduğunu söylemek zor. Daha yolun başındayız.
Ne yapılmalı peki?
Farklı kamu kuruluşları yapay zeka stratejileri ve yatırımları başlatmalı ve bunların Ar-Ge işlerini de Türk girişimlere vermeli. Hedef odaklı ekosistemin fonlanması ve derin teknoloji araştırma ve geliştirmesi ancak böyle olur.
Öncelikli alanlar hangileri olmalı?
Savunma, enerji, telekom ve üretim gibi sektörlerde ciddi ihtiyaç var. Kamunun bu alanlarda yön verici olması çok önemli.
Bir de siber güvenlik boyutu var. YZ geliştikçe tehditler de değişiyor. Türkiye bu noktada hazır mı?
Açık konuşmak gerekirse, pek değiliz. Tehditler çok hızlı gelişiyor. Ne kamu, ne özel sektör bu hızda değil.
Ne yapılmalı?
Kurumların bu konuyu öncelik listesine alması şart. Ancak o zaman doğru kaynak ayrılabilir ve gerekli adımlar atılabilir.