‘Tüm Ülkeler ve Kurumlar İçin Gerçek Yol Haritası Sürdürülebilirlik’

0
695

“Daha önceden ‘olmasında fayda var’ diye kabul ettiğimiz bazı durumlar, günümüzde şirketlerin uzun vadeli ekonomik başarısı için vazgeçilmez görülüyor ” diyen Yıldız Teknik Üniversitesi Finans, Kurumsal Yönetim ve Sürdürülebilirlik Merkezi Kurucu Direktörü Prof. Dr. Güler Aras, şirketlerin ‘oyunda kalıp, kalmayacağını’ artık sürdürülebilirliğin belirlediğine dikkat çekiyor.
ŞULE LALELİ

Çevre, sosyal, yönetişim ya da bilinen adıyla ESG piyasasının 2025 yılında 50 trilyon dolara ulaşarak, küresel varlıkların üçte birini oluşturması bekleniyor. Tek başına bu veri bile sürdürülebilirlik bilgilerinin raporlanmasının her geçen gün daha büyük önem arz edeceğini gösteriyor. Bununla birlikte işletme- lerin sera gazı salımlarını sınırlandırmasına, atık yönetiminden su kullanımına ve temiz enerjinin teşvikine ilişkin hem küresel hem

de yerel düzeyde sınırlayıcı ya da teşvik edici bir dizi önlemin alındığını görüyoruz. Diğer taraftan, yapılan düzenlemelerle birlikte yatırımcıların da artık şirketlerinden, iklim, çalışma, insan hakları politikaları ve kurumsal yönetim yapıları dâhil finansal olmayan pek çok konuda yüksek kalitede, şeffaf, güvenilir ve karşılaştırılabilir raporlar talep ettiğini görüyoruz. Tam da bu noktada sürdürebilirlik bilgilerinin güvenilir, tarafsız ve kapsamlı bir şekilde raporlanması önemli bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkıyor. Müşteriler, yatırımcılar ve genel olarak toplum, artık finansal verilerden daha faz- lasıyla ilgileniyor. Şirketler, finansal raporlarının ötesinde bilgilere de sahip olmak istiyorlar. Şirketlerden iş modellerinin ekolojik ve sosyal etkilerini belirleyip, bu durumu sürdürülebilir kalkınma yoluyla yöneterek sorumluluk almaları bekleniyor. Sürdürülebilirliğin sınırları “çevre” boyutunu aşarak ekonomik ve sosyal boyutlarıyla farklı bir nokta- ya evriliyor. Özellikle son 20 yıl içerisinde dünyanın risk profilinde yaşanan büyük

değişim ile birlikte değişen paydaş beklentileri ve artan regülasyonlar, şüphesiz sürdürülebilirlik konusunu kurumların ve bireylerin gündeminin en önemli maddelerinden biri haline getirmiş durumda.

Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi ve aynı kurum bünyesinde ku- rulan Finans, Kurumsal Yönetim ve Sürdürülebilirlik Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin Direktörü Prof. Dr. Güler Aras da uzun yıllardır bu konuda emek veren, sürdürülebilirlik ve kurumsal yönetim alanında Türkiye’nin en yetkin isimle- rinden biri.

2015 yılında bir ağ yapısı ile kurulan, 2021 yılında dernekleşerek faaliyetlerini sürdüren Entegre Raporlama Derneği Türkiye’nin de (ERTA) başkanlığını yapan Aras, sürdürülebilirlik, finans ve entegre raporlamaya ilişkin Türkiye’deki mevcut duru- mu Fortune için analiz etti ve geleceğe yönelik öngörülerde bulundu.

Türkiye son birkaç yıldır sürdürülebilirlik konusuna ciddi önem veriyor. Siz bu ko- nudaki gelişmelerle ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu konuda genel bir sürdürülebilirlik performans değerlendirmesi yapar mısınız?

Ben 20 seneden fazla bir süredir bu konu üzerinde çalışıyorum. Konu bugün artık çok önemli bir boyutta. Günümüzde sadece ekonomik ve finansal sonuçlara odaklanmanın, kurumların varlıklarını sürdürmeleri için yeterli olmadığını artık biliyoruz. Firmaların içinde bulunduğu ekosistemdeki pek çok gelişme, finansal tablolarında yer almayan risklerin şirketler için finan- sal sonuçlara yol açabildiğini gösterdi. Sürdürülebilirlik konularında önce şirketleri, yöneticileri ikna etme sürecinden geçtik. İkna etmek ve inandırmak uygulamaya geçmenin ön koşuluydu. Sonra bilinçli olmak gerekiyordu. Bunun üzerinde çalıştık. Ardından da öğrenmek ve uygulamaya geçmek lazımdı. Sürdürülebilirlik, şirketlerin özellikle üretim, süreç ve teknolojilerinin belirlenmesi; insan kaynakları politikalarının belirlenmesi ve yürütülmesi; yatırımcıların bilgilendirilmesi; sivil toplum kuruluşları ile ilişkiler ve kurumsal yönetim politikalarının şekillendirilmesi konularında sürdürülebilirlik anlayışını gündeme getirmesi açısından da oldukça önemli. Türkiye’nin düşük karbonlu ve rekabetçi bir ekonomiye ulaşmasında öncelikle yeşil dönüşüm politikalarında ilerleme kaydetmesi, başta ihracat yapan KOBİ’ler olmak üzere yeşil dönüşüm için ihtiyaç duyulan yatırım ekosisteminin geliştirilmesi, teşvik ve destek mekanizma- ları sağlanması çok önemli. Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesinde, şüphesiz ki sermaye piyasalarının ve finans sektörünün hızlı aksiyonları, sürdürülebilir finansman araç ve çeşitliliğinin gelişmesi ve yaygınlaşması çok kritik bir potansiyel sunacak. En önemli ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği’nde (AB) Paris Anlaşması ve buna bağlı Avrupa Yeşil Mutabakatı ile başlayan sü- reçte yaşanan yakın zamanlı gelişmeler de konunun aciliyetini ortaya koymuş durumda. Sınırda karbon düzenlemesinin ülkemize olası etkilerini dikkate aldığımızda, özellikle yeterli düzenlemelerin olmadığı karbon piyasalarının, dünya genelinde net-sıfır hedefle- rine ulaşma çabalarını yavaşlatma ihtimalini dikkate almak zorundayız. Emisyon verilerine ilişkin güvenilirliğin artırılmasında hukuki düzenlemelere ve şeffaf raporlama uygulamalarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Şirketlerin mevcut piyasa ortamında rekabet avantajı sağlayabilmesi için, finansal performans hedefleri yansıra, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik alanında strateji ve poli- tikalar geliştirmesi, değer zincirlerindeki çevresel ve sosyal risklerin ölçülmesi ve yönetimi, kapasite gelişimi, entegre ve raporlama yakla- şımını benimsemiş olmaları oldukça önemli.

Entegre raporlama ERTA ile kurumların dikkat ettiği raporlama konusuna hangi açılardan farklılık getiriyorsunuz?
Son dönemlerde kurumsal raporlama dünyasında önemli gelişmelere şahitlik ettik. Gerek düzenleyici kurumlar, gerekse kurumsal raporlama ile ilgili standart, ilke ve çerçeve belirleyen organizasyonlar artık kurumların finansal bilgilerle birlikte finansal olmayan –çevresel, sosyal ve yönetsel bilgilerini de raporlamalarının gerekli- liği ve bunun bir çerçeveye oturtulması konusunda fikir birliğine varmış durumdalar. Dünya genelinde büyük bir hızla benimsenen Entegre Raporlama, temel aldığı “Değer Yaratma” odaklı yaklaşımı ile sürdürüle- bilirlik bilgilerini finansal raporlama ile aynı temele oturtarak yatırımcılar ve tüm paydaşları için karşılaştırılabilir ve nitelikli bilgi sunma misyonu doğrultu- sunda, kurumların sürdürülebilir performansı, sermaye piyasalarının sağlıklı gelişimi ve sürdürülebilir kalkınmanın temeli olan sağlıklı bir ekosistem için geleceğin global raporlama çerçevesi olarak büyük önem taşıyor. Bu noktada, kurucu direktörü olduğum Yıldız Teknik Üniversitesi Finans Kurumsal Yönetim ve Sürdürülebilirlik Uygulama Araştırma Merkezi (CFGS) ve başkanlığını yürüttüğüm Entegre Raporlama Derneği Türkiye (ERTA) çatısı altında güçlü iş birliklerimizle Türk iş dünyasının entegre raporlama konusuna bakışını, mevcut kurumsal raporlama uygulamalarını, şirketlerin konuya ilişkin gelecek beklentilerini ve yönelimlerini ortaya koymayı amaçlıyoruz.

Sizce gelecek dönem sürdü- rülebilirlik konusunda nelere odaklanılacak? 2030- 2060 hedefleri bizi nereye götürecek? Türkiye’nin en büyük şansı ne olabilir?

Eylül 2015 tarihinde gerçekleşen Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 70. Oturumunda Devlet Başkanları, Dünya Liderleri, Üst düzey BM temsilcileri ve sivil toplum bir araya gelmiş ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini kabul etmişlerdir. UNESCO’nun aktif katılımıyla söz konusu hedefler amacı evrensel, iddialı, sürdürülebilir kalkınma gündemini inşa ederek “İnsanlar tarafında insanlar için” bir gündem oluşturulması hedeflendi. Önümüzdeki süreçte, 17 Küresel Amaç üzerinde uzlaşıldı. Bugünün ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetinden ödün vermeden karşılamamız gerekiyor.

Üretken faaliyetler, insana yakışan iş oluşumu, girişimcilik, yaratıcılık ve yenilikçiliği destekleyen kalkınma odaklı politikaların yaygınlaştırılması ve mikro, küçük ve orta ölçekli işletmelerin kurulması ve büyümesinin, mali hizmetlere erişim yolunu da kapsayacak şekilde teşvik edilmesi gerekiyor. 2030’a doğru tüketim ve üretimde küresel kaynak verimliliğinin artan biçimde iyileştirilmesi ve gelişmiş ülkelerin önderliğinde, sürdürülebilir üretim ve tüketim 10 yıllık çerçeve programlarıyla da uyumlu olacak şekilde ele alınmalı.

Türkiye’de çok nitelikli insanlar var. Bu kişilerin sürdürülebilirlik konularında daha aktif olmaları gerek. Aynı şekilde biz de eğitimci olarak çok yetenekli gençlerin olduğunu görüyoruz. Lider olabilecek ve duyarlı insanları yetiştirme konusunda, dinamizm, esneklik konularında Türkiye’nin şansının büyük olduğunu düşünüyorum. Bir diğer zenginliğimiz coğrafyamız. Anadolu’nun bereketli toprakları, kaynakları çok önemli. İş birliklerini tek başımıza yapamayız, paylaşarak katma değer sağlamalıyız. Türkiye’nin potansiyeli çok yüksek. Buna inanmamız gerek.”