Türkiye ekonomisinde iki farklı yaklaşım

0
57

Financial Times gazetesinde, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Türkiye ekonomisi üzerine yapılan bir söyleşi ve söyleşiden yola çıkılarak Türkiye’de ekonomiye yönelik farklı yaklaşımların irdelendiği bir analiz yer alıyor.
 
Daniel Dombey imzalı, baskıda ‘Türkiye yeniden güven (kredibilite) inşa etme vaadinde bulunuyor’ başlığıyla verilen haberde, ülke içi ve dışında yaşanan kargaşaların ardından Şimşek’in ‘yıl sonuna kadar Türkiye’nin ekonomik itibarının yeniden inşa edilmesi için hükümetin kapsamlı bir reform paketi öne süreceği’ yönündeki sözleri aktarılıyor.
  
Şimşek’in ‘reform ihtiyacına’ yönelik sözlerine karşın, gazetenin internet sitesinde yer alan analizde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘ekonomiden memnun olduğu ve Türkiye’yi dünyanın ışıldayan yıldızı olarak’ tanıttığı belirtiliyor.
  
Bunun da ‘hükümet içinde ekonomiye iki farklı yaklaşım’ olarak göründüğü ifade ediliyor.
 
 Gazeteye konuşan Bakan Şimşek, temel onarımın yapısal reformlar şeklinde gelmesi gerektiğini söylüyor.
  
Bakan Şimşek, Türkiye’nin ‘düşe kalka üstesinden gelinen mevcut durumu aşması halinde güçleneceği’ yorumunu yapıyor.
 
Şimşek, ‘Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da onay vermesini beklediğini’ ifade ettiği reformların, ‘işgücü piyasası, vergiler, üretkenlik ve eğitim’ gibi alanları kapsayacağını belirtiyor.
 
Financial Times gazetesinde şu ifadeler yer alıyor: “Türkiye’de yetişkin nüfusun yüzde 50’sinin biraz üstü işgücü piyasasına katılıyor ve ülke, gelir olarak dolaylı vergilere dayanıyor. Bazı yetkililer, düşen tasarruf oranları, inşaat sektörüne aşırı odaklanma ve yüksek cari hesap açığıyla karakterize edilen ekonominin reforma gitmesi konusunda ülkenin ciddiyetini göstermesi gerektiğini, yoksa 1990lardaki durgunluğa dönme riski olduğunu söylüyor.”

“Şimşek, bazı önlemlerin Türkiye’de gelecek yıl yapılacak genel seçimler öncesi yasalaşabileceğini söylüyor. Fakat daha geniş kapsamlı önlemler, kendi beklentisinin de bu doğrultuda olduğu, hükümetin yeniden seçilmesi durumunda uygulamaya girebilecek.”
 
‘Şimşek, itibarın zarar gördüğünü kabul ediyor’
Gazeteye konuşan Mehmet Şimşek de, “Güvenin yeniden inşa edilebilmesinin en iyi yolu, yeniden iyi bir itibar kazanmak, doğru olanı yapmak, reformlar yapmak ve özüne dönmektir” diyor.
 
Financial Times şöyle devam ediyor: “Mehmet Şimşek, Türkiye’nin itibarının geçen yıl düzenlenen hükümet karşıtı kitlesel gösterilerden, onu takiben Ankara ve eski İslamcı müttefikleri arasındaki kopuştan ve akabinde de hükümetle bağlantılı isimler hakkındaki yolsuzluk soruşturmalarından zarar gördüğünü kabul ediyor.”
 
“Fakat ülkenin, siyasi istikrardan faydalandığını -AK Parti bu yıl, kargaşaya rağmen iki seçim kazandı- ve cari hesap açığının dizginlendiğini, maliye politikasının da doğru yolda ilerlediğini söylüyor.”
 
“Geçtiğimiz haftalarda birçok yatırımcı, ABD faiz artışı beklentisiyle, yükselen pazarlara sırtını döndü. Lira’nın Eylül ayında dolar karşısında yüze 5’ten fazla değer kaybetmesiyle ve cari hesap açığı ile yüzde 10’a yakın enflasyon oranıyla özellikle Türkiye’nin varlıkları kırılgandı.”
 
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, enflasyon artışından yüksek faiz oranlarını sorumlu tutup, kararlarının ekonomik temellerden çok siyasi temellere dayandığını söylediği kredi derecelendirme kuruluşlarına çıkışmaya devam ederken, Şimşek’in planları ise hükümet çevrelerindeki tartışmalarda yerini almış gibi görünüyor.”
 
Hükümet içinde ‘düşünce farkı’
Financial Times yazarı Daniel Dombey, gazetenin internet sitesinde yer alan “Türkiye’nin hükümeti: Kişilik bölünmesi” adlı yorum yazısında da hükümette ekonomiye yaklaşım konusunda, Recep Tayyip Erdoğan ile Mehmet Şimşek’in tabiriyle ‘Davutoğlu’nun beğenisini kazanan’ teknokratlar arasında ‘düşünce farkı olduğuna’ dikkat çekiyor.

Analizin girişinde, ‘Türkiye’nin rahatsız bir konumda olduğu’ belirtiliyor ve ‘yükselen pazarlara olan ilginin genel olarak azaldığı bir dönemde, doların artışı ve ABD faiz oranlarının atmasına yönelik beklentilerin de etkisiyle Türk ekonomisinin, yatırıcımların endişe odağı olmasa da, endişe merkezine yaklaştığı’ yorumu yapılıyor.
  
Lira’nın son yedi yılın en düşük seviyesine inmesi, cari açık ve IŞİD’in etki alanını genişlettiği Irak ile Suriye’ye sınır komşusu olarak jeopolitik konumu da endişeler arasında sayılıyor.
 
 Bu durumun da, Türkiye hükümeti içinde ‘düşünce farkı olmasını özellikle önemli kıldığı’ ifade ediliyor.
  
Financial Times analizinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Yeni Türkiye’nin ekonomik durgunluğu geride bıraktığı ve ülkenin ‘dünyanın parlayan yıldızı’ olduğu görüşünde olduğunu belirtirken ‘gayrisafi yurt içi hasılanın, iktidara geldiği 2002’den bu yana üçe katlanmasını takdir ettiği, ekonomiye yönelik uluslararası komplolara karşı da uyardığı’ yazıyor.
 
 Gazete, Erdoğan’ın uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarını da hedef aldığını ekliyor.
 
Yazar Dombey, Erdoğan’dan farklı olarak ‘teknokratların’ yaklaşımını da Şimşek’le yaptığı röportajdaki ifadelerine dayandırıyor.
 
‘Çözüme kavuşması gereken sorunlar’
Yazı şöyle devam ediyor:
“Şimşek, uluslararası piyasalardaki tedirginliğe ve Türkiye’nin yatırım derecesine daha farklı bir yoldan cevap veriyor.”
 
“Türkiye’nin ekonomik durumundan, Cumhurbaşkanı’na kıyasla daha az memnun görünüyor ve ülkenin itibarını ve güvenilirliğini yeniden kazanmasına yardımcı olması için, hükümetin geniş kapsamlı yapısal reformlara ihtiyacı olduğunu öne sürüyor.”

Financial Times yazarı, Mehmet Şimşek’in röportajında ifade ettiği ‘itibarın ve güvenilirliğin yeniden inşası’ için üç sorunun çözüme kavuşması gerektiğini söylüyor ve bunları şöyle sıralıyor:
  
“Birincisi, Türkiye hükümeti içinde, özellikle gelecek yılki seçimlerden sonra, hangi eğilimin sonunda galip çıkacağı- veya başka bir deyişle, Erdoğan’ın muhakkak otoritesine karşın, sözlerinin büyük oranda yalnızca ‘kuru gürültü’ olup olmadığı.”
  
“İkincisi zamanlama meselesi. Şimşek Haziran’dan sonra büyük reformlardan, öncesinde de daha küçük reformlardan bahsediyor. Ama Lira’nın düşüşü aşikâr ve çoğu analist ABD faiz artırımının gelecek yılki seçimlerden önce gelebileceğini düşünüyor.”
  
“Son olarak da, daha geniş bağlamda bir sorun var. Şimşek, yapısal reformlardan bahsediyor, eğitim kalitesinin yükseltilmesi ve bankacılık sektörünün sağlamlaştırılması.”
  
“Fakat son bir sene içinde, ABD ve AB dâhil dışarıdaki yorumcular, Türkiye’de hukukun üstünlüğü, YouTube ve Twitter’a erişim yasağı çabaları ışığında temel haklara bağlılığı sorgulamıştı. Eğitim reformu ise Erdoğan’ın ‘dini okulları artırma güdüsü’ ile ilişkilendiriliyor (…)”
  
“Bankacılık sektöründe ise Erdoğan, düşmana dönüşen İslamcı müttefiki Fethullah Gülen’le bağlantılı finans kuruluşu Bank Asya’ya karşı kampanya yürütüyor, ‘iflas etmiş bir banka’ diyor ve ülkenin bankacılık düzenleme kurumunu, ‘Bank Asya’nın kaderiyle ilgili bir karara varmaları’ konusunda uyarıyor.”
 
Gazete, tüm engellere rağmen reform önerilerinin istenilen etkiyi yaratması için ‘çok çarpıcı’ olması gerektiği yorumunu yapıyor.