Türkiye Sigorta’nın dikkat çektiği verilere göre su kaynakları yüz yılı aşkın sürede %20 azalırken gelecekte %40’a varan ek kayıplar bekleniyor. Genel Müdür Yardımcısı Gürol Sami Özer ise riskin tarımdan enerjiye pek çok alanı etkilediğini belirtiyor. Peki fonlar suyun geleceğini güvence altına alacak yatırımları finanse edebilir mi?
Türkiye Sigorta’nın Su Raporu’nun detaylarını ilk ağızdan dinlemek üzere Levent’in plazalar bölgesinin hemen kıyısında, ağaçların arasına gizlenmiş Şans Restaurant’ın kış bahçesindeyim.
Dışarıdaki sonbahar rüzgârı, içerideki uzun masada kopan veri fırtınasının yanında hayli hafif kalıyor.
Türkiye Sigorta Hazine ve Emeklilik Operasyonları Genel Müdür Yardımcısı Gürol Sami Özer su stresi, iklim değişikliği ve azalmakta olan kaynakların ekonomiye yansımalarından bahsediyor.
Su Raporu’nun mutfağındaki isim, Türkiye Sigorta Ekonomik Araştırmalar Müdürü Lokman Yücedağ’ın sunumunu dinliyorum.
Türkiye Sigorta Kurumsal İletişim Direktörü Selda Çamlıbel Özkoyuncu, trendleri takip edebilmek adında bu tür raporların önemine vurgu yapıyor.
Kurumsal İletişim müdürü Fatih Özer ile kıdemli uzman Elif Burcu toplantıda hazır bulunanlar arasında.
Su Raporu’nun işaret ettiği veriler arasında 1900’den bu yana su kaynaklarının %20 gerilediği tespiti dikkatimi çekiyor. Dahası önümüzdeki yıllarda bunun %10 ile %40 arasında ek düşüş yaşaması söz konusu.
Veriler birer rakam olmaktan çıkıp politikadan enerjiye, tarımdan hanelere uzanan bir tabloya dönüşüyor. Zihnimde ise tek bir soru beliriyor:

Su riski hızla büyürken, yatırım fonları oyunun kurallarını değiştirebilir mi?
Soruyu Türkiye Sigorta Hazine ve Emeklilik Operasyonları Genel Müdür Yardımcısı Gürol Sami Özer’e soruyorum.
Su kıtlığı artık bir ekonomik risk
“Su kıtlığı çevresel meseleden çıkıp stratejik güvenlik meselesine dönüştü.”
Gürol Sami Özer, bu ifadesiyle su döngüsündeki kırılmanın artık tarımdan enerjiye pek çok sektörü yeniden şekillendirdiğini işaret ediyor. Tablo, sigorta şirketleri için hasar frekansından ziyade, risk modellemesinin değişmesi anlamına geliyor.
“Dünya nüfusunun üçte ikisi su stresi altında yaşıyor” diyor.
Su kaynaklarının geride kalan yüz yılı aşkın sürede %20 azalırken önümüzdeki yıllarda %40’a varan derinleşme ihtimali riskin hızla artması demek.
Bu durum, Türkiye gibi su stresi sınırındaki ülkelerde ekonomik dengeleri zorluyor. Etkilerini şimdiden farklı sektörlerde gözlemlerken, sigortacılıkta da fiyatlama ve reasürans süreçlerinin merkezine doğru kayıyor.
Tarımdan enerjiye suyun ağırlığı
“Türkiye’de tüketimin yaklaşık %70’i tarımda.”
Gürol Sami Özer’in paylaştığı oran, kuraklık riskinin poliçeleri ve tazminat maliyetlerini nasıl etkileyebileceğini gösteriyor.
Tarım sigortalarında akıllı sulama yatırımları, ürün desenindeki değişim ve meteorolojik veriler artık sahaya doğrudan yansıyor. Ve ekliyor:
“Enerji yatırımlarının tamamı suyla ilişkilidir.”
Termik santraller, soğutma sistemleri, yenilenebilir enerji altyapısındaki su ihtiyacı, planlamaların ayrılmaz parçası.
Su yönetimi, enerji projeleri için yeni bir risk göstergesi haline geliyor. Mevcut tablo, sigorta tarafında parametrik ürünlerin – yani hasar tespiti yerine belirli bir ölçüm eşiğine göre otomatik ödeme yapan modellerin – önemini artırıyor.

Yeni ödeme modelleri gelişmeli
“Kuraklık, sel, taşkın gibi olaylarda parametrik ürünler öne çıkacak.”
Geleneksel hasar tespiti zaman aldığı için, yağış, sıcaklık ve su seviyesi gibi ölçümlere bağlı otomatik tetikleyiciler özellikle tarım ve altyapı projelerinde süreçleri hızlandırıyor.
“Su verisi sigortacılığın temel girdisine dönüşüyor” diyor.
Sözleri, risk okumasının giderek veri merkezli bir yapıya kaydığını gösteriyor.
Yapay zekâ, uydu görüntüleri ve sensör tabanlı ölçümler sayesinde su riski gerçek zamanlı izleniyor.
Türkiye Sigorta’nın Su Raporu da bu dönüşümün sigortacılık açısından finansal risk boyutunu öne çıkarıyor.
Fonlar çözüm üreten projelere kaynak aktarabilir
“Fonların etkisi, doğrudan suya yatırım yapmaktan ziyade çözümü destekleyen alanlara kaynak aktarmakta ortaya çıkar.”
Su teması bugün için dar bir yatırım alanına sahip. Bununla birlikte verimlilik artıran teknolojiler, tarımsal dönüşüm ve altyapı yenilemeleri çok daha geniş bir alan sunuyor.
“Akıllı sulama şirketleri ya da veri izleme teknolojileri temanın doğal uzantısıdır” diyor.
Söyledikleri alanın kapsamını tanımlıyor. Bu tür şirketler tematik teknoloji veya sürdürülebilirlik fonlarında yer bulabiliyor.
Fonlar su krizini tek başına çözemese de suyu daha verimli kullanan sektörlere sermaye yönlendirerek etkili bir kaldıraç yaratabileceğine dikkat çekiyor.
BES Fonlarında Su Teması Neden Yok?
“Su fonu kurmak bugün kolay değil” diyor, Gürol Sami Özer.
Sebebi ise mevzuatla alakalı. BES fonlarının en az %80 oranında ilgili temaya yatırım yapması gerekiyor. Fakat su temalı yatırım evreni Türkiye’de henüz yeterince derin değil. Bu nedenle su özelinde bir BES fonunun kısa vadede mümkün görünmüyor. Ama kapıyı tamamen kapatmıyor.
“Dolaylı yollarla temaya erişim mümkün.”
Sulama teknolojileri, veri izleme firmaları ve tarım teknolojileri gibi şirketler teknoloji veya sürdürülebilirlik fonlarının içinde değerlendirilebileceğini söylüyor.
Türkiye Sigorta’nın tarım gıda ve sürdürülebilirlik fonlarının, su teması için bugünden kısmi bir erişim alanı yarattığını dile getiriyor.
Yatırım dünyası derinleşmeli
Gürol Sami Özer’in çizdiği tablo, su kıtlığının iklim tartışmasının ötesinde aynı zamanda finansal bir risk olduğunu hatırlatıyor.
Türkiye Sigorta’nın Su Raporu, su riski temelli kredi ve yatırım modellerini gündemine alınması gerekeceğinden bahsederken, meselenin hem ekonomik hem de sigortacılık boyutuna işaret ediyor.
Görülen, su riskinin ilerleyen süreçte daha sık konuşacağımız yönünde.
Fonların oyunu değiştirip değiştiremeyeceği sorusu ise aslında biraz da yatırım evreninin ne kadar hızlı derinleşeceğine bağlı görünüyor.
