‘Türkiye reel sektör odaklı güçlü bir büyüme hikayesi oluşturmalı’

0
45

İş Bankası İktisadi Araştırmalar Bölümü Müdürü İzlem Erdem, Rusya ekonomisindeki sorunlar nedeniyle bu ülkede çıkan yabancı sermayenin Türkiye’ye yöneldiğini, gelecek yıl da bunun devam edeceğini savunuyor. Erdem, petrol fiyatlarındaki düşüşün de etkisiyle gelecek yıl Türkiye ekonomisinin yüzde 4-4,5 oranında büyüyebileceğini belirtiyor. Mevcut koşulların devam etmesi durumunda Türkiye’nin bu coğrafyada tercih edilecek ülke olacağının altını çizen Erdem, bu durumun geçici olmaması, Türkiye’nin yabancı sermayeyi çekmeye devam etmesi için reel sektör odaklı güçlü bir büyüme hikayesi oluşturması gerektiğini belirtiyor. 
 
Merkez Bankası’nın faizleri indirmemesini nasıl yorumluyorsunuz?
Türkiye’de makroekonomik sorunlara yönelik politika yapıcı olarak acil tedbir alan taraf olarak hep Merkez Bankası’nı gördük. Özellikle cari açık sorununun kısa vadeli çözümlerle ötelenmesi kolay değildi. Merkez Bankası burada üstlendiği rolden dolayı çok eleştirildi. Ancak Türkiye’nin buna ihtiyacı vardı. Bu kapsamda baktığımızda iki yönlü hedef (finansal istikrar ve fiyat istikrarı) izlemesi zor bir şeydi. Zaten Merkez Bankası da uzunca bir süre finansal istikrara odaklandı. Finansal istikrardan fiyat istikrarına geçişte ise bir miktar geç hareket etti. Ancak sonuçta Merkez Bankası, şokun düzeyini doğru bilerek faizleri gereği kadar artırıyor ya da düşürüyor. Uzun bir süredir Merkez Bankası’nın bir faiz indirimi yapmaması gerektiğini savunuyoruz. Çünkü artık neredeyse iki haneye yaklaşan bir enflasyonumuz var. Keza gıda fiyatlarının yüksekliği enflasyonu olumsuz etkiliyor. Dolayısıyla mevcut koşullar -enflasyonda kalıcı bir düşüş hareketi görene kadar- politika faizlerinin düşürülmemesine işaret ediyor. Bu anlamda politika faizlerinde bir değişikliğe gitmemesi Merkez Bankası’nın da fiyat istikrarına odaklandığını gösteriyor. Petrol fiyatlarındaki düşüş seyri olmasaydı ben 2015 yılında da yüzde 8,25 olan politika faizinin bu seviyede kalmasını savunuyordum. Çünkü 2015 yılında da FED kaynaklı olarak dalgalı bir süreç yaşanacak. 
 
FED’in ne zaman faiz artıracağı yeni dönemin piyangosu oldu. Süreç yaklaştıkça gelecek yıl faiz artıramayacağına ya da ancak yıl sonuna doğru artırabileceğine ilişkin beklentiler artıyor. Siz ne öngörüyorsunuz?
FED’in gelecek yılın ikinci yarısında faizleri artırması bekleniyordu. Bu beklenti üçüncü çeyreğe ötelenmeye başladı. Hatta gelecek yıl faiz artırmayacak diyenlerin sayısı da her geçen gün artıyor. Gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında ABD ekonomisine ilişkin veriler iyi görünüyor. Böyle bakıldığında hazırlık yapması gerekir. Zaten tahvil alımlarını sonlandırması da bunun göstergesiydi. Bana kalırsa 2015’in son çeyreği faiz artırımı için uygun olacak. Tabii istihdam piyasasındaki kalıcı iyileşmeye bakacak. Ayrıca parite gelişmeleri de FED’in ensesinde Demokles’in kılıcı gibi duruyor. Çünkü ABD, sadece iç taleple büyümek istemiyor ve güçlü bir ihracat da yapmak istiyor. Bu anlamda güçlenen bir dolar buna imkan vermeyecek. Diğer yandan faizlerin hızlı artması bilançosunda ciddi miktarda tahvil taşıyan FED’e ilave bir yük getirecek. Bu nedenlerle FED, gelecek yılın son çeyreğinde simgesel bir oranda faiz artıracak. Yani düşük ve kademeli bir faiz artışı olacak. 
 
FED’in faiz artırımının ertelenmesinin yarattığı belirsizlik gelişmekte olan ülkelerin lehine bir ortam yaratıyor. Bu koşullardan Türkiye nasıl etkilenecek?
FED’in faiz artırımının beklenenden daha geç ve yavaş olması küresel likidite anlamında bolluğun devam edeceğine işaret ediyor. Diğer yandan toparlanan bir ADB ekonomisi Türkiye’ye ticari anlamda da olumlu yansıyacak. Piyasalardaki volatilitenin borçlanma maliyetleri, sermaye akımları üzerinde kısa süreli yaratacağı olumsuzluklara rağmen Türkiye, bu olumsuzlukları ticaret etkisiyle kapatabileceği bir konjonktürle karşı karşıya.
 
Bir yandan da petrol fiyatları düşüyor…
Brent türü petrol fiyatlarındaki her 10 dolarlık düşüş Türkiye’nin cari açığına 4-5 milyar dolarlık iyileşme yaratıyor. Varil başına petrol fiyatının 105 dolardan 76 dolara kadar gerilediğini göz önüne aldığımızda ve önümüzdeki yıl 80-85 dolar bandında kalabileceğini öngördüğümüzde bu bize cari açık tarafında 8-10 milyar dolarlık avantaj sağlayabilir.
  
Bu koşullarda 2015 Türkiye açısından nasıl bir ortama işaret ediyor?
Nominal faizleri yüksek olan Türkiye gibi ülkeler para çekmeye devam edecek. Türkiye özellikle Rusya ile kıyaslanıyor. Rusya faizlerini yüzde 9,5’e çıkardı. Ancak Rusya ekonomisindeki bozulmalar nedeniyle bu yıl Rusya’dan çıkan paranın Türkiye’ye geldiğini gözlemledik. Küçülecek bir Rusya ekonomisi olduğu için bu durum aynı hızla olmasa da 2015 yılında da devam edecek. Yani Türkiye bu coğrafyada tercih edilecek görünüyor. Bu anlamda gelecek yıl TL’nin değer kaybı yüksek olmayacak.
Tabii bu durum Türkiye için geçici. Küresel kriz öncesi dönemde Türkiye büyüme hikayesini bitirmek üzereydi. Kriz nedeniyle farklı bir senaryo ile karşılaştık. Birtakım adımlar atmazsak Türkiye’nin bir hikayesi kalmayacak. Dolayısıyla Türkiye’nin bundan sonraki dönemde yeni bir büyüme hikayesini gündeme getirmesi gerekiyor. Türkiye doğrudan yatırım çekebilir hale gelmeli. Bunun için de Türkiye’nin reel sektöre ilişkin güçlü bir hikaye oluşturması gerekiyor. Bunu yapamazsa bugün devam eden küresel likidite bolluğu ve petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle sağladığı avantaj geçici olacak. Bu anlamda, hükümet tarafından açıklanmakta olan eylem planlarına indirgenmiş mikro reformların kararlılıkla uygulanmasını ihtiyaç duyulan yeni büyüme hikayesinin oluşturulabilmesi için önemli bir fırsat olarak görüyorum. 
 
2015 yılı için büyüme beklentiniz nedir?
Ekim ayında yaptığımız çalışmada 2015 yılı büyüme oranını yüzde 3,5 olarak öngörmüştük. Ancak petrol fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle büyümenin yüzde 4-4,5’e kadar çıkabileceğini tahmin ediyoruz. Çünkü petrol fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle cari açık geçici de olsa problem olmayacak. Bu anlamda cari açığı frenlemek için devreye konan frenlerde de birtakım gevşemelere gidilebilir. Bu da ekonominin daha yüksek hızla büyümesine katkı sağlar. Bu oranda büyümenin sağlanması durumunda en iyi büyüyen gelişmekte olan ülkelerden biri olacak Türkiye.