T-Systems’ın gözü, dijital dönüşümde

0
153

T-Systems Türkiye Genel Müdürü Sinan Kılıçoğlu, yönetilen servislerle şirketlerin uçtan uca dijital dönüşümüne dahil olduklarını söylüyor. Şirketin geleneksel işi ile yeni işlerini birlikte geliştirme stratejisi, dijital dünyada en ciddi silahı.

T-Systems’ın güçlü kası ya da önde görünen yüzü telekomünikasyon olsa da şirket son dört beş senedir bütün stratejisini merkezden yönetilen (managed) servislere göre yeniden inşa ediyor. Buradaki yaklaşım, telekomun bir işletmenin ya da kurumun temel bağlantısını sağlamasından başlıyor. İşletme çok geniş bir yapıya sahip olduğunda birden fazla telekomünikasyon bağlantısı olması geniş alan ağı (WAN) oluşmasına neden oluyor ve merkezden yönetilen servis bunun yönetimini kapsıyor. 

Bu telekomünikasyon bağlantısı ile şirketin arasında güvenlik duvarları yer alırken, güvenliğin yönetimi T-Systems’ın bir diğer ilgi alanı olarak karşımıza çıkıyor. Bağlantının içeriye dağılması için ihtiyaç duyulan yerel alan ağının (LAN) yönetimi, bir sonraki adımı oluşturuyor. Yola devam edip veri merkezine ulaşıldığında, kilit uygulamaların başında gelen SAP ve bununla beraber yer alan sistemler ile karşılaşılıyor.

T-System’ın bu yolculuğun her aşamasına yönelik merkezden yönetilen sistemlerle sahada olduğunu söyleyen T-Systems Türkiye Genel Müdürü Sinan Kılıçoğlu, “Uç kullanıcıya çok girmek istememekle birlikte orada da bulunuyoruz. Artık biz uçtan uca, telekomdan başlayıp SAP’ye kadar uzanan tüm değer zincirinin içindeyiz. Müşterilerimize bunları hizmet seviyeleri kapsamında yönetilen servisler olarak sağlıyoruz” diyor.

T-Systems’ın telekomünikasyondan yola çıkarak içerideki bilişimin yönetimine uzanması tek başına bir gelişme değil. Şirket, yeni trendlerin bunlara yansıtılmasına yönelik adımları da atarak müşterilerinin dijitalleşme yolculuğuna eşlik eden bir oyuncuya dönüşüyor. T-Systems’ın içinde IoT ve dijital dönüşüm gibi konular sürekli üzerinde çalışılan derslere dönüşmüş durumda ve lokalleştirme de dahil olmak üzere bu eğitim her boyutu kapsıyor.

Kılıçoğlu, “IoT’de şu anda masamızda otomotiv üreticilerini yakından ilgilendiren yeni bir konu var. Avrupa Birliği’nin yeni regülasyonu nedeniyle araç üreticilerinin tümü kaza anında araçların acil çağrı yapmasını sağlayacak sistemlerle ilgileniyor. Biz, birçok üretici ile görüşen T-Systems merkez ekibiyle beraber bütün dünyada verdiğimiz acil çağrı hizmetinin Türkiye’de nasıl yerelleştirilebileceği üzerinde çalışıyoruz” diyor ve “Aşağı yukarı tamamladık” diye ekliyor.

OEM’lerin karar verdiği bir konu olan acil çağrı ile ilgili olarak temel sorunun “globalde bu servisi kiminle yaparım” olması, lokal bir oyuncu olarak T-Systems Türkiye’nin elini oldukça güçlendiriyor. 

Avrupalı üreticilerle sürekli bağlantıda olan bir organizasyon ile yerel uzmanlığın birleşmesinin sonuçlarını önümüzdeki dönemde göreceğiz. Bu arada T-Systems Türkiye muhtemelen başka işlerle uğraşmaya başlamış olacak.

Kılıçoğlu, “Aynı şeylere takılıp kalmamak; portföyü sürekli yenilemek gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuşuyor. Bu, kök salmış yapılarda genellikle eksikliği çekilen bir bakış açısı ve T-Systems Türkiye’nin start-up dinamizmini yapısına ekleme kararlılığının iyi bir göstergesi. Bu üstünkörü ve piyasa işi bir yaklaşım değil. Kılıçoğlu, “Sürekli denemek lazım. Denediğin şey bazen başarısız da olabilir. Bu durumda denemekten vazgeçmeden neden başarısız olduğunu anlamak gerekiyor. Tabii, ‘bunu daha iyi nasıl yaparım’ sorusunu sormak da…” diyor.

T-Systems ile start-up’ları ayıran nokta ilkinde bunun çok daha sistematik yapılması. İki yıldır yapılan ve bu sene de devam edecek olan bir çalışma kapsamında Deutsche Telekom’un (T-Systems, Deutsche Telekom Grubu içinde yer alıyor) bütün üst düzey yöneticileri dijitalleşme eğitiminden geçiyor. Kılıçoğlu, “Bu şöyle bir eğitim: nasıl dijitalleşiriz sorusuna yanıt bulmak yerine bu kültürü ve düşünüş tarzını oturtmaya çalışıyor” diyor.

Bu eğitim üç bölümden oluşuyor: iki yanı dengeli kullanma, collaboration, innovation. enbidexteritynin sözlük anlamı sağ elle sol eli ya da sağ bacakla sol bacağı eşit ağırlıkta kullanabilmek. Bunun T-Systemsın iş modeline uygulanması, dijital dönüşüm konusunda ilgi çekici bir açılım yaratıyor. Kılıçoğlu, “Biz bunu kendi işimize şöyle uyguluyoruz. Bunun bir ayağı mevcut işimizi daha iyi yapmanın yollarını aramak ve bu başlık altında performansı,  etkinliği ve verimliliği artırmanın yolları yer alıyor. Bu bizim ana işimiz ve bunu takip etmemiz gerekiyor. İkinci boyut ise, araştırmak ya da keşfe çıkmak. Burada yeni ve farklı ne yapabileceğimizi araştırırken dışarıdaki ekosistemin ne yaptığını da inceliyoruz; ekosistemde olanların bizim işimizi bozup bozamayacağına bakıyoruz” şeklinde konuşuyor. 

Bu yaklaşımın stratejik boyutu ayrıntılardan daha büyük önem taşıyor. Kılıçoğlu, “Bize iki tarafı da eşit kullanmayı aşıladılar. Bu yapması söylemekten daha zor olan bir konu. Mevcut iş tarafında çalışanlar ’benim işim zaten başımdan aşkın’ diyerek yenilikçilik tarafına ilgi göstermekten uzak dururken ikinci taraftaki faaliyetler ise genellikle bütçe ayrılmasındaki sıkıntılara takılıyor. Para gelecek ki yatırım yapılsın. Bu yaklaşımda iki tarafa da önem verecek kurgular üzerinde durulurken bize ikisinden de kaçmanın mümkün olmadığı anlatılıyor ve ’ikisini de yapacaksın’ deniliyor” şeklinde konuşuyor. Bu, T-Systems’ı şu anda dijital dönüşüm ile ilgili en kritik konuda önemli bir birikime kavuşturuyor. Bu birikim, T-Systems’ın sadece kendi içinden çıkardığı değil, üniversite ile işbirliği içinde geliştirilen bir yetkinlik olması nedeniyle daha büyük değer taşıyor.

Bu sayede elde edilen farklı bakış açısı da, T-Systems ile dijitalleşme arasında standart düşünüşün dışında bir köprü kuruyor. Normal olarak bu tür bir şirketin, “ben zaten bir telekomünikasyon ve teknoloji şirketiyim; dijitalleşme benim için sorun olmaz” sözleriyle ifade edilebilecek bir yaklaşım sergilemesi beklenirken T-Systems’ın dijitalleşme kültürüne kafa yorması giderek güçlenen bir rekabet avantajı yaratabilir.  

Kılıçoğlu, “Biz de burada şirketlerle konuşuyoruz. Şirkete bir CDO atamak ya da bir pozisyonun adını değiştirmek çözme şansı olmadığını görüyoruz çünkü dijitalleşme aslında teknolojinin yönünü belirlediği bir proje değil günün sonunda. İşletmenin kendi iş yapış tarzını bu teknolojileri kullanarak nasıl değiştirebileceği ile ilgili. Temeli bu” diyor.

Bunun T-Systems’a yönetim kurulu düzeyinde yansıması verilen mesajlardan anlaşılıyor. Dış dünyaya kapalı olmamak ve ne olup bittiğini takip etmek, üzerinde önemle durulan iki nokta. Kılıçoğlu, bunun sadece teoride kalmayıp pratik örneklerle desteklenmesinin de kendilerine çok şey kazandırdığını ifade ediyor. Bu örneklerden en dikkat çekici olanı, Amazon Prime’ın ikili ve üçlü oyun olanaklarını kullanarak ve servisleri ile paketlediği değer önermeleri ile T-Systems’ın faaliyet alanına hücum etmesi. Çok gerçek dışı bir senaryo değil ve gerçekten ezberleri bozan sonuçlar ortaya çıkarabilir. Bu konuyu ele alması ise, T-Systems’ın gerçek dünya ile dijitalleşmenin geleceğini nasıl birleştirdiğini ortaya koyuyor. Fransa’nın stratejisi ile takdir gören MVNO’su Free’nin ele alınması bir diğer dikkat çekici örnek.

T-Systems bu şekilde dijital dünyada kendi yerini sürekli olarak gözden geçirerek kendi yol haritasını başarıyla belirliyor. Bu, müşterilerinin dijital dönüşümüne sağlayacağı geleceğe dönük katkının da temelini oluşturuyor.