KPMG Global’in yapay zeka uygulamalarındaki gelişimi incelemek amacıyla yedi küresel sektöre yönelik, “Thriving in an AI World” araştırmasının sonuçları önemli bulgular içeriyor. Yapay zeka teknolojisine ilişkin sektörel riskleri ve zorlukları ortaya çıkaran araştırma sonuçlarını, ortaya çıkan önemli bulguları KPMG Türkiye Başkanı Murat Alsan ile konuştuk. ERSAN TAYLAN
Thriving In an Al World, KPMG Global’in yapay zeka uygulamalarının gelişimini incelemek üzere yedi küresel sektöre yönelik olarak yürüttüğü bir araştırma. Araştırma, yapay zeka teknolojisine ilişkin sektörel riskleri ve zorlukları ortaya koyarken; yöneticilerin 2021 ve takip eden yıllar için yapay zeka ajandalarına ışık tutuyor…
ARAŞTIRMAYA 950 YÖNETİCİ KATILDI
Araştırmaya, sağlık, ilaç, endüstriyel üretim, finansal hizmetler, teknoloji, perakende ve kamu sektörlerinde görev alan 950 yönetici katıldı. Araştırmaya katılan her bir şirketin yıllık gelirleri en az 1 milyar dolar; yalnızca sağlık ve ilaç sektörü için minimum limit 100 milyon dolar olarak belirlenmiş. Raporda öne çıkan bulgulara bakıldığında, araştırmaya katılan şirketlerin yaklaşık yüzde 80’inde yapay zeka uygulamaları kısmen devrede olduğunu söylemek mümkün. Yapay zeka uygulamalarını tamamıyla entegre olarak devreye alan şirketlerin oranı ise yüzde 43. Yapay zeka uygulamalarının devreye alınması konusunda öncü sektörler endüstriyel üretim (yüzde 93), finansal hizmetler (yüzde 84) ve teknoloji (yüzde 83) olarak karşımıza çıkıyor. Yapay zeka uygulamalarının devreye alınmasına ilişkin zorluklara bakıldığında, yetenek yönetimi ilk sıralarda yer buluyor. Araştırmaya katılan yöneticilerin yüzde 90’ı çalışanlarına yapay zeka konusunda yeni beceriler kazandırmayı hedefliyor. Şirketlerin yapay zekanın devreye alınmasında yaşadığı diğer bir zorluk olarak da risk yönetimi öne çıkıyor.
EN BÜYÜK RİSK, SİBER SALDIRI
KPMG Türkiye Başkanı Murat Alsan, “Raporda incelenen yedi sektörün altısında, yöneticiler yapay zeka uygulamalarındaki en yaygın riski siber saldırılar olarak görüyor. İkinci sırada da veri gizliliği ihlali geliyor. Ancak, “Living in an AI World” araştırmamızdan bu yana, yöneticilerin bu konularda ciddi aksiyonlar aldığı gözleniyor. Buna örnek olarak “yapay zeka etiği” gösterilebilir. Yapay zeka etiğini hayata geçiren sektörler de endüstriyel üretim, perakende, teknoloji, ilaç ve kamu olarak sıralanıyor” diyor. Yapay zeka yatırımlarıyla ilgili olarak kısa vadedeki hedefler sektör bazında farklılık gösteriyor. Sağlık sektöründeki yöneticiler, önümüzdeki iki yıl içerisinde odak noktalarının telesağlık, robotik görevler ve hasta bakımı olacağını belirtiyor. İlaç sektöründe ise yapay zeka uygulamalarının, idari maliyetlerin azaltılması ve hasta veri analizlerinin yapılması için kullanılacağı öngörülüyor. Kamu sektöründe ise yapay zekanın, süreç otomasyonunun ve analitik yeteneklerinin iyileştirmesi için kullanılacağı tahmin ediliyor. Endüstriyel üretim sektöründeki katılımcıların yüzde 52’si, robotik süreç otomasyonunun işlerinin verimliliği üzerinde büyük etki göstereceğini düşünüyor. Alsan, “Yapay zekanın ise özellikle ürüm tasarımı, geliştirme, mühendislik, bakım ve üretim faaliyetleri için fayda sağlamasını bekliyor. Finansal hizmetler sektöründe
ise, şirketlerin uygulama alanları; suistimal tespit ve önleme, risk yönetimi ve süreç otomasyonu olarak öne çıkıyor. Perakende sektöründeki yöneticilerin yüzde 31’i müşteri hizmetleri için çağrı merkezlerinde chatbot uygulamalarına geçiş yapmayı hedefliyor” diyor.
ŞİRKETLER NASIL ADAPTE OLUYORLAR?
Evet, söz konusu araştırmada dikkat çeken unsurlar bu şekilde sıralanıyor. Peki, Uzun süredir pandeminin etkileriyle mücadele eden dünya ekonomisi toparlanma sürecine geçiş dönemini yaşarken ülkemizdeki şirketlerin mevcut durumlarını, gereksinimlerini nasıl değişiyor? Pandeminin ekonomiler ve şirketler üzerindeki etkileri hızla artan aşılamanın da etkisiyle yavaş yavaş azalış gösterse de artık yeni bir dünya düzenine geçtiğimiz ve eski normallerimizin olmayacağı aşikar. Alsan’a göre; ülkemizdeki şirketler de yeni düzene adapte olmak ve hatta öncü olmak için belli temel alanlarda adımlar atıyorlar. “Bu adımlardan belki de en önceliklisi şirketlerin dijitalleşmeye direnmemesi ve iş modellerini dijital dönüşüme ayak uydurmasını sağlamak olmalı” diyen Alsan, müşteri deneyiminden, üretim, tedarik zinciri yönetimi ve operasyonel süreçlere kadar bütün şirketi kapsayıcı ve bütüncül bir dijital dönüşümün kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Bu teknolojik ve kültürel değişim için de uçtan uca planlanmış uzun vadeli bir strateji ile çalışılması gerektiğini vurgulayan Alsan, “Ancak bu şekilde şirketlerimiz uzun vadede rekabetçi bir şekilde ayakta kalabilecek” diyor. Dijital dönüşüme ayak uydururken sürdürülebilirlik de şirketlerimizin gündemine girmesi gereken diğer önemli bir konu. Küresel ısınma, iklim krizi ve karbon ayak izinin düşürme hedefleri küresel ticaret ağına bağlı her şirketin iş modelini tekrar ele almasını gerektirecek çünkü gerek regülasyon ve düzenlemeler, gerekse tüketici talepleri şirketleri bu konuda duyarlı ve kendilerini uyum sağlar hale getirmek zorunda kılıyor. Bir diğer önemli husus da çalışma modellerinin yeniden tasarlanması. Pandemi ile değişen dünyada artık haftanın beş günü merkezi bir ofisten çalışma geride kalıyor. Alsan, “Doğru bir teknolojik altyapı ile çalışanlarına hibrid ve esnek çalışma modelleri sunan şirketler doğru insan kaynağını elinde tutabilecekken buna ayak uydurmayan şirketler insan kaynağı açısından zorlanacaklar. Özellikle Y ve Z kuşağının bu konuda beklentileri hibrid ve esnek çalışma modellerinin kalıcı hale gelmesi” diyor.
CİRO KAYIPLARI İÇİN ÜÇ ÇÖZÜM
Ciro kaybı yaşayan şirketlerin uzun süreli ve kalıcı talep kaybı nedeniyle pandemiden olumsuz etkilenen sektörlerden olduğunu görüyoruz. Bu şirketlerin ayakta kalmak için birkaç çözüme aynı anda odaklandıklarını belirten Alsan, “İlk etapta şirketler düşen cirolarına karşılık maliyetlerin düşürülmesi yöntemine başvurdular. Tedarikçilerden, çalışan maliyetlerine kadar detaylı bir gözden geçirme sonrasında tasarruf alanları ve nakit akışını düzenleyecek adımlar attılar. Bu noktada birçok şirketin yatırım harcamalarını da durdurduğunu gözlemledik. Nakit akışını yönetme noktasında kısa vadede faydalı bir çözüm gibi görünse de uzun vadede şirketlerin rekabetçi olması ve teknolojik gelişmelerin gerisinde kalmasına yol açabilecek. Ancak akıllı şirketler pandemi sonrasında yeni dünya düzenine ayak uyduracak şekilde iş modellerini ve gelir kaynaklarını yeniden gözden geçiriyorlar.
Mevcut müşterilere yeni dünya düzeninde ihtiyacı olan ürün ve hizmetleri ulaştırmak için stratejilerini gözden geçiriyorlar ve bunu hangi kanallarla yapmak gerektiğini yeniden tasarlıyorlar” diyor.
YENİ DÖNEMDE ÖNE ÇIKACAK SEKTÖRLER
2020 yılı ile birlikte aslında iş dünyasında her şeyin değiştiği bir dönemden geçtik. Tüm sektörler de bu değişimden nasibini aldığını vurgulayan Alsan, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Tüketicilerin yaşam şekillerindeki değişim birçok sektörü yakından etkiledi ve köklü bir şekilde değişmelerine sebep oldu. Bu noktada en önemli konunun teknoloji ve dijitalleşme olduğunu düşünüyorum. Pandemi öncesinin de en önemli başlıklarından biriydi aslında dijitalleşme. Önümüzdeki dönemde de dijital kanallara yapılan yatırımların sektörler genelinde süreceği görüşündeyim. Bununla birlikte bu dönemde ve önümüzdeki dönemde öne çıkacak sektörlerin; sağlık sektörü ve sağlık sektörüne yönelik tedarik ve hizmet sağlayan yan sektörler, salgın hastalıklara karşı tıbbi araştırmalar yapan ilaç şirketleri ve araştırma kuruluşları, kişisel ve toplumsal hijyene yönelik üretim yapan şirketler, gıda sanayi, tarım ile bunlara ilişkin tedarik zincirleri, gıda perakendesi, iletişim teknolojileri ve telekomünikasyon olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle hem dünyada hem de Türkiye’de tedarik zinciri anlayışlarında önemli bir değişime tanık olunmakta. Bu değişimle birlikte tüm dünyada ve Türkiye’de değişime ayak uydurabilen şirketler vasıtasıyla konvansiyonel sektörler arasında yer alan üretim sektörünün öne çıkacağını öngörmekteyiz. Bu sektörlere ek olarak özellikle bu dönemde toplumsal normallerin evirilmesiyle, uzaktan çalışmanın iş hayatlarına girmesi doğrultusunda kurumsal çözüm sunan bulut teknolojileri, e-ticaret, fintech ve oyun gibi teknoloji sektörlerinin hızlı yükselişinin süreceğini ve geleceğin dünyasının temel taşlarını oluşturmaya devam edeceğini de öngörmekteyiz.