SkyAtlas, patentiyle vuracak

0
46

Sanal sunucu ile bulut arasındaki farkı bilmiyorsanız kendinizi garip hissetmenize gerek yok çünkü bulut hizmetlerinin yeni gelişmeye başladığı Türkiye’de geniş bir kitle ile aynı durumdasınız demektir. Bunun üzerine “gerçek bulut” diye bir terimle karşınıza çıkan birisi, sınırları zorluyor demektir. Ancak SkyAtlas Genel Müdürü Levent Kocatürk’ün durumu tam olarak bu.

SkyAtlas, iki yaşının biraz üzerinde bir startup ama telekomünikasyon sektörünün deneyimli ismi Kocatürk’ün heyecanını bununla açıklamak mümkün değil. Şirket, merkezinde patentli Dinamik Ölçekleme (Dynamic Scaling) teknolojisi ile şirketlere, bulutta sermaye harcamasından (CAPEX) işletme maliyetine (OPEX) dönen maliyet yapısını gerçek anlamda çıkarken öde modeli sunuyor.

Kocatürk’ün “gerçek” sözcüğünü kullanma sıklığı bir süre sonra baş dönmesine neden oluyor ancak patentli teknolojisi üzerine kurulu bir teknoloji odağı ve bunun etrafında konumlandırmaya çalıştığı servislere dayanan iş modeli ile her türlü müsamahaya hak kazanıyor. Bu model, Türkiye’den çok ABD ya da Avrupalı şirketlerde karşılaşılan modellere benziyor. En güçlü silahı olarak patentini gören şirketler, Türkiye’de çok yaygın bir kategori değil.

Kocatürk’ün heyecanının nedenlerinden biri buysa eğer, diğeri de veri trafiklerinin zirvesindeki ihtiyaçlarını karşılamak için sunucu yatırımı yapan şirketlerin kapasite kullanım oranlarının diğer zamanlarda yüzde 20’ye kadar düşmesi. Etkin maliyet arayışı arttıkça buradaki iş potansiyeli de zirveye doğru ilerleyecek ve işin en heyecan verici yanı, bunun hızla yaşanacak bir gelişme olması.

Bulut altyapısı ve servisleri sunan SkyAtlas’ta geçen yılın sonlarında genel müdür olarak işe başlayan Levent Kocatürk, Türkiye’de yolun çok başında olan bir işe girmenin heyecanını yaşıyor. Aralık 2013’te kurulup 2014’ün ilk yarısında Revo’dan yatırım alan SkyAtlas’a göre çok daha kıdemli. ABD ve ardından Avrupa’da yaygınlaşan bulutun Türkiye’de ne kadar yeni gelişmekte olduğu düşünüldüğünde, kıdem tartışması anlamsız hale geliyor. Kullanım olarak ABD’nin 10 ve Avrupa’nın beş yıl gerisinde olan Türkiye, daha veri merkezlerinin bile yeni geliştiği bir coğrafya.

Kocatürk, bunu önemli bir fırsat olarak görüyor ve “Biz bazı işlerde Arap Atı gibiyizdir; sonradan açılıp dikkat çekici sonuçlara imza atarız. Ödeme sistemleri tarafında Visa’da ve sosyal ağlarda Facebook’ta sonradan girip rekorlar kırmamızda olduğu gibi…” şeklinde konuşuyor. Resme böyle bakınca, bulut teknolojileri alanında erken pozisyon alan ve kendi teknolojisini üreten SkyAtlas, Kocatürk için olunması gereken yer haline geliyor. Turkcell eski yöneticilerinden ve Revo Capital kurucularından Cenk Bayrakdar ile görüşmesinin ardından işe başladığı düşünüldüğünde Kocatürk’ün de SkyAtlas’a aynı derecede uygun olduğu görülüyor.

Teknoloji ve servis olmak üzere iki alana odaklanan SkyAtlas’ın başarısı için deneyimin ötesinde unsurlara gerek var. Altyapıdan yazılıma kadar uzanan ve ilk harfi değişse de kısaltmasının sonu “aaS” ile biten servislerin hayata geçirilmesi, servisler tarafındaki asıl gündemi oluştururken, şirketin, teknoloji tarafında patent sahibi olduğu Dinamik Ölçeklendirme (Dynamic Scaling) teknolojisi ile yaptıkları çok daha heyecan verici.

Kocatürk, bu iki boyutlu işlerini “gerçek bulut sağlamak” sözleriyle tanımlıyor. Sanal sunucu sağlama ile bulut sağlama arasındaki farkın bile çok açık anlaşılmadığı Türkiye için bu tanımlama biraz lüks ama SkyAtlas, bundan ayrıştırıcı bir rekabet gücü yaratmakta kararlı. Bulutta sunulan kendi başına sunucu açma, kapatma ya da ölçeklendirmeyi görebilme ve yönetebilme, SkyAtlas’ın buluttaki arzının ilk özelliği.

Müşterisine dedike işlemci sunmak, bunu tamamlarken müşterinin kendi VLAN’ını (sanal ağını) kurmasıyla sistem tamamlanıyor. Sonuncu özellik, güvenlik açısından çok önemli bir artı sağlıyor; hiçbir müşterinin birbirine geçişinin olmaması, birbirinden ayrı sistemlere benzer bir yapı oluşturuyor. Böylece müşteriler kendi networkleri üzerinden kendi yapılarını yönettikleri bir servisi almış oluyor.

Bu, sanal sunucuya göre farklı bir iş modeli ve sunucuların kapasitesi doldukça yeni sunucuların sisteme eklendiği sanal sunucu işine göre en önemli farkı servis sürekliliği konusunda ortaya çıkıyor. Sunucu ekleme operasyonunda yeni sunucu eklenirken, kullanılan veri tabanının aktarılması, sunucu ayarlarının yapılması, yük dengeleme ayarlarının yapılması gibi konfigürasyonla ilgili konular genellikle sözleşmelere “gece çalışması” ifadesi ile yansıyor. Bu, kısaca “sunucuyu kapatıyoruz” demek oluyor. Gerçek bulut, sunucu, elektrik, soğutma, lisanslar diye uzanan bir liste ile karşılaşmak yerine sadece bir kullanıcı adı/şifre ikilisi ile bilgi teknolojisi ihtiyaçlarını esnek bir platformdan almayı sağlıyor.

Kocatürk, “Biz bunu iki şekilde sunuyoruz. Bulut Sihirbazı ile kendi kullanıcı adı/şifrenizi yaratıp sunucunuzu açabiliyorsunuz. Bu, işletim sistemine göre bir ila üç dakikada tamamlanan bir işlem” diyor. Bu, hem -daha kısa- piyasaya çıkma süresi hem de sıfıra yakın sermaye harcaması (CAPEX) ile avantaj sağlıyor. CAPEX’in işletme maliyetine (OPEX) çevrildiği bu model, kapasite kullanımı aşağı giderken de dinamik ölçekleme yaparak kapasiteyi kısan çözüm sayesinde gerçek “çıkarken öde” maliyetini ortaya çıkarıyor.

Ancak günümüzün teknoloji dünyası, başarılı şirketlerin mantıklı ya da çizgi ötesi iş modelleri geliştirmenin ötesinde özelliklere sahip olduğu bir ortam sunuyor. Bu dünyada SkyAtlas’ın iş modeli kadar güçlü bir yanı da global standartları yakalaması: SkyAtlas’ın altyapısı, global firmaların ve yazılım geliştirme ekosisteminin önemli oyuncularının desteklediği OpenStack bulut platformu üzerine tasarlanmış durumda. Kocatürk, bu platformu kullanan “ilk ve tek gerçek bulut sağlayıcısı” olmakla övünüyor ve özellikle tek olma özelliğini koruduğu sürece önemli bir rekabet gücüne sahip olacak çünkü Openstack desteği, uluslararası toplantılarda en fazla merak edilen konu olarak gücünü kanıtlamış durumda.

Günümüzün bulut bilişimi, 19’uncu yüzyıldaki elektrik gibi üzerine konuşulan bir şey olmaktan televizyon seyretme, yemek pişirme ya da ısınmamızı sağlayan bir görünmez unsura dönüşürken, özellikle uyumluluk tarafında sağladığı katkıya bağlı olarak bu konuların önemi çok daha artacak -ABD seyahatlerinde 110 Volt ile uğraşmak zorunda olduğunuz dönemleri hatırlayın-.

Kocatürk, bu gelişmeler yaşanırken yapacaklarını “HP, eBay, Intel gibi şirketlerin de kullandığı Openstack platformuna geliştirdiğimiz yeni teknolojilerle bir Türk firması olarak biz de katkıda bulunmaya devam edeceğiz. Hedeflerimiz arasında sadece Türkiye’de değil bölgemizde de öncü bir oyuncu olmak bulunuyor” sözleriyle özetliyor.

Dijital dönüşüm, SkyAtlas için yeni bir kapının daha açılmasını sağlayacak. Şirketler bu yeni dünyaya hazır olabilmek için yapmak zorunda oldukları çok sayıda yeniliği şirketin canlı sistemlerinden ziyade sanal bir ortamda test etmeyi tercih ediyor. Bu, “yanlış oldu” sonucunun ağır maliyetinden kurtulmayı sağlayan bir dijital dünya tercihi. Kocatürk, “Şirketlerin hayatlarını kolaylaştırarak, yeni ürünlerini kolaylıkla geliştirebilecek, test edecek, pazara sunabilecek ilave yenilikler için Ar-Ge faaliyetlerimiz artarak sürecek” sözleriyle bu alanın farkında olduğunu gösteriyor.