25 Haziran 2025 akşamı Teruar Urla’da düzenlenen Gault&Millau “Signature Dining Experience” buluşması, yerinde takip ettiğimiz dikkat çekici bir deneyime dönüştü. Gastronomi üzerinden şekillenen bu organizasyon, yalnızca lezzet değil; anlatı, iş birliği ve ekonomik vizyon taşıyan bir yapısıyla öne çıktı. Dört güçlü şefin sekiz tabaklık menüsü, yerel üretimle küresel marka değerinin nasıl buluşabileceğini gösterdi. Gün boyuna yayılan program, turizm, yatırım ve deneyim ekonomisi açısından incelenmeye değer bir çerçeve sundu. Sözen Group CEO’su Gökmen Sözen’in gastronomiyi bölgesel kalkınma aracına dönüştürme çabası bu kez sofrada hayat buldu. – Zeynep Aktaş
Gastronomi, son yıllarda yalnızca sofrada değil; ekonomide, turizmde ve bölgesel kalkınmada da etkili bir alan olarak öne çıkıyor. Deneyim odaklı tüketim anlayışının güçlenmesiyle birlikte, yemek sunumu bir etkinliğe, şefler ise anlatıcıya dönüşüyor. Bu dönüşümün yerel düzeydeki etkilerini gözlemlemek açısından düzenlenen özel organizasyonlar önemli bir veri sunuyor. 25 Haziran’da Urla’da katıldığımız Gault&Millau “Signature Dining Experience” buluşması da bu kapsamda dikkat çekici bir örnekti. Etkinlik, gastronomi merkezli ekonomik değer üretiminin hem içerik hem de iş modeli düzeyinde nasıl kurgulandığını gösteren özgün bir yapı sundu.
Yemeğin ötesinde kurulan sofra
Gault&Millau Türkiye’nin “Signature Dining Experience” serisinin ilk etkinliği, Teruar Urla’nın ev sahipliğinde gerçekleşti. 25 Haziran’da düzenlenen buluşma, şeflerin teknik ustalığını sahaya yansıttığı kadar, Türkiye’de deneyim ekonomisi açısından da anlamlı bir örnek sundu. Akşam yemeğine geçilmeden önce gün boyunca devam eden içerikli programda, Urla’nın önemli gastronomi duraklarından An Urla ve Vino Locale’de öğle yemeği etkinlikleri yapıldı. Ardından Manej Urla’da Sözen Group CEO’su ve Gault&Millau Türkiye Resmi Temsilcisi Gökmen Sözen’in ev sahipliğinde, 6–7 Kasım 2025’te İstanbul’da düzenlenecek olan Gastromasa İstanbul’un 10. Yıl etkinliği duyuruldu. Gökmen Sözen konuşmasında, organizasyonun “yalnızca bir tabak yemek değil, yerelden küresele akan bir değer zinciri” olduğunu belirtti.
Sekiz tabakta şekillenen anlatı
Etkinliğin ana sahnesi ise dört usta şefin imzasını taşıyan sekiz tabaklık menüydü. Gault&Millau Türkiye 3 Toques ödüllü Teruar Urla’nın Şefi Osman Serdaroğlu, Vino Locale’nin Kurucusu Ozan Kumbasar, İtalyan şef Luigi Taglienti ve Executive Şef Karime López gecenin yaratıcılarıydı. Menüde her bir course için ayrı şarap eşleşmeleriyle bütünlük sağlandı.
Açılış, Ozan Kumbasar’ın hazırladığı “çiğ deniz tarağı ve Ajo Blanco” ile yapıldı ve Hus Emir 2024 şarabıyla eşleşti.
İkinci course’ta Serdaroğlu’nun “Pelit peynirli brûlée” tabağı MMG Şatomet – Bornova Misketi 2024 ile sunuldu.
Karime López’in “Postcards from Mexico” başlıklı mısır çıtırları, kırmızı karides ve macha pesto içeren üçüncü course’u, Çakır Vriula Sauvignon Blanc 2024 ile buluştu.
Kumbasar’ın “Sweetbread Toast” adlı tabağı aynı şarapla eşleşerek dördüncü aşamada sunuldu.
Beşinci tabakta Luigi Taglienti’nin limon ve taze otlarla hazırladığı “istiridye risottosu” Statera Fumé Blanc 2024 ile dengelendi.
Altıncı course’da López’in hazırladığı “Akdeniz Yolculuğu” adlı levrek, rezene ve domates suyundan oluşan deniz ürünlü sunumu, Küdenzafaş Borda Chardonnay 2023 ile eşleştirildi.
Yedinci tabağa gelindiğinde, Luigi Taglienti yazın ferahlatıcı öğesi olan limonu öne çıkararak sade ama rafine bir tatlı olan Lemon Cream ile damakları dinlendirdi.
Gecenin finali ise Osman Serdaroğlu’nun zarif sunumuyla geldi: aromatik yapısıyla dikkat çeken İnci Tatlısı, Urla Symposium – Bornova Misketi (2024) şarabı eşliğinde sunuldu.
Deneyim ekonomisinden öğrenilecekler
Gecenin ardından değerlendirmede bulunan Sözen Group CEO’su Gökmen Sözen, “Burada yalnızca bir yemek yemiyoruz; yerel üretimden uluslararası tanıtıma kadar birçok boyutta ekonomi yaratıyoruz. Sofra artık sadece tabak değil, marka, deneyim ve anlatı taşıyor.” dedi. İfadeler, deneyim ekonomisinin geldiği noktayı özetler nitelikte. Gastronomi artık yalnızca bir lezzet konusu değil; bir anlatı, bir yatırım alanı ve bölgesel kalkınma aracı olarak konumlanıyor. Özellikle uluslararası referans noktası olan Gault&Millau gibi bir markanın Türkiye’deki ilk “Signature Dining Experience” organizasyonu, yerel değerlerle küresel ağların nasıl bir araya getirilebileceğini gösterdi.
Ortak markalarla bütünleşik deneyim
Gault&Millau Türkiye Temsilcisi Sözen Organizasyon’un öncülüğünde gerçekleşen buluşmaya, birçok ulusal ve uluslararası markalar da eşlik etti. Altınmarka, Jumbo, Nespresso, Pınar, Effect Burson ve Notaret gibi iş birliği partnerlerinin yanı sıra, An Urla, Vino Locale ve Manej Urla içerik ortağı olarak sürece katkı sundu. Konaklama partnerleri arasında Ayşe Hanım Konağı, Çakır Winery & Bağ Evi, Key Urla ve Manej Urla yer aldı. İçecek partnerleri ise Avant Garde Spirits, Kavaklıdere, Pernod Ricard ve Urla Bağ Yolu olarak etkinliğin tamamlayıcı unsurlarını oluşturdu. Bu ekosistem, sadece gastronomik içeriği değil; deneyim ekonomisini oluşturan tüm temas noktalarını içine alan bir model olarak öne çıktı.
Sofrada başlayan yeni bir kalkınma biçimi
Gerçekleştirilen etkinlik, gastronominin hem içerik hem bağlam açısından nasıl bir ekonomik çarpan etkisi oluşturabileceğini somut biçimde gösterdi. Şeflerin menülerindeki detaylar, mekânların seçimi, konuk profili ve partner yapısı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yalnızca bir yemeğin değil; planlı, hedefli ve stratejik bir deneyim ekonomisinin hayata geçtiği görülüyor. Gault&Millau’nun bu açılımı, yerelden çıkan bir hikâyenin nasıl büyüyebileceğine dair güçlü bir model sunuyor. Urla’dan açılan bu kapı, gastronomi merkezli kalkınma modellerinin geleceğine dair önemli bir örnek olarak öne çıkıyor.