Uçurtma sörfü ile start-up’ı uçurmak

0
111

Uçurtma yaptığınız hamleleri 10-15 saniye sonra yapıyor” diyor. Bu tanımlama, kite-surfing ya da uçurtma sörfünü bir start-up’ı ayağa kaldırırken liderin zihnini programlamada en başarılı araç haline getiriyor. Örneğin uçurtmanın çektiği yönde 300 metre ötedeki bir dalgayla karşılıklı olarak yaklaşırken beyin oraya kaç saniyede varılacağını hesaplıyor. Uçurtmanın dalganın üzerine gelindiğinde tam 12 pozisyonunda olması yani dalgayı dik kesmesi gerekiyor. Bu, dalganın üzerinde kalmayı sağlıyor; bunun olmaması ise, dalgaya gömülmek anlamına geliyor.

Okur, “Kite yaptıktan sonra karaya çıkın. Birisi size soru sorduğunda bambaşka bir cevap verirsiniz” diyor. Bu spora ilk başlandığında vücut zorlanırken, ilerleyen aşamalarda beyin her şeyi otomatik olarak hesaplamaya başlıyor ve vücut ile beyin arasında farklı bir uyum oluşuyor. Bu, iş dünyasında popüler kişisel gelişim kitaplarında “bilinçsiz farkındalık” olarak adlandırılan kavrama denk düşüyor. Nasıl ki ayakkabısını bağlayan biri “bunu nasıl yapıyorduk” diye düşünmüyorsa, bu spor da liderleri benzer bir karar alma pratiğine taşıyor. Bu, büyük işletmeler için gelişmiş bir sürdürülebilirlik formülü olarak da görülebilir ancak bir start-up olarak Sefamerve için anlamı, hız kazanmak ve büyüme karşısında dengeli hareket edebilmek oluyor.
18 Mart 2012’de projesine başlanan Sefamerve, bunun üzerinden tam bir yıl geçtiğinde 1,5 milyon kullanıcıya ulaştığında, uçurtma Okur’u dalganın üzerine taşımış oluyor. 2015 ortasına gelindiğinde ulaşılan 4,1 milyon üye ve üç kıtada açılan yerel ofislerle genişleyen organizasyon Okur için, kite-surfing’in kazandırdığını söylediği yeteneklerin test edildiği bir zemin oluşturuyor. Bu süreçte yardımcı bir uçurtma etkisi de Red Herring’den geliyor. Hazırladığı başarılı start-up listeleri ile tanınan Red Herring tarafından Nisan 2013’te Avrupa’nın ve aynı yılın kasım ayında da dünyanın ilk yüz girişimi arasında sayılan Sefamerve buradan önemli dersler çıkarıyor. Bunların başında dünyadaki örnekleri görmek ve kendi yaptığı işi doğru yere oturtmak geliyor. Bu, şirketi ayakları yere basarak yönetmeyi sağlıyor. Okur, önce kendilerinden para isteyecek birileri ile karşılaştıklarını düşündüklerini ancak daha sonrasında dünyayı tanımalarını sağlayan bir sürecin başladığını kaydediyor.
Okur, bu tür açılımlara uzak biri değil. Ailesi babadan gelme motorculuk tutkusunu riskli görüp bundan uzaklaşmasını istediğinde Okur, Fransa’da Nice’e 40 kilometre mesafedeki Bornes-Foron bölgesinde F1 pilotluğu dersleri alıyor. Bunun karmaşıklığının iş hayatındaki karşılığı, regülasyon ve mevzuatın yarattığı karışıklık olarak görülebilir. Hangi viraja hangi hızda girileceğine ve hangi hızda çıkılacağına kadar bütün ayrıntıların belirli olduğu eğitimin kritik yanı, sınavda üç kere hata yapanın F1 lisansı defterinin kapanması. Sefamerve.com’un gelişiminde buna paralel düşen, bu yılın mayıs ayındaki Borsa İstanbul ve yine aynı ay içinde başlayan E-commerce Europe üyelikleri. Bu iki alan, Sefamerve.com’un işin gerektirdiklerinin yanında F1 pistindekilere benzer şekilde belirlenmiş kurallarla hareket etmeyi taahhüt ettiği alanlar. Özellikle ECommerce Europe üyeliği ile Avrupa Birliği üyesi olmayan bir ülkeden gelip Avrupa’nın önde gelen e-ticaret firmaları ve dernekleri ile birlikte Brüksel’deki merkezde üye olarak yer almak, Okur’un Türkiye’yi terk eden F1 ehliyetinin peşine düşmesi ile çok benzer.
Bunun gelecekle ilgili olarak Okur’un omuzlarına yüklediği önemli bir yük var. Okur, “Şu anda Türkiye’deki e-ticaret sitelerine gelen taleplerin yüzde 40’ı ‘reject’ yiyor; iş ödeme sistemine geldiğinde süreç kesiliyor ve sipariş süreci tamamlanamıyor” diyor. Bu, sitelerle Avrupa’daki güvenlik mevzuatı arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanan bir durum. ECommerce Europe’un Avrupa Birliği dışından gelme ilk resmi üyesinin önünde, e-lojistik, e-ödeme ve e-regülasyon platformlarında yer alarak Türkiye’nin e-ticaret sektörünü Avrupa’ya sokmak gibi zorlu bir görev var.
Sefamerve.com’un şimdiye kadarki yaratıcılığa ve şeffaflığa verdiği önem, Avrupa normları içinde de başarılı sonuçlar almasını sağlayacak zemini oluşturuyor.
Okur’un iş hayatındaki hırsı -bunu kendisi de önemli bir özelliği olarak adlandırıyor-, hedeflere ulaşma konusunda eklenen fazladan bir katkı sunuyor. Okur “Ben, Richard Branson hayranıyım ve beş senedir onun peşindeyim. Dünyanın her yerinden kite’çılarını topladığı bir VIP etkinlik düzenliyor. Ben uğraşıyorum; Branson’ın çevresinden çok sayıda insanla tanıştım. Eylül ayında 35 kişiden biri olarak bu etkinliğe davet edildim” diyor.

Okur’un -iş ve özel- hayatında her şey çorap söküğü gibi gidiyor. “Bir şey yapıyorum. O arada biri le tanışıyorum; onunla iş yapıyorum. O iş beni başka bir şey yapmaya götürüyor” diyor. Karışık olabilir ama Sefamerve.com’un yenilikçi ürün portföyüne bakıldığında, bu etkinin nasıl şekillendiği çok kolay görülüyor.
Formula 1 pistlerinde görmeye alışık olduğumuz ve pilotların kafasını saran yanmayı engelleyici bone, Sefamerve.com portföyünde yeni başörtüsü bağlama seçenekleri ile dini gereklilik tanımları arasında köprü kuruyor. Eskiden ataerkil etkilerle -ya da daha açık olarak babaları söylediği için- başını örten genç kızlar, artık dünyanın çeşitli yerlerinde gördükleri başı örtülü liderler ile empati kurarak bu tercihi yaparken örneğin kulakları açık bırakacak başörtüsü bağlama biçimlerine de ilgi gösteriyor. Bone burada ortaya çıkan kuşak çatışmasını hafifleten ve hatta bir uzlaşma sağlayan araç olarak ortaya çıkıyor.

Mehmet Okur’un şirketi birlikte kurduğu kardeşi Oya Okur Erciyeş, kendi tasarımları olan ve şal bone olarak adlandırılan bu ürün için “son yılların en inovatif ürünlerinden biri” nitelemesini kullanıyor. “Bazı konularda oldukça hassasız. Mesela sitemizde dikişli ve lycra’sız bir boneyi asla satmıyoruz. Tasarımı bize ait olan ve Türkiye’de bir ilk olan şal bonelerimiz son yılların en inovatif ürünlerinden. Bunlar hem baş ağrıtmıyor hem de alında iz bırakmıyor” diyor.

Son cümle Sefamerve.com’un ürüne yaklaşımındaki en önemli nokta. Mehmet Okur, aynı yaklaşımın eşofmanlar konusunda da geçerli olduğunu söylüyor: “Kapalı olmayı tercih etmiş bir hanım, eşi ile birlikte pardesülü olarak yürüyüşe çıktığında kan ter içinde kalıyordu. Kimsenin giyinme tercihlerine müdahale etmek gibi bir niyetimiz yok ve hiç de olmadı ama eşofmanlarımızı tasarlarken, o şekilde giyinmeyi tercih etmiş hanımların beyleri ile birlikte spor yapabilmesini sağlayacak ürünler ortaya çıkarmayı hedefledik” diyor.

Sefamerve’nin piyasayı da değiştirdiği bir örnek ise, 105 santim boyunda eteklerin tasarlanması. Eteklerin biçildiği kumaşın boyu iki metre olduğu için Türkiye’de benimsenen yöntem eteklerde 95 santimlik boya bağlı kalınmasıydı. Okur, “Bizden önce Ulus Pazarı’nda özel bir iş doğmuştu. 95 santimlik etekleri bileğe kadar uzatmak için hanımlar buradan kuşak alıp bellerine bağlayarak eteklerin bileklerine kadar kapatmasını sağlıyorlardı. Biz 105 santimlik etek üretince bize bunun akıllı işi olmadığını söylediler ama daha sonra 105 santimlik etekler piyasada yaygınlaştı” diyor.

İnsan hayatını kolaylaştırmaya dönük bakış açısının ortaya çıkardığı inovatif tasarımların oluşturulması ve bunların ürüne dönüştürülmesi, Oya Okur Erciyeş’in kontrolünde. 1990’ların sonunda Türkiye’yi sarsan depremlerin ardından moda eğitimi almak için Kanada’ya giden Okur Erciyeş, tesettürlü bir kadın olarak Türkiye’deki tesettür giyiminin pahalı ve yetersiz olduğunu fark ettiğini söylüyor. “Satın aldığım her kıyafetin üzerinde değişiklikler yapmak zorunda kalıyordum. Bu problemi benim gibi bütün tesettürlü kadınların yaşadığını düşündüm. Bu yüzden her gelir grubuna hitap edebilecek bir proje geliştirmeyi hayal etmeye başladım” diyor.

Projeyi ağabeyine açmasının ardından başlayan proje günümüzdeki aşamasına ulaştığında Okur Erciyeş artık “Bu projeyle hayalim gerçek oldu” diyebiliyor.
Markanın üzerinde yükseldiği üç bacak olan “güven, ulaşılabilirlik ve inovasyon” arasında yer alan ulaşılabilirlik sadece fiyat olarak değil aynı zamanda markanın şeffaflığı açısından da destekleniyor. Sefamerve’nin bu yapısında Facebook üzerinden tüketicileri ile kurduğu ilişki de dahil olmak üzere sosyal medyadaki varlığı önemli yer tutuyor.

Okur Erciyeş, bunun hem tercihleri olduğunu hem de iyi sonuç almalarını sağladığını vurguluyor: “Kısa sürede tanınmamızda reklam yatırımlarımızın önemli bölümünü sosyal medyaya yapmamız etkili oldu. Bu konuda Facebook’tan çok destek aldık. Bütün bilgi birikimlerini bizimle paylaştılar. Hatta sık sık Dublin’den gelen Facebook ekibiyle bir arada değerlendirme toplantıları yapmayı sürdürüyoruz” diyor.

Bu, Sefamerve.com’u sosyal medya ile satışı entegre edebilen ender markalardan biri haline de getirerek, bu alanda da fark yaratmasını sağlıyor. Aynı zamanda, bir niş yakalamış olan bu start-up’a ölçeklenebilir bir model ile dünyaya yayılmayı hedefleyebilme cesaretini de veriyor. Bu cesaretin etkisini sponsorluklarda görmek mümkün. FIBA’nın baş örtüsü ile basketbol oynanmasına izin veren kararını almasını sağlayan Bosna Hersek asıllı ABD’li basketbolcu Indira Kaljo, Birleşik Arap Emirlikleri’nden kadın halterci Amna Al Haddad ve Türk boksör İslam Eslem Tezcan Sefamerve.com’un sponsoru olduğu kadın sporcular. Türkiye’nin genel olarak dünya ekonomisinin yüzde 1’ini oluşturduğu düşünüldüğünde, bu globalleşme adımının anlamı çok net görülüyor. Mehmet Metin Okur da bunu herkesten iyi biliyor.